Gündem

Türkiye siyasi tarihine şimdiden geçen son 22 yılına damga vuran isim: Recep Tayyip Erdoğan

28 Mayıs 2023 20:00

Türkiye’de ilk kez yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turunda Cumhur ittifakının adayı olarak yarışan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, cumhuriyet tarihine şimdiden geçen, Türkiye siyasetine son 22 yılda damga vuran bir isim.

Siyasi hayatı çok genç yaşta, Necmettin Erbakan’ın lideri olduğu Millî Görüş Hareketi ile atılan Erdoğan, henüz lise yıllarında Milli Selamet Partisi Beyoğlu Gençlik Kolları’nda görev yaptı.

Erdoğan ailesi aslen Rizeli. Babası Ahmet Erdoğan’ın yaşadığı Güneysu’dan İstanbul’a gelmesi, oğlu Recep Tayyip’in kaderini de belirledi.  Kimi kaynaklar, Ahmet Erdoğan’ın halen Gürcistan topraklarındaki Bagata Köyü’nden olduğunu ileri sürüyor, Erdoğan da iktidara gelişinden iki yıl sonra Ağustos 2004’te Gürcistan ziyaretinde “Ben de Gürcüyüm, ailemiz Batum’dan Rize’ye göç etmiş bir Gürcü ailesidir” açıklamasını yaptı.

Erdoğan gibi Rizeli olan Murat Ümit Hiçyılmaz kaleme aldığı, “Güneysu Seyahatnamesi” adlı kitabında ailenin kökeninin Orta Asya’ya dayandığını ileri sürüyor. Erdoğan’ın, babasının önceki eşi Havuli’den doğan Mehmet ve Hasan adında iki ağabeyi vardı. Ahmet Erdoğan, memleketinden İstanbul’a geldikten sonra ikinci eşi Tenzile hanımla üç evlat sahibi daha oldu. En büyük erkek çocuk 1954 doğumlu Recep Tayyip, ikinci erkek çocuk dört yaş küçük Mustafa ve üçüncü kız çocuk ise 1965 doğumlu Vesile idi. Şirket-i Hayriye adıyla bilinen Denizcilik İşletmeleri’nde kaptanlık yağan Ahmet Erdoğan, Güneysu’daki eşi Havuli’nin yaşamını yitirmesi sonrasında Tenzile Hanım’la resmi nikah yaptı.

Kasımpaşa’da ailesiyle yaşayan Erdoğan, ilkokul ve ortaokulun ardından Fatih’teki İmam Hatip Lisesi’nden 1973’te mezun oldu. Fark derslerini vererek aynı yıl Eyüp Lisesi’ni de bitirdi. Eyüp Lisesi’nin sınavlarına, imam hatip okulları mezunlarının üniversiteye girişte yaşadığı dezavantajı ortadan kaldırmak için girmişti.

Aynı sene, İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi bünyesindeki Aksaray Yüksek Ticaret Okulu’nda yüksek öğrenime başladı. Üniversite okurken, Kıbrıs Barış Harekatı’nın başladığı günlerde İETT’de “geçici işçi” statüsüyle işe alındı. Bu arada futbola olan merakı sebebiyle önce görev yaptığı kurumun takımında, sonrasında ise Erokspor’da top koşturdu. O dönem Fenerbahçe’ye transferinin söz konusu olduğu babasının izin vermediği öne sürülüyor.

Dört yıllık fakülte tartışması

Erdoğan, Haziran 1981’de verdiği istifa mektubuyla İETT’den ayrıldı. İETT’den istifasından önce Şubat 1981’de, Ticari Bilimler Fakültesi adıyla birleştirilen üniversiteden mezun olarak yüksek öğrenim diploması sahibi oldu. Ancak, Erdoğan’ın üniversite diploması hakkında AKP’yi kurup Başbakan olduğu günden, 13. Cumhurbaşkanlığı seçimine adaylığını koyduğu bugüne kadar tartışmalar süre geldi. Siyasi rakipleri, hemen her seçim öncesinde “Erdoğan’ın dört yıllık fakülte mezunu olmadığı” iddiasını gündeme getirdi. Seçimden önce İletişim Başkanlığı, dört yıllık fakülte mezunu olduğuna dair resmi bir belgeyi sosyal medyada paylaştı. Ancak bu da tartışmaları bitirmedi.

