11 Temmuz 2025

Cumhurbaşkanı’nın kapısını çalabilirsiniz

Roma’ya gittiğinizde artık İtalya’nın en sevilen, en sayılan ve en solcu Cumhurbaşkanı Sandro Pertini’nin evinin kapısını çalabilirsiniz. Hem de tam Trevi Çeşmesi’nin orada...

Sandro Pertini’nin evi

Annem İstanbulluydu, Üsküdar’da oturup Nişantaşı’nda okuduğu için hayatının önemli bir kısmı vapurda geçmiş. İyice yaşlandığında Göztepe’den pek çıkmaz oldu. Bir gün (10 yıl falan önceydi) “Seni Üsküdar’a götüreyim” dedim, iskelenin orada park etim, şaşkın şaşkın izliyordu. “Bir tek kuşlar tanıdık kalmış” dedi…

Her toplum değişiyor, dönüşüyor ama bizimki kadar hoyratça, saldırganca, çirkefçe bir değişim yüzyılın hızı için bile çok fazla. Henüz annemin o yaşına gelmedim ama bu saldırganlık siyasetin ötesinde kişisel meselem oldu artık. Her zaman toplumsal muhalefet sınırları içinde kalınması gerektiğine inanmama rağmen kişisel tepki vermeye, avaz avaz bağırmaya başladım sokaktaki saygısızlığa.

Hiçbir şey yapmasanız, evinizde bile kuşatma altındasınız, yerel seçimlerden önce aceleyle sökülüp kaldırım taşı yerine sokak taşları ile belinizi kırabileceğiniz kadar yükseltilen, olukları kapatan, kapınızı mahveden kaldırımlardan yüzünden, Medipol’ün ağaçları kese kese devam ettiği 100 binlerce kişiyi istihdam ettiği doğanızı, rüzgarınızı yok eden binaları yüzünden, ailenizin işsiz kalan üyeleri yüzünden, karartılan televizyonlar, verdiğiniz oyların geçersiz sayılması yüzünden vs. vs.

Her güne bir yenisi ile başladığımız saldırgan dayatmalardan dolayı büyük bir sıkıntı içindeyiz, diyeti ödenmemiş ortamlardan mükemmellik beklenemez, demek ki vermemiz gereken ciddi bir sınav var toplum olarak, sosyal tarih oluşturmak öyle kolay bir şey değil.

Örneğin SABIR, sabır bir bilginin şuuraltınıza yerleşmesi için gereken süredir, o hadise ile boğuşarak değişiyoruz, dıştaki güçten özgürleşmeye başlayana kadar geçen süredir sabır bir anlamda…

Bizi tutsak eden korkularımızdan kurtulduğumuzda gerçekten özgür olacağız.

İnsanın insana, doğaya ve diğer canlılara ettiğinin bedelini ödüyoruz, ödeyeceğiz. Ormanlar yandığında oradaki börtü böceğin, hayvanların, ağaçların canlı olduğunu hala bilmiyor olmamız, ‘can kaybı olmadı’ diyebilmemiz, o derin acıyı hissedemememiz bizi sadece suçlu yapmaz, vicdansız yapar. Ki bu suçların en ağırıdır.

Nerede okudum hatırlamıyorum ama ‘BİR İNSANI ÖLDÜREN MÜHÜMMİT DEVLETE ZİMMETLİYSE ONUN KATİLİ DEVLETTİR’ diyordu. Ölen asker sizin oğlunuz değilse vicdanınızın sizi isyana sürüklememesi, bizim henüz huzurlu, refah bir topluma layık olmadığınızı gösterir.

Malum diyeti ödenmemiş ortamlardan mükemmellik beklenemez.

Evinin kapısı artık herkese açık

Roma’ya gittiğinizde artık İtalya’nın en sevilen, en sayılan ve en solcu Cumhurbaşkanı Sandro Pertini’nin evinin kapısını çalabilirsiniz. Hem de tam Trevi Çeşmesi’nin orada.

Yüzlerce pipo, 100 kravat, Dünya Kupası’ndaki kaleci Dino Zoff ile futbolu bıraktığı gün çekilmiş gümüş çerçeve içindeki fotoğrafı...

Evin fotoğraflarına bakıyorum, anne evinin kokusunu duyar gibi oluyorum. Çalışma odasındaki sabit telefon artık var olmayan bir dünyadan, kapının girişinde yıpranmış eski yüzlü terlikler, konsolun üzerinde en sevdiği parfüm Baglietto, faşistler tarafından esir alındığında edindiği bir alışkanlıkla uyanır uyanmaz egzersiz yaptığı yeşil bisiklet, gözlükleri, bozuk para kesesi, hediye edilmiş bir heykel, akşamları çoğu zaman uyku sıkıntısı çektiği için geç saatlere kadar oturduğu koltuk ve karısını uyandırmamak için yerleştirilmiş küçük bir yatak. Ana yatak odasından ne şilte ne baza hiçbir şey kalmamış ne yazık ki, küçük bir mutfak. Kendisinden 25 yaş küçük karısı Carla Vortolina yemek yapmayı hiç sevmezmiş. Evin terası ise oldukça büyük ve nefis Pantheon manzaralı, Sandro ve Carla’nın şezlongları da orada izleyicileri bekliyor…

Sandro Pertini gelmiş geçmiş cumhurbaşkanları içinde hâlâ açık ara en sevileni oldu, sadece halkına değil kendisine de sadık kalmış kahramanca bir hikayesi vardı. Hapiste geçen 14 yıl, Fransa’da sürgünde geçen iki yıl, bir ölüm cezası, hapishaneden iki kere kaçış…

Varlıklı bir ailenin oğlu olarak 1896 yılında dünyaya gelmiş, Hukuk ve Siyasal Bilgiler’den mezun olmuştu. Savaşa son derece karşı olmasına rağmen Birinci Dünya Savaşı’na katılmıştı. Savaştan sonra avukatlık yapmaya başlamış ancak siyasi faaliyetlerinden dolayı defalarca içeriye alınmıştı.

