Kültür-Sanat

Venedik'te 8. Vardiya: Yolculuklara Dair!

Venedik Mimarlık Bienali Türkiye Pavyonu'na giden 8. Vardiya anlatıyor...

16 Eylül 2018 03:29

T24 & İKSV

26 Mayıs-25 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen 'Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi'nin teması 'Serbest Mekân'. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu yürüttüğü Türkiye Pavyonu’nun küratörlüğünü Kerem Piker yapıyor. Piker'in küratörlüğündeki 'Vardiya' kapsamında dünyanın dört bir yanından mimarlık öğrencileri Venedik'i ziyaret edecek, paylaşacak, üretecek ve bienali deneyimlemenin yanı sıra onun bir parçası haline gelecek. 10’ar kişilik gruplar halinde Venedik’e gelen her bir 'vardiya', ayrı bir konuda atölyeler gerçekleştirecek. Vardiya’ya katılan öğrencilerin yaptıkları işleri, öğrenciler, küratör ve atölye yürütücüleriyle gerçekleştirilen söyleşileri ve Vardiya’dan haberleri T24’ten takip edebilirsiniz…

Dünyanın en önemli mimarlık etkinlikleri arasında yer alan Venedik Bienali’nin Türkiye Pavyonu, Vardiya projesi ile takipçilerinin karşısına çıkıyor. Bu kapsamda Venedik’e gelen 8. Vardiya'nın çalışma teması “Yolculuklara Dair” oldu. Tema kapsamında katılımcılar Osmanlı Venedik ticaret ilişkilerini hatırlayarak “serbest mekanı” deneyimleri çarpıştıran ve yenilerini üreten bir ticaret limanı olarak hayal etti. Böylece atölye katılımcıların kişisel birikimler ile geldiği ve sonrasında bunların birer anlatıya dönüşerek paylaşıldığı bir atölye ortamının kurulması amaçlandı.

Atölye yürütücüleri Vardiya'yı anlattı

Atölyenin yütücü ekibi Tomris Akın, Zeynep Ataş, Ali Paşaoğlu  T24 için kaleme aldıkları yazıda yaptıkları çalışmaları  şu sözlerle ifade etti:

Vardiya’nın 8’inci atölye çalışması olan “Yolculuklara Dair” insan ve nesne dolaşımının farklı katmanları üzerine düşünerek başladı. Osmanlı Venedik ticaret ilişkilerini hatırlayarak “serbest mekanı” deneyimleri çarpıştıran ve yenilerini üreten bir ticaret limanı olarak hayal etti. Böylece atölye katılımcıların kişisel birikimler ile geldiği ve sonrasında bunların birer anlatıya dönüşerek paylaşıldığı bir atölye ortamının kurulması amaçlandı.

"Katılımcılar, Venedik’teki buluşmadan 20 gün önce birer “yolculuk kayıtları” tutmaya başladılar.  Bu günceler “herhangi bir kişinin, düşüncenin veya nesnenin hareketini ve farklı bağlamları değişimlerini takip edecekleri” uçuk açık bir tarife dayanıyordu. İlk atölye gününde bu güncelere paylaşılıp tartışıldığında oldukça özgün, her anlamda farklılaşan öykülerle karşılaşıldı. Sonrasında atölye bu birikimlerin niteliklerini, birbirleriyle ilişkilerini ve birer anlatı ve birer sergi malzemesi olarak imkanlarını çalışarak ilerledi. Bu çalışmalar, sergileme alanında kişisel yolculuklarının nesnesi defterler, izi sürülen malzemelerden örnekler, izleyicilerin alması için hazırlanmış kartpostallar ve sürecin gösterildiği bir video eşliğinde bir sergi düzenlemesine dönüştü.

Aslıhan Şenel’in “Haritalama ve Temsil” konularını kendi çalışmalarından örneklerle tartıştığı konuşması, Bengi Güldoğan kendi yürüttüğü üçlü kişisel araştırmayı anlattığı “Yok olmaya Tanıklık: Tuğla, Plan ve Video” sunumu,  ve Köken Ergun’un de video aracılığı ile yürüttüğü araştırma/anlatı süreçlerini paylaştığı konuşması atölyedeki tartışma ve üretimlerin parçası oldular. Ferda Kolatan’ın Bienal ile ilgili kritik sorular üzerinden yaptığı ve Alkestei Skarlatou’nun bir aydınlatma tasarımcısı olarak mesleki deneyimlerini paylaştığı sunumlar da Türkiye Pavyonunun atölyeye katkıları oldu.

