26 Haziran 2025

Digiturk'te herkesi memnun edecek diziler var...

Digiturk, artık klasikleşmiş ve ortak belleklerimize yerleşmiş dizileri hâlâ gösteriyorlar. Zaman zaman eski bölümleri tekrarlamıyorlar değil… Ama o zaman bile meraklıları için bu bir şölen oluyor

Evet, Digiturk… Nedense Netflix ve benzeri platformlar kadar ilgi çekmeyen, tiryakisi olduğumuz Oksijen haftalık dergisinin hemen hiç yer vermediği (o denli sevdiğim Oksijen’e izin verin de biraz çıkışayım!), oysa bence gayet ilginç ve sürprizli diziler ve onlar kadar film de sunan bir TV gösteri alanı.

Şu günlerde yeni gösterimi yapılan doğru-dürüst film olmadığı için bu yazımı tümüyle işgal edecek olan ‘bein connect’’e genel bakış. Ve onu genelde övüşüm. Emin olun, karşılığında hiçbir çıkar gözetmeden!...

Evet, Digiturk… Daha baştan itibaren bize sayısız yabancı diziyi tanıtan, birçok filmi kimi zaman rasyonel (akılcı) nedenlerle topluca gösteren bir kültür yuvası. Örneğin şu anda Zeki Demirkubuz filmlerini almışlar, onları gösteriyorlar. Ya da Spielberg’in yönetip Harrison Ford’un başrolde gözüktüğü bir popüler seriyi… Gerçi son dönemde birden yerli dizi merakına düşmediler değil!

Karşımıza TOD Studios adlı bir yerli şirket ve onun yaptığı Zamanın Kapıları diye bir yerli dizi çıkardılar. Ve bunu yorucu biçimde tanıtmayı sürdürüyorlar. Eğer yerli dizilere merakım olsaydı, belki buna da göz atardım! Ama yazık ki o merak bende yok...

Zamanın Kapıları

Evet, şimdi gelelim Digiturk’ün gerçek marifetlerine… Bir kez o artık klasikleşmiş ve ortak belleklerimize yerleşmiş dizileri hâlâ gösteriyorlar. Zaman zaman eski bölümleri tekrarlamıyorlar değil… Ama o zaman bile meraklıları için bu bir şölen oluyor. Bir Chicago Med, Chicago PD (bu Police Department’ın baş harfleri), SWAT, NCİS ya da Chicago Med gibi -benim nedense bayıldığım- hastane dizilerinden Grey’s Anatomy veya The Good Doctor

Chicago PD
The Good Doctor

Yeri gelmişken, hastane dizilerine merakım acaba kendimin de kalp ameliyatı başta birçok hastane deneyimi geçirmiş olmamdan kaynaklanıyor olabilir mi? Eşimin iddiası bu… Ama bence bu daha çok o dizilerin bir bölümünde bile bir araya gelen/getirilen onca insan dramının etkisinden kaynaklanıyor. Ve tekrar izleseniz bile, yeni insancıl ve hassas noktalar bulabilirsiniz.

Ama daha başka çok şey var şu Digiturk programlarında… Diğer bölümlerindeki belgesel, spor, gezi programlarının yanı sıra öncelikle yepyeni ve insanı gerçekten çarpan diziler… Örneğin Long Bright River ya da İnsomnia gibi… Bunları kendimce büyülenerek izlediğimi söylemeliyim.

Long Bright
İnsomnia

Ancak daha da ötesine gidelim. Örneğin 4. kanaldaki Türk filmleri… Her gün birkaç tane seçme film gösteriliyor. İlle de sanat filmi değil, çoğu Yeşilçam döneminden kalma popüler sinema örnekleri. Ama öylesine iyi restore edilmiş ki…

Bir örnek vereyim: Sırrı Gültekin yönetimindeki Kadifeden Kesesi. 1971 yapımı ve kadroda Kadir İnanır, Feri Cansel, Münir Özkul, Tanju Okan, Suna Pekuysal vb.’den oluşan görkemli sanatçılar var. İzlemez misiniz?

Kadifeden Kesesi

Ya da bir yabancı film diyelim… Bir örnek: Poolman-Havuzcu. 2023 yapımı. Ve kadrosunda Chris Pine, Jennifer Jason Leigh, Danny DeVito, Annette Bening, John Ortiz ve Ray Wise var. Keyifle izlenmez mi?

Poolman

İşte böyle… Tam tatilimin eşiğinde (iki aylık yaz tatili) sizlere böylesi bir yazıyı sunmak ve sevdiğim bir teknolojik yuvayı tanıtmak istedim. Umarım etkili olmuşumdur.

Atilla Dorsay kimdir?

Atilla Dorsay. 1939 İzmir, Karşıyaka'da doğdu. Çocukluğu zor savaş yıllarında geçti. O yıllardan her şeyin karneyle alındığını, radyolardan yayılan savaş haberlerini ve ilk sinema deneyimlerini oluşturan savaş üzerine filmleri hatırlıyor.

10 yaşındayken ailesi sırf onu Galatasaray Lisesinde okutabilmek için İstanbul'la göç etti. Böylece Fransız kültürüyle yetişti.

