Kültür-Sanat

Yasak aşkın tutku dolu serüveni: Anna Karenina

anna karenina

Fotoğraf: Murat Dürüm

01 Haziran 2025 13:30

Lev Tolstoy’un klasik romanından uyarlanan Anna Karenina, 1870’ler Rusya’sındaki tutkulu ve trajik bir aşk hikâyesini ünlü koreograf Boris Eifman, çarpıcı yorumuyla sahneye taşıyor.

Pyotr İlyiç Çaykovski’nin müzikleri eşliğinde klasik bale teknikleri ile modern dansın iç içe geçtiği koreografisiyle dikkat çekiyor.

Eifman’ın kendi tabiriyle “psikolojik bale” üslubunu iliklerinize kadar hissedeceğiniz eserde, Anna Karenina’nın sadakat, tutku ve kıskançlık arasında bocalayan iç dünyası, zarif ama bir o kadar da güçlü dans diliyle anlatılıyor.

İlk kez 2005 yılında sahneye koyulan Anna Karenina’da; dekor, kostüm ve hareketlerin uyumu sayesinde 19. yüzyıl Rus aristokrasisinin atmosferi canlandırılır; böylece aşk hikâyesi üzerinden insan doğasına, toplumsal baskılara ve bireysel çıkmazlara dair derin bir yansıma sunuluyor.

Boris Eifman, 1946 yılında Sibirya'nın Rubtsovsk kentinde doğmuş, çağdaş Rus balet ve koreografıdır. Bale eğitimine Kishinev Bale Okulu'nda başlayan Eifman, ardından Leningrad Konservatuvarı'nda koreografi eğitimi almıştır. 1977 yılında kendi topluluğunu kurarak Leningrad Yeni Bale Tiyatrosu'nu (bugünkü adıyla St. Petersburg Eifman Balesi) hayata geçirmiştir. Bu topluluk, Rusya'da tek bir koreografın eserlerini sahneleyen nadir tiyatrolardan biri olmuştur.

Boris Eifman

Eifman, klasik bale geleneğini modern anlatımlarla harmanlayarak "psikolojik bale" olarak adlandırılan kendine özgü bir tarz geliştirmiştir. Eserlerinde genellikle edebi ve felsefi temaları işler; Dostoyevski, Tolstoy ve Shakespeare gibi yazarların eserlerinden ilham alır. Boris Eifman, koreografisiyle uluslararası alanda tanınmış ve birçok ödül kazanmıştır. Sanat yaşamı boyunca, klasik ve çağdaş dansın sınırlarını zorlayan, duygusal derinliği yüksek performanslara imza atmıştır.

Tarihte yazılmış en iyi romandan* en prestijli balesine

Boris Eifman, Tolstoy’un romanındaki yan hikâyeleri dışarıda bırakarak anlatıyı Anna, Karenin ve Vronski üçlüsüne odaklıyor.

Bu sayede yaklaşık iki saatlik bale, romanın özündeki yasak aşkın tutku dolu serüvenini ve yarattığı yıkımı özümsenebilir bir yoğunlukla sunmayı başarıyor.

Balenin librettosu, romanın temel olay örgüsünü kısaltılmış ve yoğunlaştırılmış biçimde takip ediyor. Eserde Anna’nın trajik sonu, Çaykovski’nin Romeo ve Juliet fantezi-uvertürünün yürek burkan ezgileri eşliğinde canlandırılır ve izleyiciye aşk ile ölümün iç içe geçtiği sarsıcı bir deneyim yaşatıyor.

Fotoğraf: Murat Dürüm

Koreografi dili son derece kendine özgü olan Eifman, "alışılmadık derecede büyüleyici" bir stil çıkarıyor.

Eifman’ın koreografisi; incelikten uzak duracak ölçüde cüretkâr ve sembolik bir anlatım barındırken, sembollerle "izleyicinin kafasına vurarak" duygu yüklü, parlak ve abartılı anlatımıyla etkisi yüksek bir sahne dili sunuyor.

