Gündem

Üniversitede taciz ifşası: Pınar Dinç'in paylaşımı ve Umut Özkırımlı'nın açıklaması

Pınar Dinç '2,5 yıldır ısrarlı takip ve tacize uğradığını' açıkladı, Özkırımlı suçlamaları reddetti

06 Haziran 2020 16:18

T24 Haber Merkezi

Akademisyen Pınar Dinç, meslektaşı Umut Özkırımlı'yı işaret ederek "2,5 yıldır tacize uğradığını" açıkladı. Dinç, Twitter hesabından "İki buçuk senedir yaşadığım ısrarlı takip ve tacizden hareketle bir şeyler söyleyeceğim. Bunu yaparken dileğim kurumların cinsel taciz ve saldırıya karşı düzgün soruşturma süreçleri belirleyip yürütmeleri ve mağdurların bu düzen ve insanlarla mücadeleden vazgeçmemesidir" açıklamasıyla başlayan 9 mesaj paylaştıktan sonra, "Destek ağırlıklı olarak kadınlardan ve Türkiye akademisi dışındakilerden geliyor. Her konuda atan tutanların, 'sağlam kurumsal pozisyon'daki hocaların, erkeklerin çoğu suskun (olmayanları tenzih ederim). Şaşırmıyorum. Sessiz kalırsak çamur bulaşmaz diyorsunuz, bu utançla yaşayın" dedi. Umut Özkırımlı ise, "Hakkımdaki taciz ve ısrarlı takip iddiaları doğru değil ve kabul etmiyorum!" başlıklı bir metinle Dinç'in açıklamalarını reddetti.
"İki buçuk senedir ısrarlı takip ve taciz ediliyorum. Biliyorum ki bu kişinin bunlara maruz bıraktığı ne ilk ne de son kadınım. Tam da bu yüzden sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Susmuyorum. Korkmuyorum" diyen Dinç, 1 Haziran'da Özkrımlı'nın adını vermeden dokuz paylaşım yaptı.

Pınar Dinç'in, İsveç'teki Lunt Üniversitesi'nde başlayan sürece ilişkin olarak Twitter'daki hesabından yaptığı paylaşımlar şöyle:

1- İki buçuk senedir yaşadığım ısrarlı takip ve tacizden hareketle bir şeyler söyleyeceğim. Bunu yaparken dileğim kurumların cinsel taciz ve saldırıya karşı düzgün soruşturma süreçleri belirleyip yürütmeleri ve mağdurların bu düzen ve insanlarla mücadeleden vazgeçmemesidir. 2- İki buçuk senedir ısrarlı takip ve taciz ediliyorum. Biliyorum ki bu kişinin bunlara maruz bıraktığı ne ilk ne de son kadınım. Tam da bu yüzden sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Susmuyorum. Korkmuyorum.

3- Yaşadıklarım Aralık 2017’de başladı. Mart 2018’de daha fazla dayanamayarak fakülteye resmi şikayette bulundum. Soruşturma yürütüldü ve 1 Haziran 2018’de bu kişi tacizden yazılı uyarı aldı. Kararın bir kısmı şöyle:

4- Karar sonrası bu konu kapanır sandım. Yanılmışım. Aldığım rahatsız edici bir e-posta sonrası fakülteye yeniden haber vermem gerekti ve 14 Eylül 2018’de Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı bu kişiye benimle doğrudan ya da dolaylı iletişim kurmaması için bir e-posta gönderdi.

5- Biter sandım. Bitmedi. Ekim 2018'de onu karaladığım gerekçesiyle üniversiteye şikayet etti beni. Yaşadığım tüm travmalar yeniden tetiklendi. Zaten tacizleri sürüyordu. Karşı şikayette bulundum. 2019'da karar çıktı. Ben aklandım. Ona tacizden aldığı uyarı hatırlatıldı.

