23 Mayıs 2025 09:41
Güncelleme: 23 Mayıs 2025 19:04
T24 Haber Merkezi
“Silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla 7 aydır tutuklu bulunan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, bugün Silivri’de ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşmayı CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de aralarında bulunduğu kalabalık bir heyet izliyor. Özer savunmasında “Ben bir bilim insanıyım, böyle bir insan terör örgütüne iradesini teslim eder mi?” dedi. Gizli tanığın çeyrek asır öncesine dayandırdığı iddialarla suçlandığını ifade eden Özer, “Benimle ilgili tek bir delil yok. İfade veren gizli tanık, 4 yıl boyunca adımı anmadı. Şimdi ne değişti?" diye savunma yaptı. Mahkeme, Özer ve avukatının savunmalarının ardından, 7 aydır tutuklu bulounan Özer'in tutukluluğunun devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma 14 Temmuz'da görülecek.
30 Ekim 2024’te gözaltına alındıktan sonra tutuklanan ve görevden uzaklaştırılarak yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, tutukluluğunun 205. gününde Silivri Cezaevi duruşma salonunda ilk kez hâkim karşısına çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Özer hakkında “silahlı terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Duruşma saat 10:30 sularında başladı. CHP Hukuk Komisyonu Üyesi Avukat Fırat Aras’ın aktardığına göre, Özer salona alkışlarla karşılandı. Duruşmayı CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de izlediği bildirildi. Ahmet Özer mahkeme heyeti ve izleyicileri selamlayarak savunmasına başladı.
Avukat Fırat Aras’ın duruşma salonundan aktardığı savunma ifadeleri şöyle:
"Ben bir bilim insanıyım. Etnik gruplar üzerine çok sayıda araştırma yaptım. Ben etnik grupların ülkemizde refah bir şekilde yaşayabilmesi için araştırmalar ve çalışmalar yaptım. Bu güne kadar hiç mahkeme yüzü görmedim. Benim bir terör örgütüne üye olmam mümkün değildir. Bunun neden mümkün olmayacağını anlatmaya çalışacağım.
Ben yıllarını barışa ve bilime adamış bir insanım, 41 kitap yazdım, yüzlerce makale, binlerce sempozyum, konferans yaptım. Onlarca ödül aldım. Ben adil olduğuna inanmak istediğim vicdanınıza sesleniyorum. Böyle bir insan terör örgütüne iradesini teslim eder mi?
Adlarımız farklı olsa da soyadımız Türkiye'dir sözünün mimarı benim.
Ben Esenyurt Belediye Başkanı olarak seçilmeseydim bu gün huzurda olmayacaktım. Bu suçla itham edilmeyecektim. Ben seçilmeseydim bu gün barış sürecinde aktif rol alacaktım.
Esenyurt'ta 700 bin seçmen var, ben seçmenin yarısından fazlasının oyunu alarak seçildim. Esenyurt'u alan İstanbul'u alır, İstanbul'u alan Türkiye'yi alır öngörüsü nedeniyle Esenyurt'u ele geçirebilmek için kayyım atayarak ele geçirdiler.
Ben Van'dan gelmiş bir Kürt olarak ülkenin en büyük ilçesini yönetmek üzere seçilmiş biri olduğum için bu suçla suçlanıyorum. İddianame doğudaki Kürtler, batıdaki Kürtler ayrımı yapmaktadır. Biz batıdaki Kürtlerin CHP'de temsiliyete izin verildiği için kriminalize edilerek suçlu gibi gösterilmeye çalışılıyoruz.
Ben hayatım boyunca suç işlemedim. Yıllarca öğrenci yetiştirdim. Öğrencilerim arasında milletvekili, bakan, belediye başkanı, hakim, savcı, avukatlar var. Böyle bir insandan terörist çıkar mı?
Bunca yıl bu kadar görev yapmışım, devlet kademelerinde çalışmıştım, bu kadar zaman durup belediye başkanı olunca mı terörist olmuşum. Ben İmamoğlu'nun çalışma arkadaşı olduğum için buradayım. Ben Türkiye'deki halkların kardeşlerini istediğim için buradayım.
Ben güya iddianameye göre teröristmişim. Onlarca kitabım var, bunların arasından bir roman kahramanına “gerilla” dediğim için teröristlikle suçlanıyorum.
Türkler ve Kürtler arasında bir sınır çizmek büyük bir mahfa (yıkıma) sebep olur. Ben içerde olduğum için üzülüyorum çünkü ben dışarda olsaydım barış sürecine en büyük katkıları ben yapacaktım. Zira benim uzmanlık alanımdır. Ancak ben içerdeyim ama benim barış üzerine yaptığım çalışmalarım dışarda vücut buluyor.
Hukuk ve adalet olmazsa bir toplum asla ayakta duramaz. Adalet sadece mahkeme salonunda değildir. Aynı zamanda toplumsal refahı belirleyen en temel kurucu unsurdur. Adaletin olmadığı yerde eğitim, özgürlük kalmaz. Hiç bir ekonomik plan, hiç bir reform gerçek anlamda başarıya ulaşamaz. Bu gün ekonomi bakanının ülke ülke dolaşıp para aradığı ortamda yapılacak en temel şey adalet duygusunun sağlanmasıdır.
Demokrasinin ilk şartı adalettir. Adalet zaafa uğrarsa devlet zaafa uğrar. Hukuk insanları bir arada tutan temel çimentodur. Eğer adalet sarsılırsa toplum sarsılır, çürür ve yıkılır.
Bütün bunlarla beraber bu soruşturmanın ne kadar boş olduğunu ispatlamak istiyorum. Savcı, lehimize olan hiç bir delili dosyaya koymamış, oysa savcı aynı zamanda şüphelinin de haklarını korumak zorundadır.
Aleyhte delil topladığı gibi lehine olan delilleri toplaması gerekir. Zanlarla soruşturma yürütmüş, ama bizim lehimize hiç bir şey koymamış.