Lise yıllarında Milli Türk Talebe Birliği’ne (MTTB) girerek siyasete başlayan Erdoğan, aktif siyaseti de mahalle ve ilçesi Beyoğlu’ndan başlayarak sürdürdü. Erbakan’ın genel başkanlığını yaptığı Milli Selamet Partisi’nin (MSP) Beyoğlu İlçe Gençlik Kolu Başkanlığı’na 1975’te getirilen Erdoğan, 1976’da ise yine aynı partinin İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı oldu.

12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar MSP’deki görevine devam eden Erdoğan, partisinin kapatılmasıyle birlikte politikaya ara verdi. Ardından Mart 1982’de askere alındı. Erdoğan, Tuzla Yedek Subay Piyade Okulu’nda vatani görevini yaptı. Genç yaşta evlendi ve askere gittiğinde dört yıla yakın süredir evliydi.

Siirtli Gülbaran ailesinin tek kızı Emine Hanım’la Temmuz 1978’de hayatını birleştiren Erdoğan’ın ikisi kız, ikisi erkek olmak üzere dört çocuğu oldu. Yaş sırasıyla Ahmet Burak, Necmettin Bilal, Esra ve Sümeyye.

Erdoğan’ın, eşiyle tanışması Emine Hanım’ın MTTB ve dönemin Hanımlar İlim ve Kültür Derneği’nin faaliyetleri içinde yer almasıyla gerçekleşti. İslami kesimin öne gelen isimlerinden Yazar Şule Yüksel Şenler’in aracılığıyla Emine Hanım ile evlendi.

Refah Partisi yılları

Erdoğan’ın siyasi yaşamı Haziran 1983’te Refah Partisi’nin kurulmasıyla şekillenmeye başladı.

12 Eylül yönetiminin uygulamaya koyduğu siyasi yasakların devam etmesi nedeniyle Millî Görüş camiası Refah Partisi çatısı altında bir araya geldi. Askerlikten sonra RP ile siyasete dönen Erdoğan, 1984’te partinin Beyoğlu İlçe Başkanı oldu. 1985’teki RP Kongresi’nde Merkez Karar ve Yürütme Kurulu üyesi seçilmeyi başardı. Aynı yıl, RP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na getirildi.

Erdoğan’ın RP çatısı altındaki siyasetinin ilk büyük sınavı, 1986’daki milletvekili ara seçimiydi. Partisinin İstanbul adayı olarak seçime girdi ama seçilemedi. 1989’da ANAP iktidarına karşı SHP’nin büyük başarı kazandığı yerel seçimlerde Beyoğlu Belediye Başkanlığı için aday oldu. Ancak, rakibi SHP’li Hüseyin Aslan’ı geçemeyince üç yıl içinde ikinci kez kaybetti.

Bu seçimin ilginç bir yansıması oldu. Erdoğan, sonuç birleştirme tutanaklarında usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla seçim sonuçlarına itiraz etti. İlçe Seçim Kurulu Başkanı ve aynı zamanda Hâkim Nazmi Özcan’a hakaret ettiği gerekçesiyle Özcan tarafından mahkemeye verildi. Hazırlanan iddianameyle 18 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandı.

Duruşmalarına katılmayan Erdoğan’a yönelik gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı. Karardan yaklaşık bir ay sonra tutuklandı ve bir hafta kadar Bayrampaşa Cezaevinde yattı. Dönemin parasıyla 500 bin lira kefaletle serbest bırakıldı. Mahkeme ise, dava sonunda “hâkime hakaret” suçundan 6 ay hapis ve 20 bin lira para cezasına çarptırdı. O dönem yürürlükteki yasalar gereğince hakkındaki hapis cezası tecil edilerek 920 bin liralık para cezasına çevrildi.

Vekil olamadı

Erdoğan, yine RP’de siyasete devam ederken 1991’deki genel seçimlerde bir kez daha aday oldu. Partisi, seçimlere 12 Eylül’den önce milliyetçi ve ülkücü camiayı içinde barındıran Milliyetçi Hareket Partisi’nin devamı olan Milliyetçi Çalışma Partisi ve şimdilerde “Yeniden Millî Mücadele” ekolü olarak bilinen oluşumun temelini oluşturan Islahatçı Demokrasi Partisi ile ittifak yaparak girdi.