Tüm süreç boyunca uluslararası, son derece istekli  ve üretken bir öğrenci ekibi ile çalıştık ve bu durum sürecin tamamını olumlu anlamda dönüştürdü. Bu hem katılımcıların kişisel/mesleki olarak tanıma ve onların birikimlerine tanık olma açısından bizi memnun etti hem de böyle bir ortamın kurulması sürecindeki karar verme ve yönetim emeğini bir kez daha takdir etmemizi sağladı."

Öğrenciler Vardiya'yı anlatıyor

Peki yürütücü ekibin anlatımlarını öğrenciler nasıl görüyor? Vardiya’yı deneyimleyen öğrenciler anlatıyor…

1) Vardiya nasıl gidiyor?

Rishabh Wadhwa: Vardiya hem çok heyecan verici hem de entelektüel

Ayaz Pasha: Şimdiye kadar inanılmazdı. Vardiya ziyaretçiler ile yeni bir diyalog inşa etti ve diğer konseptlerdeki pavyonlara meydan okuyup provoke etti.
Bu sadece bir yandan deneyimlemek, ortaya çıkan olaya ve gelişmeye bakmamıza izin vermedi, aynı zamandayeniliğin ve özel düşüncelerin önemine olan bakış açımı şekillendirmemde bana yardımcı oldu. Ziyaretçiler aynı zamanda pavyonun düşüncesiyle de şaşırıyorlar - sürekli olarak geliyorlar, etkileşiyorlar ve oturumların ve tartışmaların bir parçası olmak istiyorlar.

Eda Hisarlıoğlu: Vardiya, başladığımız günden beri çok yoğun üretim, tartışma ve deneyim yaratma odaklı geçiyor.

Kaan Hiçyılmaz: Vardiya çok üretken ve eğlenceli geçiyor. İlk günleri Venedik’i tanımak ve bienali gezmek için 10 binlerce adım atarak geçirdikten sonra çok heyecanlı olduğumuz üretim kısmı için perşembe günü yürütücülerimizle bir araya geldik. Grupça yakaladığımız enerjiyi onlarla da paylaştık ve daha da yüksek bir motivasyona ulaştık. 

Nuray Gül: Vardiya,  tahmin ettiğimden çok daha verimli, eğlenceli, üretken bir şekilde ilerliyor.

Yağmur Sürmeli: Vardiya heyecan dolu ve keyifli gidiyor.

Yağmur Yıldırım: Hızlı!

Selin Erdemirci: Vardiya yoğun ve çokça keyifli geçiyor. Ekiple kimyamız tuttuğu için süreç beklediğimden de kolay, keyifli ve verimli ilerliyor.

Arif Aktaşlı: Vardiya başladığı ilk günden itibaren Bienalin bir parçası olma halini verimli bir şekilde sürdürüyor.

Sinem Evcim: Oldukça verimli ve eğlenceli geçiyor.

2) Hiç tanımadığın insanlarla üretim sürecine girmek nasıldı?

Rishabh Wadhwa: Benden farklı kültürlerden ve ülkelerden insanlarla olmak inanılmazdı. Sadece dünya ve kültürleri hakkında pek çok yeni şey öğrenmedim, aynı zamanda nasıl yaşadığımız, sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz arasında da birçok benzerlik gördüm.

Ayaz Pasha: İlk başta çok tereddüt vericiydi. Ama iki günde buzlar eridi. Dünyanın dört bir yanından gelen öğrencilerin birbirlerine alışmaları ve işe başlamalarına yardımcı olan iyi planlanmış bir program oluşturmak için bilinçli bir çaba sarf edilmiş. Dil konusu bir problemdi ama diğer katılımcılar sürekli olarak hem İtalyanca hem de Türkçe’yi sürekli çevirmek için yeterince alçakgönüllülerdi.