İddianame, savcının istediği şeyleri yazıp istemeyeceği şeyleri yazamayacağı bir belge değildir.
Ben 2011 yılından beri CHP üyesiyim. Ben yıllarca üniversite ve kamu kurumlarda görev yaptım, ben mecliste defalarca görev yaptım, bunların hiç birini dosyaya koymamış.
Bana devletin verdiği teşekkür ve takdir belgelerini dosyaya koymamış, benim teröre ve şiddete karşı olduğuma dair onlarca yazım ve çalışmam var, bunların hiç birini dosyaya koymamış, savcı resmen önyargı ile dosya hazırlamıştır.
Bu nedenle bu bir hukuki çalışma değil siyasi bir çalışmadır. Savcılık bana eşit davranmamış, önyargı ile hareket etmiştir.
Unutmamak lazım ki her dava bir sınavdır. Eğer bu sınavı geçemezsek hukuk olarak hepimiz kaybederiz.
Özgürlüğün koruyucusu hukuk devletidir. Biz üstünlerin hukukuna değil hukukun üstünlüğüne inanmak zorundayız.
Savcı, benim 30 tane polisle evimin basılması için talimat vermiş, savcı beni çağırsa ben gitmeyecek miydim? Beni neden bu şekilde yakalamaya çalışıyor, çünkü algı yaratmaya çalışıyor.
Ben sabahın köründe polisler kapıda görünce acaba benim çocuklarıma bir şey mi oldu diye korktum.
Eşim bana dedi ki: “Yıllarca beni ve çocuklarını ihmal ediyorsun, bu mu senin ödülün?”
Benim dijital belgelerimin imajını almadan doğrudan aletleri alarak el koydular. Bu hukuka aykırıdır.
Benim telefon şifremi istediler. Benim saklayacağım hiç bir şey olmadığı için kendim şifremi verdim.
Buna rağmen delil karartma şüphesi ile tutuklandım. Benim lekelenmeme hakkım ihlal edildi. Savcı beni sürekli terör örgütü üyesiymişim gibi algı yaratmaya çalıştı. Hani hukuka göre bir kimse kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilemezdi.
Aslında savcı benimle değil bir siyasi görüş ile mücadele ettiğini düşünüyor. Bu yaklaşım ülkeye barış getirir mi?
Bana hiç bir sorgumda sorulmayan gizli tanık, tutuklanmama gerekçe gösterildi. Madem gizli tanığınız vardı neden bana sormadınız.
Gizli tanık varsa bana sual olarak yöneltilmesi gerekirdi. Bana sorulmayan gizli tanık nedeniyle 7 aydır tutukluyum. Bu dava siyasi bir davadır.
Birileri bir düğmeye bastı ve bizi kurban olarak seçtiler. Ben gözaltında iken Erdoğan Esenyurt’ta teröristler var dedi. Ben gözaltında iken, tutuklanmamdan önce kayyım belirlendi. Bunlar hukuka aykırıdır.
Savcı benim Remzi Kartal ile 14 kez görüştüğümü yazmış, külliyen yalandır. Velev ki görüşmüşüm, AKP milletvekilleri Remzi Kartal ile yemek yedi, onlara bir şey yapılmadı. Neden kurban seçtiler? Cezaevinde bir belge bulmuşlar, içinde benim adım geçiyormuş, o belgede Numan Kurtulmuş'un da adı geçiyor, ona neden işlem yapılmıyor da sadece bana yapılıyor?
Güya itirafçı varmış, gizli tanık varmış, 2020 yılında örgütten ayrılan birini bulmuşlar, benimle ilgili ifade vermiş, benim 2024 yılındaki güya KCK'daki görevimi anlatmış, 2020 yılında örgütten ayrılan kişi benim 2024'teki görevimi nereden bilebilir? Resmen uydurma beyanlarla dosyayı doldurmaya çalışmışlar.
Rahmetli Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan, Öcalan’ı ziyaret ediyorlar ve benim barış sürecine katkı sunmam istenmiş, bu nasıl bir suç olabilir? Bahçeli, kurucu önder dediği kişinin mektupları 5 yıldızlı otellerde okutuluyor. Üç kişilerin benim yokluğumda benimle ilgili söyledikleri beni nasıl bağlayabilir?
Ben Vanlıyım, bizde taziye önemlidir. Babam bana derdi ki, dostunun yasında ağla üzüntünü paylaş, düğününde oyna sevincini paylaş.
Ben siyasetçiyim, Mehmet Kaya isminde birini arıyorum; “Anneniz vefat etmiş, başınız sağ olsun, annenizden Allah razı olsun sizin gibi değerli evlatlar yetiştirmiş,” demişim.
Aradığım kişinin kardeşlerinden biri örgüt üyesiymiş, onu da kast etmişim, onu övmüşüm gibi değerlendirme yapılmış, böyle bir şey olabilir mi?
Güya ben HTS kayıtlarına göre örgüt üyesi insanlarla görüşmüşüm, külliyen yalandır. Hakkında adli işlem olan kişilerin tamamını örgüt üyesi gibi nitelendirmiş ve onlarla olan görüşmem örgüt görüşmesi gibi değerlendirilmiş. Sokaktan geçen birini çevirin, HTS kayıtlarını inceleyin; illaki adli işlem geçirmiş birileri onlarda da çıkar.
Ben görüştüğüm kişilere önce “Bana GBT'ni ver, sonra seninle görüşeyim” mi demeliyim?
Ben insanların adlî işlem geçirip geçirmediğini nereden bilebilirim? Kaldı ki beni ilgilendirmez, yaptığım görüşme beni bağlar.
Ben Pervin Buldan ile görüşmüşüm, örgüt üyeliğinden işlem görmüş, benim görüşmemi dosyaya eklemişler.
E geçen gün Pervin Buldan’ı Cumhurbaşkanı Erdoğan aradı, konuştu.
Şimdi Erdoğan görüşünce sorun yok da, ben görüşünce mi suç olacak?
