Gündem

Kartalkaya davasında altıncı gün | Yangından sağ kurtulan 19 yaşındaki Sevgi Selvi'nin avukatı: Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyoruz

12 Temmuz 2025 13:53

Güncelleme: 13 Temmuz 2025 09:49

Bolu'da 78 kişinin hayatını kaybettiği otel yangınına ilişkin 19'u tutuklu, 32 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması 6'ncı günde devam ediyor. İlk 5 günde 32 sanığın tamamının savunması alınırken, bugünkü duruşmada müştekilerin dinlenmesine geçildi. Cumhuriyet savcısı, video kamera kayıtlarında Adnan Karadayı'nın eylemi tespit edilemediğinden ve yeterli delil bulunmadığından tutuklama talebinin reddini istedi. Sanıklar; tutuksuz sanıklar Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilileri İbrahim Polat ile İsmail Karagöz, FQC Global Sertifikasyon Anonim Şirketi yetkilisi Ali Ağaoğlu, resepsiyon görevlisi Yiğithan Burak Çetin için ev hapsi şartını içeren adli kontrol hükümleri uygulanmasına, itfaiye eri İrfan Acar hakkında "konutu terk etmeme" şeklinde adli kontrol kararının uzatılmasına karar verdi. Duruşmaya pazar günü sabah saat 10.30’a kadar ara verildi.

Oğlunu kaybeden Danıştay 9'uncu Daire Başkanı müşteki olarak ifade verdi

Duruşmanın 6'ncı günü de yoğun güvenlik önlemleri altında saat 10.30'da başladı. Sanık, mağdur ve müşteki yakınları ile avukatlar polis kontrol noktasından geçtikten sonra salona alındı. Duruşmada, mahkeme başkanı alfabetik sırayla müştekilerin ifadelerini almaya başladı.

İlk olarak yangında oğlunu kaybeden, Doktor Yiğit Gençbay'ın Danıştay 9'uncu Daire Başkanı babası Abdurrahman Gençbay (58) dinlendi. Yangın sırasında dışarıya çıkan ve sonrasında tekrar arkadaşıyla birlikte tatilcileri kurtarmak için içeri giren Doktor Gençbay'ın babası Abdurrahman Gençbay, evlatları katledildikleri için buraya geldiklerini belirterek, "Otele gidenlere müşteri denilmez, misafir denir. Ev sahipleri tarafından uykularında katledildi. Gözümün önünde sanık yakınları ağza alınmayacak küfürler ettiler. Savunma hakkı kutsaldır saygım var ama karşısındaki insanların duygusunu anlamayacak kadar tepkisiz olmasınlar. Biz artık sizlerle hasımız ama sizden de mertlik bekliyoruz. Benim evlatlarım dışarıya çıktı, çocukların çığlıklarını duyunca gözünü karartarak o ateşin içine girdiler. İntörn doktordu ama insanlığı daha öndeydi. Cenazeleri 10'uncu katta bulundu. Ben sizin yerinizde olsam kendimi aşağıya atardım, gidip otele muz yemezdim" dedi.

"Bu dava tarihe geçecek"

Abdurrahman Gençbay, Hazine ve Maliye Bakanlığı'na da otel yetkilileri hakkında şikayette bulunacağını ifade ederek, "Burada organize bir vergi kaçakçılığı var. Bu kadar organize kötülük, suçu aşçı yamağına atmaya bile çekinmiyor. Bu organize suça iştirak edenler yönetmeliklerin arkasına sığınıp kendilerini, sorumluluğunu dışarıda bırakmaya çalışıyorlar. Bu dava, tarihe geçecek davadır. Tarihte yerini alır. Yapanın yanına kâr kalır algısının paramparça edileceği bir dava olacaktır. Bu mazlum milletin davası olacaktır. 84 milyonun gözü kulağı bu davada. Bu yargılama sonucunda alınacak karar hukuk tarihine altın harflerle geçecek” dedi.

Abdurrahman Gençbay'ın konuşması salonda bulunanlar tarafından alkışlandı.

