Zira hem Çözüm Süreci deneyimi hem de sonrasında yaşananlar, haklar çerçevesinin genişletilmeden huzurun bulunamayacağını gösterdi.
Son sekiz ayda yaşananlar iktidarın süreci yavaştan aldığını, haklar konusunda cimri davrandığını gösteriyor.
Bu sadece sürecin ana aktörlerinin ilişkisini değil, muhalefetin kendi arasındaki ilişkisini de belirliyor. Hatta yer yer ‘amalı’ çıkışlar, gündemler arasında mesafeler olduğunu gösteriyor. Örneğin Saraçhane eylemleri…
Yine de CHP’nin iki güçlü isminin; Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’nun, Devlet Bahçeli’nin ön ayak olduğu süreci iyi okuduğunu dünkü yazımda belirtmiştim.
Peki barış ve demokrasi denklemi sürece özel olarak nasıl işliyor ya da şöyle DEM bu konuda ne düşünüyor?
12 Eylül’ün karanlık döneminde Diyarbakır Cezaevi’ni yaşamış, yıllar sonra Diyarbakır Belediyesi Eş Başkanı iken yeniden cezaevini yaşamış Gültan Kışanak, Barış İçin Toplumsal Girişim’inin düzenlediği Barışın Yolu Açmak konferansında barış ve demokrasi denklemine nasıl yaklaştıklarını anlattı.
Tarafların demokrasi ve barışın altını farklı doldurdukları gerçeğini gören bir yerden konuşan Kışanak, öncelik sırası kurmak doğru değil dedi.
“Süreçte bir tıkanıklık varsa bu bekleyerek, talep ederek olmaz. Edim içinde olmamız lazım. Harekete geçmeliyiz. Hem demokrasiyi hem de silahların nasıl bırakılacağını aynı anda konuşabiliriz. İkisini birlikte istiyoruz. İnşa gücü olarak kendimizi görmeliyiz. Barış bir değişim ve dönüşüm sürecidir. Barış bekleyerek gelen bir şey değil. Bir yol açarsan, emek verirsen olacak bir şey barış. Halk olarak, farklı kimlikler olarak, farklı siyasetler olarak toplumsal müzakere masasını her yerde kuralım.”
Konferansta konuşan tarihçi/yazar Erdoğan Aydın da demokrasi ve barış arasına bir ikilik sokmaya çalışanlar olduğunu belirterek iktidarın süreci araçsallaştırma ihtimaline karşı CHP’yi işaret etti. “CHP’nin sürece daha aktif katılması yaşamsal önemde” dedi.
Evet CHP hem kurultay davası ile hem de belediyelere yönelik operasyon, belediye başkanlarına, bürokratlarına yönelik tutuklamalarla uğraşıyor, uğraştırılıyor. Siyasal mühendisliğin nesnesi kılınan ana muhalefet partisinin ‘meşgul’ edilmesi, sürece ilişkin demokrasi ve barış denklemini de etkiliyor. En azından güven sorunu yaratıyor.
Tabii mesele sadece CHP’ye yönelik baskılarla sınırlı değil. Konferans konuşmacılarından feminist Feride Eralp altını çizdi ve önemli sorular sordu:
“Barış sürecine yönelik kaygı ve endişelerin temel kaynağı olarak ‘muhalefete yönelik yoğun antidemokratik ve hukuk dışı saldırılar’ gösteriliyor, evet doğru. Ama ya aynı anda sürdürülen, kadınlara, LGBTİ+lara, toplumsal cinsiyet eşitliği fikrine ve hedefine, kadınların yasal kazanımlarına yönelik sistematik saldırılar? Bu mesela, farklı siyasi görüşlerden kadınları, mevcut iktidarla yeni bir anayasa tartışmaya, yasalar üzerine müzakere etmeye, ceza rejimini baştan düzenlemeye – dolayısıyla bir barış sürecinde olması gereken pek çok şeye – mesafeli kılabilecek, yani üzerine düşünülmesi gereken bir somut durum değil mi? Elbette öyle. Bunu tüm bunları, anayasayı, yasal zemini konuşmayalım diye değil, kadınların kaygısının üstünden atlayarak değil tanıyarak görerek konuşalım diye söylüyorum. Bu yüzden bu gibi oturumların, tartışmaların çerçevesine, aynı muhalefete yönelik saldırılar gibi, toplumsal cinsiyet eşitliğine, kadınların kazanımlarına yönelik saldırılar da dahil edilmeli.”
Sürece dair soruların, kaygıların, şüphelerin devam etmesi olası. Belki de bu yüzden DEM TBMM çatısı altında kurulacak komisyonu çok önemsiyor. Zira komisyona şöyle bakıyor: Süreç şeffaflaşacak, toplumun talepleri temsilcileri aracılığı ile sürece dahil edilecek, süreç güçlünün inisiyatifine bırakılmayacak, barış ve demokrasi bağı koparılmayacak.
Candan Yıldız kimdir?
Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu.
Gazeteciliğe HBB'de On'da On Haber program editörlüğü ile başladı.
Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV'de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı.
Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı.
Avustralya'da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı.
"Öteki Sesler" isimli belgesel yaptı. "Dicle'nin Göz Yaşları" ile "Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri" ortak çalışmalarda yazarlık yaptı.
T24'le birlikte internet gazeteciliğine adım attı.
|