13 Haziran 2025 22:39
Güncelleme: 13 Haziran 2025 22:45
Hilken Doğaç Boran
İsrail'in 13 Haziran'da İran'ın nükleer programı ve üst düzey askeri yöneticilerine yönelik saldırılarının ardından bölgede gerilim yükseldi.
İsrail, İran'ın 100 insansız hava aracı ve füzeyle karşılık verdiğini ama bunların büyük kısmı hava savunma sistemleri tarafından etkisiz hale getirildiğini söyledi.
İranlı yetkililer, atılacak sonraki adımlara dair istişare edildiği mesajını verdi.
13 Haziran akşam saatlerinde ise İran, İsrail'e balistik füzelerle misilleme yaptı.
Tel Aviv kent merkezinden, geniş bir alana yayılan dumanlar yükseldi.
BBC Türkçe'ye konuşan uzmanlar, bu sürecin Orta Doğu'da benzeri görülmemiş sonuçlara yol açabileceğini söylüyor.
Uzmanlar, İran'a yönelik saldırıların sürmesi durumunda ise ciddi toplumsal sorunlardan rejim değişikliğine kadar birçok ihtimalin masada olduğunu vurguluyor.
İran Araştırmaları Merkezi'nden (İRAM) Oral Toğa, bu saldırıların İsrail'in İran ve vekil güçlerine yönelik stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.
Toğa, özellikle 2020-2025 arasındaki dönemde bölgede İran'a yakın rejim ve örgütlerin ağır darbe aldığını, benzer şekilde birçok üst düzey İranlı yöneticinin suikaste uğradığını ve İran'da farklı noktalarda sabotajlar gerçekleştirildiğini hatırlattı.
İRAM araştırmacısı, bu durumun İran'da güvenlik zaafiyetlerini gün yüzüne çıkardığını vurguladı.
Kadir Has Üniversitesi'nden Doçent Doktor Salih Bıçakcı da saldırının Lübnan Hizbullahı lideri Hasan Nasrallah ve Hamas lideri İsmail Haniye'nin öldürülmesi süreçlerinin devamı olduğu yorumunu yaptı.
Bıçakcı, İsrail'in saldırısından kısa süre önce İran'ın İsrail'deki stratejik öneme sahip noktalara dair kritik belgeleri ele geçirdiğini duyurduğunu da hatırlattı.
Yeditepe Üniversitesi'nden Doç. Dr. İlkim Büke Okyar, İsrail'in özellikle Hamas'ın 7 Ekim 2023 saldırılarının ardından İsrail'in İran'ı yalnızlaştırmak amacıyla hareket ettiği yorumunu yaptı.
Okyar, bu süreçte Orta Doğu'da "büyük bir dönüşüm" gerçekleştiğini ve İran yanlısı rejimlerin zayıfladığını ya da çöktüğünü söyledi.
Akademisyen, İsrail'in bu saldırılarla İran'ın hem nükleer kapasitesine zarar vermiş olduğunu hem de saldırıya geçme potansiyeline zarar verdiğini belirtti.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen ise saldırının zamanlamasına dikkat çekti.
15 Haziran'da ABD ve İran arasındaki nükleer müzakerelerin altıncı turunun yapılacağına işaret eden Ülgen, şu yorumu yaptı:
"İsrail bir anlamda bu müzakerelerde kendisi bakımından kabul edilemeyecek bir sonuç elde edilmesini önlemeye yönelik bir müdahalede bulundu.
"ABD ve İran arasında bir ihtimal İsrail'in maksimalist pozisyonuna uygun olmayan bir mutabakat sağlanabilecekti. İsrail bunu engellemiş oldu."
İsrail'in kapsamlı hava saldırılarının ardından İran 100 insansız hava aracıyla İsrail'i hedef aldı. Ardından İsrail'e balistik füzelerle saldırdı.
Sinan Ülgen İran'ın "iç meşruiyeti için mutlak surette bir karşı cevap üretmesi gerektiği" yorumunu yaptı ve ekledi:
"İran'ın farklı opsiyonları var. Bir tanesi kendi topraklarından balistik füze ve dronelar kullanarak İsrail'e saldırmak. Bunu bir ölçüde geçmişte denedi. İsrail'in hava savunmasu bunları engellemede büyük ölçüde başarılı oldu.
"İkinci opsiyon, İran'ın vekil güçlerini devreye sokması ve onların kalan kapasitesini İsrail'e yönelik kullanması.
"Hatta ve hatta İran, vekil güçleri üzerinden İsrail içerisinde terör saldırıları tertiplemeye çalışabilir."
İran son olarak Ekim 2024'te İsrail'e 200 balistik füze ile saldırı düzenledi. İsrail ordusu, füzelerin büyük kısmının havada imha edildiğini duyurdu.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail saldırılarından sonra yaptığı sosyal medya paylaşımında İran'a nükleer anlaşmayı kabul etme çağrısı yaptı.
