Gündem

TİHV Başkanı Bakkalcı: İnsan hakları ortamında derin bir tahribatın yaşandığı dönemdeyiz

11 Haziran 2023 00:01

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Metin Bakkalcı, Birleşmiş Milletler’in (BM), işkencenin etkili biçimde soruşturulması ve belgelendirilmesi için yayınladığı İstanbul Protokolü’nün Türkçe baskısının tanıtımında; “Bu protokol şimdi çok daha değerli. Ülkemiz dahil bütün dünyada insan haklarını fikriyatına dayalı rejim fikriyatından hızla uzaklaşıldığı bir dönemdeyiz. İnsan hakları ortamında derin bir tahribatın yaşandığı bir dönemdeyiz” dedi.

TİHV, BM’nin; işkencenin etkili biçimde soruşturulması ve belgelendirilmesi için yayınladığı İstanbul Protokolü’nün Türkçe baskısının tanıtımı için bugün toplantı düzenledi. İstanbul Taksim’deki bir otelde yapılan uluslararası katılımlı toplantının açılış konuşmasını TİHV Başkanı Metin Bakkalcı yaptı.

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak için 28 yıldır mücadelelerini sürdüren Cumartesi Anneleri’ni anarak konuşmasına başlayan Bakkalcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İşkence, insan eliyle olduğu için önlenebilir"

"Birincisi; biliniz ki İstanbul Protokolü öyküsü aslında muazzam bir başarı öyküsüdür. Hep birlikte gerçekleştirdik ama bu başarı öyküsünün bizatihi kendisi aynı zamanda bir başarısızlığının da göstergesidir. Bunu lütfen böyle hissetmeye çalışın. Biz İstanbul Protokolü’nü ortaya çıkardık, hep beraber Türkiye’nin ve dünyanın pek çok ülkesinde bunu çok etkin bir uygulama aracı hâline dönüştürdük işkencelerin önlenmesi doğrultusunda.

Bu 24 yıldır sönümlenmeyip aksine daha kuvvetlenmesi İstanbul Protokolü’nün kıymetinin kendi başına bir kanıtı olmakla beraber aynı zamanda bu 24 yılda aslında bizlerin işkenceyi bu ülkede ve bu dünyada sonlandıramadığımızın da bir göstergesidir. Bir yandan bakınca bunu doğal karşılayabiliriz ama ne olursunuz, doğal karşılamayın. Aslında işkence gibi ağır, insan eliyle gerçekleştirmiş ihlaller, insan eli olduğu için önlenebilir. Önleyeceğiz. Bu başarısızlığımızla da bu bakımdan her zaman böyle bir yerde yüzleşmemizde yarar olduğu kanısındayım. İkincisi, bu belgenin adında İstanbul’un adının yer alıyor olmasının aynı zamanda bu ülkede yaşanan ve yaşanmakta olan acıların da bir ifadesi olduğunu paylaşmak isteriz.

"İstanbul Protokolü'ne Türk heyetin katkısı çok değerli"

Zira daha dün gibi, 24 yıl önce, sevgili Şebnem’in (Korur Fincancı) bölümünde, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Adli Tıp anabilim dalının o muhteşem, sevimli, o sıcacık oda ve koridorlarında olağanüstü 3 gün yaşamıştık biz. İstanbul Protokolü’nün son hâlinin verildiği toplantı aynı zamanda İstanbul’da gerçekleştirildiği içindir ki uzun adını söyleyeceğim. ‘İşkence ve Diğer Zalime, insanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Bir Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin El Kılavuzu’ olan uzun adı, kısa adı İstanbul Protokolü oldu. İstanbul aynı zamanda buralardan geldi. Tabii ki Mart 1996’da Adana’daki toplantıda bu fikir ortaya atıldığında da böyle bir perspektif vardı. İstanbul Protokolü, kuşkusuz dünyanın bütün ülkelerinden, pek çok ülkesinden çok değerli insanların katkılarıyla ortaya çıkmıştır ama Türkiyeli heyetin de bu ülkedeki acıların bir daha yaşanmaması için, sonlanması için, bunların onarılması için gösterdikleri çabanın da bu protokolün gerek hazırlık sürecinde gerekse de bugüne kadar gelişinde çok önemli bir katkısı olduğunu ifade etmek isterim.

"İnsan hakları ortamında derin bir tahribatın yaşandığı bir dönemdeyiz"

Üçüncü olarak; bu protokol şimdi çok daha değerli. Ülkemiz dahil bütün dünyada insan haklarını fikriyatına dayalı rejim fikriyatından hızla uzaklaşıldığı bir dönemdeyiz. İnsan hakları ortamında derin bir tahribatın yaşandığı bir dönemdeyiz. İşte böyle bir dönemde aslında bu tür çabaların kıymetinin daha çok olduğunu izninizle paylaşmak isterim. Bu protokolün pek çok gerekçeyle daha kuvvetlenmesi, orijinaline sadık kalarak, hürmet ederek nedeni var ama bir nedeni de biz işkencenin önlenmesinde çok büyük kazanımlar ve birikimler sağladık hep beraber. Dünyanın her yerinde de bu ülkede de hiç kuşkusuz ama öte yandan o kötücüller, işkenceci kötücüller bizim bu kazanımlarımızı etkisiz kılmaya çalışmak için yeni yol ve yöntem aramaktalar. İşkenceyi meşrulaştırmak için değişik düzeylerde çaba içerisinde olmaktadırlar. İşte bu nedenledir ki, İstanbul Protokolü’nün daha da kuvvetlendirilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu Türkçe çeviri, Birleşmiş Milletler ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı arasındaki yazılı anlaşmaya, sözleşmeye dayalı olarak Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından gerçekleştirildi ve şu andan itibaren Türkiye İnsan Hakları’nın web sitesinden de ulaşılabilir durumda olduğunu ifade etmek istiyorum.

İstanbul Protokolü’nden söz edildiği her ortamda her şeyden önce bu ülkede ya da dünyada şu anda işkenceye maruz kalmakta olan ya da bugüne kadar işkenceye maruz kalan, isimlerini bildiğimiz ya da bilmediğimiz bütün insanların acısını derinden yaşadığımızı, hissettiğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Bu kötücüllerin tüm çırpınışlarına karşın her hâlükârda bu ülkede ve bu dünyada bu işkenceyi sonlandıracağımızdan hiç kuşkumuzun olmadığını da ilan ediyoruz bir kez daha.” (ANKA)