26 Şubat 2024

Akademiden dolandırıcılık hikayeleri

Eğer ihbar kendisinden daha düşük pozisyonda bir akademisyenden geliyorsa hemen karşı saldırı başlatıyorlar. İtibarsızlaştırma, ihbarı yapanın akademik çalışmalarının mercek altına alınması, davalar ve hatta cinayet!

Bugün size bir dolandırıcılık türünü anlatmak istiyorum. Ama bu defa işin içinde güzellik merkezleri, sosyal medya fenomenleri yok. Şatafatlı hediyeler, “kitsch” kılık kıyafetler, pırlantalar, çil çil altınlar, ortalığa saçılan dolarlar yok.

Aksine olay son derece ciddi mecralarda geçiyor, failler son derece saygın isimler ve sonuçları itibarıyla sadece maddi kayıplar değil, zaman zaman insan sağlığı gibi parayla satın alınamayacak değerde kayıplar verilebiliyor.

Evet, akademide cereyan eden bir dolandırıcılık türünden, bilgi dolandırıcılığından söz etmek istiyorum.

Geçenlerde içinde yanlış bilgi, intihal yahut yanlış veri hesaplaması bulunan makaleleri tespit eden ve bu makalelerin ya bizzat yazarları ya da yayınlandığı derginin editörleri tarafından geri çekilmesini sağlayan “Retraction Watch” (Geri Çekme İzleme) isimli kuruluş 2023 yılı raporunu açıkladı.

Rakamlar inanılmaz. 2023 yılında 10 binden fazla makale içeriğinde yer alan bilgilerde hata olduğu için geri çekilmiş. Nature dergisinde yer alan bir başka çalışmaya göre bu rakam 2013 yılında sadece bin imiş. 2022’de ise 4 bine ulaşarak rekor kırmış. Fakat sayı geçen yıl gördüğünüz gibi katlanarak artmış.

“Gerçek rakam 100 bin olmalı”

Fakat asıl ilginç ve bir yandan da korkutucu olan uzmanların gerçek rakama dair tahminleri… The Guardian’da yer alan bir başka makaleye göre 10 bin aslında buzdağının sadece görünen yüzü. Olması gerekenin 10’da biri… Evet, konunun uzmanları gerçekten geri çekilmesi gereken makale sayısının 100 binin üstünde olduğunu söylüyor.

Yılda 100 binden fazla bilimsel makale bilerek ya da bilmeyerek (ancak masum hataların oranının yüzde 20’yi geçemeyeceğini söylüyor uzmanlar) insanları kandırıyor, bilim dünyasını manipüle ediyor ve hatta hiç de nadir rastlanmayan durumlarda insan sağlığını kötü etkileyecek bazı sonuçları bilimsel gerçek gibi bizlere sunuyor.

Peki bunu niye yapıyorlar? Bir kere her şeyden önce bilimsel yayın yapmaları gerekiyor. Terfi için, akademik statülerini yükseltmek için, üniversite değiştirmek için veya eğitimlerini tamamlamak için…

En temel motivasyon bu. Kısa yoldan akademinin kendilerinden talep ettiği içeriği üretmek… Yayın yapmak… Doçent olabilmek, profesör olabilmek, doktorayı tamamlayabilmek… Akademiyi bilginin üretildiği yer olmaktan çıkarıp altta kalanın canının çıktığı bir kariyer merkezine çevirmenin doğal sonucu da diyebiliriz aslında.

Midjourney ile üretilen fare görseli

O hayalleri süsleyen akademik kariyere ulaşmanın kestirme yolları çeşitli… En çok faydalanılan yöntem, yukarıda gördüğünüz örnekte olduğu gibi yapay zekânın nimetlerinden faydalanmak...

Metinden görsel üreten yapay zekâ uygulaması Midjourney ile üretilen bu fare görseli, beraberindeki saçma sapan terimlerle birlikte saygın “Frontiers in Cell and Developmental Biology” dergisinde yayımlandı. Xinyu Guo’ya ait makale sözde hakem kontrolünden iki hafta gibi kısa bir sürede geçti, derginin editörü de tüm bu abukluğun ne hikmetse farkına varmadı.

