Gündem

Yeni Şafak yazarından başını açan başörtülü kadınlar yorumu: ‘Dindar erkekler’ sorunu yaşıyor olmamıza rağmen bütün yozlaşmayı başörtülü kadınlar üzerinden konuşuyoruz

10 Ocak 2023 09:33

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, “Başörtülü kadınlar niçin başlarını açıyorlar” sorusunun son günlerde yeniden ayyuka çıktığını yazdı. 

“Öncelikle ‘baş açma trendi’nin had safhaya ulaştığını söylemem gerekiyor” diyen Kılıçarslan, yakın-uzak çevresindeki herkesin, başını açan ya da açmayı planlayan en az bir kişi tanıdığını söylediğini yazdı; “Yani öyle, 'aslında o kadar da çok değil yahu' diye karşılayabileceğimiz bir durum yok ortada” dedi. 

Kılıçarslan “Başörtülü kadınlar niçin başlarını açıyorlar” sorusunu şöyle yanıtladı:

"İlk cevabım şu: Seküler hayat tarzının kuşatıcılığına ve çağrısına karşı koymak hiç kolay değil. Gerek kültür endüstrisinin kodladığı hayat tarzı, gerek modern hayatın kodladığı, 'özgürlük' tanımı, gerekse 'ancak birbirine benzeyen, hatta birbiriyle aynılaşan kimlik ve duyarlılıklarla rahat edilebileceğini savunan mono yaşam diskuru' epeyce çeldirici.

Bir başka kimlikle, hatta ‘öteki’ olarak tanımlanarak yaşamak en basitinden ‘zor’ geliyor olabilir başörtülülere artık. Bunu elbette anlamam ama bunda anlaşılmayacak bir şey olmadığını da bilirim. 'Öteki' olarak tanımlanmaktansa, 'kaynayıp gitmek' daha cazip geliyor olabilir insanlara.

İkinci cevabım hiç değişmedi seneler içerisinde. Türkiye’deki din dilinin sertliği ve sorumluluğu bütünüyle ‘sembol düzeyi’ne indirgeyen baskıcılığı en çok başörtülü kadınları etkiliyor olabilir. Başörtülü kadınlar, sosyolojik olarak köşeye sıkışmış hissediyor olabilirler kendilerini. Yok, makyaj yapmasıydı, yok bone takıp takmamasıydı, yok ‘bileğin göründü’, yok ‘yolda yürürken dikkat et’ cümleleriydi, yok ‘sen başörtülüsün, şunu şunu şöyle yap’ diyerek sürekli parmak sallanmasıydı derken ve üstelik bu erkeklere yapılamazken kadınlar başörtüsünün getirdiği ekstra sorumluluğu da başörtülülere yöneltilen ekstra eleştirileri de daha fazla taşımak istemiyor olabilirler.

Açık konuşmak gerekirse senelerdir, ‘dindar erkekler’ sorunu yaşıyor olmamıza rağmen bütün ‘yozlaşma’ meselelerini başörtülü kadınlar üzerinden konuşmayı tercih ediyoruz. Çünkü başörtülü kadınlar doğal olarak ‘işaretli’ ve üzerlerinden ahkâm kesmek çok kolay.

Üçüncü cevabım biraz zor bir cevap ama bence en hayatisi bu. Gündelik hayatın politikasını üretmek konusunda iyi bir sınav vermediğimiz çok açık. Hayatın doğal akışına da, hayatın ürettiği doğal neşeye de inanılmaz bir mesafe koymaya ve bunun adına ‘dindarlık’ demeye devam ediyoruz. Oysa bunun adı dindarlık değil genellikle yobazlık bence.” 

“Yanlış anlaşılmasın. Ne aklileştirmeye çabalıyorum bu trendi ne de onaylıyorum” diyen Kılıçarslan,  “Sadece anlamaya çalışıyorum ve anladığım şey bence çok açık: Baş edemiyoruz modern hayatın dayatmalarıyla. Ve bunun çözümü başını açan kadınlara çemkirmek de değil onlara büyük bir anlayış göstermek de. Çözüm başka, bambaşka bir yerde. Çözüm sokağın ve gündelik hayatın tam ortasında ama biz bunu yıllardır ıskalıyoruz. Politik bakımdan iktidar olmanın her şeye yetebilecek olduğunu düşünen bir ahmaklık geliştirdik seneler içerisinde ve bu hem politik iktidara hem de sosyolojimize büyük, tarifi ve tamiri çok zor yaralar açıyor. Hepsi budur” değerlendirmesinde bulundu.

Yazının tamamını okumak için tıklayın