Gündem

Özel: Dirime gelmeyen, cenazeme de gelmesin; TRT’yi cenazeme istemiyorum

Özgür Özel, YRP'ye "sirk cambazı" diyen Erdoğan'a 14 Mayıs seçimini hatırlatarak, "Onların oylarıyla iktidarda duran Erdoğan..." diye konuştu

27 Şubat 2024 13:36

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kendilerine ekranda yer vermeyen TRT'ye tepki göstererek, "Bir gün ölürsem TRT'yi cenazeme istemiyorum" dedi. Kendisinin TRT'den bahsettiği an yayını kestiğini söyleyen Özgür Özel,  "Gün olur devran döner. Bunun hesabı sizden de Erdoğan'dan da sorulur! Yazıklar olsun" diye tepki gösterdi. 

İktidara "Emekli Kart" çağrısında bulunan CHP lideri, "Emekliyi hiç değilse bu seneyi çıkartacak, nefes aldıracak bir emekli kart uygulaması getirelim. Biz bu desteği vermeye hazırız. Yeter ki bu zulmü bitirelim" ifadelerini kullandı. 

Özel, Memleket Partisi'nden istifa edip CHP'ye katılan Serkan İleri, Ali Tunç Can ve Mehmet Kazancıoğlu'nun rozetlerini takarak, "Memleket Partililer ile CHP'liler arasında bir sorun olmaz. Burası her birine kapısının ardında kadar açık olduğu, birileri babaevinden uzak kaldıysa sıcak bir çorba ve ev olarak tuttuğumuz babaevimizdir" dedi. 

Partisinin haftalık grup toplantısında konuşan Özel'in açıklamalarından satır başları şöyle:

"Bugün Cumhuriyet tarihimizin en büyük acılarından, tarihi günlerden bir tanesinin yıldönümü. İdlib saldırısının 4’üncü yılındayız. Suriye’de konvoyumuza savaş uçakları tarafından ateş açılmıştı. Rakamlar kademe kademe yükseldi ve 34 askerimiz İdlib’de şehit edildi. İdlib’de şehit olan askerlerimizin acılı ailelerine bir kez daha sabır diliyorum. Onlara Allah’tan rahmet diliyorum. Günü geldiğinde hem askerlerimizi şehit edenlerden hem de bu rezalete sessiz kalanlardan hesap sormanın da sözünü veriyorum.

TRT'ye tepki 

TRT yayına geçti, bizi haftada 7 dakika veriyor, o kıymetli 7 dakikanın içindeyiz. O zaman biz de TRT’ye yönelik olarak 7 dakikalık bire konuşma yapalım. Eğer tabii duyar duymaz çıkmazlarsa. TRT anayasal bir kurum. TRT Kanunu, Anayasa’ya dayanarak çıkarılmış. Anayasa’nın 133. maddesi diyor ki ‘TRT özerktir ve tarafsızdır.’ Yani TRT tarafsızlığını kaybederse Anayasa suçu işler. O tarafsız TRT; İstanbul, İzmir ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayları... RTÜK’ün Sayın üyesi Tuncay Keser, 2 günlük TRT yayınıyla ilgili çalışma yapmış. Murat Kurum, 29 dakika 12 saniye verilmiş; rakibi Sayın Ekrem İmamoğlu, sıfır. İzmir Adayı Hamza Dağ, 26 dakika 30 saniye; rakibi Cemil Tugay sıfır. Turgut Altınok Ankara Büyükşehir Adayı, 17 dakika 50 saniye; Sayın Mansur Yavaş sıfır. Bunların kanununda tarafsızlık yazıyor. Ve yapmış oldukları yayında tarafsız davranacaklarını ve doğruluktan ayrılmayacaklarını da bu Meclis, çıkardığı kanunla onlara talimat vermiş. İşte AKP’nin bir kamu televizyonunu; kendi televizyonu, partisinin yayın organı haline getirdiğinin göstergesi. Eğer yayındaysa televizyon başındaki bütün vatandaşlarımıza şikayet ediyorum.

