29 Nisan 2025

Trump’a karşı bir Kanada Genel Seçimi

45’inci Kanada Genel Seçimleri’nde adaylar birbirleriyle değil, Trump’a karşı yarıştı. İpi Liberal Parti lideri Mark Carney göğüsleyerek, azınlık hükümeti kurma hakkını elde etti. Şima Açan Kanada parlamentosuna seçilen ilk Türk-Kanadalı kadın oldu. Ben de Kanada vatandaşı olarak ilk oyumu kullandım. Memleketimde demokrasiye özlemle...

Başbakan Mark Carney liderliğindeki Liberal Parti

28 Nisan sabahı uyanıp, kahvemi içtikten sonra evden çıkıyorum. Yağmurlu bir Vancouver günü... Yemyeşil bir parkın içinden geçerek, pembe beyaz açmış sakura ağaçları çiçeklerinin yerde oluşturduğu pembe halı üzerinden, yağmur sonrası iyice keskinleşen toprak kokusunu içime çekerek yürüyor ve evimizin yanındaki Toplum Merkezi’ne varıyorum. Bugün Kanada vatandaşı olarak ilk kez genel seçimlerde oyumu kullanacağım.

Zihnim, memleketimizin olaylı gündeminden biraz olsun sıyrılıp yaşadığım ülkenin gündemine odaklanıyor bugün. Trump gölgesi altında bir Kanada Seçimi. Kanada’nın neye ihtiyacı olduğundan çok, kimin, Amerika’yla nasıl başa çıkabileceğine odaklanan tarihi bir seçim olacak bu.

Toplum Merkezi’ndeki uzun sırada beklerken, bu seçimin kısa bir analizini yapıyorum kafamda. Muhafazakarlar, Ocak ayında Liberal Parti lideri Justin Trudeau'nun istifasını açıkladığı güne kadar anketlerde 20 puandan fazla öndeydi ve neredeyse dört ay kadar kısa bir süre öncesine kadar 21 Ekim 2025’de gerçeklecek genel seçimlerde Muhafazakar Parti Lideri Pierre Poilievre ’nin ipi göğüsleyeceğine kesin gözüyle bakılıyordu.

Sonra ne oldu? “Trump” oldu! Trudeau’nun istifasıyla, Trump’ın Kanada’ya olan gümrük vergisi tehditleri ve Kanada’yı “51’inci eyalet” olarak adlandırması aynı zamanlara denk geldi. Kanada Eski Merkez Bankası Başkanı, yeni başbakan Mark Carney 23 Mart'ta parlamentoyu feshetti ve 28 Nisan'da erken genel seçim için halkı sandık başına topladı. Carney göreve geldiğinden beri, Liberal Parti’nin oyları hızlıca arttı. Bunun nedeni yaşananlar karşısında milliyetçilik damarları kabaran Kanadalılar’ın Marc Carney’nin Trump ile daha iyi başa çıkabileceğini, Pierre Poilievre’nin ise Trump’la daha iyi geçinebileceğini düşünmeleri.

Başabaş bir yarış

Liberallerin tahmini oyu Abacus Data'nın hafta sonu yayınlanan son anketinde, Muhafazakarlar’ın sadece iki puan önünde yüzde 41’di. Her iki parti lideri de 37 günlük seçim kampanyalarının çoğunu sanki birbirleriyle değil de Trump’la yarışıyorlarmışcasına gerçekleştirdi.  Bu gece Liberal Parti Lideri Başbakan Mark Carney ile Muhafazakar Parti Lideri Pierre Poilievre arasında başabaş bir yarış geçecek ama bakalım ipi kim göğüsleyecek.

Sıramı beklerken, etrafı inceliyorum. Kocaman bir spor salonundayım. Tek tek masalarda oturan görevliler sırası geleni kayıt ediyor ve oy pusulasını veriyor. Önümdeki aile Muhafazakarlar’a oy vereceğini konuşuyor. Pierre Poilievre liderliğindeki Muhafazakarlar, seçim kampanyalarını “değişim” üzerine kurdu. On yıllık Liberal Parti yönetiminin ardından Kanada’nın çok büyük bir değişikliğe ihtiyacı olduğunu, Liberal Parti döneminde kontrolsüz bir şekilde artan göçmen sayılarının ardından, hayat pahalılığı, barınma ve eğitim problemleri, bütçe açığı kontrolü gibi Trump’tan bağımsız olarak Kanada’nın sorunlarına da odaklandı. Yine son anketlerde, Poilievre’nin “değişim” oyu çağrısı bir miktar artmış ve iki partinin oyu birbirine iyice yaklaşmış durumda.