ANKA'da yer alan habere göre, duruşma müşteki beyanlarıyla devam ediyor. Yangında kızı Burcu Filiz Güngör ve damadı Kıvanç Güngör ile iki torununu kaybeden anne Ayla Filiz, “Onların hayalleri, yapacakları vardı ama bu caniler yüzünden hepsi bitti” diyerek sözlerine başladı ve şunları söyledi:

"Otel sahiplerinin ihmalleri, para hırsı çocuklarımızı bizlerden kopardı. Tamam otellerinde hiçbir şey yokmuş ama bari yangın olduğunda kapılarını çalsalarmış. Yazık oldu çocuklarımıza. Pisi pisine hayatını kaybettiler. Bu insanlar insafsızlar, çocuklarımızın yaşam haklarını ellerinden aldılar. Bizler yaşamıyoruz artık. Çocuklarımızı büyüttük, torunlarımızı büyüttük bu yaşa getirdik ama şimdi hepsi yok oldu. Otel sahipleri, yöneticileri, Turizm Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nde her kim sorumluysa en ağır cezayı almalarını istiyorum."

"Ben bazen evin yollarını kaybedip kendimi mezarlıkda buluyorum"

Baba Şaban Filiz de şunları söyledi:

“Ben bazen evin yollarını kaybedip kendimi mezarlıkta buluyorum. O yüzden burada yazdıklarımı okuyacağım. Ceyda ve Elif ‘çocuklarımız travma yaşadı’ diyor. 36 çocuğun öldüğü yerde ne travmasından bahsediyorsunuz? Kimsede en ufak bir pişmanlık ve yargılamayı kolaylaştıracak bir yaklaşım göstermedi.”

Duruşmada müştekiler alfabetik sırayla alınırken yangında üç çocuğunu, gelinini ve dört torununu kaybeden Yüksel Gültekin, psikolojisinin diğer ailelerin acılarını dinlemeyi kaldıracak derecede olmadığını belirtti ve “Ben söz alayım, sonrasında da gideyim” diyerek mahkeme heyetinden konuşma sırasının kendisine verilmesini istedi. Mahkeme eyeti de sırayı Gültekin’e verdi. Çocuklarının durumu yeterli olmayan pek çok ailenin çocuklarına burs verdiğini ve yardımda bulunduğunu anlatarak sözlerine başlayan Gültekin, şunları söyledi:

"Siyasi partilere de sesleniyorum, yalandan buraya gel, 10 dakika duruşma izle, kapı önünde allı şanlı konuş, neredesiniz?"

"Çocuklarım merhametli yüreklerdi. Çatımıza konan kuşlar gibi kanat çırpıp gitti evlatlarım. Biz onların cennette olduklarına inanıyoruz. Siz bundan sonra nasıl uyuyacaksınız ey katiller? Ben mahkemeler başlayıncaya kadar bu salon hariç hiçbir yerde konuşmadım. Niçin burada konuştum? Çünkü 35 yıllık avukatım. Ben adaletin tecelli edeceğine olan inancımı hiçbir zaman kaybetmedim. Burada önce aile olarak, gözünü para hırsı bürümüş katil şebekesinin dört elemanı... Halit Bey, sen karından habersiz hiçbir şey yapamazsın. Belediyenin elemanları siz yüksekten talimat almazsanız bunu nasıl yapamazsınız.

Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri yargılanacak. Siyasi partilere de sesleniyorum. Daha üç kuruş menfaat için daha ne kadar susacaksınız? Ölüm var ölüm. Yalandan buraya gel, 10 dakika duruşma izle, kapı önünde allı şanlı konuş, neredesiniz? İkinci gün kimse yok, üçüncü gün, dördüncü gün, beşinci gün, altıncı gün kimse yok. Neredesiniz? Ben bu 8 canı, arkadaşlarımız da 70 canı unutursak namerdiz. Ben bunun hesabını sormazsam cümle alem yüzüme tükürsün.

"Ben adalete güveniyorum, bu organize cinayet şebekesini ve dışarıdaki cinayet şebekesini de mutlaka buraya getirecektir"

İrfan Acar (itfaiye eri) sana söylüyorum; evladım daha gençsin, sana söylüyorum yazık oluyor, gerçeği aydınlat. Ben adalete güveniyorum, bu organize cinayet şebekesini ve dışarıdaki cinayet şebekesini de mutlaka buraya getirecektir, biz de bunun için elimizden geleni yapacağız. Bu davanın asla siyasallaşmasını istemiyorum. Olayda sorumluluğu olanların yakasına tutulup buraya getirilmesini istiyorum. Yarın bu Turizm Bakanlığı’nın her sene gelen, muhtemel çantalarını parayla dolduran, denetim yapmayan kamu görevlilerinin yargılanacağına olan inancım tamdır. Biz de bunun peşini bırakmayacağız. Ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 6 aydır nerede? Hiç mi alakanız yok bu davayla. 10 senede yalnızca 10 dakika denetlemiş.