6- Bu arada üniversite ile ilişiği kalmadı. İsveç’te olabilecek en üst kurum Diskriminerings Ombudsmannen (Ayrımcılık Ombudsmanı) da inceledi üniversitede yürütülen soruşturmaları. Orada tüm sürecin detaylı özeti var. Bunun resmi belgesi de elimde. Biter sandım.

7- 30 Ocak 2019'da içi boş, korkutma amaçlı bir mektup gönderildi bana bu şahsın avukatı tarafından. Cevap vermedim. Mücadelemden vazgeçmedim. On altı ay sonra, 15 Mayıs 2020 tarihli yeni bir mektup gönderildi adresime. İbretlik bir bölümünü paylaşıyorum:

8- Susturma ve korkutma amaçlı bu mektup sonrası 29 Mayıs'ta polise giderek ısrarlı takibe maruz kaldığımı bildirdim, şikayette bulundum. Adını hiçbir paylaşımımda geçirmediğim bu kişiye ve avukatına gönüllü avukatlığımı üstlenen @feyzaltun bugün cevap gönderdi.

9- Başta söylemiştim, tekrar edeyim: Yaşadıklarım beni ne kadar yıpratırsa yıpratsın mücadeleden vazgeçmeyeceğim. Dilerim bu mücadele tüm meslektaşlarıma güç versin, nefes versin. Yalnız değiliz. Yalnız değilsiniz.

Umut Özkırımlı ise, Pınar Dinç'in bu paylaşımlarının ardından 5 Haziran'da medium.com sitesinde yayımlanan yazısında hakkındaki suçlamaları reddetti. Mayıs 2013-2014 arasındaki bir yılda  T24'te de yazıları yayımlanan Umut Özkırımlı'nın açıklaması şöyle:

Öncelikle bazı noktaları kısaca netleştirmek istiyorum. Ardından daha fazla detayın yer aldığı açıklamamı sunacağım.

1. Pınar Dinç’in hakkımdaki iddiaları ortaya atış biçimi kamuoyunda “cinsel taciz” olduğu yönünde yorumlara neden olmuştur. Belge olarak gösterdiği idari soruşturmada cinsel taciz iddiasında ya da şikayetinde bulunmamıştır.

2. Pınar Dinç üniversite ortamında taciz başlığı altında tartışmaya açtığı iddialarda kendisi ile İsveç’e yerleşmeden başlayan bir ilişkimiz olduğu bilgisini gizlemektedir. Sanki üniversite ortamında tanışmışız ve ilişkiyi profesyonel sınırların dışına taşımaya zorlamışım gibi bir algı oluşturmuştur. Pınar Dinç üniversitede çalışmaya başladığında bizim devam etmekte olan bir birlikteliğimiz vardır; yine birlikteliğimiz sırasında benim önerdiğim bir proje ile Marie Curie bursuna başvurmuştur. Yani Dinç’le olan ilişkimiz özelden/arkadaşlıktan meslektaşlığa dönen bir ilişkidir; tersi söz konusu değildir.

3. Aramızdaki ilişki sona erdikten sonra kendisinin talebi ile başlatılan idari soruşturma sonucunda hakkımda verilen tek karar “ısrarlı takip” sonucu uyarılmadır; üniversite ile ilişiğim kesilmemiş, “tacizci akademisyen olduğum” kanaatine varılmamış, görevime devam etmem beklenmiştir. Bu uyarılma konusuna itirazımı aşağıda daha detaylı açıklayacağım.

4. Bu karardan memnun olmayan Pınar Dinç hakkımda çeşitli kurumlara yazılar yazarak, oğlumun vefatı ile ilgili röportajları engellemeye çalışarak beni kişisel olarak cezalandırmaya kalkmış, bu nedenle İsveç’teki avukatım tarafından iki kez uyarılmıştır. Bu iki resmi yazı ve üniversiteye yaptığım şikayet dışında Pınar Dinç ile 6 Mart 2018 tarihinden itibaren email, telefon veya başka bir yolla hiçbir iletişimim olmamıştır.