Kim bu kadın?

Oy kullanma sırası nihayet bana geldiğinde komik bir olay oluyor. Görevli “Sizi bekliyordum. Çünkü alfabetik olarak bütün bu koca mahalle listesinin birinci sırasındasınız. Otuz yıldır birinci sırada olan beyefendi, oy vermeye gelip de ikinci sıraya düştüğünü görünce çok bozuldu, hatta şakayla ‘Kim bu kadın?’ diye sordu, Hepimiz kim olduğunuzu merak ediyorduk.” diyor ve sesli bir kahkaha atıyor. Kendimi tanıtıyor, mahalleye üç yıl önce taşındığımı söylüyor ve bu tatlı diyaloğun üzerine güle oynaya, oyumu kullanıyorum

Oyumu kullanıp, eve doğru geri yürürken kendimi bırakın güle oynaya oy vermeyi, sadece oy verebildiğim için şanslı ve hatta ayrıcalıklı hissediyorum. Hem mutlu oluyorum, hem ülkemi düşündükçe üzülüyorum. “Kim bu kadın?” diyor isim listesinde ikinci sıraya düştüğü için hayal kırıklığına uğrayan otuz yıllık Vancouver’lı. Kanada seçimini ne yapıp edip memlekete bağlayabildiğim için sanırım hala tam Kanadalılaşamayan, Kanadalı bir Türk kadınıyım. Acayip bir ortamdan geliyorum, o yüzden bu ülkedeki huzur bol bir giysi gibi üzerime tam oturmuyor, sevgili komşum.

Memleketi dinliyorum, gözlerim kapalı

Memleketi dinliyorum, gözlerim kapalı. Ülkemizde herhangi bir erken seçimin lafı asla ve kat’a geçmiyor. Bir seçim olacak mı tekrar onu bile bilmiyoruz. Oldu diyelim, iktidarın karşısında kazanabilme becerisi olan gerçek bir muhalefet liderinin değil de, daha ziyade iktidarla gül gibi geçinip gidecek ve yenilmeye hazır bir parti olacağını, kazanma ihtimali olanların ise hapiste olacağını biliyoruz. Bunu fark etmek kalbimi kırıyor. İçinden geçtiğim güzel parkın ve oy kullanabilmiş olmanın verdiği huzur, bir ağırlık olarak çöküyor o an üzerime.

İmamoğlu tutuklamaları üzerine, Sivassporlu futbolcularının “Doğal olan normal doğumdur.” pankartı açması, Grand Kartalkaya Otel’de kaybettiğimiz melek çocuklarımızın yüzleri, Mattia Ahmet Mingüzzi’nin sıcacık gülüşü, annesi Yasemin’in adalet çırpınışları, çocuk çeteleri, yeni doğan çetesi, kadın cinayetleri, Sevgili Sırrı Süreyya Önder’in çok önemli bir zamanda kritikleşen sağlık durumu, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun “Çocuksuz aile olamıyorsunuz.” demeci, Belçika’da yaşayan ve tutuklu yargılanan kronik kalp ve böbrek hastası gencimiz Esila’nın sağlık durumu, Kanal İstanbul çılgınlığı, geçtiğimiz hafta yaşanan depremin deprem korkusunu tetiklemesi ve “Hazır mıyız?” sorusunu tekrar gündeme getirmesi, böyle büyük bir kara bulut gibi geliyor ve boğazıma yapışıyor. Parkın yeşili, okyanusun mavisi, sakura çiçeklerinin pembesi soluyor. Ortalık artık bahar kokmuyor.

Vancouver’da Lapu Lapu Festivali’nde yaşadığımız felaket

O anda, Vancouver’da geçtiğimiz Cumartesi akşamı gerçekleşen feci olay aklıma geliyor. Memleketin gündemi o kadar yoğun ki, yüz bin kadar Filipinli Kanadalı’nın şarkılar söyleyerek kutlama yaptığı Lapu Lapu Festivali alanına, 30 yaşındaki Kai-Ji Adam Lo’nun arabasıyla dalmasının ve beş yaşındaki bir kız çocuğu da dahil olmak üzere en az 11 kişiyi öldürmesinin, 17 kişiyi yaralamasının şaşkınlığını ve şokunu yeni yeni atlatıyorum. Burası da yaşadığım sekiz yılda değişmeye ve suç oranları artmaya başladı.