 

TRT'nin yayını kestiği anlar; Kaynak: BirGün

Yine tarafsız TRT’nin 1 Ocak 2024’ten bu yana Recep Tayyip Erdoğan’ın ve AK Partili yöneticilerin canlı yayınlarını 2 bin 592 dakika; beni verdikleri süre 43 dakika. Bu 43 dakikaların tamamı burada verdikleri 6-7 dakikalar ve ardından aday tanıtım toplantımızdan verdiği 9 dakika. Bunun dışında TRT ekranlarında yer almak mümkün değil. Bir de TRT emekçilerini yolluyor, programımızı tam takip ediyorlar, 1 dakika bizi vermiyorlar. Bir şanssızlık, bir hata, bir protesto olursa verecek. Hoş geliyorlar, başımızın üstüne, Genel Merkez’e ilk gelen son çıkan kameraman-muhabir TRT’nin. Bir dakika haberimiz yok. O kameraman niye maaş alıyor, o muhabir orada niye çırpınıyor. Genel Merkez yanarsa haber yapacak herhalde. Beni de herhalde ölürsem, cenaze törenimi canlı verecekler. Bir gün ölür de gidersek dirime gelmeyen, cenazeme de gelmesin. Hiçbir yere yasak koymadım. TRT’yi cenazeme istemiyorum. Birazcık utanma, çekinme olur. İnsanların vergileriyle, TRT paylarıyla maaş alıyorsunuz. Her görüşten insanın parasıyla bir kurum ayakta duracak, sonra bizim yayınımızı 43 dakika verecek. Ben TRT dediğim anda, TRT yayından çıkmış."

İliç tepkisi

Erzincan İliç’te 9 emekçimiz toprak altındayken dün de 4 madencimiz daha toprak altında kaldı bu sefer Elazığ’da. Yüreğimiz ağzımızda takip ettik. Milletvekilimiz derhal intikal etti. Şükür ki can kaybı olmadan sonlandı. Ama madenler hâlâ alarm vermeye devam ediyor. 13 Mayıs’ta 301 madencimizi Soma’da kaybettiğimizde, herkes ‘Soma’yı unutursak yüreğimiz kurusun’ diyordu. O günün Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı 10 maddeli bir taahhütname söyledi madencilere, altında görüştüğü madencilerin 10’unun da imzası var. O taahhüde göre, madenler güvenli hale gelmeden yeniden çalıştırılmayacak, madencilere önce siyasetçiler gidecek, güvenliyse ondan sonra çalıştırılacaktı. O günden bugüne madenlerle ilgili bir arpa boyu yol alınmadığı gibi halen daha madenlerde işçilerimiz günde 3 vardiya ölüme inip çıkmaya devam ediyorlar. 2023 Mayıs seçimlerinden bugüne Meclis Genel Kurulu’na 44 tane kanun teklifi geldi ve yasalaştı. İçinde madenlerle, madencilerin güvenliğiyle, iş sağlığıyla ilgili tek bir madde yok.

"Fransa’da 1974’ten beri 50 yıldır madenci ölmüyor"

Bu konuda işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatta yeni bir çalışma daha yapıyor arkadaşlarımız. Meclis Nisan’da açıldığında ilk gündem maddelerinden birinin bu olması için hem gayret göstereceğiz hem grupları ziyaret edeceğiz. Çünkü madenler Türkiye'nin dört bir yanında gelen üzücü haberlerle sinyal veriyor. Almanya’da 2013’te 3 madencinin hayatını kaybettiği bir istisna hariç, bir önceki ölümlü maden kazası 1962, ondan önceki 1945’te yaşandı. Fransa’da 1974’ten beri 50 yıldır madenci ölmüyor. İngiltere’de 1973’ten beri 51 yıldır madenlerde ölümlü kaza olmuyor. Fransız madencinin fıtratında olmayan bizim madencimizin fıtratından olamaz. Bu kazaları durdurmak için kanun yapmayanlar, ne yapıyor? Murat Kurum’un imza atıp ‘ÇED uygundur’ raporu verdiği yetmez, o yığın liçe onay verdiği, oradaki 9 canımızı feda eden karardan sonra Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Anagold firmasına 221 milyon liralık vergi borcunu affetmişler. Bu şirket, o madenden 2020’den bu yana 1 buçuk milyar dolar gelir elde etmiş. Hesaplanan karı 334 milyon dolar. Böyle bir vicdansızlık, böyle bir insafsızlık, böyle bir kayırmacılık... Bunu yapanlar vatandaşımızın karşısına çıkıp ‘Biz milletimizin hakkını yedirmeyiz. Emeklimizi ezdirmeyiz. Türkiye’nin itibarını koruruz’ diyorlar.