5. İsveç gibi kadın haklarının incelikle korunduğu bir ülkede 2.5 yıl devamlı taciz edildiğini düşünen Pınar Dinç’in hukuki yollara başvurmak yerine ne olduğunu tam olarak açıklamadığı bir taciz iddiası ile trol hesaplardan ismimi ifşa ederek (kendi açıklasa idi bu bana kendisini dava etme hakkı verecekti) beni linç edilmem için sosyal medyada hedef göstermesi kabul edilebilir değildir.

6. Gerekli hukuki işlemler başlatılmıştır.

Yaşananların detayları için aşağıdaki açıklamayı okuyabilirsiniz.

**

Kendisini 2.5 sene boyunca taciz ettiğimi iddia eden Pınar Dinç ile Nisan 2017’de yazışmaya başladık. Dinç, Mayıs ve Haziran aylarında benimle buluşmak için iki kez Lund’a geldi. Bu ziyaretlerde birlikte olduk. Bu dönemde benimle birlikte İsveç’te bir hayat kurmak istediğini yazıyordu (yazışmalar mevcut). Ağustos 2017’de kızıyla birlikte İsveç’e yerleştiler. İlişkimiz Kasım 2017 ortasına kadar sürdü. Bu süre zarfında Pınar Dinç, kızı, Luca ve ben aile gibi birlikte yaşıyorduk. İlişkimiz iş çevresinde biliniyordu. Ancak Dinç İsveç’e benimle olmak, benimle birlikte çalışmak istediği düşünülmesin diye ilişkimizi Türkiye’deki arkadaşlarından saklamayı tercih etti. Saygı duydum. İlişkimiz süresince Pınar Dinç ile aramızda ast-üst ilişkisi yoktu. Aynı yerde çalışan iki meslektaştık.

Kasım 2017’de Dinç ilişkimizi arkadaşlığa çevirme kararı aldı. Ayrılık sürecinin zorluklarına rağmen aynı ortamda çalışmaya, birlikte proje üretmeye devam ettik. Aralık sonundaki bir partide alkolün de etkisiyle Dinç’le ilgilendiği düşündüğüm bir erkek meslektaşa aramızda Kasım ayına kadar devam eden bir ilişki olduğunu söyleyen bir mesaj attım. Ertesi gün hem kendisinden, hem mesajı yolladığım kişiden, hem de partideki diğer meslektaşlardan yazılı ve sözlü olarak özür diledim. Konu kapandı.

4 Mart 2018’de sosyal medya hesaplarım hacklendi. Hacker, timeline’ıma kendisini Pınar Dinç’i hacklemek için tuttuğumu iddia eden bir mesaj koydu. Olayı aynı gece ve ertesi gün polise bildirdim; polise hackerle olan yazışmalarımı ve banka dekontlarımı da verdim. Üniversite güvenliğini bilgilendirdim. Daha önce Luca’nın adına sahte bir Instagram hesabı açılmış, para toplanmaya çalışılmıştı. Ayrıca 3 Temmuz 2017 günü yaptığımız bir yazışmada Pınar Dinç Facebook hesabının daha önce de hacklendigini söylemişti. Polis bu bilgiler üzerine dosyayı kapattı.

Tüm bu önlemlere rağmen Pınar Dinç, muhtemelen ilişkimizin ortaya çıkması korkusuyla, hackerın benim tarafımdan tutulduğunu iddia etmeye devam etti. 6 Mart 2018 tarihinde kendisine attığım bir email ile artık iletişimde kalamayacağımızı belirttim. Yani arkadaşlık ilişkisini ben bitirdim. O günden sonra Pınar Dinç ile hiçbir şekilde temas kurmadım.