Kai-Ji Adam Lo’nun mental hastalığı nedeniyle polisle sık sık karşı karşıya geldiği söyleniyor. Kanada Ceza Kanunu, bir kişinin akıl hastalığı, eylemlerinin doğasını ve kalitesini anlamaktan veya yanlış olduğunu bilmekten aciz hale gelecek boyuttaysa, o kişinin cezai olarak sorumlu tutulamayacağını söylüyor. E peki, ne oluyor? İşte bu arkadaş daha önce ceza almadığı için Filipin toplumunun kutlamasına dalıp, insanları ezip geçiyor. Polise göre bu bir terör saldırısı değil. Ancak Adam Lo’nun kalabalığa dalarken tam olarak motivasyonunun ne olduğunu da bilmiyoruz.

Kanada’da mental sağlık, evsizlik, madde bağımlılığı sorunları

Öte yandan bir de evsizlik ve madde bağımlılığı sorunu var. Kanada Sağlık Bilgileri Enstitüsü’nün araştırmasına göre Kanada'da her yıl en az 235.000 kişi evsiz kalıyor. 2022-2023’de hastanelik olan 30,000 evsiz kişinin yüzde 18’i madde bağımlısı,  yüzde 11’i şizofreni ve diğer spektrum hastalıklarıyla, yüzde 7’si de bakteriyel bir deri hastalığı olan selülit ile uğraşıyor. Bu arada vergisini veren, acil bir durumda sağlık hizmeti almaya ihtiyaç duyan vatandaşlar da, hastanelerde madde bağımlılarının yarattığı yoğunluk yüzünden uzun saatler boyunca beklemek zorunda kalıyorlar.

Üç sene evvel, en yakın arkadaşlarımdan biri basit bir kolonoskopi işleminden sonra, doktor aldığı polipin klipsini iyi takamadığı için yani doktor hatasından kaynaklı yoğun kanama nedeniyle hastanelik oluyor ve tedavi sırası kendisine bir türlü gelemediği için gece ilerleyen saatlerde kan kaybından neredeyse hayatını kaybediyordu. Tüm bu yaşananlar, Kanada politikalarının büyük sorunu ve umuyorum ki bu gece hangi parti seçilirse seçilsin suçluların cezalandırılmaları, mental hastaların tedavi görmeden topluma salınmamaları, evsizlerin tüm halkın ihtiyaç duyduğu hastaneler yerine farklı kliniklerde tedavi edilmeleri konusunda daha kararlı adım atarlar.

Ekonomisi Amerika’dan bağımsız güçlü bir Kanada’nın tam vakti

Evime döndüğümde listede ikinci sırayı alan komşum aklıma geliyor. Otuz yıllık huzuru eminim tüm bu olaylar nedeniyle, benim listede birinci olmamdan çok daha fazla ve çok daha önce bozulmuştur. Bugün, tüm dünyada otokrat liderler fırtınası eserken, demokrasiye, insan haklarına saygılı, üretimi artıran ve ekonomisi Amerika’dan bağımsız hale gelerek güçlenen bir Kanada yaratabilecek liderin başa geçmesini diliyorum. Ülkem için ise hak, hukuk, adalet ve adil bir seçim diliyorum.

İpi Liberal Party ve Mark Carney göğüslüyor

29 Nisan sabahı uyandığımda (bugün) heyecanla son sonuçlara bakıyorum. Liberal Parti lideri Mark Carney, yüzde 43.6’lık oy oranıyla Kanada Federal Parlamentosu'ndaki 343 koltuktan 168'ini kazanarak azınlık hükümeti kurma hakkını elde ediyor ve Liberal Parti’yi dördüncü görev süresine taşıyor. Dört ay önce geriden gelen bir parti için tarihi bir başarıya imza atıyor Liberaller.

Pierre Poilievre liderliğindeki Muhafazakârlar ise yüzde 41.4’lük oy oranı ve 144 sandalyeyle parlamentonun ikinci büyük partisi oluyor. Muhafazakarlar iktidara gelemeseler de, özellikle oy açısından zengin Ontario'da iyi bir performans gösteriyorlar. Kalan koltuklar Quebec eyaletinde aday gösteren Bloc Québécois (23), Yeni Demokrat Parti, NDP (7) ve Yeşil Parti (1) arasında bölünüyor. Mark Carney milletvekili adayı olduğu Ontario, Nepean’dan parlamentoya seçiliyor. Pierre Poilievre ise milletvekili olduğu Ontario, Carleton’ı kazanamıyor ve parlamentodaki koltuğunu kaybediyor.

