Kültür-Sanat

Sanatçı Barış Çavuşoğlu’ndan “evim yuva” sergisi

Sanatçı Barış Çavuşoğlu’ndan “evim yuva” sergisi

27 Mayıs 2025 18:44

Güncelleme: 27 Mayıs 2025 18:49

Animasyon ve heykel disiplinlerinde üretimlerinde devam eden sanatçı Barış Çavuşoğlu, “evim yuva” başlıklı sergisinde ev, korunma ve sığınma mekânı olarak sanatseverlerin karşısına çıkıyor.

Çavuşoğlu’nun “tıkır tıkır” işleyen bir makineye benzettiği çocukluğunun geçtiği evden ilhamla oluşturulan sergi; endüstriyel tasarımın görsel dilinden yararlanan iki ana heykelden oluşuyor. Bu heykeller, evin içini yeniden yapılandırılmış ve kendi kendini düzenleyen bir ekosistem olarak yeniden tahayyül edilmiş; her şeyin olması gerektiği gibi işlediği bir alanda canlanıyor.

Mühendis ebeveynlerle büyüyen Çavuşoğlu, çocukluğundan itibaren tornalar, frezeler, matkaplar, CNC tezgahlar ve endüstriyel robotlarla iç içe büyümesini sergiye yansıtıyor.

Sergideki sahne düzenlemesi, 90’ların banliyö yaşamına mekanik bir bakış sunuyor; bir kontrol ünitesinin çevresinde konumlanmış bir robot kol aracılığıyla iş ve bakımın nostaljik bir portresini oluşturuyor.

Çavuşoğlu’na göre, ev gerçekten de bir yuva olabilir, ailesel bağlar, bir makine için devreler ve kablolar neyse onun kadar temel olabilir ancak bu dört duvarın çok ötesine uzanan başka gerçeklikler de var. Sanatçı bunu şu sözlerle ifade ediyor:

“İradi olarak yapılandırılmış bu sistemin sonsuza dek sürdürülemeyeceğinin elbette farkındayım, ancak bir çocuk saflığı ile Kozmosun içindeki kendime biçtiğim rolü oynamaktan hiçbir zaman geri durmayacağım. Benim varlık nedenim de bu.”

Çavuşoğlu’nun “evim yuva” sergisi ise sanatseverleri şu sözlerle karşılıyor

"Eğer ben bir ev olsaydım, acaba nasıl bir ev olurdum? İnsanları bir ana rahmi sıcaklığı ile sarıp sarmalar, korur, kucaklardım. Bu evin alçı kaplı duvarlarından geçen kablolara sırlar fısıldar, dış dünyadan gelen iletimlerin kaotik hikâyelerindeniçimde yaşayan insanları korurdum. Tüm derdim onlar içinacı vermeyen biralan yaratmakolurdu. Söz gelimi, modemin hiç takılmadığından, ocağın üzerindeki çaydanlığın asla soğumadığından her daim emin olurdum. Kötü enerjileri dışarıda tutar, güneş ışığını kocaman kocamaniçeri alırdım. Pencerelerimden parlak bir dünyaya bakmak, şarkı söylemek,dans etmek, dışardaki her şeyekarşı pervasızolmak isterdim. Seni izlerdim—bir zeytin ağacı gibiağır ağır ama sabırla,ama inatlabüyürken—ta ki özgürce koşma zamanıngelene kadar."

Sergi, İstanbul’un bağımsız kültür haritasına yeni eklenen BENTA’da 25 Nisan-15 Haziran tarihleri arasında sanatseverlerle buluşacak.