Gazetecilerle, iş adamlarıyla, akademisyenlerle görüşmelerim dosyaya konulmuş, bu adamlar her gün ekranlarda konuşmalar yapıyor, bu adamlar soruşturma geçiriyor diye bu adamlarla görüşmeyecek miyim? Konuştuğum insanları hakkında işlem olup olmadığına göre mi belirlemeliyim?
Remzi Kartal Vanlıdır ve benim hemşerimdir. Remzi Kartal’ın tüm ailesi siyasetçidir, AKP, Doğruyol gibi partilerden de siyasetle uğraşanlar var. Remzi Kartal ile 14 kez görüştüğüm belirtilmiş, Remzi Kartal Türkiye’deyken görüşmüşümdür, ancak yurt dışına gittikten sonra görüşmedim.
Varsayalım ben Remzi Kartal ile görüşmüşüm, 10 yıl boyunca bu örgüt üyesiyle bir kez mi görüşürüm? Ayrıca Remzi Kartal’ın kırmızı bültenle arandığı yazılmış iddianameye. Ancak ben size resmi belge sunayım, bu kişi kırmızı bültenle aranan biri değildir.
Velev ki bir kez görüşmüşüm, ne konuşmuşum? Suça konu ne varmış? Hiçbiri belli değildir.
Ben Medya-Der’i ziyaret etmiştim, burayı yüzlerce insan ziyaret ediyor. Burayı ziyaret eden herkes terörist olarak yaftalanabilir mi?
Ben siyasetçiyim, tüm dernekleri ziyaret edebilirim. Benim siyasi çalışmam sırasında herkese selam verebilirim. Böyle bir şey olabilir mi?
Savaş Çağlar benim kardeşimin oğludur. İddianamede teyzemin oğlu yazılmış. Benim bacımın oğlunun bir arkadaşı terör örgütünden işlem görmüş diye benim de örgüt üyeleri ile görüştüğüm gibi değerlendirme yapılmış. Doğuda örgütten işlem yapılmamış akrabası olan var mıdır? Bu mantığa göre doğudaki kimse ile görüşülmemesi gerekir.
Benim hesap hareketlerimde Azat Özer, benim öz kardeşimdir, bayramda kurban kessin diye para göndermişim. Mehmet Özer benim kardeşim, Yusuf Özer benim yeğenim. Ben kardeşlerime, akrabalarıma yardım gönderdiğim paraları suç olarak değerlendirmiş.
Güya Azat Özer’in bir X paylaşımı nedeniyle örgüt propagandasından işlem görmüş, neymiş ben bu kişiye para göndermişim. Sezai Bayram Van’da ev sahibi olduğum sitede yöneticidir. Ben bu kişiye evimle ilgili para alışverişi yapmışım. Sezai hakkında işlem var diye dosyaya bu kaydı da eklemişler. Böyle bir şey olabilir mi?
Muhammet Özçoban benim yeğenimdir. Kendisi bana seçim yardımı olarak toplanan parayı bana göndermiş, bunu da bir suçmuş gibi göstermişler. Benim akrabalarımın bana seçim yardımı parası göndermesi kadar doğal bir şey olabilir mi?
İbrahim Fırsatbul isminde bir beyaz eşyacıdan elektrik süpürgesi almışım, para göndermişim, bin 600 lira para göndermişim, bu kişi hakkında işlem varmış, vay ben bu kişiye para göndermişim. Böyle saçmalık olabilir mi?
Golik isimli dergi hâlâ yasal, toplatılma kararı olmayan bir dergidir. Bu derginin içindeki bir resimden dolayı “vay efendim oğlu ölen birinin cenazesini taşıyormuş,” derginin içindeki bir resimden dolayı benim hakkımda suç delili olarak gösterilmiş. Dergide demokratik özerk yönetimlerinden bahsedilen bir yazı varmış, bu yazıyı da suç delili olarak gösterilmiş.
Demokratik Modernite isimli Abdullah Öcalan’a ait bir PDF kitap varmış, bunu hatırlamıyorum. Rojda Şenses isminde bir sanatçı belediyede konser vermiş, bundan dolayı terör suçu delili olarak gösterilmiş. Kültür festivalinde bu sanatçı geldi türkü söyledi. Bu etkinliği kaymakam ile birlikte açılışını yaparak başlattık. Bu kişi hakkında terör suçundan işlem görmüş.
Bu etkinlikte Öcalan lehine slogan atılmış. Ben tek tek halkın attığı sloganı mı takip edeceğim? Ülkenin polisi, zabıtası var, güvenliği onlar takip edecek. Benimle ne ilgisi var?
Ben ne tanığı, ne gizli tanığı tanımıyorum, bununla ilgili bu aşamaya kadar bana hiçbir soru sorulmadı. Tamamen saçmalık.
HDK ve Kent Uzlaşısı konusu var. Ben HDK’yi tanımıyorum, hiçbir toplantılarına katılmış değilim. Güya Kent Uzlaşısı ile bazı PKK yöneticilerinin beyanlarını üretmişler. Bizim CHP olarak böyle bir uzlaşımız yoktur. Bizim Türkiye İttifakı adı altında yaptığımız siyasi işbirlikleri vardır.
Bunların tamamı yasal partilerdir. Ben Gelecek Partisi’nden, DEVA Partisi’nden oy aldım. AKP’li seçmenler bana oy verdi, bunların tamamı Kent Uzlaşısı’na mı destek verdi? Böyle bir şey olabilir mi?
Ben Esenyurt’ta her iki kişiden birinin oyunu alarak seçildim. Bu insanlar suç mu işledi yani?
Ben bir bilim insanıyım, ben şahsi irademi bir örgüte teslim edecek bir insan değilim.
Ben yıllarca öğrenci yetiştirdim, irademi teslim etsem bu çocukların yüzüne nasıl bakarım?
Terör örgütü üyesinin bir hiyerarşide bulunması gerekir, ben hangi hiyerarşiye dahil olmuşum. Dosyada bunlarla ilgili hiçbir delil ve bilgi yoktur.
Benim terör örgütü ile ideolojik bir birlikteliğim de yoktur.
