15 Mayıs 2020

Fahrettin Altun’a açık dilekçe

Temmuz 2019’dan itibaren turkuaz renkli yeni kartlarımızın verileceği açıklandı. Ama bana verilmedi. Bunu yazılı olarak başkanlığınıza sordum. Gelen cevap "Yenileme başvurunuz inceleniyor" oldu. Acaba bana neyin incelendiğini söyleyebilir misiniz?

Pek sayın Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı,

Benim adım Aydın Engin. Gazeteciyim. Zaten başka bir iş bilmem ve beceremem de. Meslek ustalarımın hemen hepsi bu dünyadan göçüp gittiler. O yüzden ülkemizdeki en kıdemli gazetecilerden biri de benim.

Sizin için daha da somut aktarayım: Siz doğduğunuzda ben yedi yıllık gazeteciydim ve sizin doğduğunuz yıl önemli bir günlük gazetenin (Politika) genel yayın yönetmeniydim.

Meslek yaşamım boyunca pek çok gazetede çalıştım. Kiminden kovuldum, kiminden kendim ayrıldım. Şimdilerde pek çok kişinin "önemli ve saygın" bir kurum olduğunu üstüne basa basa söylediği "T24 internet gazetesi"nde yazıyorum.

Benden her ne kadar  "köşe yazarı" ya da "gazeteci-yazar" diye söz edenler varsa da siz onlara kulak asmayın. Ben bu mesleğe haberci olarak başladım ve haberci olarak anılmak isterim.

Pek sayın Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı,

Sanırım kendimi tanıtmak için yazdıklarım yeterlidir. Şimdi gelelim size bu açık dilekçeyi yazma sebebime:

Biliyorsunuz (biliyor musunuz?)  bizim meslekte haberciler için "basın kartı" önemlidir. Toplantıları, olayları izlemek isteyen haberciler, önlerine çıkan resmi ve yarı resmi engelleri basın kartları sayesinde aşarlar.

Yine biliyorsunuzdur, bizim meslekte 18 yıl kesintisiz olarak çalışanlara "sürekli basın kartı" verilir. Ben meslekte "birkaç 18 yıl"ı tamam ettiğim için sürekli basın kartı taşırım.

Taşırdım.

Daha önce Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYGEM) tarafından verilen basın kartlarımız, başbakanlık kaldırıldığı ve yerine "Cumhurbaşkanlığı sistemi" getirildiğinden artık başında bulunduğunuz Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından veriliyor.

Ama bazılarına, mesela bana verilmiyor.

İletişim Başkanlığı bizim kırk yıllık sarı basın kartlarımızı (nedense)  turkuaz renkli basın kartları ile değiştirileceğini açıkladı. Ocak 2019’da yenileme başvurusu yapmamız öngörüldü.

Yaptık.

Temmuz 2019’dan itibaren turkuaz renkli yeni kartlarımızın verileceği açıklandı.

Ama bana verilmedi.

Bunu yazılı olarak başkanlığınıza sordum. Gelen cevap "Yenileme başvurunuz inceleniyor" oldu.

Acaba bana neyin incelendiğini söyleyebilir misiniz?

Basın Kartları Yönetmeliği’nde kart sahibi olmak için öngörülen koşulların tümüne sahibim. Sürekli basın kartı taşımak için gerekli koşullara da eksiksiz sahibim.

Bu durumda neyi inceliyorsunuz?

Mesela sahiden gazeteci olup olmadığımı filan mı?

Pek sayın Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı,

Bu açık dilekçeme tarafınızdan bir cevap verileceğini bir yurttaş ve bir gazeteci olarak ummak istiyorum.

En azından kazanılmış bir hakkım olan sürekli basın kartımın yenilenmesi için ne yapmam gerektiğini bana bildirmenizi diliyorum.

Durumu bilgilerinize sunarım…

* * *

Dipnot 1: Aslında basın kartı yenilenmeyen tek gazeteci ben değilim. Pek çok kıdemli ya da genç ama yasal olarak bu hakkı kazanmış meslektaşımın da kartlarının yenilenmediğini biliyorum. Ama izinlerini almadığım için onlar adına yazma hakkını kendimde görmedim.

Dipnot 2: Ey okur, Tırmık’ı kişisel sorunlarıma alet ettiğimin farkındayım. Ama kazanılmış bir hakkımı savunmak istiyorum ve bunun için başka bir yol bulamadım. Bu günlük beni hoş görün e mi?

Yazarın Diğer Yazıları

Bitirilmeyen bir Tırmık ve bir kişisel not

Hiç günü kurtarmak için yazmadım. Bundan sonra da yazmam

Reis boşa koysa dolmaz, doluya koysa almaz

Reis'in derdi büyük. Eğer "Seçim zamanında yapılacak" sözünü ve iddiasını yalayıp yutmayacaksa Anayasa'yı değiştirmek zorunda. Anayasayı değiştirmeye ise Meclis'teki AKP ve MHP milletvekillerinin sayısı yetmiyor. O zaman geriye tek seçenek kalıyor. Erken seçim

Bir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden

MHP Başbuğu partisinin Kızılcahamam kampının kapanışında konuştu. Valla kampa katılan MHP yiğitleri ne düşündüler bilemem. Zaten düşündükleri olumsuzsa dile getirmek MHP çatısı altında pek mümkün değildir. Parti disiplini değil, Başbuğ disiplini olsa gerek. Ama ben elbette her türüyle milliyetçiliğe, dolayısıyla MHP’ye de, onun Başbuğ’una da çok ama pek çok uzağım, öyleyse Başbuğ’un sözleri üstüne düşündüklerimi dile getirebilirim