Bu email üzerine 7 Mart tarihinde ortak bir arkadaşımızdan Pınar Dinç’in birlikte kazandığımız Marie Curie projesinden çekilmemi talep ettiğini, kabul etmezsem benim hakkımda taciz şikayetinde bulunacağını söyleyen bir mesaj aldım. Luca’nın tedavisi nedeniyle Barselona’ya gitmek üzere olduğum için kendi fikrim olan (yazışmalar mevcut) projeden çekildim. 22 Mart 2018 tarihinde Pınar Dinç fakülteye taciz şikayetinde bulundu. Fakülteye kanıt olarak sadece ayrılık sürecinde yaşanan Kasım-Aralık 2017 tarihli konuşmalar sunulmuştu. Bu konuşmalarda hiçbir tehdit unsuru yoktu.

Fakülte aramızda ilişki olduğu için şikayeti hangi kategoriye koyacağına karar veremedi (yazışmalar mevcut). 6 ay süren ve birçok kural ihlali içeren bir soruşturma sonucunda bana “ısrarlı takip” (stalking) suçlaması ile yazılı ikaz verildi. Soruşturma idari olduğu için temyiz hakkı yoktu. Daha sonra 3 haftalık bir itiraz sürem olduğunu öğrendim. Bunun bana bildirilmemesi başka bir kural hatası idi. Ekim 2018’de üniversiteye avukatlarım aracılığıyla süreçteki sorunlara işaret eden ve kararı resmen reddeden bir mektup yollandı.

Soruşturma sürerken iki önemli gelişme oldu. Pınar Dinç’in eski öğrencilerime ulaşarak kendilerinden bana karşı tanıklık etmelerini istediğini öğrendim. Öğrencilere tanıklık etmeyi kabul etmeleri halinde İsveç’e gidiş-geliş masraflarının çalıştığımız merkez tarafından ödeneceğini iletilmişti. Ayrıca Dinç söz konusu kişilere vicdani bir ikilem yaşamamalarını, “Luca’nın fazla zamanı kalmadığını” söylemişti.

Bu bilgiyi kimseyle paylaşmamıştık; üçüncü kişilerin duymuş olması mümkün değildi. İspanya’ya gittiğimde Erika’nın benden habersiz Pınar Dinç’e bir mesaj attığını ve şikayetinden vazgeçmesi için ona “yalvardığını” öğrendim. Dinç, Erika’ya “keşke beni taciz etmek yerine seninle kalsaydı, Luca’ya odaklansa ve onunla zaman geçirseydi” diye yazarak teklifini geri çevirmişti. 4.5 sene boyunca yan yana savaştığımız Erika “Umut’u senin gördüğün gibi görmüyorum. Yıllar boyunca birlikte bu mücadeleyi verdik. Ve bu mücadelenin her anında Luca’nın yanında oldu. Bana karşı her zaman çok nazik ve ince davrandı” diye yazarak konuşmayı bitirmişti.

Diğer gelişme, Pınar Dinç’in Türkiye’den arkadaşı olan İrem Aydemir’in bir Atina gezisi sırasında kendisini taciz ettiğimi iddia etmesiydi. Söz konusu gezi benim arkadaşlarımla çıktığım bir geziydi. Aydemir benimle birlikte Kıbrıs üzerine master tezi yazmak istiyordu ve benden kendisini Kıbrıslı bir meslektaşımla tanıştırmamı rica etmişti. Arkadaşlarını ziyaret için aynı tarihlerde Atina’ya geldi. Bizimle 6–7 saat kadar bir zaman geçirdikten sonra arkadaşlarıyla buluşmak üzere bizden ayrıldı. Bu süre zarfında bir kahve molası dışında yalnız kalmadık; birlikte olduğumuz meslektaşlar ilişkimizin profesyonellik dışına çıkmadığına dair tanıklık yaptılar. Aydemir, Pınar Dinç ile ilişkimi biliyordu. İddialarına yönelik somut bir kanıt sunmamıştı. Soruşturmada da “profesyonelce” davranmadığım iddia ediliyordu. Buna itiraz etmedim.