Benim hakkımdaki tüm deliller toplanmıştır. Delil karartmam söz konusu değil. Bu dosyanın dışında uydurma delillerle başka bir dosyadan da tutukluyum. Tutukluluğumun sona erdirilerek tahliyeme karar verilmesini talep ederim."
Duruşmaya verilen aranın ardından Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, hakimin sorularını yanıtladı. İlke TV’den Eylül Deniz Yaşar'ın aktardığına göre,
Hakim sordu: Birkaç yeri aydınlatmamız gerekiyor. Elvan Beyaztaş ve Cemal Kavak ile ilgili beyanlar var, bu kişileri tanıyor musunuz?
Ahmet Özer: Hiç tanımıyorum. Cemal Kavak diye birini de tanımıyorum.
Hakim: Tensip zaptı hazırlandıktan sonra ihbarcı Erkan Çakır diye biri sizinle alakalı beyanlarda bulunmuş. Savcılık kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiş. Bu karar da bize gönderilmiş.
Ahmet Özer: Ben o kişi hakkında suç duyurusunda bulundum. O kişi CHP ile ilgili de çok sayıda asılsız ithamda bulundu. Bu Erkan Çakır dengesini kaybetmiş bir kişi.
Hakim: Etkin pişmanlık beyanlarında isminizin geçmediğine dair bize istediğimiz bilgiler geldi. Medya Der ile alakalı yazı istemiştik. Kent uzlaşısı hakkında belge istemiştik, bunlar da geldi. Bu örgütün ileri sürdüğü bir plan ama DEM bunu siyasi bir ittifak gibi gösterdi diyor, esasen onunla ilgili mesele bu. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Ahmet Özer: Medya Der ile ilgili yazı onların tarihçesiyle alakalı zaten, benimle alakalı değil. Genel Başkan Sayın Özgür Özel’in ve Parti Meclisi’nin onayıyla ben aday olup seçildim. Herhangi biri gelip aday olamaz. Ben kent uzlaşısından kendimi aday ilan edemem. Bununla yakından uzaktan alakam yok. Esenyurt İttifakı’nı biz kurduk, seçim sürecini bu ittifakla yürüttük ve ben kazandım. Ama CHP ile iktidarın arası bozulunca böyle bir takım garabetler ortaya çıktı. DEM bir zamanlar şeytanlaştırılıyordu, şimdi de CHP şeytanlaştırılıp düşmanlaştırılıyor.
Hakim: Başka eklemek istediğiniz son bir şey var mı?
Ahmet Özer: Bu dosya alelacele hazırlanmış. 41 kitap yazmış, bilim, ilim ehli bir insanım. Bu suçlamayı zul sayarım, şiddetle reddediyorum. Bu bir. İkincisi, dosyadaki ithamlar çelişkilerle doludur. Bu dosya zanlarla, önyargılarla yürüyor. Benim gibi bir insanın iradesini bir terör örgütüne teslim etmesi düşünülebilir mi? Bunu hakaret sayıyorum. Ben bu dar-ı dünyadan geçip giderken halkıma hizmet etmek için siyasete atıldım. Halka da hep bunu söyledim: Benim için önemli olan halkın profesörü olabilmektir.
Gaziler ve Şehitler Derneği Başkanı İsmail Kalaycıoğlu Esenyurt'ta devam eden demokrasi nöbetine katıldı diye ikinci gün dernek başkanlığından alındı. Karadenizli, Trabzonlu bir Kıbrıs gazisine sırf 'Ahmet Özer’e yaptığınız hukuksuzdur, zulümdür' dediği için bu yapılmıştır.
Bana isnat edilen içi boş beyanları reddediyorum. Hayatımı barışa ve demokrasiye vakfetmiş birisiyim, bu yöndeki mücadelem de sürecektir. Bugün vereceğiniz karar tarihi bir karar olacaktır. Bugün vereceğiniz karar hem muhalefetin hem iktidarın elini içinden geçilen yeni süreçte kolaylaştıracak bir karar olabilir. Bu sürece olumlu ya da olumsuz katkı yapan bir karar olacaktır. Hakkın tecelli edeceğine inanmak istiyorum zira bizim hukuktan başka tutunacak bir dalımız yoktur. Saygılarımla."
Ahmet Özer’in savunmasının ardından Özer’in müdafii Av. Hasan Sınar söz aldı.
"Soruşturma konusu sanığın ilişkilendirilmeye çalışıldığı örgüt PKK olup bu örgüt silah bırakma kararı almış ve siyaseten de barış sürecine girilmiştir. Artık bu örgüt fiilen ortadan kalktığından örgüt üyeliğinden soruşturma ve kovuşturma yürütülmemesi ve bu suçtan cezalandırılma yapılmasında toplumsal fayda kalmamıştır.
Soruşturmaya konu olan arama kararı usul ve hukuka aykırıdır. Gerekçesizdir. Bu nedenle arama ve el koyma işlemlerinin tamamı hukuka aykırıdır.
Mahkeme kararları açık, ilgili, yeterli bir gerekçeye sahip olmalıdır. Avrupa İnsan Hakları sözleşmesine göre gerekçesiz kararla arama yapılması tek başına hukuka aykırılık için yeterlidir. Bu nedenle bu delillerin hükme esas alınması mümkün değildir.
Verilen arama kararında soyut ve genel geçer ifadelerle verilmiştir. Hangi tür delillerin toplanmasının umulduğu da tanımlanmamıştır. Hangi somut olguların arama kararına dayanak teşkil ettiği de yazılmamıştır. Kanunun aradığı makul şüphe ile ilgili bile bir açıklama yapılmamıştır. Bu yönü ile de alınan arama kararı hukuka aykırıdır.