Üretim kısmı çok kısa bir sürede, yaklaşık 4 gün içinde tamamlandı, ancak vardiyaya gelmeden önce hazırlanmak (yani ön yolculuk kayıtlarını oluşturarak) çok yardımcı oldu. Konsept aşamasından fikri sağlamlaştırmaya ve verilen materyalle bir şeyler oluşturmaya kadar. Deneyim zamanı yönetmeye ve fikri ortaya koyan pürüzsüz bir ürün oluşturmaya yardımcı oldu.

Eda Hisarlıoğlu: Tanımadığım insanlarla üretim sürecine girmek hep tercih ettiğim bir yöntem olageldi. Bu yöntemin yaratıcılık ve ilginç tartışmalara fırsat vermek açısından çok olumlu olduğunu fakat sonuç üretiminin kalitesi ve üretimin hızı, karar alma süreci açısından zaman odaklı bir problem yarattığını düşünüyorum. Bana kalırsa bu, projenin objektifleri düşünülerek karar verilmesi gereken ve özellikle yeni tartışmalara, karşılaşmalara platform yaratan etkili bir yöntem.

Kaan Hiçyılmaz: Grupça o kadar hızlı kaynaştık ki (ani bir romantik geçiş) sanki önceden de birbirimizi tanıyor gibiydik. Tüm duygusallıklar bir yana tanımadığınız insanlarla çalışmak, bir olaya veya duruma farklı ve taze bakışları keşfetmek çok öğretici bir durum aynı zamanda. Sosyal olarak kurduğumuz güçlü bağ üretim aşamasına gelince de çok verimli çıktılar doğurmaya başladı.  

Nuray Gül: Daha önce de ekip işi yapmış bir katılımcı olarak tanıdığım ya da tanımadığım pek çok insanla ve ekiple bir arada bulunmanın ve birlikte üretmenin keyfini biliyorum. Ekibimle (katılımcılar ve yürütücüler) şahane bir uyum sağladığımızı düşünüyorum. Birlikte keşfedebildiğimiz, tartışabildiğimiz, kararlar alabildiğimiz ve üretebildiğimiz bir ekiple çalışmak çok doyurucu. Bizi tekrar buluşturun! :)

Yağmur Sürmeli: Farklı arkaplanlardan ve geleneklerden gelen insanların yarattığı çeşitliliğin birbirimizi beslediğini düşünüyorum. Bu bağlamda vardiyanın bienal gezmekten öte bana kazandırdıklarından oldukça mutluyum. Ayrıca çok güzel arkadaşlıklar kazandığımı düşünüyorum.

Yağmur Yıldırım: Tanışıklığı ve ortak alanı burada kurduk, büyük bir fark hissettirmedi.

Selin Erdemirci: Ekipteki insanları yüzyıllardır tanıyor gibiyim, o yüzden bu soruya sağlıklı bir cevap veremeyeceğim.

Arif Aktaşlı: Daha önce de birçok atölyede tanımadığımız insanlarla bulunduk. Ancak Türkiye pavyonunda bu deneyimi yaşamak ve her dakika aynı zamanda sergileniyor olmak süreci olumlu yönde etkiledi.

Sinem Evcim: Öncellikle iyi bir ekip olduk, farklı görüşlerin, yaklaşımların bir araya gelmesi çeşitliliği arttırdı. Birlikte üretirken birbirimize bir şeyler kattığımızı düşünüyorum.

3) Vardiya projesinde bugüne kadar geçirdiğin süre içerisinde öğrendiğin en önemli şey ne oldu?

Rishabh Wadhwa: Katılımın her yönü.  Eve geri döndüğünde, mimarlık okulu bazen otoriter ve dikte edicidir. Herkesin sadece memnuniyetle karşılandığı değil aynı zamanda beklenen bir yaklaşımın parçası olmak gerçekten güzeldi.

Ayaz Pasha: Takım ruhu. Öğrenmek ve yürütmek önemlidir, ancak herhangi bir projedeki en önemli şey diğerlerini ikna etmek ve ikna etmek için rahat olmaktır. Herhangi bir ürün yaratmak için öncelikle ekip çalışması ve düşüncelerini şekillendirmek önemlidir. Ve bunun için vardiyada bir parçası olduğum için gerçekten şanslıyım

Eda Hisarlıoğlu: Çok kısa bir zaman diliminde 10 farklı kişiyle ortak paydada buluşmak ve üretim yapmaya çalışmak, stratejik davranmak ve tartışma yaratma ve problem çözme dengesi arasında bir denge kurma yeteneğimi geliştirdi.

