Gündem

Müslüman feministler: Erkekler, Allah adına kadınları sömürmenin yolunu iki kat sağlamlaştırıyor

"Sadece kadın mücadelesi değil aynı zamanda sünni kurumsal din karşısında verilen bir ıslah ve özgürlük mücadelesi veriyoruz"

22 Ocak 2021 08:42

Türkiye'nin kemikleşmiş sorunlarının başında cinsiyetler arası eşitsizlik, kadına ataerkilliğin biçtiği rol ve son yıllarda kadın kıyımına varan kadın cinayetleri oluşturuyor. İslami kimliğiyle feminist mücadelenin içerisinde yer alan kadınlar için bu mücadele daha da zorlaşıyor. Müslüman cemaat içinde kadının sürdürmeye çalıştığı mücadelenin çok daha zor olduğunu belirten Feminist Müslümanlardan Zeynep Uçar, kadınların, erkek şiddetinin yanında bir de dini referanslarla yapılan baskı ile karşı karşıya olduklarını söylüyor. “Sadece kadın mücadelesi değil aynı zamanda, sünni kurumsal din karşısında verilen bir ıslah ve özgürlük mücadelesi veriyoruz” diyen Uçar, “Erkekler Allah adına kadınları sömürmenin yolunu iki kat sağlamlaştırıyorlar” diyor.

Müslüman feminist kadınlar, Derya Çok, Zeynep Uçar, Hatice Kübra ve Zeynep Duygu Artı Gerçek’ten Özlem Sevgi’ye konuştu.

“Kadın erkeği ifşa ettiği zaman envai çeşit baskı ve zorbalığa maruz kalıyor”

Müslüman kadınların taciz ifşaları için bir oluşumun içinde yer almadığını söyleyen Derya Çok, bireysel, insiyatif ve gruplar olarak diğer feminist örgütlere destek verdiklerini söyledi. Çok, devamında şunları kaydetti:

“Taciz ortaya çıktığında tabi erkekler meseleyi kapatmaya çalışıyor. Tacizin kimden kime geldiği de önemli: Eğer taciz eden kişi güçlü ise (ki çoğu zaman öyle oluyor) bu gücünü, koltuğunu, iktidarını kullanarak bu eylemi daha korkusuzca ve karşılığında bir yaptırımı olmadan devam ettiriyor. Kadınları mesajlarını özel yazışmalarını, mahremlerini ortaya dökmekle tehdit ediyorlar. Kadın erkeği ifşa ettiği zaman envai çeşit baskı ve zorbalığa maruz kalıyor. Kadının taciz edildiği yetmiyormuş gibi suçluymuş gibi tecrit ediliyor, sorgulanıyor kendini defalarca açıklamak zorunda bırakılarak yaşadığı travmaları katmerliyorlar.”

Zeynep Uçar da, “Müslüman cemaat içinde ifşanın imkanı ve sınırları nedir?” sorusuna şöyle yanıt veriyor:

“Sadece kadın mücadelesi değil aynı zamanda, sünni kurumsal din karşısında verilen bir ıslah ve özgürlük mücadelesi veriyoruz. Müslüman cemaat içerisinde ifşanın bir kat daha zor olduğunu düşünüyorum. Çünkü Müslüman kadınlar, erkek şiddetinin yanında bir de dini referanslarla yapılan baskı ile karşı karşıya kalıyorlar. Bu baskı zorla zabt etmenin yanı sıra kimi zaman razı etmek gibi bir mekanizmayı da işleterek oluyor. Çünkü emreden, korkutan, sakındıran erkekler Allah adına kadınları sömürmenin yolunu iki kat sağlamlaştırıyorlar. Hem erkeklikleri üzerinden hem de her biri Allah'ın bir elçisi gibi hükmediyorlar. Dolayısıyla erkek şiddetini bir şekilde tanımlasanız bile bir de kurumsal sünni dinin karşısında da durabilmeniz gerekiyor, bu ise gerçekten zorlu bir mücadele. Ben Müslüman feminist olmayı tam da bu noktadan kuruyorum. Feminizmin imkanları bir yere kadar ulaşabiliyor, bir yerden sonra kendi kimlik ve kültür çevrenizin öznel karakteristik sömürü mekanizmasına karşı ayrıca bir mücadele yolu da bulmak zorundasınız. Benim için tek başına kadın mücadelesi değil, sünni kurumsal din karşısında verilen bir ıslah ve özgürlük mücadelesidir bu aynı zamanda.”

“Mağdurlar, zalimin kendisine kestiği cezadan mesul değildir”

Uçar, İfşa süreçlerinde bir tacizcinin intihar etmesiyle yaşananları da şöyle anlattı:

"İfşa süreçlerinde bir tacizcinin intihar etmesi üzerinden ifşa eden kadınlar yalnızca karikatür erkekler tarafından suçlanmadılar. Aynı zamanda Müslüman-sol çevrelerden sınıf mücadelesinin yahut Kürt mücadelesinin bir parçası olan insanlar tarafından da "Kantarın topuzunu kaçırmak" ile suçlandılar. Oysa toplumsal mücadele ve mağdurlar, zalimin kendisine kestiği cezadan mesul değildir. Burada feminist mücadeleyi, kadınların taciz yahut şiddet veya eşitsizlik durumunda verdikleri tepkileri apolitik, kişisel görme eğilimi olduğunu düşünüyorum."

Röportajın tamamını okumak için tıklayın.