Yine arama kararının gece vakti arama yapılmasına müsaade edilebilmesi için suç üstü hali, gecikmesinde sakınca bulunan haller var ise verilebilir. Güneşin doğmasından bir saat öncesine kadar olan vakit gece olarak tanımlanmıştır. 30.10.2024 tarihinde açık kaynaklarda görüleceği üzere güneş 07.34 de doğmuştur. Bu nedenle 06.34 ve öncesi gece olarak değerlendirilir ve yapılan arama işlemi 06.10 da başlanmış olduğundan ve kararın 06.00 ile aramaya izin verildiğinden verilen arama kararı gece vakti arama kararıdır ve kanuna aykırı olarak alınan bu karar da tek başına hukuka aykırılık teşkil eder.
Ahmet Özer'in evinde yapılan aramanın gece yapılabilmesi için gecikmesinde sakınca bulunan bir halin olması gerekirdi. Ancak yapılan aramanın gece vakti başlanması nedeniyle kanuna aykırı olarak yapılan arama söz konusudur.
Bir kişinin evinde gece vakti arama yapacaksanız kanunun öngördüğü koşulları sağlamalısınız, aksi takdirde aramadan elde edilen delillerin tamamı objektif olarak hukuka aykırı hale gelmiştir.
CMK 134'de yani bilişim sistemlerinden bilgisayar kütüklerinde arama yapılabilmesi özel bir aramadır. Bu kararın daha sıkı şekil şartlarına tabi tutulmuştur. Bu kararın verilebilmesi için somut delillere bağlı şüphe gerekiyor, ayrıca başka türlü delil elde etmenin mümkün olmadığı hallerde izin verilebilir.
Yargıtay uygulaması da çok açık ve net bir şekilde CMK 134 maddesi gereğince bir karar yoksa genel arama kararına göre yani CMK 116 maddesi gereğince alınan arama kararı ile yapılan işlem de hukuka aykırılık sonucunu doğurur. Bu nedenle alınan arama kararında CMK 134 bulunmamaktadır.
Bu nedenle CMK 116 maddesi gereğince alınan arama kararı ile elde edilen delille ilgili inceleme yapılması, delil olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
CMK 119. maddesine göre yapılacak aramada, arama tanıklarının bulunması gerekir. Bunun sebebi, aramanın objektif olarak denetlenmesi için öngörülmüştür. Ahmet Özer'in evi ve işinde yapılan aramada, özel güvenlik görevlileri tanık olarak bulundurulmuştur. Kanunda açık olarak ihtiyar heyeti ve komşunun tanık olarak bulundurulacağı düzenlenmiş olmasına rağmen, güvenlik görevlisinin tanık olarak bulundurulması kanuna açıkça aykırıdır. Çünkü güvenlik görevlisi komşu değil, emniyetin emri altında çalışan güvenlikçidir. Bu hususla ilgili objektif ve tarafsız arama tanıkları bulundurulmadan yapılan arama işlemi hukuka aykırıdır. Ceza Genel Kurulu, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları da bu yöndedir.
Ahmet Özer'in evinde ve iş yerinde eş zamanlı olarak arama yapılmıştır. Bir kişi aynı anda iki yerde olamayacağından dolayı, aynı anda yapılan aramada hukuki bir yarar bulunmadığından, kişinin hazır bulunabilmesi hakkı ihlal edildiğinden açıkça kanuna aykırıdır.
Yine el konulan dijital materyallerin imajlarının alınarak iade edilmesi gerekirken, istisnai durumlar oluşmadan dijitallere keyfi olarak el konulmuştur. yapılacak iş imaj alınması gerekirken, tüm dijitallere el konulması kanuna açıkça aykırıdır. Yani verilen arama kararının neresine dokunsanız hukuka açıkça aykırılık görülmektedir.
Veri bütünlüğünün sağlanması için imajın alınarak bir örneğinin şüpheliye verilmesi gerekirken hiç birisi yapılmamıştır. Bu hukuka aykırılıkları ayrıntılı anlatmamın sebebi şudur. Kanun derki yüklenen suç yalnızca hukuka uygun delillerle ispat edilmelidir. Yani hukuka aykırı elde edilen delille soruşturma yürütülmesi ve karar verilmesi mümkün değildir.
Hukuka aykırı davranmanın mazereti olmaz. Bu nedenle CMK 217/2 maddesi gereğince bu delillerin dosyadan çıkarılması gerekir.
İletişimin tespiti kararlarında başka türlü delil elde etmenin mümkün olmadığı durumlarda verilebilir. Somut olayda hangi kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, neden başka türlü delil elde edilmesinin mümkün olmadığı açıklanmayan bir kararla elde edilen deliller de hukuka aykırıdır. Bu nedenle bu kararla elde edilen delillerin hükme esas alınması mümkün değildir.
Kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlali anlamına gelebilecek arama ve dinleme kararlarının alınabilmesi için attığınız taşın ürküttüğünüz kuşa değmesi gerekir. Yani bir insanın 13 yıllık geçmiş görüşmelerinin tespiti ve buradan suç çıkarılabilmesi için verilen arama kararı da ölçüsüz ve hakkın özünü zedeleyecek şekilde verildiğinden bu yönü ile de hukuka aykırıdır.
Diyarbakır savcılığı tarafından yapılan bir soruşturma dosyasında bir takım dijital materyaller ele geçirilmiş, el yazılı bir notun taranmış hali delil olarak değerlendirilmiş, o delil mersin savcılığına gönderilmiş, bu delil üzerine 2023 yılında iletişim tespiti kararı veriliyor, yine teknik takip kararı verilmiş, Diyarbakır Cezaevi'nde ele geçirildiği belirtilen bir dijital materyal hakkında ne arama kararı, ne arama tutanağı, hiç bir belge dosyamızda yok, buna bağlı olarak fiziki takip ya da iletişim tespiti tutanağı da dosyada yok, bu kadar yokluk içinde nasıl bir savunma yapabileceğiz, bu nedenle varsa Diyarbakır Cezaevi'ndeki yapılan arama ile ilgili belgelerin dosyaya getirtilmesi gerekir.