Refah Partisi, İstanbul’dan yüzde 16,73 oranında oy aldı. Erdoğan, 19. Dönem milletvekili olarak TBMM’ye girme hakkını kazandı. Fakat ilk kez uygulanan “seçmenlerin parti milletvekillerini sıralamaya bakmadan tercih edebildiği tercihli oy sisteminde” seçmenlerin tercihini ikinci sıradaki Mustafa Baş’tan yana kullanması yüzünden Erdoğan’ın milletvekilliği Baş’a geçti. Böylece Erdoğan, TBMM üyesi olma hakkını kaybetti.

İstanbul zaferi

Erdoğan’ın siyasi sıçraması 1994’teki yerel seçimler ile gerçekleşti. Merkez sağ ve sol partilerin bölünmesinin de etkisiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçimdi. Üzerindeki siyasi yasağı kalktıktan sonra partisinin başına geçen Genel Başkan Necmettin Erbakan, Erdoğan’ın İBB Başkan Adayı olduğunu bizzat açıklamıştı. Erdoğan, SHP adayı iken 1989’daki seçimlerde İBB Başkanlığı koltuğuna oturan Nurettin Sözen’in, 1993’te patlak veren İSKİ Skandalı sonrasında yıpranmasından doğan siyasi boşluğu iyi değerlendirip seçimi galibiyetle tamamladı. Ve 1997’deki görevden alınana kadar İBB Başkanlığı’na devam etti.

Erdoğan’ın başkanlık dönemiyle ilgili olarak İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde usulsüzlük ve yolsuzluk davaları açıldı. İBB bünyesindeki AKBİL, İsfalt, İstaç ve İdo gibi şirketlere yönelik yolsuzluk iddiaları çerçevesinde başlatılan yargılamalar, Erdoğan’ın 2002’de milletvekili seçilmesi sebebiyle yasa hükümleri gereğince donduruldu.

Şiir ve mahkûmiyet

Eşi Emine Erdoğan’ın memleketi olan Siirt’te Aralık 1997’deki partisinin düzenlediği açık hava toplantısında okuduğu bir şiir, Erdoğan’ın ikinci kez cezaevine girmesinin yolunu açtı.

Kızıl Elma, Türkçülüğün Esasları ve Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak gibi eserlerin yazarı Ziya Gökalp’in Balkan Savaşı’ndaki Türk askerleri için kaleme aldığı “Asker Duası” adlı şiirinin değiştirilmiş dörtlüğünü okuması nedeniyle Diyarbakır DGM’de yargılandı. Mahkeme, Erdoğan hakkında “halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiği” suçlamasıyla hazırlanan ve bir yıldan üç yıla kadar hapis istenen iddianame çerçevesinde yürüttüğü yargılamada, bir yıl hapis cezası ve yine dönemin parasıyla 860 bin lira ağır para cezasına hükmetti.

Ancak, Erdoğan’ın yargılamadaki “iyi halini” göz önünde bulunduran mahkeme, hapis cezasını 10 aya indirdi. Para cezasını ise dönemin parasıyla 176 milyon 666 bin 666 liraya yükseltti.

Mahkemenin 3 Haziran 1998’de açıklanan gerekçeli kararında; Erdoğan’ın, “Siirt'te yaptığı konuşmayla ‘dindar ve dindar olmayan’ diye bölünen kesimler arasındaki gerginliği canlı tutmayı amaçladığı” açıklandı. Kararda, Erdoğan’ın “bunları inanç birliği maksadıyla söyledim” yönündeki savunmasının inandırıcı bulunmadığı belirtilirken, “benim referansım İslam’dır” diyerek topluluğu inanan ve inanmayan olarak ayırdığı vurgulandı.

Erdoğan’ın iddianamesi, Diyarbakır DGM Başsavcılığı’nca Şubat 1998’de tamamlandı. Davanın görülmesine 31 Mart 1998’de başlandı. Yargılama ise; 21 Nisan 1998 günü sonuçlandı. Dosya Yargıtay’a gönderildi. Dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesi, bire karşı dört oyla yerel mahkemenin kararını onadı. Cezanın Yargıtay’ca onanmasıyla beraber Erdoğan’a siyasi yasak getirildi.

Yargıtay’ın kaleme aldığı ve Eylül 1998’de açıklanan gerekçeli kararda, Erdoğan’ın sözlerinin “savaş çağrısı” niteliğinde olduğu açıklandı. Yürürlükteki ceza infaz yasası gereği, hapis cezası 4 ay 10 güne indirilen Erdoğan’ın belediye başkanlığı düşürüldü. 26 Mart 1999 günü Kırklareli’ndeki Pınarhisar Cezaevi’ne girdi. Ceza süresini tamamlamasının ardından 24 Temmuz 1999 günü tahliye edildi.