19. yüzyıl Rus aristokrasisinin ortasında 1829 yılında doğan Lev Tolstoy, savaş meydanlarında yaşadığı deneyimlerden eğitimle ilgili idealist çabalarına, derin inanç krizlerinden dünyevi zenginlikten kaçışına kadar çelişkilerle örülü bir hayat sürdü. Bu çelişkiler yalnızca onun yaşamına değil, kaleminden dökülen karakterlere de sinmiştir.

Tolstoy, varlıklı bir toprak sahibi olarak başladığı hayatına, mülkiyeti reddeden bir halk filozofu olarak veda etti ama arada, yazdığı romanlarla insan ruhunun katmanlarını kazıdı. Bu arayışın en tutkulu, en kırılgan ve en trajiklerinden biri de hiç kuşkusuz Anna Karenina’dır.

Lev Tolstoy (1829-1910)

Anna Karenina, yalnızca bir kadının yasak aşk nedeniyle yaşadığı düşüşü anlatmaz; aynı zamanda Tolstoy’un kendi yaşamındaki ikilemlerin, ahlaki hesaplaşmaların ve topluma duyduğu yabancılaşmanın sahneye taşınmış hâlidir. Anna’nın Vronski’ye duyduğu aşk, tutkuyla yazılmış bir özgürlük arayışıdır ama aynı zamanda toplumun kıyısına itilen bir ruhun dramatik yalnızlığına dönüşür. Diğer yandan Levin karakteri, Tolstoy’un kendisine en yakın hissettiği aynalardan biridir: toprakla uğraşan, inancını sorgulayan, sade yaşamda hakikati arayan bir insan. Anna Karenina, bu bakımdan yalnızca bir roman değil; yazarının iç dünyasında çarpışan karanlıkla aydınlığın, dünyevi tutkuyla maneviyatın büyük bir dansıdır.

Anna Karenina romanı, 1873-1877 yılları arasında haftalık monarşik Rus Habercisi'nde tefrika edilmiş.

Anna Karenina romanının ilk baskısı

Eser, 1870'lerin Rusya'sında, toplumun üst sınıfına mensup kimseler arasında yaşanan birbirinden bağımsız iki aşk macerasını anlatır. Olaylar Moskova'da, Sankt-Peterburg'da ve asilzadelerin yazlık malikanelerinde geçer. Romanda dürüst bir evliliğin mutluluğu ile yasak bir ilişkinin düş kırıklıkları karşılaştırılır; sadakat, tutku, kıskançlık gibi temalar işlenir; bir yandan da o dönemde Rusya'da kadınların durumu, eğitim reformu gibi konular dile getirilir.

*Anna Karenina, 2007 yılında Time dergisinde, 125 farklı yazarın belirlediği bir listede, zamanımıza kadar yazılmış en iyi roman olarak seçilmiş ve yine aynı listenin üçüncü sırasında da Tolstoy'a ait olan Savaş ve Barış yer almıştı.

Tolstoy, 20 Kasım 1910 tarihinde, 82 yaşındayken hayatını kaybetti.

Dünyaca ünlü Rus St. Petersburg Eifman Balesi İstanbul'da

Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği 16. Uluslararası Opera ve Bale Festivali kapsamında, ünlü koreograf Boris Eifman’ın çarpıcı yorumuyla sahneye taşınan Anna Karenina balesi, Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Türk Telekom Opera Sahnesi’nde sahnnlendi.

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Tan Sağtürk’ün Eifman Balesi ve eser hakkında konuşması ile başlayan gece, etkileyici performansın dakikalarca alkışlanması ile sona erdi.

Dekor tasarımı Zinovy Margolin, kostüm tasarımı Vyacheslav Okunev, ışık tasarımı Gleb Filshtinsky imzalı eserde, Anna rolünde Maria Abashova, Vronsky rolünde Artyom Lepkov, Karenin rolünde Dmitry Krylov sahnedeydi.

Eser, 1 Haziran’da (bugün) tekrar sanatseverler ile buluşacak.