Bu belge içeriğinde ilk çözüm sürecinde İmralı'daki görüşmeler sırasında çözüm sürecine katkı sunabilecek kişiler arasında Mersin Üniversitesi öğretim görevlisi olan Ahmet Özer de olması gerekir şeklinde bir ifade nedeniyle terör örgütü üyesi olarak suçlanmaktadır.
Diyelim ki cezaevinde bir flashdisk yakalandı. Bu dijital materyalin cezaevinde ne işi olabilir? İçeride bilgisayar mı var? Bu kadar yüksek güvenlik önlemi alınan bir cezaevine, avukatlar bile didik didik aranarak girerken bu materyal nasıl içeri girebilir?
12.12.2023 tarihinde Ahmet Özer'in ‘Ahmet’ isimli kişiyle yaptığı görüşme ve aynı gün Mehmet Kaya ile yaptığı telefon görüşmeleri şüpheli bulunmuştur. Mehmet Kaya ile yapılan görüşmede taziyede bulunulmuş ve ‘sizin gibi çok değerli evlatlar yetiştirdi’ cümlesi nedeniyle, Mehmet Kaya’nın örgüt üyesi olan iki kardeşi olduğu gerekçesiyle bu söz örgütle ilişkilendirilmiştir.
Ahmet isimli kişiden HDP'nin belediye başkanlığı desteği istediğine ilişkin beyan var. HDP'den seçim desteği istemenin neresi terör örgütü üyeliği suçunu oluşturur? Annesini yitiren bir evlada insani mülahazalarla yaptığı görüşmeden örgüt üyeliği isnadı çıkarabilmek için bu toprakların geleneğini göreneğini hiç bilmemek yetmez, aynı zamanda bizim anlayamadığımız kötücül bir akla sahip olunması gerekir. Bu kurmacayı icat edenler insanlık bilmediği gibi hukuk da bilmiyorlar."
Duruşma sırasında, Avukat Hasan Sınar'ın savunması salondaki izleyiciler tarafından alkışlarla karşılandı. Bunun üzerine söz alan Avukat Hüseyin Ersöz'den önce, mahkeme hakimi izleyicileri şu sözlerle uyardı: "Alkışlara dikkat edelim, burası panel değil, duruşma salonu, bunu bir uyarı kabul edin, bir daha bu tür alkış durumu olursa salonu boşaltabilirim."
Öğle arasından sonra devam eden duruşmada söz alan Av. Hüseyin Ersöz, savunmasını yapıyor:
"HTS kayıtlarına göre 13 yıl süre boyunca hakkında terör işlemi yapılmış 694 kişi ile irtibat kurduğu, bu irtibatın içeriklerinin olmadığı, sırf konuştuğu kişi sayısı üzerinden yorum yapılarak terör bağlantısı olduğu iddiasının hiç bir hukuki tarafı yoktur. kaldı ki bu görüşmelerin çoğu bir kaç saniye süren görüşmelerdir. Bu 694 kişilerin çoğu hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmamasına rağmen dosyaya eklenmesi lekelenmeme hakkının da ihlali anlamına gelir.
Yine Ahmet Özer'in siyasetçi olduğu gözetilerek görüştüğü kişilerin büyük bir kısmı yasal siyasetin içinde bulunan ve bir şekilde haklarında adli işlem yapılan kişilerden oluşmaktadır. Yine Ahmet Özer’in akademisyen kimliği göz önüne alındığında işlem gören kişilerin çoğu akademik görüşmelerden ibarettir.
HTS verilerinin delil olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir. 13 yıl boyunca binlerce, on binlerce kişi ile görüşen bir kişinin haklarında adli işlem görmüş kişilerle görüşme yapması da çok olağandır.
Pervin Buldan ile yapılan görüşmelerin de dosyaya delil olarak sunulması büyük bir garabettir. Pervin Buldan bir siyasetçi olup yakın zamanda Erdoğan ve Bahçeli ile görüşmesi olan biriyle Ahmet Özer’in görüşmesinin suç delili olarak görülmesi kabul edilemez.
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan bir tespite göre, bir gazetecinin terörden işlem gören kişilerle görüşmesinin içeriği ispat edilememiş ise örgütsel görüşme olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı hüküm altına alınmıştır. Ahmet Özer'in de bir siyasetçi olduğu gözetildiğinde her kesimden insanla görüşmelerinin olması hayatın olağan akışına uygundur.
Remzi Kartal isimli kişi ile 13 yılda 14 kez irtibat kurduğu iddiası doğru değildir. Kaldı ki Remzi Kartal'a ait olduğu iddia edilen numaranın da bu kişiye ait olduğu ile ilgili bir tespit söz konusu değildir. Rapora göre "... numarasının Remzi Kartal’a ait olduğu değerlendirilmektedir" şeklinde bir tespit vardır. Belçika’daki bir numaranın kime ait olduğu tespit edilmemiş ve sırf bir değerlendirme üzerinden terör iltisakı olduğu iddiasına delil oluşturulmaya çalışılması da kabul edilemez. Bunlar düşman ceza hukuku uygulamalarının yorumlarıdır.
Hâlâ AKP içinde milletvekili olan Hüseyin Yayman'ın Remzi Kartal ile yediği yemeğin fotoğrafları basına yansıdı. Kendisine bu görüşmeler sorulduğunda akademik çalışmaları kapsamında görüştüğünü beyan etti. Yine Hüseyin Gültekin bir yazısında, 2015 yılında Ahmet Özer Remzi Kartal ile görüştüğü gerekçesi ile tutuklandı, o tarihte Remzi Kartal ile görüşmeyen mi vardı? Ben de görüştüm. Ali Kemal Özcan isimli akademisyen de Remzi Kartal ile görüşmüş ve geçirdiği soruşturma takipsizlikle sonuçlanmıştır. Yine Remzi Kartal hakkında kırmızı bülten bulunmamasına rağmen, kırmızı bültenle aranan kişi ile Ahmet Özer görüştüğü iddiası ile tutuklanmıştır.