Belediye yetkililerine acaba haksızlık mı ediyoruz diye düşündüm White Fox hakkında. Ancak bu bina otelin bitişiğinde. Bundan sonra ben ve ailem, Allah bize uzun ömür verirse; evlatlarım ‘bu kansızlardan hesap sormazsan adam değilsin’ dedi merak etme evladım hesabını soracağım. Bu dava sadece buradaki insanların yargılanması değil tüm ülkeyi ilgilendiren bir dava. Bu karar aynı zamanda ülkeye örnek olacak bir karardır ve sizin de bu konuda doğru karar vereceğinize eminim. Bu katil sürüsü mutlaka hak ettiği cezayı alacaktır."

"Torunlarımın süt dişlerini getirdim, onları saklamıştım, ben nasıl dayanayım yavrularıma?"

Yangında oğlu Yılmaz Sarıtaş ve torunları Nehir ile Doruk Sarıtaş’ı kaybeden anne Gülizar Sarıtaş söz aldı. Anne Sarıtaş, “Hayallerimizi yıktılar, ciğerlerimi yaktılar. Onların da ciğerleri yansın. Torunlarımın süt dişlerini getirdim, onları saklamıştım. Ben nasıl dayanayım yavrularıma? Çok söyleyecek şeyim var. O vicdansızlara söylüyorum, kafanızı yastığa koyunca vicdanınız sızlamıyor mu? Benim torunlarım babalarına ‘baba biz ölecek miyiz’ dedi. Çok özledim. Benim çocuklarım ‘uyan’ dediğimde hemen uyanırlardı. Onların kapısını niye çalmadınız hiç, katiller? Ben onların en sevdiği yemekleri yapıp mezara götürüyorum. Her sabah fotoğraflarına bakıp ‘günaydın’ diyorum” dedi.

Baba Ali Sarıtaş da “Bunların hesabını kim verecek? Size anca para gelsin, başka bir şey gelmesin. Sizi anca adalet temizler, başka kimse temizlemez sizin pisliğiniz. Her gün orada bir ‘ah’ çekeceksiniz” ifadelerini kullandı.

Yangında hayatını kaybeden Doruk Sarıtaş’ın annesine gönderdiği “Anne seni çok seviyorum” dediği ses kaydı dinlendi

Nehir Sarıtaş ve Doruk Sarıtaş’ın annesi Duygu Can, “Ben mesleğimi bıraktım anneliğimin elinden alındığı gün. Hayatım, inancım kayboldu. Ben çocuklarımın telefonuna 5 ay sonra dokunabildim. Sanıyordum ki yangını geç fark etti. Oysa oğlumun ilk araması 03.44’te. Sonrasında bana bir ses kaydı bırakmış bir saniyelik ses kaydı ‘anne seni çok seviyorum.’

Can, oğlunun ses kaydını salona dinlettirdi. Bunun üzerine salondaki aileler ağlarken bazı aileler de sanıklara tepki gösterdi. Can konuşmasına şöyle devam etti:

"Benim oğlum başına ne geleceğini fark ediyor, arkadaşına mesaj atıyor ‘biz buradan çıkamayacağız’ diyor ve sonrasında bana bu ses kaydını gönderiyor. Bakın 3 kelimeyi 1 saniyede söylüyor. Ama bu sanıklar saatlerce bir şey yapmıyor. Ben çocuklarımın yanına bir tane de kendime mezar aldım. Bu ülkenin hiçbir evladı kendi kaderine terk edilmemeli, hiçbir aile ‘kazaydı’ diye susturulmamalı. Çünkü bu bir kaza değil, bu bir görmezden gelme, ihmaller zinciriydi. Başka Nehirler başka Doruklar ölmemeli. Emir Aras sana diyorum, davanın başından bu yana uyuyorsun, meğer bu kadar seviyordun da uyumayı neden 78 canımızla birlikte girmedin oraya.

"Benim 13 yaşındaki çocuğumun arkadaşları mesaj atıyor her gün ‘suçlular cezalarını alacak mı?’ diye"

Benim 13 yaşındaki çocuğumun arkadaşları mesaj atıyor her gün ‘suçlular cezalarını alacak mı?’ diye. 15 yaşındaki kızımın arkadaşları duruşmayı takip ediyor. Bu çocuklar bu ülkenin hafızası ve buradan çıkacak kararı unutmayacaklar. Biz evlatlarımızı toprağa verdik, Oğlumu tırın içerisinden aldım, ocak ayının sonunda yerde teşhis etim. Ben size hakkımı helal etmiyorum.”