Parlamentoda nihayet bir Türk-Kanadalı var

Günün en güzel haberi ise Oakville, Ontario’dan geliyor. Liberal Parti Batı Oakville milletvekili adayı Şima Açan, Muhafazakar Parti adayı rakibi Tim Crowder’a karşı oyların yüzde 52.5’unu kazanarak parlamentoya seçilen ilk kadın Türk-Kanadalı milletvekili oluyor. Açan, seçim kampanyasını herhangi bir etnik köken üzerine kurmasa da, Türk-Kanada toplumunun Kanada’da temsili için parlamentoda bir Türk bulunması, dilimizi konuşması, ülkenin dertlerini bilmesi, üstelik bu kişinin kadın olması içimi ferahlatıyor tekrar. Kara bulutlar dağılıyor, parklar, bahçeler, okyanus, tekrar pembe, beyaz, yeşil, mavi rengini alıyor. Toprak memleket kokuyor.

 

Ayşe Acar kimdir?

Ayşe Acar 10 Ağustos 1974'de doğdu. İstanbul Teknik Üniversitesi Fizik Mühendisliği bölümünü bitirdikten sonra 1996 yılında Sabah Gazetesi'nin reklam departmanında işe başladı. Sonraki yıllarda NTV ve Vatan Gazetesi'nin reklam departmanlarında yönetici olarak çalıştı. 

Kariyerini değiştirmesine yol açan olay, 2004 yılında ikizlerine hamile kalmasıyla gerçekleşti. Yazı işlerindeki arkadaşlarına hamilelik maceralarını anlatırken, kendini hafta sonu eklerinde köşe yazarı olarak buldu. 

Ayşe'nin İkizleri'nin ilk yazısı Vatan Gazetesi'nde 11 Eylül 2004'de yayımlandı ve çocukları Defne ile Ege'nin ilkokula başladığı 2011 yılına kadar sürdü. 

Nisan 2009'da "Anneee! Anne oluyorum!" isimli ilk kitabı yayımlandı. Bu süre zarfında Vatan Gazetesi'nin hafta sonu eklerinde spor, sanat, siyaset, iş, moda dünyasının etkili isimleriyle röportajlar yaptı. 

Ayşe 2017'de, ikizleri ve dört ayaklı çocuğu Mişka ile Kanada'nın Vancouver şehrine göçtü. Kanada'nın iklimine, kültürüne ve farklı bir dilde yaşamaya alışırken ortaya göç sürecinde yaşadığı zorlukları ve düştüğü gülünç durumları esprili bir dille anlattığı ikinci kitabı "Kanadalılaştıramadıklarımızdan mısınız?" (2019-Kara Karga Yayınları) çıktı. 

2019 yılında T24'te Göç Hikâyeleri köşesini yazmaya başladı. Yeniden başlamanın gücünü anlattığı ve Kanada'da yaşam ile ilgili ipuçları verdiği yazıları, birçok yeni göçmen için rehber niteliğinde oldu. 

Ayşe Acar aynı zamanda Oksijen Gazetesi için yurt dışında yaşayan başarılı göçmenlerle röportajlar yapıyor ve Vancouver'da çok dilli kampanyalar yürüten bir reklam ajansında müşteri ilişkilerini yönetiyor.

Yazarın Diğer Yazıları

12 maddede Banksy ve göç temalı eserleri

Vancouver’da The Art of Banksy Without Limits sergisini gezdim, Banksy ve göç temalı eserlerini, hangi nedenle olursa olsun yerlerinden edilen göçmenler için yazdım

Aile Yılı’nda büyük bir ‘Türkiye Ailesi’ hayali

Uluslararası Aile Forumu, 22-23 Mayıs tarihlerinde İstanbul'da düzenlendi. Forumda aileyi güçlendirmeye yönelik politikaların devam edeceği vurgulanırken, ben Narin’i, Mattia Ahmet’i, Abdurrahman’ı, Kartalkaya Otel’de zehirlenerek ölen, Isias Otel’de enkaz altında kalan çocuklarımızı ve daha nicelerini düşündüm. Ali Asaf ise her şeye rağmen umudun sembolü oldu

Yırtın bakalım hayatınızın parçalarını...

Bu hafta Türkiye’nin yoğun gündeminden biraz müsaade isteyerek, bir sanat terapisi olarak kolajı yazmak istedim. Hadi yırtın bakalım hayatınızın parçalarını, sonra tekrar birleştirin. Bakalım bilinçaltınız size ne diyecek?

"
"