Bu arada Erdoğan, Diyarbakır’da yargılanırken, Ankara’da RP için önemli bir süreç yürütülüyordu. RP’nin kapatılması için dava açan dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, Siirt’te Erdoğan şiir okuduğu görüntüleri de dosyaya dahil etti.

Refah Partisi, 1994’teki yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlıkları’nı kazanmasıyla iktidarın adayı olduğunu ortaya koymuştu. Sonraki genel seçimde iktidar ortağı olacak kadar oy aldı. Haziran 1996’da TBMM’de güvenoyu alınması ve DYP lideri Tansu Çiller’in desteğiyle Refahyol Hükümeti kuruldu. Erbakan, siyasi yaşamında ilk kez Başbakan oldu.

Ancak söz konusu hükümet yaklaşık bir ay görevde kalabildi. 28 Şubat sürecinin ağırlığını hisseden hükümet, 28 Şubat kararları olarak tarihe geçen kararların etkisiyle 1997’de istifa etmek zorunda kaldı. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, Çiller ve Erbakan’ın yaptığı, “Başbakan Çiller olsun, Erbakan hükümette kalsın” formülünü benimsemedi ve hükümeti kurma görevini dönemin ANAP lideri Mesut Yılmaz’a verdi. Böylece hükümet Ayrıca, RP’ye yönelik başlatılan “Kayıp trilyon” davasının tamamlanmasıyla Erbakan’a, 2 yıl 4 ay hapis cezası verildi.

Anayasa Mahkemesi de Ocak 1998’de RP’yi kapattı. Erbakan, 5 yıllık süreyle siyasi yasaklı oldu. Erbakan ile beraber Şevket KazanAhmet TekdalŞevki YılmazHasan Hüseyin Ceylan ve İbrahim Halil Çelik de 5 yıl süreyle siyaset yasağı aldı.

RP’nin kapatılmasından kısa süre önce, partinin kapatılması olasılığına karşı Aralık 1997’de Fazilet Partisi (FP) kuruldu. Partinin tabanı yine Millî Görüş kökenliydi.  RP’nin kapatılmasının ardından bağımsız kalan 150 dolayında milletvekili Fazilet Partisine geçti. Mayıs 1998de FP Kurucular Kurulu kararıyla siyasi yasağı bulunmayan MSP kökenli siyasetçi Recai Kutan genel başkanlığa getirildi.

Kutan liderliğindeki FP, 1999’daki yerel seçimlerde RP döneminde aldığı belediye yönetimlerini korudu, ancak aynı yıl yapılan genel seçimlerde RP’nin aldığı oyun gerisinde kaldı. Genel seçimler sonusunda Türk siyasi tarihinin ilk türbanlı milletvekili seçilen Merve Kavakçı’nın 2 Mayıs 1999’da TBMM’deki yemin törenine baş örtüsüyle girmesi genel kurulda olayların çıkmasına neden oldu.

Olayın ardından RP’yi kapatan iddianameyi kaleme alan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, bu kez Mayıs 1999’da FP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı. Dava süreci devam ederken, Mayıs 2000’de toplanan FP Birinci Kongresi’nde Millî Görüş camiası “Yenilikçiler” ve “Gelenekçiler” adıyla ikiye ayrıldı. Böylelikle Millî Görüş’te ilk kez fikir ayrılığı yaşandı. Kongrede, Gelenekçi kanadın adayı mevcut Genel Başkan Kutan 633 oy alırken, Yenilikçiler’in adayı Abdullah Gül ise 521 oyda kaldı.

FP’nin kapatılma davası Anayasa Mahkemesi’nce 11 Haziran 2001’de görüşülmeye başlandı. Bu arada Savaş’ın yerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı seçilen Sabih Kanadoğlu da davaya ek iddianame hazırlayıp Anayasa Mahkemesi’ne sundu. Kapatma kararı 22 Haziran 2001’de verildi. FP’li Nazlı Ilıcak, Merve Kavakçı, Bekir SobacıRamazan Yenidede ve Mehmet Sılay'a 5 yıllık siyasi yasak getirildi.