Kaan Hiçyılmaz: Grupça o kadar hızlı kaynaştık ki (ani bir romantik geçiş) sanki önceden de birbirimizi tanıyor gibiydik. Tüm duygusallıklar bir yana tanımadığınız insanlarla çalışmak, bir olaya veya duruma farklı ve taze bakışları keşfetmek çok öğretici bir durum aynı zamanda. Sosyal olarak kurduğumuz güçlü bağ üretim aşamasına gelince de çok verimli çıktılar doğurmaya başladı.  

Nuray Gül: Of Journeys atölyesi özelinde, Venedik’ten önce ve Venedik’te yaşadığım her an bu sürecin bir parçasıymış diyebilirim. (Ve hatta bence Venedik’ten sonrası da..) Anı yaşamak, anı gözlemlemek öğrendiğim en faydalı şey oldu.

Yağmur Sürmeli: Aslında birçok farklı şey öğrendiğimi ve hepsinin birbirinden değerli olduğunu düşünüyorum. Bienal havasını solumak farklı konularda farkındalık kazanmamı sağladı. Güncel mimari tartışmalarını ve dünyanın her yerinden ulusal baskın görüşleri ve sorgulamaları aynı altık altında incelemek ve gözlemlemek oldukça merak uyandırıcıydı. Bu bağlamda Türkiye Pavyonunda gerçeklesen tartışmalar ve üretimler öğretici ve ufuk acıcı oldu.

Yağmur Yıldırım: Süreci mesele eden ve bunun keyfini çıkaran bu mekânın kıymetli olduğunu.

Selin Erdemirci: Bienal tartışması ya da Venedik deneyimini de Vardiya projesi dahilinde düşünürsem; Venedik Bienali gibi uluslararası ve köklü bir organizasyonda "freespace" tartışmasının belirli bir sınırdan öteye gidemediğini gözlemledim. Çok zihin açıcı bir çok iş ile karşılaşmama rağmen "freespace" teması ile ilgili daha spekülatif bir tavır / yaklaşım beklentim vardı ancak tanımlı bir sınır içinde etkileyici sunum teknikleriyle ve yüksek motivasyonlu sivrisineklerle karşılaştım.

Arif Aktaşlı: “En önemli şey” diye ayırabildiğim bir şey yok.

Sinem Evcim: Üretimden önce geçen konuşmalar ve paylaşımlardan çok şey öğrendim. Bu sürecin önemini görmüş oldum 

4)Vardiya’nın mimarlığı yapı yapmanın ötesine taşıdığı yorumuna katılıyor musun? Mimarların, yapı tasarlamanın ötesinde bir konumları var mı olmalı mı?

Rishabh Wadhwa: Vardiya, sadece bina sanatının ötesine geçiyor. Bağlantılar ve fikirler ile ilgili olduğun  inanıyorum.

Ayaz Pasha: Evet, mimarlığın inşaatın ötesine uzandığını kabul ediyorum. Bu mimarlık için bir kanun, sürekli sınırları belirlediğimizde yeni bir şey nasıl yaratabiliriz. 8. Vardiya’nın deneyimi, mimarlığın tanımlanamayacağını anlamamı sağladı. Evet, beceri ve disiplinle inşa edilir, ancak sınırlarının ötesine uzanıp uzanmalıdır bu saate ihtiyacıdır. Mimarlar sadece binalar tasarlayan ve düşüncelerini zemin üzerinde inşa eden insanlar değildir. Aynı zamanda insanlar arasında yaşam ve yaşam ruhu inşa eden insanlardır. Mimarinin insanlar tarafından tanımlanmış olması, mimarlık fonksiyonlarının düşüncelerini kısıtlamaktadır. Sınırlar bulanık olduğunda kesinlikle mimarların oralarda bir sorumluluk taşıdığını düşünüyorum.