Güzel Sanatlar Akademisi'nde (şimdiki Mimar Sinan Üniversitesi) mimarlık okudu. Hayatta her koşulda koruduğu estetik bakışını bu temele borçlu olduğunu söyler.

Rehberlik, gazetecilik ve eleştirmenlik yaptı.

1966'da başladığı Cumhuriyet gazetesindeki yazılarını 27 yıl boyunca sürdürdü.

Bu aralıkta Leman Dorsay'la evlendi. İki çocuk ve üç torunu oldu.

Sonraki yıllarda Cumhuriyet'ten kendi isteğiyle ayrıldı. Kısa bir süre için Milliyet'te devam eden ve hâlâ süren dergi yazarlığı yaptı.

Yeni Yüzyıl'da yepyeni bir gazeteyi yaratmanın keyfini yaşadı. Daha sonra Sabah gazetesinde devam etti. Buradan kendi deyimiyle, "ilkesel bir tavırla" ayrıldı: Bir yazısında, (Emek Yoksa Ben De Yokum) okuruna Emek sineması üzerine verdiği bir sözü tutmak için.

Dorsay, 2013'ten beri, "Özgür, serbest, hiçbir konu, yer ve zaman kısıtlamasına tabi olmadan... Ama artık maaşsız!.. Ve çok yakında tam on yılını dolduracak olan..." sözleriyle işaret ettiği T24'te yazıyor.

Dorsay'ın kültür-sanata dair birçok alanda çabaları oldu. İKSV'de çalışıp yıllar boyu İstanbul Sinema Festivali'nin kadrosunda yer aldı. Dünya çapında sayısız ünlüyü basın toplantılarında sundu, söyleşiler yaptı, fotoğraflarını çekti.

TRT'de, hem haftalık müzik programları yaptı, hem de filmler sundu. Özellikle sinemanın 100. yılının kutlandığı 1995 yılı ve sonrasında sayısız klasiği Murat Özer, Alin Taşçıyan, Müjde Işıl gibi genç meslektaşlarıyla birlikte tanıttı.

Sinema Yazarları Derneği'ni (SİYAD) kurdu ve uzun yıllar başkanlığını yürüttü. Ödül gecelerini özenle seçilmiş sunucular ve müzisyenlerle sundu. Yine kendi sözleriyle; "zamanı geldiğinde tüm bu görevleri genç arkadaşlarına bırakmayı da ihmal etmedi".

Dorsay'ın en büyük üretimleri kitapları. 1970'lerden itibaren eleştirisini yazdığı tüm filmleri Türk ve yabancı sinema olarak tasnif ederek pek çok kitapta topladı. Bu kitaplar, son 50 yılın bir dökümü niteliği taşıyor.

Aynı zamanda İstanbul, Beyoğlu, şehircilik; biyografiler (özellikle Türkan Şoray ve Yılmaz Güney), söyleşiler, seyahat notları, hikâye, hatta şiirler de yazdı.

Müzik merakını görkemli bir arşivle birlikte sunduğu bir eser yayımladı. Ne Şurup Şeker Şarkılardı Onlar adıyla yayımlanan bu kitap, 20. yüzyıl pop-müzik tarihini anlatıyor.

Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar adı kitabı Eylül 2022'de yayımlandı.

Kitaplarının sayısı şimdilerde 60'ı aştı, ama daha sayısız projesi var. T24 Yazıları -Pandemi Günlerine Doğru: Sanat ve Siyaset Ekim 2023'te, "Unutulmaz İnsanlarımızla Konuşmalar" ve "Benim Sevgili ‘6 Silahşörler’im" 2024'te okurla buluştu. Ardından daha birçoğu da gelecek. Kendisinin dediği gibi "Allah kısmet ederse!.."

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yarış tutkusunu veren belki en etkileyici film

Hans Zimmer’in müziği Fi Filmi'ne inanılmaz bir tempo veriyor. Buna karşılık, bence filmin hayli naif bir havası var. Bir yerde söylenen “Denemesek kazanamayız” deyişi buna yakın değil mi?

Bir kültür yuvasında yaşanan gece ve gençlerin bayramı

Bayrak ve okul flamasının devir-teslimi, okulun liseye geçen öğrencileri arasında ilk üç derece alanın özel takdimi, birlikte yapılan zeybek oyunu, arada müzik ve verilen mini konser… Sonra o yedi sınıfın tüm öğrencilerine sırayla verilen ödüller: Bir arada ve de teker teker… Böylece ben ve eşim en büyük torunumuz Ozan’ın en kritik anlarını yakalamak için az ter dökmedik!

Şiddeti ve dehşeti en anlamsız biçimde kullanan film

28 Yıl Sonra, bence son dönemde şiddetin en anlamsız, en aşırı biçimde kullanıldığı filmdir. Bir başka bakışla da tipik İngiliz mizahının bu kez bol şiddet ve korkuyla harmanlandığı… Beni üzen, hatta kahreden bir şey de çocukların filmde kullanılmasıdır

"
"