Yılmaz Sarıtaş’ın kardeşi Çiğdem Sarıtaş ise “Biz Nehir’in 16’ncı yaşını kabristanda geçirmek zorunda kaldık. Yeni yaşına girmesine izin vermediler yeğenimin. Çekirdek ailemin yarısını katlettiler. Kalan yarısıyla nefes alan ölüler halindeyiz. Bize bunu yaşatanların hak ettiği cezayı almasını istiyoruz. Benim gözümde bu insanlar cani” şeklinde konuştu.

Yangından kurtulan 19 yaşındaki Selvi: "Hayatta kaldığım için utanıyorum, yakınlarını kaybeden insanların gözlerinin içine bakamıyorum"

Duruşmada yangından kurtulan müştekilerden 19 yaşındaki Sevgi Selvi, "Ben hayatta kaldığım için utanıyorum, burada yakınlarını kaybeden insanların gözlerinin içine bakamıyorum. Ama burada oturan sanıklar, bir taneniz bile pişmanlığınızı belirtecek kadar insan değilsiniz, özür dilemiyorsunuz. Banyoda ölmeyi bekledik. Ben de Doruk gibi aileme ne zaman onları çok sevdiğimi söylesem diye düşündüm banyoda. İnsanlar birbirine yardım etti ama ben Ceyda ve Elif Hanım’ı, yönetim kurulu üyelerinden birini yardım ederken görmediğimi bildirmek isterim. Ben artık 78 canın hepsini tanıyorum" şeklinde konuştu.

"Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyoruz"

Sevgi Selvi'nin ağabeyi ve avukatı Barış Selvi de "Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un kişisel olarak ve ETS TUR sahibi olarak ayrıca eklenmesini ve suç duyurusunda bulunulmasını istiyoruz" talebinde bulundu.

Yangında damadı Süleyman Dayı, kızı Seden Nurgül Dayı ve torunları Ela ile Buse’yi kaybeden anne Ayşe Dayı "Çocuklarımı poşetin içine koymuşlar, bir kefen bile nasip olmadı. Tabutuna çivi takmışlar. Torunlarımı ben büyüttüm, şimdi evimde torunlarım kalmadı" dedi. Kardeşi Ahmet Fevzi Dayı, "Sayenizde Türk tiyatro tarihinin sergilediği en büyük tiyatro oyununu izledik. Her şeyin farkındayız ama. Size talimat verenlerin de planını anlıyoruz" diye konuştu.

"Kızımı arasalardı ve inseydi belki de pek çok insan kurtulurdu çünkü müdahale edebilirdi yangındakilere"

Yangında otelde hemşire olarak çalışan kızı Dilara Ermanoğlu'nun babası Ferman Ermanoğlu, "Benim kızım 12'nci katta kalıyordu. Kızım beni yangından bir gün önce aramıştı ve bana 'inip çıkarken sessiz olun diye uyardılar bizi. Belli ki kral dairesinde önemli birileri var' demişti. Resepsiyonistin tutuklu yargılanmasını talep ediyorum çünkü kızımın numarası orada vardı. Kızımı arasalardı ve inseydi belki de pek çok insan kurtulurdu çünkü müdahale edebilirdi yangındakilere. Çocuğum 12'nci kattan atlamış. Ben evladımı o halde görünce feryat ettim, yangında uyanamayan insanlar varsa onlar da herhalde uyanmıştır feryadıma. Zaten kalp krizi geçirdim orada ve akşama doğru kendime gelebilmişim. Üniversitede okuyan sağlıkçı bir kızım daha var. Ben intihar etmeyi düşündüm, ama o kızım bana sarılıp da 'baba, sana bir şey olursa ben dayanamam' dedi diye ayakta durmaya çalışıyorum" dedi.

"Ağzımıza ıslak bez kapatıp banyoda ölümü bekledik"