Karar toplantısı 1 Haziran günü yapılmıştı. Aynı gün hastaneye giderek Luca’nın “DNR” (do not resuscitate, canlandırılmama) kağıtlarını imzaladım. 1 ay sonra, 5 Temmuz 2018’de Luca öldü.

Üniversitenin verdiği karardan memnun olmayan Pınar Dinç ve İrem Aydemir ilişkili olduğum üç kuruma (LSE, IWM ve CIDOB) email atarak benim “tacizci” olduğumu iddia ettiler ve benimle ilişkilerini kesmelerini talep ettiler. Luca üzerine Ayşe Arman ile yaptığım bir röportajın yayınlanmasını engellemeye çalıştılar. Son olarak ismimi “cinsel taciz”den “yargılanmış ve suçlu bulunmuş” akademisyenlerin olduğu bir veri tabanına ekletmeye çalıştılar. Bunun üzerine kendilerine avukatlarım aracılığıyla bir uyarı mektubu gönderdim ve karalama kampanyasını durdurmaları için fakülteye resmi şikayette bulundum. Pınar Dinç de kendisini email yoluyla tehdit ettiğimi iddia ederek karşı şikayette bulundu.

Söz konusu email, Luca’nın ölümünün hemen ardından bir online kitap sitesinden verdiğim siparişin konfirmasyon email’i idi. Yani kitap faturası. Dinç kanserden ölenler tarafından yazılan anı kitaplarının faturası aracılığıyla kendisini “ölümle tehdit ettiğimi” iddia ediyordu. Olayı araştırdım. İlişkimiz olduğu sırada birlikte sipariş verdiğimiz, bilgisayarımı ortak kullandığımız için “autofill” seçenekleri arasında Dinç’in email adresi de vardı. 4–5 sitede bu email kayıtlıydı; Google sipariş sırasında otomatik olarak bu email’i girmişti. Bu sitelerin ve autofill seçeneklerinin resimlerini çektim. Ayrıca hem siparişi verdiğim kitap sitesi, hem de faturayı kesen banka ile görüştüm. Banka hata yaptığını kabul ederek benden özür diledi (yazışmalar mevcut). Bu yazışmaları fakülteye sundum. Başka bir iddia zaten yoktu.

Fakülte benimle görüşmeden ve soruşturma yürütmeden başvuruları sonuçlandırdı. Dinç’in yaptıkları ifade özgürlüğü çerçevesine giriyordu; benimse daha önce verilen uyarıya uymam tavsiye ediliyordu. Herhangi bir ihlal söz konusu olmadığı için bu kararı da resmi bir email atarak reddettim.

Dinç’in geniş bir çevreyle bu olayı paylaştığını, bu paylaşımlarda özellikle “taciz” terimini kullanarak verilen uyarının “ısrarlı takip”le ilgili olduğunu sakladığını duyuyordum. Dinç aynı zamanda sadece kendi çevremle paylaştığım bazı bilgileri kullanarak yorumlar yapıyordu. Benim feminist akademisyenlerle resim çektirmem, Julie Wark ile birlikte #MeToo üzerine bir kitap yazmam özel bilgilerdi. Bunlardan haberdar olması asıl “ısrarla takip” edenin o olduğunu gösteriyordu (İsveç’teki avukatlarım toplam 50 civarında taciz paylaşımı tespit etmişlerdi). Birkaç hafta kadar önce Lund’da öğrenci olan biri benim üniversiteden “taciz” nedeniyle atıldığımı iddia edince yasal işlem başlatma kararı aldık ve kendisine ikinci bir uyarı mektubu gönderdik.