Makalenin görselleri pek tabii ki kısa sürede sosyal medyaya düştü ve alay konusu oldu. Fakat hikâye her zaman böyle eğlenceli şekilde son bulmayabiliyor. Retraction Watch’un bir de “Top 10” listeleri var. Mesela makaleleri en çok geri çekilen akademisyenlerin listesi de burada yer alıyor.

194 makalesi ‘sorunlu’ çıkan Alman tıpçı

Listenin ilk sırasında Alman bir anestezist yer alıyor: Joachim Boldt. Joachim Bey’in -şaka yapmıyorum- tam 194 makalesi geri çekilmiş. Hayır, bir akademisyenin 194 makalesi olmasına mı şaşalım, artık akademik hayatında kaç tane makale yazdıysa bunların 194’ünde sorun yaşanmasına mı?

İşin şakaya gelmeyecek kısmı ise şu: Sayın Boldt 1990 ile 2009 arasındaki yayınlarında kan ikamesi bir ürünün ne kadar da hayat kurtardığına dair kanıtlar sunmuş, ancak sonrasında bu ürünün ölüme veya akut böbrek yetmezliğine sebebiyet verebileceği ortaya çıkmış.

Organize işler bunlar…

Bu akademik dolandırıcılık meselesinin “organize” bir yanı da var. Yani her seferinde kendinize uydurma bir makale üretmek için bizzat uğraşmanız gerekmiyor. Parasını ödeyerek işi “ehline” bırakabiliyorsunuz. Üstelik hakemli bir dergide yayınlanma garantisini de alarak…

Organize kısım iki koldan ilerliyor: Birinci kol -bunlara “kâğıt fabrikası” deniyor- para karşılığı akademik görünümlü makaleler üretiyor. Ücreti karşılığında sağlanan hizmette kâğıt fabrikaları makalenin sonuç kısmında istenilen sonucu verecek datayı üretiyor ve bu hayali data üzerinden makaleyi oluşturup “müşteriye” hazır bir şekilde teslim ediyor.

İkinci kol ise gerçekten dizisi çekilebilecek kadar tuhaf. Yine aynı organize çetenin bir parçası olarak bazı isimler dergilere hakem olarak yazılıyor. Bu bazen sahte akademik kimlikler yaratılması, bazen dergilerin editörlerinin rüşvetle satın alınması yoluyla gerçekleşiyor. Yani bu “fabrikalar” resmen içeriye “ajan” sokuyor ve bu ajanların uydurma makaleyi okumadan kabul etmesini sağlıyor.

Çok manyakça değil mi?

Son bir noktanın daha altını çizerek yazıyı bitireyim istiyorum. Peki neden 100 bin makale geri çekilmesi gerekirken buzdağının görünen ucunda sadece 10 bini tespit edebiliyoruz? Akademisyenler kendilerine yönelik sahtecilik iddialarına çok ama çok sert tepki veriyor. Özellikle de suçlularsa…

Eğer ihbar kendisinden daha düşük pozisyonda bir akademisyenden geliyorsa hemen karşı saldırı başlatıyorlar. İtibarsızlaştırma, ihbarı yapanın akademik çalışmalarının mercek altına alınması, davalar ve hatta cinayet!

Cinayete varan akademik ‘true crime’

Evet, inanması güç ama iş ihbar sahibini öldürtmek için kiralık katil tutmaya kadar gidiyor. 2006 yılında Bangladeş’te yaşanan olayda Rajshahi Üniversitesi’nde doçent olan Mia Muhammed Muhiddin, 11 makalesinin 10’unda intihal ve çarpıtma tespit eden Prof. Syed Tahir Ahmed’i adam tutarak öldürtüyor.

"Doçent Mia Muhammed Muhiddin, Prof. Syed Tahir Ahmed’i öldürttü"

Uzun süren yargı sürecinin ardından Bangladeş yasalarına göre ölüm cezası verilen iki kişi, intihalci akademisyen Mia Muhammed ve cinayeti işleyen diğer isim, aradan geçen 17 yılın ardından geçen yılın ortalarında asılıyor!

