Yeteri kadar varsa, su hayat demektir. Çok az, ya da çok fazla su ise ölüm getirir. Bu nedenle, radikal dinci terör örgütü IŞİD'in Kuzey Irak ve Suriye'deki barajları ele geçirmesi endişeyle izleniyor. Dicle ve Fırat nehirleri üzerindeki sekiz barajın altısını kontrol eden IŞİD yedinci barajı da ele geçirmek için durmadan saldırıyor. Berlin'deki Bilim ve Siyaset Vakfı'nın barış araştırmaları uzmanı Tobias von Lossow suyu silah olarak kullanan İslamcı örgütün tarlaları kurutup halkı susuz bırakmak için baraj kapaklarını kapattığını, ya da halkı topraklarından sürebilmek için baraj bölgesini sular altında bıraktığını söylüyor.
İnsan eliyle felaket yaratmak
Suyu silah olarak kullanmayı ilk akıl eden IŞİD değildi. Birinci Dünya Savaşı'nda Belçika deniz yönünde akan nehir ve kanalların kapaklarını açarak Yser vadisini sulan altında bırakmış ve Alman ordusunun ilerleyişini durdurmuştu. 25 yıl sonra, Çin ile Japonya arasındaki savaş sırasında Çin'in siyasi ve askeri lideri Çan Kay Şek 9 Haziran 1938'de Sarı Irmak'ın Henan eyaletindeki baraj kapaklarını havaya uçurtmuştu. Çin lideri işgalci Japon askerlerini sel sularında boğmak istemişti. Ama bu taktik istilayı sadece bir hafta geciktirebilmiş, 800 bin sivil ise sular altında kalarak can vermişti.
Su Ortadoğu'da da silah olarak kullanıldı. 1990'lı yıllarda Saddam Hüseyin, ayaklanan Şiileri cezalandırmak ve bölgeyi yaşanamaz hale getirmek amacıyla Irak'ın güneyini susuz bıraktırmıştı.
IŞİD suyu her türlü silah olarak kullanabiliyor
Araştırmacı von Lussow Suriye iç savaşında da bütün tarafların çekinmeden su silahına sarıldığını ve bu taktiği en iyi IŞİD'in kullandığını söylüyor. Alman uzman, “IŞİD suyu sistematik ve mantıklı bir şekilde kullanıp, bütün varyasyonlarını tatbik edebiliyor. 2015 yılında Fırat üzerindeki Ramadi barajını ele geçirdikten sonra Aşağı Fırat bölgesinin suyunu yarı yarıya azaltmış ve beş vilayette su sıkıntısına yol açmıştı. 2014 yılında da Felluce'de Fıra suyunu hem saldırı, hem de savunma amaçlı kullandı. Önce Irak birliklerini savuşturmak amacıyla barajdaki su seviyesini yükseltti. Ardından baraj kapaklarını sonuna kadar açarak sele ve 60 bin kişinin bölgeden kaçmasına sebebiyet verdi”, diyor.
2014 yılının Ağustos ayında IŞİD'in Musul yakınlarındaki Dicle barajını ele geçirmesi büyük endişe kaynağı olmuştu. Bu barajdan Irak elektriğinin yarısı, Kürt bölgesinin ise suyu karşılanıyor. IŞİD Irak'ın geniş kesimlerini dilediği gibi susuz bırakabilir ya da barajı havaya uçurarak Musul'u 20, Bağdat'ın ise 5 metre yüksekliğindeki suların altında bırakabilirdi. Barajın yıkılması yarım milyon cana mal olurdu. Irak ordusu ve peşmerge ABD'nin yoğun hava desteğiyle bir hafta sonra barajı geri alarak büyük bir felaketi önledi.
Sudan kitle imha silahı
IŞİD suyu eksiltme ve taşırma dışında üçüncü bir silah olarak da kullandı: Suyu kirletme ve zehirleme yoluna da başvurdu. 2014 yılının aralık ayında Tikrit'in güneyinde nehir suyunu petrol dökerek kullanılmaz hale getirdi. IŞİD militanları bu yöntemi Avrupa'da da uygulamaya teşebbüs ettiler ve Priştine'nin en büyük su deposunu zehirlemeleri son anda önlenebildi.
Von Lossow, IŞİD'in köşeye sıkışması durumunda nelere başvurabileceğini şöyle anlatıyor: “IŞİD püskürtülür, toprak ve nüfuz kaybederse son çareye başvurarak büyük bir felaket yaratabilir. Dicle ve Fırat nehirleri üzerindeki bütün barajları tahrip ederek suyu kitle imha silahı olarak kullanabilir.”