İsrail karşıtı pankartın toplatılması: Birileri bal tutuyor, Recep Tayyip Erdoğan da parmağını yalıyor!

‘İsrail ile ticaret inancı sonlandırılsın’ pankartını açanlar biliyorlar ki bu ticareti Recep Tayyip Erdoğan’ın ailesi yapıyor. Pankartı açanlar biliyorlar ki bu ticareti 300 araçla cuma namazına Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte korumalarla, çakarlarla, sirenlerle giden bir avuç zengin iş adamı yapıyor. Biliyorlar ki bu ticareti, Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde yandaşları yapıyor ve Tayyip Bey ve ailesi İsrail ticaretinden pay alıyor. 2002 yılında İsrail ile yapılan ticaretin yüzde 502 arttığını biliyorlar. Biliyorlar ki İsrail’in en çok ithalat yaptığı 10 ülkeden bir tanesi Türkiye’dir. İsrail’e giden o gemilerin taşıdığı ana maddelerden bir tanesi azotlu gübre. Azotlu gübreden patlayıcı, bomba yapılıyor. İnkar et, belgesini koyayım ortaya. O bombalar Filistin’in üstüne yağıyor. Birileri bal tutuyor, Recep Tayyip Erdoğan da parmağını yalıyor. Yazıklar olsun.

Emekli Kart önerisi 

31 Mart seçimlerinden sonra kemer sıkma, zamlar ve tasarruf genelgeleri ardı ardına gelecek. Dün, Türkiye Fırıncılar Federasyonu dün Ramazan pidesi fiyatı ilan etmiş. Pideyi 15 lira yapmış. Böyle duyarsan pide yüzde 50 zamlanmış. Ama işin içinde bir oyun var. Geçen sene 300 gram pide 10 lira, bu sene 250 gram pide 15 lira. Hem fiyata am yapıyorlar, hem gramajdan alıyorlar. Böyle olduğunda zam yüzde 80. hani enflasyon yüzde 64’tü? Kaldı ki bu ülkede herkes biliyor ekmek ve Ramazan pidesinin fiyatı hep enflasyonun altında baskılanır. Çünkü referans fiyattır.

28 Şubat açıklaması: Bu neyin kini!

28 Şubat’ın geçmişte yarattığı mağduriyetlere hep birlikte itiraz ettik, o konuyla ilgili hep birlikte tutum aldık, almaya da devam ediyoruz. Ama 28 Şubat’ın bir mağdurları daha var ki onları burada anmazsak, onların hakkını aramazsak çok büyük bir haksızlığa ortaklık etmiş oluruz. Emir komuta zinciri içinde, o günkü şartlarda, o gün kendisine verilen talimatla ispatlanan/ispatlanmayan, yazılı/yazısız emirle şu anda 28 Şubat davasından içeride insanlar yatıyor. 84 yaşında Çetin Doğan, 83 yaşında Fevzi Türkeri, 83 yaşında Yıldırım Türker, 79 yaşında Cevat Temel Özkaynak ve 78 yaşında Erol Özkasnak. Kiminin ben ziyaret ettiğimde yanağı delikti, beslenemiyordu kanser rahatsızlığından. Kimi birkaç dakika önce söylediğini hatırlayamaz hale gelmişti. Kimi tek başına yürüyemiyordu. Bu neyin kini, neyin intikamı? 28 Şubat yaşandı, hükümet değişti. Sen 28 Şubat’tan sonra Erbakan Hoca ile beraber Milli Görüş’te direnmek, devam etmek yerine sen ‘Milli Görüş gömleğini çıkardım’ dedin. Sen 28 Şubat sürecinin zaten dümen suyuna girdin. Zaten o 28 Şubat’ta yaşananların devamında, partinin iktidara getirilmesi sağlandı.