AKP kuruluyor

FP’nin daimi kapatılmasının ardından, bağımsız kalan milletvekilleri bir kez daha yeni parti kurma çalışmalarını başlattı. Ancak bu çalışmalar FP’nin genel kuruluna yansıdığı biçimiyle “gelenekçiler ve yenilikçilerolarak isimlendirilen iki ayrı grup üzerinden sürdü. Bunlardan”Milli Görüşçü / Gelenekçi” olarak bilinen ekip, Recai Kutanın genel başkanlığında Temmuz 2001de Saadet Partisini kurdu.

Kendilerini “Yenilikçi” ya da “değişimci” olarak tanımlayan grup ise cezaevinden çıkan Erdoğan’ın liderliğinde 14 Ağustos 2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurdu.

AKP’nin kuruluşu sırasında Erdoğan ve ekibi ABD üzerinde temaslarda bulundu. Partiyi kurduğu dönemde yaptığı “biz gömleğimizi değiştirdik” açıklaması muhafazakâr kesimde tepkiyle karşılandı.

İlk seçimde birinci parti

AKP, kuruluşundan hemen sonra girdiği 3 Kasım 2002 seçimlerinde oyların yüzde 34,29’unu alarak birinci parti oldu. Ancak, Erdoğan siyasi yasağı sürdüğü için seçime giremedi ve milletvekili olamadı. Bu yüzden, 58. Hükümeti, önce Dışişleri Bakanı sonra 11. Cumhurbaşkanı seçilecek Abdullah Gül kurdu ve Başbakan oldu. 

Hükümetin iş başına gelmesiyle beraber Genel Başkan Erdoğanın siyasi yasağının kaldırılması için TBMM'ye yasa teklifi sunuldu. Teklif, muhalefetteki CHP’nin de desteğiyle TBMM’de oy çokluğuyla kabul edildi. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yasayı öznel, somut ve kişisel olduğu gerekçesiyle veto etti.

Sezer’in veto ettiği yasa, değiştirilmeden TBMM’de tekrar kabul edilince Sezer, yasa değişikliğini bu kez onayladı. Böylece, Erdoğan’ın milletvekili seçilmesindeki engel ortadan kalktı. Ardından Siirt’teki seçimlerin yenilenmesi kararının verilmesi, AKP’nin ilk sıradaki adayı Mervan Gül’ün adaylıktan çekilmesiyle Erdoğan, buradan aday olarak milletvekili seçildi.

Oluşan tablo üzerine, Başbakan Abdullah Gül, Erdoğanın “Başbakan olması için istifasını Cumhurbaşkanı Sezere sundu. Sezer, hükümeti kurma görevini Erdoğana verdi. Kasım 2002 seçimlerinden üç ay kadar sonra Erdoğan başkanlığında 59. Hükümet kuruldu. 

Erdoğan, partisinin başında ikinci kez girdiği Temmuz 2007’deki genel seçimlerde yüzde 46.6, Haziran 2011’deki seçimlerde yüzde 49.83 oy alarak tek başına iktidarda kaldı.

Kapatma davasından 15 Temmuz’a

AKP, 2007’de kapatılması istemiyle açılan dava ile sarsıldı. Parti, Anayasa Mahkemesi’nde bir üyenin oyuyla kapatılmaktan kurtuldu. Aynı dönemde Ergenekon, Balyoz gibi soruşturma süreçleri başladı. Fethullah Gülen cemaatine bağlı hâkim ve savcıların yürüttüğü bu soruşturmalara Erdoğan, tam destek verdi.

Bu süreç, 2013’e kadar devam etti. Cemaatle iktidarın arası, dershanelerin kapatılması kararı sonrası açıldı. Aynı yıl, Gezi eylemleri başladı. Erdoğan, bunun iktidarı devirmek için yapıldığını söyleyerek Türkiye genelinde mitinglere başladı.

17/25 Aralık süreci olarak geçen, 2013’ün sonundaki soruşturmalarda cemaate yakın hâkim ve savcılar bu kez AKP’li bakanları ve Erdoğan’ı hedef aldı. Erdoğan, 2010’daki referandumda destek aldığı, yargıdaki kritik noktalara yerleştirilmelerine yeşil ışık yaktığı hâkim ve savcılar tarafından hedef alındı. Bu kriz, cemaatin FETÖ adıyla terör örgütü ilan edilmesi, hâkim ve savcıların tasfiyesiyle atlatılmaya çalışıldı.

15 Temmuz 2016’da FETÖ tarafından gerçekleştirilen darbe girişiminde hedef alınan Erdoğan, olağanüstü hâl ilanına karar verdi. Türkiye, üç yıl boyunca OHAL’le yönetildi. Başkanlık sistemi referandumu da OHAL döneminde yapıldı.