Rahmetli hocam Prof. Dr. Duygun Yarsuvat'ın dilimize kazandırdığı bir tabir olan "düşman ceza hukuku" uygulanmaktadır. Ahmet Özer’in teknik ve fiziki takipler ile siyasi faaliyetlerinin sanki bir terör örgütü iltisakı olarak değerlendirilmeye çalışılmış. Medya-Der isimli dernek Van’da bir handa faaliyet göstermekte olup, seçim çalışmaları kapsamında o dernekle yaptığı görüşme iddiası örgütsel olarak değerlendirilmiş. Yine emniyet tutanağına göre Ahmet Özer’in doğrudan Medya-Der’e girdiğine ilişkin bir tespit de söz konusu değil. Binaya girdiği rapor edilmiş, o binada dernek dışında da bir sürü esnaf bulunmaktadır. Binada kimle, nasıl bir görüşme yaptığı da belli değildir.
Kaldı ki bu dernek terör faaliyeti yürütüyorsa, devletin bu derneğe karşı bir yasal işlem yapması beklenirken, bu derneği ziyaret ettiği iddiasının delil olarak değerlendirilmesi bir düşman ceza hukuku uygulamasıdır.
Av. Fırat Aras: Ahmet Özer’in yakın akrabaları ile aralarındaki hesap hareketleri örgütsel bir delil olarak değerlendirilmiştir. Ahmet Özer’in kardeşi Azat ile yaptığı para transferi nasıl örgütsel olarak değerlendirilebilir? Savcılık, hesap hareketlerinin açıklamalarına bile bakmamış; kurban parası olarak gönderdiği para bile bir örgüt ilişkisi olarak değerlendirilmiş.
Kaldı ki Azat Özer hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyeti de bulunmamaktadır. Sırf hakkında işlem yapıldığı için örgütsel olarak değerlendirme yapılması hukuken kabul edilebilir bir durum değildir.
Yine Ahmet Özer’in yeğeni olan Muhammet Sertaç Özçoban ile aralarındaki 40 bin dolar para alışverişi örgütsel olarak değerlendirilmiştir. Bu kişinin verdiği ifadede, Van’da aile arasında toplanan paranın seçim çalışmasına kullanılması için Ahmet Özer’e gönderildiği beyan edilmiştir. Yasal siyaset çalışmasının terör soruşturmasına konu edilmesi çok tehlikelidir.
Yine Faik Kaplan, Ahmet Özer’e toplamda 482 bin lira para göndermiştir. Faik Kaplan’ın kızı, Ahmet Özer’in kiracısı olup, yapılan bu ödemelerin kira ödemesi olduğunu ortaya koymamıza rağmen ve hatta para gönderen kişinin ifadesinin bu savunma ile örtüşmesine rağmen iddianameye delil olarak eklenmesi kabul edilemez.
Sezai Bayram ismindeki kişi Ahmet Özer'in evinin bulunduğu sitedeki yönetici olduğu, gönderilen paranın da kiracıdan alınan para olmasına ve dekont açıklamasında da bu hususun yazılı olmasına rağmen iddianameye konu edilmiştir.
Dağ Sancısı romanı bir aşk romanıdır. Kitap içeriğinde yalnızca “gerilla” kelimesi değil, birçok açıdan kahramanların özelliklerinin anlatıldığı kurgu bir roman söz konusudur. Romandaki karakterlerin özelliklerinin edebi açıdan ele alınmasına rağmen, bu kitabın örgütsel bir delil olarak değerlendirilmesi hukuken kabul edilemez.
Kaldı ki, bu kitaptaki durumdan çok daha ağır bir içeriğe sahip bir kitapla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararında, anlatımın edebi olduğu ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıkça hüküm altına alınmıştır.
Golik isimli dergi yasal bir dergi olup hakkında toplatılma kararı dahi bulunmamaktadır. Sırf bu derginin belediyedeki makam odasında bulunması, içeriğindeki bir resme atıfta bulunarak örgütsel bir resim bulundurulduğu şeklindeki bir tespitin örgütsel olarak değerlendirilmesi kabul edilemez.
Bu dergi 50 koli içerisindeki kitap ve dergi içinden ayıklanmış ve sadece bu dergide bir resmin örgütsel olarak değerlendirilmesi kabul edilemez. Yine bu dergi yayıncıları ve hak sahiplerinin basın açıklaması ile tüm belediyelere kendileri tarafından gönderildiği açıklanmıştır.
Yine Ahmet Özer’in bilgisayarında bulunan bir makalede geçen “Neco’yu Mezopotamya’nın ortasında katlettiler” şeklindeki bir cümle de delil olarak dosyaya konulmuştur.
Burada bahsi geçen “Neco” isimli kişi, Necmettin Büyükkaya’dır. Bu kişinin PKK tarafından öldürüldüğü ve PKK’ya karşı bir duruşu olduğu bilinmesine rağmen, bu cümle örgütsel bir delil olarak değerlendirilmiş ve iddianameye eklenmiştir.
Belediye başkanı olarak organize edilen, Rojda isimli sanatçının konseri sırasında atılan sloganlara da iddianamede yer verilmiştir.
Bu konserde Rojda dışında Haluk Levent de sahne almıştır. Rojda isimli sanatçı, yakın zamanda İstanbul’da biletli bir konser vermesine rağmen, hakkında daha önce adlî bir işlem yapılmış olması gerekçe gösterilerek iddianameye dahil edilmiştir.
2019-2020 yılında örgütten ayrılmış iki kişi birazdan tanık olarak dinlenecek. Bu kişiler, ayrıntılı beyanlarında Ahmet Özer'den bahsetmemelerine rağmen, üzerinden 5-6 yıl geçtikten sonra tekrar ifadeleri alınarak, önceki beyanlarında yer vermedikleri Ahmet Özer hakkında iftiralarda bulunmaktadırlar.
Madem Ahmet Özer bir örgüt üyesiyse, neden ilk ifadelerinde adı zikredilmemiş de şimdi verilen ifadelerle bu dosyaya delil olarak kazandırılmaya çalışılmaktadır? Bu beyanların tamamı iftiradır. Bu kişiler, başka dosyalarda da ihtiyaç olması halinde beyanda bulunan iftiracılardır.