Kartalkaya Grand Kartal Otel yangını sırasında otel müşterilerinden Sevgi Selvi (19) mahkemede olay anında yaşadıklarını gözyaşlarıyla anlattı. Yangın sırasında odaya dolan dumanlardan ağzına ıslak bez kapatıp korunmaya çalıştığını ve banyoda ölümü beklediklerini söyleyen Selvi, “Ben yangın gecesinde o otelde kalıyordum. Arkadaşımın kapıya vurması sonrasında uyandım ama çok fazla duman vardı. Kapıyı açtığımızda arkadaşımız bayılmak üzereydi. Yangın sırasında otelde asla alarm çalmadı. Yağmurlama sistemi ve hiçbir şey yoktu. Biz ağzımızı ıslak bezle kapatmıştık. Biz odamızda, banyomuzda ölümü bekledik. Benim oda arkadaşlarımın hiçbiri reşit değildi. Ben burada çok utanıyorum, Duygu Hanım’a bakmaktan utanıyorum. Doruk öldü, Allah bana ikinci bir yaşama şansı verdi. Birilerinin camı kırdığını gördüm. 8027 numaralı odaya girdim. Çarşafları bağlayarak inmeye çalıştık. 10 kişi vardı, 10 kişi de hayatta kaldı. Ben artık en ufak şeyden korkar oldum. Birisi benim kapımı çaldığında o yangında kaldığımı hissediyorum, sisli havalarda duramıyorum, is kokusunda korkuyorum" dedi. 

4 sanığa ev hapsi kararı

Mahkeme heyeti, avukatların taleplerini değerlendirmek için duruşmaya ara verdi.

Aranın ardından söz verilen cumhuriyet savcısı, video kamera kayıtlarında Adnan Karadayı'nın eylemi tespit edilemediğinden ve yeterli delil bulunmadığından tutuklama talebinin reddini istedi.

Mahkeme heyeti, tutuksuz sanıklar Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilileri İbrahim Polat ile İsmail Karagöz, FQC Global Sertifikasyon Anonim Şirketi yetkilisi Ali Ağaoğlu, resepsiyon görevlisi Yiğithan Burak Çetin için ev hapsi şartını içeren adli kontrol hükümleri uygulanmasına, itfaiye eri İrfan Acar hakkında "konutu terk etmeme" şeklinde adli kontrol kararının uzatılmasına, diğer taleplerin celse sonunda değerlendirilmesine karar verdi.

Duruşmaya pazar günü sabah saat 10.30’a kadar ara verildi.

22 yıl 6'şar aya kadar hapis istemi

Kartalkaya Kayak Merkezi'nde bulunan Grand Kartal Otel'de 21 Ocak'ta çıkan yangında 78 kişi hayatını kaybetti, 133 kişi yaralandı. Olayın ardından başlatılan soruşturma kapsamında Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede otel sahipleri, şirket yönetim kurulu üyeleri ve yöneticileri Halit Ergül, Emine Murtezaoğlu Ergül, Ceyda Hacıbekiroğlu, Elif Aras, Emir Aras, Zeki Yılmaz, Ahmet Demir, Kadir Özdemir, Cemal Özer, Mehmet Salun ile Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Sedat Gülener, İtfaiye Müdür Vekili Kenan Coşkun ve İtfaiye Eri İrfan Acar hakkında 78'er kez 'Olası kastla öldürme' suçu ile 'Olası kastla kasten yaralama' suçlarından toplam 1998'er yıla kadar hapis cezası istendi.

İddianamede ayrıca otelin teknik personeli Tahsin Pekcan, Hüseyin Özer ve Bayram Ütkü, mutfak personeli Reşat Bölük, Enver Öztürk ve Faysal Yaver, iş güvenliği uzmanları Kübra Demir ile Ece Kayacan, resepsiyon görevlisi Yiğithan Burak Çetin, Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi yetkilileri İbrahim Polat ile İsmail Karagöz, FQC Global Sertifikasyon Anonim Şirketi yetkilisi Ali Ağaoğlu ile çalışanı Aleyna Beşinci, LPG tesisatı bakım görevlileri Doğan Aydın ile Muharrem Şen, Bolu İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Sırrı Köstereli, Bolu İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcısı Bünyamin Bal, Bolu İl Özel İdaresi Ruhsat ve Denetim Müdürü Yeliz Erdoğan ve eski Bolu İl Özel İdaresi Ruhsat ve Denetim Müdürü Mehmet Özel'in 'Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma' suçundan 22 yıl 6'şar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

İlk duruşma 7 Temmuz'da başladı

Dava için Bolu Sosyal Bilimler Lisesi içerisinde yer alan spor salonu, 700 kişilik mahkeme salonuna dönüştürüldü. Mahkeme salonu, kamera sistemlerinden altyapısına kadar son teknoloji ile donatıldı. Duruşma öncesinde yoğun güvenlik önlemleri alınırken, Türkiye'nin merakla beklediği davanın ilk duruşması 7 Temmuz'da başladı. İlk 5 günde sanıkların tamamı savunma yaptı.

(DHA)

 

Tan Sağtürk: Bale seyretmemiş çocuklara Fındıkkıran izlettik; birinin ilk kez deniz görmesi gibiydi

 

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir