25 Mayıs 2025 14:19
Güncelleme: 25 Mayıs 2025 14:57
Eşi Oğuz Murat Aci'yi trafik kazasında kaybeden Şükriye Aci, Eylem Tok ve oğlu Timur Cihantimur hakkında şikâyetini geri çekmesiyle gündeme gelmişti. “Kan parası” eleştirilerine yanıt veren Aci, “Bu ifade çok incitici. Kocamın kanını bir şeye satmışım gibi” dedi.
Gazeteci Ayşe Arman, trafik kazasında yaşamını yitiren Oğuz Murat Aci’nin eşi Şükriye Aci ile yaptığı röportajı yayımladı. Eylem Tok ve oğlu Timur Cihantimur hakkındaki şikâyetini geri çekerek kamuoyunun tepkisini çeken Şükriye Aci, yaşadıklarını açıkça anlattı. Ayşe Arman’ın sosyal medya hesabından yayımladığı söyleşide Şükriye Aci, hem karar sürecini hem de eşinin ailesiyle yaşadığı gerilimi kamuoyuyla paylaştı.
Arman, röportajın sunumunda şu ifadelere yer verdi:
“Eşinin ölümü üzerine, ‘kan parası’ alması bana ters gelmişti. Ama ertesi gün, ‘Ben onun ne yaşadığını bilmeden yazdım’ diye bir not koydum. Çağrı yaptım. Şükriye Aci, o çağrıma döndü.”
— Her trafik kazası sonrasında, bir tazminat hakkı doğuyor. Ben bu cümleyle, davadan çekildiğimi belirtirken, “Bundan sonraki süreçte herhangi bir şekilde maddi veya manevi tazminat hakkına sahip değilim. Bunu kabul ediyorum” demiş oldum. Amacım sadece bunu vurgulamaktı...
— Dilekçe, avukatım tarafından yazıldı. Hukuk bilgisiyle yazılmış, detayları düşünülmemiş bir cümle. “Ben daha sonra doğacak olan haklarımı kullanmayacağıma söz veriyorum. Şu an o hakkımı kullanıyorum” anlamında bir şey. Yoksa tabii ki böyle bir durumda isterdin, sen ne yapardın, nasıl bir karar alırdın diye düşünüyorum her seferinde. Attığım adımları önce seninle tartışıyorum içimde. Oğuz olsaydı böyle yapmamı isterdi diyorum. Emanetine gözüm gibi bakıyorum. Hani bana demiştin ya, “Bu çocuk ile ilgili tüm kararları sen alacaksın artık”, sanki gideceğini biliyormuş gibi. Evet, tek başıma ama seni de düşünerek kararları ben alıyorum. Her şeyi göze alarak. Oğlum için en iyisini yapmaya çalışarak. Yanımda olduğunu biliyorum. Bana her zaman ne kadar güvendiğini… Oğlumuzu bana emanet ettiğini... Hani bana hep diyordun ya, “Ben senden razıyım. Allah da senden razı olsun.” Aynısını senin için söylüyorum. İyi ki vardın. Hayatıma dokunmaya devam ediyorsun. Hep bizimlesin. Biz bu hayatı yine ve hep üç kişilik yaşıyoruz. Oğlun ve ben seni çok seviyoruz. Seni çok özlüyoruz.
— Elbette değil! Ben eşimi çok seviyordum, aynı şekilde o da beni. Çok mutlu bir ailemiz vardı ve bunun maddi ölçülebilir herhangi bir yanı yok. Hiçbir şey eşimi geri getiremez. Ne eşimi ne yıkılan yuvamı ne de birlikte kurduğumuz hayalleri… Orada belirtilmek istenen şu: “Bu süreçte biz artık maddi ve manevi bir tazminat almayacağız. Giderildi tazminat haklarımız.”
— Kan parası tabirini, açıkçası çok incitici buluyorum. Kocamın kanını bir şeye satmışım gibi. Doğru bir ifade değil. Ayrıca kimse, kimseyi satmış değil.
— Kararı alırken mi? Etmez miyim? Ettim. Ama her trafik kazası sonucunda maddi ve manevi tazminat açma hakkı doğuyor. Ben sadece hukuk düzeni çerçevesinde, hukukun bana tanıdığı bir hakkı kullandım. Ve bunu her şeyden önce çocuğum için yaptım. Dava süreci çok yıpratıcı bir süreç, 3-4 yıl beklememek adına yaptım. Bir de açıkçası kimseyle muhatap olmak istemedim. Özellikle de eşimin ailesiyle. Hakkımız olan, devletin bize sunduğu tazminat hakkını, biraz daha erken kullanmış oldum o kadar. Kimilerinin kan parası dediği şeye, ben böyle bakıyorum.
— Dava sonucunda da yine onlardan alacaktım. Değişen bir şey yok. Değişen manevi olarak hiçbir şey giderilemez.
— İncitici. Zaten ben de, “Parayı aldım, çok iyi yaptım” demiyorum ama benim bir karar vermem gerekiyordu. Bu kararı da kolay almadım. Bir sürü şey sonucunda aldığım bir karar bu. Buna itildim açıkçası. Bile isteye yapmadım. Zaten olay, para da değil sadece. Öyle olsa, eşimin ailesinin yaptığı gibi, karşı tarafla defalarca para masasına oturur, onlar gibi, “100 milyon istiyorum, bilmem kaç milyon dolar istiyorum” derdim. Ben öyle bir şey yapmadım. Benim kimseden bir talebim olmadı. Tamamen karşı tarafın talebiydi. Ben görüşmedim bile. Avukatlar arasında bir protokol oluşturuldu ve anlaşma yapıldı.
— Tabii ki değil. 100 milyon, çok uçuk bir rakam. Kim kime verir?
— Bir protokol yaptığımız için bunu açık, net bir şekilde ifade edemiyorum ama benim 3-4 sene sonra alacağım tazminattan çok farklı bir rakam değil.
— Hayır, o da değil. Uçuk rakamlar bu bahsedilen 50-100 milyonlar.
— Olmaz mı? En büyük sebep bu! Dava süreci zaten yıpratıcı. Ama beni davadan çok onlar yıprattı. Şöyle düşünün; bir çocuğunuz var, size emanet kalan bir çocuk. Siz, onun tek şey süre. Ben hakkım olanın dışında bir şey almadım.
— Oluyor işte. Hiçbir zaman çok mükemmel değildi aramız. Ama bu kadarını açıkçası ben de beklemiyordum. Yemin ederim, yaşadıklarımdan sonra, insanlara bakışım değişti. Beni geçtim, hadi ben el kızıyım, ama kendi torununun hakkı bu sonuçta. Resmen torunlarının hakkını yemeye çalıştılar!
Tamamını okumak için tıklayın.
© Tüm hakları saklıdır.