Yeditepe Üniversitesi'nden Doç. Dr. İlkim Büke Okyar'a göre İran'ın görüşmelere geri dönüp dönmeyeceği belirsizliğini koruyor.
Okyar, bunun gerilimin "yükseleceğine dair bir işaret" olabileceği değerlendirmesini yaptı.
EDAM Direktörü Sinan Ülgen de İran'ın müzakerelere devam etme ihtimalinin düşük olduğunu söyledi:
"Masaya dönmeleri çok zayıf bir diplomatik pozisyon olur. İran bir süre tırmandırma stratejisi benimseyecektir. İsrail'i de kendi iç kamuoyunda zora sokabilecek bir çatışma sürecine götürmek isteyecektir.
"Kendi karşı tepkisi de bir etki yarattıktan, caydırıcılığını bir ölçüde ortaya koyduktan sonra müzakerelere dönmesi söz konusu olabilir."
İRAM'dan Oral Toğa, İran'ın İsrail'e saldırılara misillemede ABD'yi sorumlu tutarak bölgedeki ABD üslerini hedef alabileceği uyarısında bulundu.
Toğa, bu durumun İran'a yönelik ABD ve İsrail'in de dahil olduğu kapsamlı bir askeri süreci tetikleyebileceği yorumunu yaptı.
ABD Dışişleri Bakanı Marco da saldırıların ardından yaptığı ilk açıklamada İsrail'in İran'a yönelik "tek taraflı hareket ettiğini" ve Washington'ın saldırılara dahil olmadığını söyledi.
Rubio, açıklamasında ABD'nin önceliğinin bölgedeki askeri güçlerini korumak olduğunu belirtti ve "İran ABD çıkarlarını ve personelini hedef almamalı" ifadelerini kullandı.
BBC Türkçe'ye konuşan uzmanlar, İran'a yönelik saldırıların sürmesi durumunda ciddi toplumsal sorunlardan rejim değişikliğine kadar birçok ihtimalin masada olduğunu vurguladı.
EDAM Direktörü Sinan Ülgen, caydırıcılığı zayıflamış bir İran'ın önünde "iyi bir opsiyon olmadığını" söyledi:
"Bir anlamda bir yanıt üretmek zorunda İsrail'in bu saldırısına, ama her ürettiği yanıt kendini kaybedeceği bir girdaba sokuyor.
"Çünkü burada tırmanma egemenliği İsrail'in elinde. İran'ın atacağı her adıma İsrail şu anda daha fazla karşılık verebilecek yeteneğe sahip.
"O yüzden İran Rejimi bakımından çok zor bir tercih seti var karşısında. Ama iç ve dış dinamikler nedeniyle de İran'ın buna tepkisiz kalması söz konusu değil."
Kadir Has Üniversitesi'nden Doç. Dr. Salih Bıçakcı, İran'ın varoluşsal bir tehditle karşılaşması durumunda Rusya, Çin ve Kuzey Kore gibi ülkelerden destek isteyebileceğini ve çevresindeki ülkelerde çatışmalar tetikleyebileceği uyarısını yaptı:
"Tarihsel sürece baktığımızda İran'ın bir kapasitesi var. Tamam sahadan, Suriye'den çekildi ama tüm bunları başka bir okumayla yaptı. Değişik bir süreç başlatabilir. İran'ın bir kapasitesi var ve stratejik kapasitesi bence ihmal ediliyor."
Doç. Dr. İlkim Büke Okyar, 1980 İran-Irak savaşını örnek vererek İran'daki yönetimin toplumsal ve siyasi dirayetine dikkat çekti:
"İran-Irak savaşına dönecek olursak [Ruhullah] Humeyni'ye tüm Arap dünyası Saddam ve Amerika'nın desteğiyle ülkeye saldırdığında yeni rejimin bunun altından kalkabileceğini düşünmüyorlardı."
"Ama rejim ve toplum tuhaf bir dirayet gösterdi ve savaş sekiz yıl sürse de bir şekilde çıktılar. İran'ın böyle tuhaf güçlü bir yanı var, tarihi olarak da bu böyle.
Okyar, buna karşın Tahran'ın son yıllarda içeride toplumsal muhalefet ile karşı karşıya kaldığını ve iç sorunları bastırmak için sert önlemler aldığının altını çizdi.
İRAM araştırmacısı Oral Toğa ise İsrail'in saldırılarının İran'da rejim değişikliği getirebilecek kapsamlı bir sürecin parçası olduğu yorumunu yaptı:
"1991 Körfez harekatında Saddam Hüseyin'e her ne yapıldıysa İran İslam Cumhuriyeti'ne şu an o yapılacak. Daha moderinize edilmiş, düzeltilmiş şekliyle yapılacak."
© Tüm hakları saklıdır.