Tüketirken tükeniyoruz

Tüm bu olup bitene biraz dışarıdan bakmaya çalışıyorum. Aklım beni yine daha önceki yazılarda vurgulamaya çalıştığım o noktaya çıkarıyor:

Bilgi çağını hiç böyle planlamamıştık!

Tüm dünyanın bilgisini telefon kabloları üzerinden birbirine bağlarken… Bir metnin bir bölümünü kopyalamayı kolaylaştırmak adına “copy-paste” tuşlarını icat ederken… Yapay zekâ dil modelleriyle tüm makalelerin saniyeler içerisinde hemen her dile çevrilmesini sağlarken…

Fakat ne olduysa oldu, bilginin en çok olduğu yerde cehalet, paylaşımın en yoğun olduğu yerde hırsızlık aldı başını gitti.

Sistem neyi bir ürüne dönüştürdüyse, neyi önümüze mebzul miktarda sunduysa eş zamanlı biçimde onun içini de boşalttı.

Şimdi artık derya deniz kütüphanelere saliseler uzakta daha az okuyor, binlerce filmlik arşivlerin yanında daha az izliyor, milyonlarca şarkılık veritabanlarının arasında daha az dinliyoruz.

Her şey o kadar “çok” ki… Yoruluyoruz. Yoruldukça paylaşmak yerine araklıyor, öğrenmek yerine tüketiyoruz.

Ya da aslında tükettiğimizi sanırken tükeniyoruz…

Bilemedim.

Eray Özer kimdir?

Eray Özer ODTÜ’de psikoloji okudu, sosyoloji hatmetti. Akabinde Bilgi Üniversitesi’nde yüksek lisans, Anadolu Üniversitesi’nde ise tez aşamasına takılan bir doktora ile akademik hayattan bir türlü elini eteğini çekemedi. Hatta iki yıl boyunca Kadir Has Üniversitesi’nde sosyoloji dersleri verdi.

Meslek hayatına Radikal Gazetesi’nde başladı, kısa süreli televizyon haberciliği deneyiminin ardından Doğuş Dergi Grubu’nda devam etti.

Son olarak ise Cumhuriyet hafta sonu eki Sokak’ı çıkaran ekipte yer aldı. Radikal, Birgün, Cumhuriyet ve Diken’de yazdı.

Yaklaşık dört sezondur devam eden bir podcast içeriği hazırlıyor. Buzdolabının tarihinden Yapay Zekâ’ya, Roman halkının hikâyesinden Kayıp Kıta Mu’ya birbirinden farklı konular hakkında hiç bilinmeyenlerin anlatıldığı "Yeni Haller" ismindeki podcast yayınına Spotify'dan veya tüm podcast uygulamalarından ulaşabilirsiniz.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Küresel savaşta yeni bir cephe: İnternet

Yola çıkarken internetle ilgili hayallerimiz bunlar değildi. Bill Gates bile bir zamanlar interneti “yarının küresel köyü için bir köy meydanı” diye tanımlamıştı. Bugün artık o köy yok! İnternet bölünüyor, taraflar yeni ittifaklar kuruyor, cepheler sahada olduğu gibi dijital dünyada da belirginleşiyor

Unutmayın, mutluluk biraz sıkıcıdır

Neden en mutlu şehirler en sıkıcılar arasından çıkar? Yahut Atatürk mutlu bir yaşam hedefleseydi Atatürk olabilir miydi? Mutluluk insanın nasıl gelişeceğini bildiği bir hayatı, “kendiliğinden” olan şeylerden uzak durarak yaşaması olabilir mi? Ya da bir şeylerin aniden değişmesi ihtimaline çıkan her türlü kapıyı sıkı sıkıya kapatması?

Öğrenciler Gazze’nin yanında, “demokrat” medya ise nerede duracağını şaşırmış durumda…

ABD’de öğrenciler ayakta… İsrail protestoları kampüsten kampüse yayılıyor, polis eylemlere sert müdahale ediyor. Demokratları destekleyen medya seçime gidilirken Biden’ın elini zayıflatmaktan korkuyor. Özgürlüklerden yana tavır alması gerekenler eylemleri elden geldiğince büyütmeden haberleştirmeye çalışıyor. Acıklı bir hal bu…