Gündem

HDP Eş Genel Başkanı Sancar: Soylu sarılacak yılan bile bulamıyor

Mithat Sancar

26 Mayıs 2021 16:58

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Soylu bir hikâye yazmaya çalışıyor. O zaman kendisinin çözüm süreciyle ilgisi yoktu. Bana dair sözleri bilinçli çarpıtma, o zaman ben HDP’de değildim.” dedi.

Gazete Duvar yazarı Ali Duran Topuz’a konuşan Sancar, “Süleyman Soylu bir hikâye yazmaya çalışıyor fakat hiçbir şekilde inandırıcı olamıyor. Çünkü bu hikâyeye dayanak olarak göstermeye çalıştığı olay ve gelişmelerle ilgili anlattıkları çok büyük ölçüde yalan, manipülasyon ve ajitasyon yüklü. Bu hikâyede kendini bugünün politikalarının ruhuna uygun kahraman olarak sunmaya çalışıyor. Soylu'nun AKP ile ilişkisine bakarsak söylediği şeylerin gerçeklerle uyuşmadığını görebiliriz. Ayrıca çözüm sürecinin aşamalarını da dikkate aldığımızda aynı sonuca varabiliriz. 2012’de AKP'ye katılıyor. 7 Haziran seçimlerinde milletvekili oluyor, ilk bakanlığı ise 1 Kasım seçimlerinden sonra, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. İçişleri Bakanı olduğu tarih ise 31 Ağustos 2016’da Efkan Ala’nın istifası sonrasıdır. Yani aslında çözüm süreci çoktan geride kalmıştı." diye konuştu. 

Sancar şu ifadeleri kullandı:

"Çözüm sürecinin bitişine giden süreçte Soylu’nun AKP’de ve o zamanki hükümetlerde etkili bir görevi ve konumu yok. MYK üyesi, Ar-Ge’den sorumlu genel başkan yardımcısı ama AKP’nin siyasetini belirleyen ve çözüm sürecinde de aktif rol oynayan kişiler arasında yer almıyor.

Çözüm sürecinin bitişi konusunda, bugün bizim birçok arkadaşımızın yargılandığı 6-8 Ekim Kobani olayları önemli bir dönemeçtir. Ama süreç orada bitmedi. 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe’de bir mutabakat açıklandı, hükümet temsilcileri ve HDP heyetinin üyeleri arasında. Bundan bir süre sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan 'mutabakat falan tanımıyorum' demişti. Sürecin devamı için yapılması istenen şeylerden biri bir İzleme Heyeti’ydi, anlaşma sağlanmıştı. Erdoğan buna gerek olmadığını da söyledi.

Nihayet 5 Nisan 2015 tarihine geldiğimizde HDP’nin çözüm süreci heyeti İmralı’da Öcalan ile bir görüşme yapıyor ve bu son görüşme oluyor. Bir daha da bizim heyetlerle Öcalan arasında herhangi bir görüşmeye izin verilmedi. Yani hükümet sürecini fiilen bitirmişti. Neden bitirmişti diye iki ana sebep sayacağım ama ayrıntılara girmeyeceğim. Birincisi Suriye politikasıydı. Kobani’deki IŞID saldırısının püskürtülmesi AKP'nin Suriye'ye ilişkin planlarını büyük ölçüde bozmuştu. İkincisi de 7 Haziran seçimlerine giderken, bu sürecin AKP’ye güçlü bir oy desteğine dönüşmediğini görmüştü Erdoğan. Bunun da nedeni bence açık.

Çünkü AKP’nin ve Erdoğan politikalarının süreci sürdürme, çözüm ve barış konusunda samimi olmadığına ilişkin yaygın bir görüş oluşmuştu.

Yani süreçten istediği faydayı parti adına ve kendi adına sağlayamamıştı. Bugün uygulamaya geçirilen tek adam rejimini 7 Haziran seçimlerinden sonra kurmayı planlamıştı. Ama HDP’nin seçim başarısı bunu engelledi. Sürecin sona erdirilmesinin temel nedenleri bunlardır. Soylu’nun bu süreçte herhangi bir rolü olduğuna kimseyi inandırması mümkün değil. Kendisi geçmişteki gelişmeleri çarpıtarak bugünün ihtiyaçlarına uygun bir kahramanlık hikayesi uyduruyor.

"Soylu hakkındaki çok vahim iddialara cevap vermek yerine, kendisini kahramanlaştıracak hikâyeler üretme peşine düşmüş"

Tabii ben herhangi bir parti ya da kesim adına değil akademisyen kimliğimle ve Akil İnsanlar Heyeti üyesi sıfatımla davet edilmiştim. Tahminim, toplantıyı birileri kaydetti. Esasen toplantıda kayıt yapılmayacağı söylenmişti ama Cemaat ekibinin kayıt yaptığına dair ciddi şüpheler var. Böyle bir şey olmuşsa o kayıtları ucundan kıyısından görmüş olabilir Süleyman Soylu ve kendisine göre bazı çıkarımlar yapıp, kurduğu hikâyeye eklemiş. Bir ihtimal de o toplantıda yer alan bir İçişleri Bakanlığı temsilcisi daha sonra görevine devam etmişse, aklında kaldığı kadarıyla yarım yamalak anlatmıştır kendisine. Görünen şu, Soylu hakkındaki çok vahim iddialara cevap vermek yerine, kendisini kahramanlaştıracak hikâyeler üretme peşine düşmüş. Bana sorarsanız dipsiz bir bataklıktadır, çırpındıkça batmaktadır. Sarılacak bir yılan bile bulamamaktadır. Manipülasyonlar, çarpıtmalar, yalanlardan medet ummaktadır.

Süleyman Soylu'nun, “Mithat Sancar bunları söyledi işte pazarlık yaptı” gibi, yansıtmak istediği şey, çarpıtma, ayıklama ve ajite etme tarzıyla ifade edilmiş olsa da, esasta çözüm sürecinin hayatta kalması için açıkça konuşulan hususların bir kısmını içeriyor. Manipülasyon boyutunu çıkardığınızda, bunlar benim de sürecin devam etmesi, çözüme ve barışa ulaşılması konusunda önemli olduğunu düşündüğüm yaklaşımlardı. Mesela Öcalan’ın durumunun ne olacağı zaten hükümetin de konuştuğu, heyetlerle de görüştüğü bir meseleydi. Seçenekler de ortadaydı. Örneğin Mandela modeli birçok yerde konuşuldu, tartışıldı. Yine Kobani’de IŞİD’in saldırılarından sonra Suriye’deki Kürtlerle ilişki ve Kuzey Batı Suriye’de oluşturdukları statü meselesi de birçok toplantıda ele alındı. Bunlar kapalı kapılar ardında değil zaten kamuya açık birçok mecrada konuşuluyordu. Çözüm ve barış odaklı yeni demokratik anayasa konusu da buraya dahildir. Benim bu konulardaki görüşlerim de gizli saklı değildir. Sadece hükümet temsilcileriyle yaptığımız görüşmelerde değil, o dönemde yazdığım yazılarda, katıldığım konferanslarda ve çıktığım televizyon programlarında da bunları dile getirmiştim."