Sen Amerikan destekli bir projenin, Amerikan destekli siyasi figürüsün, ürünüsün. Şimdi çıkmış buraya, belki de iktidarını borçlu olduğu o süreçte bir suçu, günahı olmayan, belki hayatının son günlerini geçirecek olan, bir huzurlu nefese muhtaç bu güzelim insanları içeride tutarak zulmediyorsun. Buradan çağrımdır: Af yetkini domuz bağcılara, Sivas Katliamı’nın katillerine, gözü dönmüş canilere kullanıyorsun ama sana o süreçte, siyasetin askere müdahalesi diye algılanan bir bütünün neresinde ve ne kadar sorumlu oldukları bilinmeyen insanlara, işin üzerinden geçmiş neredeyse 30 sene halen daha kin duyuyorsun. Eğer şu kadarcık vicdan, ahlak, devlet adamlığı varsa yarın bu insanlarla ilgili af yetkini kullanır, bu ayıbı bitirirsin. Bu ayıbı bitirmezsen her zaman söylüyorum, teyit edersin ki senin şuranda kalp yok, bir taş var.

Yeniden Refah Partisi ile AKP arasındaki gerginlik 

Erbakan’ın Milli Görüş gömleğini çıkarıp başka bir şey kuşananlar, ‘BOP’un eş başkanı oldum’ diye sevinenler, televizyonda anlatanlar, Erbakan’ın siyasi çizgisine mesafe koyarken 14 Mayıs seçimlerinde Fatih Erbakan’ın siyasi hareketine sarılmıştı iktidarda kalabilmek için. Bu seçimde de ‘Biz tek başımıza giriyoruz. Milli Görüş’ü biz tekrar iktidar yapacağız. Bu çizgi, çizgi değildir’ dediler. Bizim de eski ittifak ortaklarımızdan bizden ayrılanlar var, eleştirenler, hatta sert eleştirenler var. Biz iki kelimeyle cevap veriyoruz: ‘Canları sağ olsun.’ Aradaki farka bakın, iki taraf da ittifak ortağından ayrılmış. Bir yandan hocasının emaneti ve son seçimlerdeki ittifak ortağına ağzına geleni söyleyen ve onlara ‘sirk cambazı’ diyen Erdoğan’a, A Haber, ‘Erbakan’a sirk cambazı dediniz, ne diyorsunuz’ demiş. A Haber’e, ‘Kendine gel, haddini bil, ben onların adını anmam’ demiş.

Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta oylarıyla kendini iktidarda tuttuğu Yeniden Refah seçmenine, hatta AK Parti ve MHP seçmenine, seçmenle kurduğu ilişkinin nasıl bir çıkar ilişkisi olduğunu, seçimden sonra hocasının oğluna sirk cambazı diyeni, soru soran kendi televizyonunun kanalına da nasıl fırça çektiğini gösteriyoruz ve şunu söylüyoruz: Cumhur ittifakı, renkleri koyu gri kasvetli bir iktidardır memleketin tepesine çökmüş. Bir gün kime felaket şimşeğini çaktıracağını, hangi yöreye ateş düşüreceklerini bilemezsiniz. Yönettikleri ülkede iş kazasıyla, güvencesiz olarak sınır dışında tuttuğu Mehmetçiğimizle, katleden erkeklerin şiddetine engel olmadıkları için, bireysel silahlanmaya negle olmadıkları için, kapı başındaki uyuşturucu satıcılarına engel olmadıkları için her gün birimizin ocağına ateş düşürebilecek bir korku ve suç ittifakıdır Cumhur İttifakı.”