29 Mayıs 2025 14:43
Güncelleme: 29 Mayıs 2025 14:44
Eski milletvekili İlhan Cihaner, BirGün için kaleme aldığı yazısında yeni anayasa tartışmalarına değinerek; "AKP ile anayasa tartışmak kategorik olarak mümkün değil" dedi.
Cihaner'in yazısı şöyle:
"AKP neden anayasayı değiştirmek istiyor ve nasıl meşrulaştırmaya çalışıyor? Ana argüman şu: “bu bir darbe anayasasıdır ve askerler tarafından yapılmıştır.” Bu başlıbaşına bir yalandır çünkü bu anayasa yirmi defa gerçekleşti, tümü de AKP zamanındaydı. Her yapılan değişiklik yaşanabilir bir Türkiye idealinden bizi daha fazla uzaklaştırdı. Tam da bu yüzden AKP’nin asker-sivil anayasa tuzağına düşmemeli. Sosyalist sol için bu kulağa hoş geliyor olabilir ancak bu anayasa siviller tarafından yirmi defa değiştirildi. Mesele eğer bir üniformaya indirgenecekse o zaman da sivillerden bir danışma kurulu vardı. Anayasayı toplumun altyapı kurumlarından, üretim ve dönüşüm ilişkilerinden bağımsız yapılabilir görmemek lazım. Nihayetinde bir metindir, hemen hayatı değiştirebilecek bir sihre sahip değildir, mevcut koşulların ürünüdür. Örneğin Aile Yılı 10 yıla uzadı. Anayasa tartışmasında ilk gündemlerinden biri LGBTİ haklarına saldırı olacak. İkincisi, tek adam rejimini kalıcılaştırmak ve sorunlarını, sakıncalarını yani direnç noktalarını ortadan kaldırmaya çalışacaklar. Nitekim HSK seçimlerinde tüm üyelerin AKP çoğunluğuyla seçilmesi bir anayasa değişikliğiyle oldu. Dolayısıyla sivil-asker dikotomisi ile düşünmemek gerekir.
Peki, ne olması gerekir? Eğer mücadele ile elde edilmiş bir hak varsa o yankısını anayasada bulacaktır. Ama siz metin olarak; örneğin “şu andaki anayasada basın hürdür” deniyor, toplantı yürüyüş başlığında güçlü düzenlemeler var ama her ikisi de fiilî olarak ortadan kalkmış durumda. Bu yüzden anayasa değişikliği tuzağına düşmemek gerekiyor. Diğer sorunlara dair eninde sonunda önümüze gelecek bir anayasa gündeminde, bu başlıkları toplumsallaştırıp demokrasi mücadelesine dönüştürebilir miyiz, bunun bir imkânı var mıdır, tartışmak gerekir. Ancak bunlarla anayasa yapılmaz, hatta 19 Mart sürecini bir darbe olarak değerlendiriyorsak, o zaman darbeye karşı nasıl mücadele edilmesi gerekiyorsa öyle mücadele etmeliyiz. Dolayısıyla bu tartışmayı AKP’nin masasına oturarak değil, kendi çelişkilerini ortaya koyacak şekilde nasıl yapabiliriz, bunu kastediyorum.
Tartışma anayasadan ibaret değil, hem 19 Mart sonrası yaşananlar hem de Kürt sorunu anayasaya bağlanmaya çalışılıyor. Peki, her iki sorunun öznesi olan Kürt ve Türk emekçileri nasıl birlikte mücadele edebilir? Bu sorunları bire bir sıcaklığıyla yaşayanlarla yeni kuşakların hisleri bir değil. Ancak bütün propaganda, barışın sağlanması için bir anayasa değişikliği zorunluluğu dayatması ile yürüyor. Türk ve Kürt emekçilerinin yaşadığı sorunların yüzde 90’ı anayasa değişikliği gerektirmiyor. AKP ile anayasa tartışmak kategorik olarak mümkün değildir. Fakat 2017’de de büyük bir anayasa değişikliği oldu, şu an saray rejimi anayasal temellere sahip. Ancak henüz kurmaya çalıştıkları yapıyı anayasal güvenceye almadılar ve birinci amaçları bence de bu. İkinci olarak, 19 Mart sonrası harekete geçen gençleri derinlemesine ele almak gerekir. Burada yabana atılmayacak boyutta bir seküler ve milliyetçi taban var. Belki bu tartışma onlara da bir alan açacak. O yüzden anayasa tartışması bir fayda sağlayacaksa bir politik mobilite, hareketlilik sağlaması olabilir. Bu tartışmalarla bağdaştırabileceğimiz birtakım teorik tutamaklar bu gençliğin siyasallaşmasının önünü açıp birleştirebilir. Öteki türlü tüm dünyada olduğu gibi küçücük dokunuşla Nazilere dönüşebilecek potansiyelin önüne geçilemeyebilir."
Yazının tamamını okumak için tıklayın.
© Tüm hakları saklıdır.