Üniversite, bir yeni yapılandırma kararı alarak çalıştığımız merkezi kapattı. Merkez, fiziksel mekan olarak açık kalacaktı ama kadrolu kimseyi çalıştırmayacaktı. Lund ile Luca’nın ölümünden sonra bir ilişkim kalmamıştı. Üniversiteye istifa etmek istediğimi belirttim; tazminatım verildi ve ayrıldım. Son toplantıda dekana hakkımda süren karalama kampanyasını hatırlattım ve durumu açıklayan bir mektup yazmasını istedim. Dekan merkezin kapatılması ve psikolojik durumum nedeniyle işten ayrıldığımı, yaşanan soruşturmanın üniversite açısından 1 Haziran 2018 tarihinde kapandığını, benim bu süreci iyi idare ettiğimi, gerekirse bu konuda kendisiyle görüşülebileceğini bildiren bir destek mektubu yazdı (yazışmalar mevcut). Dostça ayrıldık. Şu an merkezde kadrolu çalışan kimse yok.

Sonuç olarak tarafıma yöneltilen ve sonrasında bir toplumsal linç halini alan taciz iddialarını kabul edebilmem mümkün değildir.

Söz konusu olan “taciz”, “asılma”, “ısrarlı takip” değil, iki yetişkin insan arasında yaşanması son derece normal karşılıklı bir duygusal ilişkidir. Pınar Dinç’in İsveç’e taşınma kararı birlikte yaptığımız bir yeni hayat planıydı, ben de o süreçte ona hem İsveç’e gelmesi aşamasında, hem de İsveç’te kuracağı yeni hayatta elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım — ki bu duygusal bir ilişkisi olmayan iki dost arasında da yaşanabilecek türden bir yardımlaşmadır. İsveç’e taşındıktan sonraki süreçte ben, Pınar Dinç, Dinç’in kızı, benim oğlum Luca birlikte bir aile gibi olduk. Bütün bunlar gerek fotoğraflar, gerekse aramızdaki yazışmalar ile ispatlanabilir durumda olan, kendisinin de inkar edemeyeceği ve soruşturmada referans verilen somut olgulardır. 2017 yılının sonlarına doğru ilişkimizde sorunlar yaşanmaya başladı. Bunlar her duygusal ilişkide yaşanabilecek türden problemlerdi ve ayrıldık. Ayrıldıktan sonraki dönemde de duygusal gerilimler olmakla birlikte dostane ilişkimiz bir süre daha devam etti. Onu taciz ettiğimi idda ettiği günlerde arkadaşlığımızın sürdüğüne dair yazışmalar çok açıktır; örneğin ehliyetim olmadığı için arabamı o kullanmaktadır veya birlikte gitmeyi planladığımız bir konferansla ilgili olarak söz konusu üniversiteye aynı odada kalabileceğimizi yazabilmektedir (22 Kasım 2017). Taciz edildiğini iddia eden bir kadının, taciz edildiği döneme ilişkin olarak tacizle suçladığı kişinin arabasını kullanması veya 6 ay sonra yapılacak konferansa dair otelde onunla aynı odada kalabileceğini yazması akla ve mantığa aykırıdır. Bütün bunların kanıtları mevcuttur.

Bunun ötesinde:

Pınar Dinç beni birlikte aldığımız Marie Curie projesinden ayrılmaya zorladığını gizliyor. Beni projeden ayrılmaya zorlayabilmesi “ezen-ezilen” ilişkisinin varsayıldığı gibi olmadığının kanıtıdır.

Pınar Dinç “2,5 senedir beni taciz ediyor” dediği şeyin iki avukat mektubu ve üniversiteye yapılan bir şikayet başvurusu olduğunu açıklamıyor. Başka bir deyişle, yasal hakkımı savunmamı taciz olarak nitelendiriyor.

Pınar Dinç ve İrem Aydemir üç farklı kurumla yazıştıklarını, beni işten attırmaya çalıştıklarını söylemiyor. Luca’yle ilgili röportajların yayınlanmasını durdurmayı bile denediklerini belirtmiyor. Kendilerine avukat aracılığıyla ihtarname gönderilmesinin nedeni budur.