Pyotr İlyiç Çaykovski

Pyotr İlyiç Çaykovski, 7 Mayıs 1840'ta o zamanlar Rusya İmparatorluğu'nun Vyatka eyaletinde bulunan günümüz Udmurtya'sında küçük bir maden şehri olan Votkinsk'te doğdu.

Çaykovski, babasının ikinci evliliğinden olan altı çocuğunun ikincisiydi. Dört erkek kardeşi ve Aleksandra adlı bir kızkardeşi vardı. Babasının ilk evliliğinden Zinayda adlı bir üvey kızkardeşi de vardı. Çaykovski beş yaşında piyano dersi almaya başladı. Üç yıl içinde öğretmeni kadar yetkin bir şekilde müzik okuyabilecek kadar yetenekli bir öğrenci oldu.

14 yaşındayken çok bağlı olduğu annesini kaybetti ve bu daha sonra eserlerinde kendisini gösterecek olan depresif yanının gelişmesine katkıda bulundu. 19 yaşında eğitimini tamamlayarak devlet memuru oldu. 21 yaşındayken sonradan Petersburg Konservatuvarı’na dönüşecek yeni bir müzik okuluna kaydoldu. 1865 yılında mezun oldu ve Moskova Konservatuvarı’nda müzik öğretmenliğine başladı. Bu kurumda çalıştığı 11 yıl boyunca birçok büyük eser yaratan Çaykovski, ilk defa Alınyazısı adlı senfonik şiirde kendi bestecilik üslubunu ortaya koydu.

Nadezhda von Meck

Eşcinsel eğiliminin dedikodulara yol açmasını önlemek için 1877’de konservatuvardan bir öğrencisi ile evlenen Çaykovski’nin bu evliliği çok başarısız olmuş ve intihar girişiminde bulunmasına yol açmıştır. Dokuz hafta sonra eşini ve Moskova’yı terk eden ancak boşanamayan besteci 1878’de varlıklı bir müziksever olan Nadezhda von Meck ile tanıştı. 11 çocuklu bu genç kadın Çaykovski'yi maddi olarak destekledi ancak ilişkileri sadece mektuplaşma yoluyla sürdü, von Meck'in isteğiyle birbirlerinin yüzünü görmediler. Aldığı maddi destek sayesinde Çaykovski öğretmenlikten ayrılıp kendisini bestelerine verdi. 1878 - 1885 yıllarını Avrupa-Rusya arasında gidip gelerek geçiren besteci, gittiği ülkelerde orkestralar yönetti. 1891’de ise Amerika Birleşik Devletler'ye giderek kendi eserlerinden oluşan dinletiler gerçekleştirdi.

6 Kasım 1893'te St. Peterburg'da kolera nedeniyle ölmüştür.

Çaykovski'nin en ünlü eserleri arasında Kuğu Gölü, Fındıkkıran, Uyuyan Güzel, Beşinci Senfoni, Altıncı Senfoni (Pathetique) ve Piyano Konçertosu No. 1 yer almaktadır.


TIKLAYIN | Kurtizanlar da âşık olur: ‘Kötü Yola Sapmış Kadın-La Traviata’nın hikâyesi

TIKLAYIN | Fındıkkıran balesi bir sezonda 20 milyon dolar hasılat elde etti

TIKLAYIN | ‘Deli Dolu’ bir Türk opereti

TIKLAYIN | Fatih Sultan Mehmet’in gizli aşkı Venedikli Anna'nın hikâyesi gerçek mi?

TIKLAYIN | Kuğu Gölü: Gelmiş geçmiş en bilinen bale yapıtı mı, Sovyetler Birliği darbe girişimi simgesi mi?

TIKLAYIN | Beceriksiz kart zamparanın tövbesi: Falstaff

TIKLAYIN | 2065 kadınla beraber olan zamparanın ölümü: Don Giovanni

TIKLAYIN | Kader Tanrıçası Fortuna’ya: “Meyhanede olduk mu, aldırmayız altımızdaki toprağa!”

TIKLAYIN | Delirmeyi ve ölümü zarif bir biçimde anlatabilir misin ‘Giselle’?

TIKLAYIN | Bestecisini önce öldüren sonra yücelten bir opera: Carmen