Eda Hisarlıoğlu: Sürece ve sonuç ürünlerine bakıldığında Vardiya kesinlikle tam da bu soruyu soran, katılımcılarını ve ziyaretçilerini bu soruyu cevaplamaya ve yeni sorular üretmeye iten bir proje. Mimarlık denince ilk akla gelen yapı yapmak, bir ‘yapmak’ eylemi ve benim için diğer yapma eylemlerinden ayrı düşünülemeyecek bir fenomen.

Kaan Hiçyılmaz: Bienal’in sarsmaya çalıştığı, sorguya açtığı ama sonuç üründe bunu ne kadar sağlayabildiği konusunun her zaman tartışmaya da açık olduğu bir ortamda Vardiya, bitmiş tek bir ürünü sergilemektense devam eden, sürekli bir üretim ortamı sunuyor. Böylece ‘mimarlık’ disiplini serbest mekan temasına tek bir cevap vermektense bu kavramı daha zengin bir skalada ele alabiliyor.  

Nuray Gül: Aslında Vardiya’nın bir şeyleri sözlük anlamları dışında tartışabildiğimiz vebu minvalde sözlü, yazılı, görsel ya da üç boyutlu üretimler yapabildiğimiz bir platform olduğunu düşünüyorum. Ortak bir zemindeyiz ve mimarlık pratiğine dair çoğunlukla benzer dertlerimiz var. Mimar ya da mimar adayı olarak, yine sözlük anlamı dışında düşündüğümüzde yapı tasarlamaktan çok daha sorumluluk isteyen bir konumdayız.

Yağmur Sürmeli: Evet katılıyorum. Günümüz dünyasında mimarları tek bir üretim kolu olması mümkün değil. Bu nedenle sosyal, felsefik ve sanatsal değer taşıyan her konu mimarların çalışma alanı olabilir. Bu nedenle bizler akademik eğitimimiz dışında kendimizi yan kaynaklardan besleyerek güncel dünyanın gerekliliklerine ve teknolojik gelişmelere uyum sağlamalıyız

Yağmur Yıldırım: Elbette. Mimarlık yapılı çevreye ve bunda gömülü sosyal ilişkilere doğrudan etki eden mekânsal bir üretim; bu üretim yapı da olabilir, yazı da, konuşma da, olay da, performans da.

Selin Erdemirci: Mimarlığın yapı tasarlamanın ötesinde bir derdi olduğunu düşünüyorum. Vardiya'nın "freespace" başlığı altında güçlü ve eleştirel bir pozisyon aldığını ve üretim süreci / müdahil olma / beraber düşünme ya da serbest mekan ile ilgili yeni tartışmalara imkan alan sağlayan bir yerde durduğunu deneyimliyorum.

Arif Aktaşlı: Tabii ki öyle düşünüyorum. Bienalde mimarlığın hedef nesnesi yine yapı olabilir ancak bence gösterilmesi gereken şey mimarlık araçlarından ziyade mimarlığın düşünme yöntemleridir. Vardiyanın kolektif üretme yöntemlerini sergiliyor her saniye sergiliyor olması önemli bir mesele.

Sinem Evcim: Evet katılıyorum. Bu süreçte yaptığımız sorgulamalar, tartışmalar yapı yapmanın, tasarlamanın öncesinde çok değerli. Vardiyanın bu konuda çok şey kattığını düşünüyorum 

5) Venedik Mimarlık Bienali’nin bu seneki küratörü sen olsan hangi temayı seçerdin?

Rishabh Wadhwa:  Mimarlığın sorumlulukları

Ayaz Pasha:  Ben Bienal'i kürate etmem. Ben bazı şeylerin tanımının değişmesi gerektiğine inanıyorum. Mevcut bienalin estetik ve ticari unsuru, etkinliği turistik konumuna getirmek için pek çok istenmeyen baskıya neden oluyor. Bunun yerine, paranın dünyanın ayrıcalıklı kısımları için boşluklar ve planlar oluşturmak için kullanılmış olması ve aynı şemanın elemanını göstermesi, mimarlığın gerçek tanımını inşa etmeye yardımcı olan daha insani bir diyalog yaratmamızı sağlayacaktır.  Alanın sosyal yapı ile ilgili olduğu ve geleceğin eğlenceli meta olduğu.