Pınar Dinç, üniversitenin yürüttüğü “psiko-sosyal iş ortamı” araştırmasının idari bir süreç olduğunu söylemiyor. Hakkımda mahkemelere yansımış bir süreç yok; dava yok; karar yok. Soruşturma sonucunu da Ekim 2018’de resmi olarak reddettik.

Pınar Dinç tacizden ne kastettiğini kasıtlı olarak açıklamıyor. Hiçbir delil sunmuyor. Israrlı takipten ne kastettiğini açıklamıyor. Israrlı takip, arama, yazışma gibi somut kanıtlara dayanmak zorunda olduğu halde bunları — varsa — paylaşmıyor. Hukuksal başvurusu olmadığı için de beni sosyal medyada linç ettirme yolunu seçiyor.

Her şey bir yana İsveç gibi toplumsal cinsiyet eşitliğine büyük önem verilen bir ülkede üniversitedeki görevime devam etmiş olmam bile başlı başına bu iddiaların dayanaksız olduğunu göstermektedir.

Tekrar ediyorum. Tarafıma yöneltilen ve sonrasında bir toplumsal linç halini alan tüm taciz iddialarını reddediyorum. Bu açıklamada belirtilen unsurların dayandığı belgeleri İsveç ve Türkiye’deki avukatlarımla paylaştım. Şu an İsveç’te başlamış bir hukuki süreç var. Gerekli değerlendirmeler yapıldıktan sonra Türkiye’de de hukuki süreç başlatılacak.

Pınar Dinç, Özkırımlı'nın açıklamasına yanıt verdi

Twitter hesabından Özkırımlı'nın açıklamasının 'yalan' olduğunu ifade eden Pınar Dinç, yaptığı şikayetin "cinsel taciz" içerikli olduğunu belirterek, "Israrlı takip cinsel tacizdir" dedi. 

Dinç'in açıklamaları şöyle: 

1- 2.5 yıldır kimin nasıl bir tacizine maruz kaldıklarımı dün tacizcinin bizzat yazdığı çirkin açıklamada herkes görmüş oldu. Elimdeki kararlara rağmen isim vermediğim, kişisel hikayelere girmediğim halde failin kendisi adımı verdi. Kişilik haklarıma açıkça saldırdı. Yalan söyledi.

2- Aşağıda paylaştığım üniversitenin 2018 Mart ayından bağımsız üçüncü tarafça yapılan soruşturmasında tacizcinin kendi beyanın özeti. Kararı da tekrar paylaşıyorum ki iyice anlaşılsın. Bu bir cinsel taciz şikayetiydi. Israrlı takip cinsel tacizdir.

3- Kendi beyanımın özetinden de bir parça sunuyorum. Onunla sevgili olmadığım (olsak kaç yazar), İsveç'e yeni yerleştiğim dönemde bana destek olur gibi yaparken 'hayır' sonrası başlayan ısrarlı takip, kariyere saldırı, karalama bu beyanımda mevcut.

4- Aşağıda tekrar paylaştığım yazılı uyarı mektubunda da üç unsur öne çıkıyor: 1) Tekrarlanan uygunsuz davranış 2) Bir üniversite çalışanını ve bir öğrenciyi tacize (harassment) maruz bırakmak 3) Tehditlerde bulunarak Ayrımcılık Kanunu'nda belirtilen "misilleme yasağı"nı ihlal.

5- Unutulmasın ki bu paylaştıklarım sadece Mart 2018 ile Haziran 2018 arasında olan şeyler. Üzerinden geçen tam iki senede bir thread'e sığmayacak tacize ve saldırıya maruz kaldım. Hepsi üniversite soruşturmalarında yer aldı. Hepsi resmi dosyalarda.

6- Karşımdakinin seviyesine hiç inmedim. İnmeyeceğim. Israrlı tacize devam eden kişiye aynı dilden cevap vermeyeceğim. Üniversite bünyesinde resmi mücadelemi verdim. Kazandım. Şimdi mahkemede mücadele edeceğim. Yine kazanacağım. Bundan sonrası avukat @feyzaltun 'da.