İdam cezası aldıktan sonra kaçmayı başaran Pertini, Milano’da Sosyalist Parti sekreteriyken Altın Madalya ile ödüllendirilmişti. İdamdan ödüle…

Bu süreçte avukatlığı bırakıp gazeteciliğe başlamış, Kurucu Meclis’te milletvekili seçilmişti.

Milletvekillikten sonra senatör olan, İtalyan Solunun en önemli yayın organlarından ‘AVanti’yi (İleri) çıkaran Sandro Pertini 1976 yılında Meclis Başkanı, 1978 yılında ise Cumhurbaşkanı seçildi ve 1985’te istifa edene kadar bu koltukta oturdu.

İtalya tarihinde sadece iki Cumhurbaşkanı Saray’da oturmamış Cossiga ve Pertini (bizde Nazmiye Demirel çok isteksizce gitmiş, Sekine Evren ise kocası seçilmeyip atandığı için gitmeyi reddetmişti.) Pertini’nin karısı Saray’da oturmayı reddetmiş ama kocasından uzak olmak da istememiş, böylece Quirinale Sarayı’nın tam karşısındaki bu 150 metre karelik daireyi kiralamışlar belediyeden.

Carla böylece kocasının eve ne zaman döneceğini tam olarak kontrol edebiliyormuş, zira saraya girdiğinde armalı bayraklar indiriliyormuş, dönüş yolu ise neredeyse yürüme mesafesi.

Kurşun gibi ağır yıllar, Pertini’nin evi gece gündüz sekiz jandarma tarafından korunuyor, iki keskin nişancı çatıda, ikisi sokakta, ikisi yan müştemilatta ve ikisi avluda.

Pertini’nin belediyeden kiraladığı daireye ulaşmak için asansörde dördüncü kata basıyor sonra 20 basamak yukarı çıkıyorsunuz.

Ev İtalyan Mirasını Koruma Başkanı İvan Drogo İnglese tarafından Roma Belediyesi’nden imtiyazla satın alınmış ve 100 bin avroya yenilenmiş, müze kapsamına sokulmuş ve geçtiğimiz günlerde de rezervasyonlu turlara başlanmış.

Drago: “Buraya ilk girdiğimde Carla Voltolina’nın 2005’teki ölümünden bu yana 20 yıldır kapalıydı. Pertini’ler çok az insan ağırlamışlar, mahremiyetlerine hep çok önem vermişler. Daire boş ve bakımsızdı ve sanki içine büyük bir enerji sıkışmıştı. Sonra bir gün bodrumun anahtarını buldum, sayaçları kontrol etmek için aşağıya indim ve bir hazine ile karşılaştım, belgeler, hesap özetleri, ev eşyaları, meşhur pipoları, tablolar, binlerce kitap, çok sayıda vazo, Fransa’dan alınmış kravatlar, kıyafetler, mobilyalar. Carla her şeyi saklamıştı ama ne yazık ki çoğu küflenmişti.

Her şeyi temizledik, tamir ettik, yemek yedikleri oda, kahve fincanlarının bulunduğu koridor, Pertini’nin Enrico Berlinguer’in tabutuna yaslanmış fotoğrafı (İtalyan Komünist Partisi’nin Genel Sekreteri), çalışma masasının üzerinde duran Faşizmin sona ermesinde önemli bir rol oynayan Kardinal Schuster’in ‘Bir Rejimin Son Zamanları Kitabı’ ve Carla’nın öldüğü saat 17.08’de duran duvar saati…”

Benim neslim Pertini’yi iyi hatırlar. 1990 ‘da öldüğünde İtalya’nın gelmiş geçmiş en büyük cenaze töreni düzenlendi, milyonlarca insan Roma’ya akın etti, gözü yaşları içindeki halkın alkışları duygu selinin ifadesi oldu.

Laik bir haç yolcusu gibiydi Sandro Pertini, dünya malına hiç tenezzül etmemişti, o yüzden adı hâlâ büyük.

Kiralık evi artık müze, Trevi Çeşmesi’nin yanında, Via della Stamperia 86 numara. 45 dakikalık rehberli turlarla ve rezervasyonla ziyaret edilebiliyor ,15 Euro, ocak ayına kadar rezervasyonlar dolmuş bile. Oysa açılalı birkaç gün oldu.

‘Bedeli ödenmiş bir hayat’tan kalanları görmek bile kıymetli demek ki…

Yazarın Diğer Yazıları

Sarah Jessica Parker yazar rolü ile edebiyat jürisine seçildi

Sahte ile gerçeğin giderek birbirinden ayrılamayacağı günler geliyor

Altan Öymen: Her ahval ve şeraitte beyefendi

Soğuk bir kış gecesiydi, Pınar Kür'ün geniş, yerleri rabıta, bol kilimli ‘entelektüel’ evinde, yapraklarını dökmüş o dev ağacı gördüm... Pencereden ayrılamadım bütün gece, uyku tutmadı. Öykünün hüzünlü aşk hikayesi yüreğimi burktu, sabahı sabah ettim...

‘Tourist go home’ hareketi büyüyor

Turizmin kitleselleşmesi, özellikle Avrupa şehirlerinin yaşanmaz hale gelmesi ile artan tepkilere yol açarken, tepkiler artık eylemlere dönüştü. Venedik ise “Jef Bezos’a Yer Yok” diye ayakta, kaybettikleri ruh ve onurlarının peşinde

"
"