Av. Hüseyin Ersöz: Yargıtay da, somut bir delille desteklenmediği sürece gizli tanık beyanlarının hükme esas alınmaması gerektiğini içtihat etmiştir.
Av. Hüseyin Ersöz: Ahmet Özer, hayatının hiçbir döneminde HDK üyesi olmamış, içinde yer almamış, bu oluşuma yönelik yapılan operasyonlarda ele geçirilen delillerde ismi yer almamıştır. Keza, HDK’nın yasa dışı bir yapılanma olduğuna dair bir yargı kararı da yoktur. HDK, Beyoğlu merkezli faaliyet sürdürdüğünü ve hatta Nevroz Komitesi’nde yer aldığını da deklare etmiş olmasına rağmen, yasa dışı olarak nitelendirilmesi kabul edilemez."
Duruşma sırasında 'Hicran Berna' adını kullanan gizli tanık, güvenlik gerekçesiyle sesi değiştirilerek ve görüntüsü yüzü görünmeyecek şekilde ekrana verilerek salona bağlandı.
Hakimin, “Ahmet Özer’i nereden tanıyorsun?” sorusuna gizli tanık şu yanıtı verdi:
"1998 yılında Mersin'de faaliyet gösteriyordum. Ahmet Özer'i oradan tanıyorum. Ben de DEHAP içerisinde faaliyet yürütüyordum. Kendisini akademisyen olarak tanırım. Ben ilçe başkanlığı yaptım. 1998-2000 yılları arasında başkanlık yaptım. Terör örgütünde nasıl bir örgütlenme yapılması gerektiğiyle ilgili DEHAP çatısı altında yapılan toplantılara iştirak ediyordu. Parti binasında ve mahallelerdeki evlerde yapılıyordu.
Ahmet Özer, 2004 yılında Toroslar ilçesinden SHP belediye başkan adayı oldu. Örgütün üst düzey yöneticileri Cemal Kavak ve bazı yöneticilerle toplantılar yaptığı konuşuluyordu. Bunları partide herkes konuşuyordu.
Ben etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandım. 2020 yılında etkin pişmanlık beyanında bulundum. O dönemde Ahmet Özer'in adını zikretmedim. Ancak o tarihten sonra hatırladığım şeyler oluyor. Bu nedenle hatırladıkça ifade vermeye devam ediyorum.
Ahmet Özer'i Esenyurt Belediye Başkanı olduğunda hatırladım. Toroslar Belediye Başkan adayı olarak Ahmet Özer'i Öcalan’ın belirlediğini biliyorum."
Gizli tanık Hermes ile bağlantı kuruldu. Tanık beyanında şunları söyledi:
"1998 yıllarında İstanbul'da kalıyordum, Esenler'de faaliyet gösteriyordum. Kendisini Cemal Kavak’ın evinde 1999 yılında tanıdım. Ben hem çalışıyordum hem de örgüt içindeydim. Cemal Kavak, KCK şehir yapılanmasından sorumluydu. Ben orada Ahmet Özer’i tanıdım. Yurt dışına gidecek biri için Cemal Kavak’tan yardım istedi. Benim yanımda Messenger üzerinden görüşmeler yapıldı. Ahmet Özer, yurt dışındaki kişilerden akrabası için yardım istedi. Para getirerek Cemal’e teslim etti. Bu olay 1999 yılında gerçekleşti. Daha sonra Ahmet Özer’in akrabasının yurt dışına çıkarıldığını duydum. Verilen paranın bir kısmını örgüt evleri için, bir kısmını da örgütsel işlerde kullandık.
2024 yılı seçiminden önce Ahmet Özer’in Diyarbakır’da örgütün üst düzeyleriyle görüştüğünü biliyorum. Kent uzlaşısı ile aday gösterilmesi için irade beyanında bulundu. Ahmet Özer, 2023 yılında Ekrem İmamoğlu’nun Doğu-Güneydoğu danışmanıydı, örgütün ihtiyaçları oldukça bunları karşılıyordu."
Özer'in tanık ifadelerine karşı savunması ve avukat Hüseyin Ersöz'ün savunmasının ardından savcı Ahmet Özer'in tutukluluğunun devamına karar verilmesini talep etti.
Mahkeme, Özer ve avukatının savunmalarının ardından, 7 aydır tutuklu bulounan Özer'in tutukluluğunun devamına karar verdi.
Özer’in avukatı Hüseyin Ersöz de duruşma öncesinde yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Algıların değil, “olguların” tartışıldığı bir gün olacak:
Bugün Silivri’de görülecek davada Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer (@profdrahmetozer) tutukluluğunun 7. ayında Hakim karşısına çıkıp savunma yapacak.
Ahmet Özer’in CHP’li olmadığı, kırmızı bültenle aranan R.K.’la görüştüğü, HTS kayıtları, gizli tanık beyanları, hepsi tartışılacak! Soyut iddialar değil, Mahkeme dosyasına giren somut deliller ve yazışmalarla “gerçekler” masaya yatırılacak!
Bugün açıklamaları muteber kabul edilen R.K. hakında “kırmızı bülten olmadığı”, Ahmet Özer hakkında geçmişte “hiçbir terör soruşturması açılmadığı”, ülke genelinde yapılan araştırmalarda etkin pişmanlıktan faydalananlar da dahil “kimsenin Ahmet Özer aleyhine beyanda bulunmadığı”, Ahmet Özer’in CHP üyeliğinin 14 yıl öncesine dayandığı gibi gerçekler dava dosyasına giren evrak üzerinden anlatılacak!
Vatandaşların Hukuk Güvenliği yönüyle ciddi bir tehdit olan “gizli tanık” ve “etkin pişmanlık” müessesine de değinilecek."
'Ahmet Ümit'in kitabı, kapağı yüzünden satmamış'; T24 yazarı Aslı Atasoy, 'Kitabın Rüyası'nı anlattı |
© Tüm hakları saklıdır.