Eda Hisarlıoğlu: Freespace, başından beri çok farklı tartışmalar yaratmaya gebe olduğunu düşündüğüm ve sürekli üzerine düşündüğüm konulara karşılık bulabildiğim bir tema. Faklı bir tema önermek yerine bu temanın ele alınış şeklinin daha politik ve aktivist olmasını sağlamak üzerine odaklanırdım.

Kaan Hiçyılmaz: ‘Alternatif’ teması olabilirdi belki. Tüm bu değişen gibi gözüken ama tekrara düşmekten de kaçamayan bienal ve mimarlık ilişkisinde bir alternatif sunmak canlandırıcı olabilirdi. Mimarlığın alternatifi ne idi/nedir/ne olacak?  

Nuray Gül: Algı ve Zaman üzerine bir şeyler tartışabilirdim. Zira, çok güzel zamanları çok hızlı geçirdim burada, yetmedi.

Yağmur Sürmeli: Mimari resim ile mimarı deneyimi sorgulayan, sosyal medyanın mimarı üzerindeki etkilerini sorgulan bir tema seçebilirdim.

Yağmur Yıldırım: Kendime dair senaryolar üzerine düşünmemeyi tercih ederim. Fakat bienallerde beklentimin, yeni dilleri ve kişileri kucaklaması olduğunu söyleyebilirim. Venedik Mimarlık Bienali özelindeyse, burası her yerden binlerce kişinin bir araya gelerek mimarlık üzerine düşündüğü ve üretim yaptığı en önemli yerlerden birisi ve bu gücü önemli; yeni ifadelere alan oluşturması ve bugünün toplumsal, ekonomik, politik, ekolojik meselelerine dair “suya sabuna dokunması” elzem bence.

Selin Erdemirci: Temiz bir başlık söylemek güç, ancak mimarlık / mekan tartışmasını mimarlık aktörlerinin dışında farklı aktörlerin dahil olabileceği bir platformda tekrar düşünmeyi dilerdim.

Arif Aktaşlı: Eleştiri

Sinem Evcim: Sanal mimarlık üzerine bir tema düşünebilirdim

6) Venedik’ten döndüğünde ilk olarak ne yapmayı planlıyorsun?

Rishabh Wadhwa:  Birkaç günlüğüne İtalya'yı gezeceğim ve Hindistan'a döneceğim.

Ayaz Pasha: Son araştırma yılımdayım, bu yüzden uygulamayı tamamlamayı çok isterim. Ama mimarlığa ara vermeyi planlıyorum. Mimarinin şu anda üzerinde çalıştığı estetik ve istenmeyen unsurları var. Bir mola vermek, bir mimarın objektifi altında farklı meslekleri uzaklaştıracak ve anlamasını sağlayacaktır. Tiyatro okuluna katılmayı ve oyunculuk yapmayı planlıyorum. 

Eda Hisarlıoğlu: Her konuşmadan, sergiden, workshop, deneyim veya gözlemden çıkardığım notlar üzerine yeniden düşünmek ve burada olduğu gibi aktif tanışma karşılaşma öğrenme ortamları bularak bu sürekli öğrenmek durumunu kendim için bir rutin haline getireceğim bir yaşam stili oluşturmak.

Kaan Hiçyılmaz: Muhtemelen 1 haftayı 10 kişi ile sabah akşam beraber geçirdikten sonra tek başıma kalarak tüm bu Venedik ve bienal sürecine zihinsel bir geri dönüş yapacağım. 

Nuray Gül: Vardiya boyunca geçirdiğim süreci anı anına dokümante edeceğim. Arşivimde yer alacak en güzel şey olabilir.

Yağmur Sürmeli: Deneyimlerimi paylaşmayı düşünüyorum.

Yağmur Yıldırım: Dinlenmeyi. Ve uzun bir yolculuğun sonrasında o yolculuk üzerine düşünmeyi.

Selin Erdemirci: Buradaki deneyimlerimle ve tanıştığım yeni müthiş insanlarla gündelik hayatıma devam etmeyi planlıyorum.

Arif Aktaşlı: Kişisel işler. Bienal üzerine daha sonra düşüneceğim.

Sinem Evcim: Buradayken aldığım broşürleri incelemeyi, çevremdekilerle deneyimlerimi paylaşmayı düşünüyorum.