Cumhurbaşkanlığı süreci ve başkanlık

AKP Genel Başkanı’nın üçüncü dönemi devam ederken 2014’te Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündeme geldi. AKP’li Abdullah Gül’ün görev süresinin sona ermesinin ardından 12. Cumhurbaşkanlığı’na aday olan Erdoğan, oyların 51.79’nun alarak rakipleri Ekmeleddin İhsanoğlu ve Selahattin Demirtaş’ın önünde seçimi kazandı. Erdoğan, halkın oylarıyla seçilen ilk Cumhurbaşkanı oldu.

Ertesi yıl bu kez Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’nın ilk yılında genel seçimler yapıldı. Bu seçim iktidar partisi ve ülke için ilginç bir dönemi kapsadı. 7 Haziran seçimlerinde AKP yüzde 40 dolayında oy almasına karşın TBMM’de çoğunluğu elde edemedi. Bu arada çözüm süreci devam ediyordu. Başbakan ise Ahmet Davutoğlu’ydu. AKP ile TBMM’ye giren diğer partiler arasında hükümet kurulması amacıyla “istikşafı” görüşmelere başlandı. Ancak bir sonuç alınamadı.

Bu arada Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar isimli polis memurları 22 Temmuz 2015’te Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesindeki evlerinde susturuculu silahtan çıkan kurşunlarla şehit edilmesi siyasette farklı sonuçların başlangıcı oldu. Eylemi PKK’ya bağlı HPG tarafından gerçekleştirildiği resmi kaynaklar tarafından açıklanmasına karşın örgüt eylemi üstlenmedi. Çözüm süreci bitti. Ardından ülkenin farklı yerlerinde yaşanan terör eylemleri sonucunda ortaya çıkan tablo üzerine, Erdoğan Cumhurbaşkanı yetkisini kullanarak Davutoğlu’nun yürüttüğü istikşafı görüşmelere son verilerek 1 Kasım 2015’te seçimlerin yenileceğini açıkladı.

Yenilenen seçimlerde AKP, oyların yüzde 49.5’sini alarak hem iktidarını sürdürdü, hem de TBMM’de 317 milletvekili ile yeniden çoğunluğu ele geçirdi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 7 Haziran seçimlerinden itibaren Erdoğan’a destek vermeye başladı. Bahçeli’nin önerisiyle Erdoğan’a başkanlık yolu açıldı. Hazırlanan anayasa değişikliği, OHAL döneminde, Nisan 2017’de referandumda kabuldü. Anayasa değişikliğinin kabul edilmesiyle Mayıs 2017’de AKP 3. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde Erdoğan tekrar AKP Genel Başkanı seçildi. Böylece, Türkiye’yi artık partili Cumhurbaşkanı, başkanlık sistemiyle yönetmeye başladı. Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan rakipleri Muharrem İnce, Meral Akşener ve Selahattin Demirtaş’ın önünde bir kez daha galip geldi. Aldığı oy, toplam oyların yüzde 52.59’u oldu.

2018’deki genel seçimlerde ise Erdoğan yönetimindeki AKP, oyların 42.56’sına karşılık gelen 295 milletvekilini aldı.

Erdoğan yönetimindeki AKP, belki de ilk seçim yenilgisini 2019’daki yerel seçimlerde aldı. Seçim sonuçlarına göre AKP, yüzde 44 dolayında oy aldı, 15 büyükşehir belediyesi kazandı. Fakat, özelikle yenilenen İstanbul seçimleri sonrasından İstanbul ve Ankara başta olmak üzere Antalya, Adana, Mersin’deki seçimleri kaybetti. Beş büyükşehir belediyesi CHP’ye geçti.

Yerel yönetimlerde alınan bu sonucun ardından 2023’teki Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere gelindi. 6 Şubat’ta yaşanan büyük deprem felaketinin ardından 14 Mayıs’ta seçimlerin yapılması kararı alındı. Erdoğan’ın oyu, seçimi birinci turda kazanmak için gereken yüzde 50+1’e ulaşamadı. Resmi rakamlara göre yüzde 49.5’te kaldı. Rakibi Kılıçdaroğlu ise; yüzde 44.88 oy alabildi.

Milletvekili seçiminde ise, AKP şimdiye kadar ki en düşük oyu aldı. AKP’nin oyu yüzde 35.6’da kaldı. Bu oranla AKP, TBMM’de 268 sandalye kazandı.