Gündem

HDP'den Diyarbakır'daki eş başkanların gözaltına alınmasına tepki

"Seçilmiş irademize yönelik siyasi darbe barbarlığı sürüyor"

21 Ekim 2019 16:16

Halkların Demokratik Partisi (HDP), HDP’li yerel yöneticilere ilişkin gözaltı dalgasıyla ilgili açıklama yaptı.

Yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Selçuk Mızraklı’nın, Diyarbakır-Bismil Belediye Eş Başkanları Gülşen Özer ve Orhan Ayaz’ın ve Diyarbakır-Kocaköy Belediye Eş Başkanı Rojda Nazlıer bugün (21 Ekim) gözaltına alındığı hatırlatılan açıklamada “Seçme seçilme hakkının muhalif kesimlerce, özellikle de partimiz ve iradesini bizden yana kullanan halkımız/seçmenlerimizce kullanılmasına karşı barbarca uygulanan hukuk dışı, keyfi ayrımcılığı kabul etmiyoruz” dendi.

HDP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Salim Kaplan imzalı açıklamanın tam metni şöyle:

TIKLAYINYerine kayyım atanan HDP'li belediye başkanları gözaltına alındı

“Seçilmiş irademize yönelik siyasi darbe barbarlığı sürüyor

“Partimize ve temsil ettiğimiz demokratik taleplerin merkezi konumunda olan belediyelerimize ve temsilcilerimize dönük yoğunlaştırılmış ve sistematik olarak yürütülen faşizan baskı politikaları aralıksız bir şekilde sürüyor. Bütün evrensel hukuk ilkelerinin alenen ayaklar altına alındığı bu süreç, faşist iktidar blokunun kurumsallaşma sürecinin bir parçası olarak ülkeyi bir yönetim krizine sürüklemeye devam ediyor. Özellikle son dört yılda HDP belediyelerine yönelik hayata geçirilen ve dünyada bir benzeri zor bulunabilecek cinsten faşizan bastırma politikalarına rağmen, 31 Mart yerel seçimlerinde uyguladığımız başarılı strateji neticesinde bölgede belediyelerimizi kayyımlardan geri almayı ve batıda da AKP-MHP blokuna halkımızla birlikte dur dedik. 

“HDP’nin geniş toplumsal zeminde kazandığı meşruiyet alanını hazmedemeyen, HDP’nin toplumda yeniden yarattığı umudu hazmedemeyen, HDP’nin öncülüğünü yaptığı demokrasi cephesini hazmedemeyen ve toplumda meşruluğunu yitirerek çözülmeye başladığını gören AKP-MHP faşizan iktidar bloku partimizi yeniden hedef haline getirmiş ve halkımızın tüm demokratik, meşru kazanımlarını yok etmek üzere harekete geçmiştir.

“Bu kapsamda, hepimizin bildiği gibi, 19 Ağustos 2019 günü, eş zamanlı olarak, Diyarbakır, Mardin ve Van olmak üzere üç büyükşehir belediye eş başkanımız görevden uzaklaştırıldı ve yerlerine il valileri kayyım olarak atandı. Büyükşehir belediyelerimize kayyım atanmasının üzerinden iki aylık bir süre geçti. Geçtiğimiz cumartesi günü (19 Ekim) Mardin ve Van büyükşehir belediye eş başkanlarımızın geçici görevden uzaklaştırılma sürelerinin “2 ay daha uzatıldığına” ilişkin İçişleri Bakanı imzalı tebligatlar, belediye eş başkanlarımıza iletildi.

“Bu sabah (21 Ekim) ise, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Selçuk Mızraklı evine yapılan baskınla gözaltına alındı. Yine eş zamanlı olarak, evlerine baskın yapılmak suretiyle Diyarbakır-Kayapınar Belediye Eş Başkanımız Keziban Yılmaz ve Diyarbakır-Bismil Belediye Eş Başkanlarımız; Gülşen Özer ve Orhan Ayaz gözaltına alındılar. Takip eden saatlerde ise, yine Diyarbakır-Kocaköy Belediye Eş Başkanımız Rojda Nazlıer, belediye binasına girişi sırasında gözaltına alındı. Kayapınar, Bismil ve Kocaköy belediye binaları sabahın erken saatlerinden itibaren kolluk kuvvetleri tarafından kuşatmaya alınmış ve bina içerisinde özellikle belediye eş başkanlarımızın odalarında aramalar yapılmaktadır.

“Belediye eş başkanlarımızın gözaltına alınmalarının bu belediyelerimizi de kayyımlarla gasp etmek amacıyla yapıldığı ortadadır.  Birçok uluslararası sözleşme ve protokolde “yurttaşların yönetime katılma hakkı” garanti altına alınmış temel bir haktır. Türkiye de söz konusu bu sözleşmeleri imzalamıştır. Günümüz temsili demokrasilerinde yurttaşların yönetime katılma haklarını kullandıkları en önemli yöntemlerden birisi de genel ve yerel seçimlerde çeşitli görevlere aday olmak ve oy kullanmak suretiyle, kendilerini genel mecliste temsil edecek milletvekillerini, yerel meclislerde temsil edecek meclis üyelerini ve belediye başkanlarını seçmek biçiminde gerçekleşmektedir.

“Türkiye’de seçme ve seçilme hakkı her ne kadar anayasa ve yasalarla kısmen güvence altına alınmış görünse de, uygulamada bu asgari hakların dahi yok sayıldığı tüm ülke ve dünya kamuoyunun malumudur. Seçme seçilme hakkının muhalif kesimlerce, özellikle de partimiz ve iradesini bizden yana kullanan halkımız/seçmenlerimizce kullanılmasına karşı barbarca uygulanan hukuk dışı, keyfi ayrımcılığı kabul etmiyoruz.

“İktidarın, kazanımlarımıza dönük, halklarımızın/seçmenlerimizin iradesine dönük siyasi darbe hamlelerini, haksız, hukuksuz ve keyfi uygulamalarını ifşa etmeye, bu irade gaspına karşı her türlü meşru, hukuki, demokratik ve sivil protestolarımızı, direnişimizi aralıksız olarak sürdürmeye devam edeceğiz.”