Politika

Gökhan Özgün: Halk ikna edilmeye hazır; 2019'a kadar Erdoğan'ın karşısına bir aday çıkarmalı

"O kişi Reza Zarrab’ı tutuklayan Amerikalı savcı olmayacak..."

28 Mart 2016 17:44

Gökhan Özgün*

2019’a çok ama çok az kaldı. Yalnızca ama yalnızca 3 sene var.

2019 yılında Türkiye’yi üç seçim birden bekliyor. Türkiye 2019’un bahar aylarında yerel seçim için sandığa gidecek.

2019’un Ağustos ayında ise Cumhurbaşkanlığı seçimi var.

Aynı yılın Kasım ayından önce de genel seçim yapılacak.

Zaman izafi. Tayyip Erdoğan’ın zamanıyla ona olan muhalefetin zamanı çok farklı akıyor. Becerikli Tayyip Erdoğan zamanı avucunun içine almış, parmaklarının arasından işine geldiği gibi akıtıyor. Bir damla zamanı muhalefete veriyor, bir avuç zamanı kendine ayırıyor. Bir yandan sürekli bir kampanya halinde, bir yandan da memleketi sürekli tornada tesviyede, siyaseti tasfiyede tutuyor.

Karşınızda bir başkan adayı var, veya yetkileri ve etkileriyle kendini anayasanın üzerinde gören bir Cumhurbaşkanı adayı var. Cumhurbaşkanı seçildiği günden ve hatta ondan önceki kampanyadan beri hiç durmuyor. Dur durak bilmiyor. Sürekli bütün medyayı kullanarak her gün farkında olsanız da olmasanız da başkanlık kampanyası yapıyor. Ona karşı duran her mecra teker teker kapatılıyor, azalıyor, ateşe düşmüş buz gibi eriyor. Muhalefet yalnızca internete sıkışmış kalmış, onun da vanası Erdoğan’ın elinde, açıyor, kapıyor, ara sıra vanada kaçak varsa, onu da içeri atıyor, attırıyor.

Erdoğan memleketi şahsi siyasi laboratuvarı gibi kullanıyor.

Var mı kardeşim?, diyor, ben de ‘baba yasayım’, anayasayı sallamıyorum, ben bir kaç gün yokum, bunu siz kendi aranızda tartışın, döndüğümde ben sizi bir daha yoklarım.

Sonra, uzak diyarlara seyahatten dönüyor, arıyor araştırma şirketini soruyor, anasını mı daha çok seviyor bu millet yoksa hala babasını mı, söyle bana ey şirket. Hala babasını seviyor diyorsa şirket, e o zaman bu millet biraz daha ‘baba’yı kaldırır.

Ya benden yanasınız ya da teröristiniz diyor, şimdi de bununla demlenin biraz, ben sonra gelip yine hatırınızı sorarım şirkete.

Dünya yıkılsa da, etraf kan gölüne dönse de, şehirler yansa da onun kampanyası hiç durmadan devam ediyor, onun ölçümleri biçimleri hep yapılıyor, o 2019’u da hesaplıyor, belki çok daha öncesini de…

Ve onun zamanı çok, bizim ise yalnızca ve en fazla 3 senemiz var.

Tayyip Erdoğan’ın karşısına 3 sene sonra çıkacak bir aday olmalı, ve bu aday ya da adayların kim olduğu artık yavaş yavaş ortaya çıkmalı. Halk şimdiden bu adayı / adayları tanımalı. Birinci turda ayrı adaylarla mı gidilecek, ikinci turda ittifak mı yapılacak, bunlar şimdiden konuşulmaya başlamalı.

Tayyip Erdoğan’a karşı biri bir zaman bir seçim kazanacaksa, o kişi Reza Zarrab’ı tutuklayan Amerikalı savcı olmayacak.

Bütün muhalefet Amerikalı savcıya aynı muhabbetle yaklaşıyor, ama içimden bir ses diyor ki, vakit doldu, kalemleri bırakın denene kadar bu topraktan çıkmış hakiki bir adayın ismi, resmi bir türlü belirmeyecek.

Tayyip Erdoğan’a ve Türk Tipi Reisliğe karşı olanların üzerinde anlaşabilecekleri en azından tek bir nokta olmalı, o da parlamenter sistemden yana olmak. Aklıselim bunu söylüyor.

Parlementer sistemi yeniden ve doğru düzgün inşa etmek için, sadece ve sadece bu konuda, geçici de olsa, uzlaşmak artık imkansız olmamalı.

Tayyip Erdoğan’ı milli seferberlik havasında başkanlığa taşıyacak ‘sürdürülebilir savaş’ halinden Türkiye’yi kurtarmak için, barış için, her türlü görüşme, uzlaşma, anlaşma, antlaşma imkanı her muhalif siyasi aktör tarafından değerlendirilmeli.

Suriye’de, Tayyip Erdoğan- Suudi Arabistan-Katar ittifakına karşı artık çok net ve keskin bir tavır alınmalı. Yoksa, tam seçimlerden önce Tayyip Erdoğan Suriye’yle ilgili çok keskin bir viraj alıp ani bir dönüş yaparsa, apışıp kalınmamalı.

Benim bildiğim Tayyip Erdoğan, ihtiyaç duyarsa, böyle bir U dönüşünü bir sabah erken aniden yapar ve bir günde cebine yüzde bilmem kaç daha koyar.

Tayyip Erdoğan kendini ve kafasını siyaseten AKP’den ayırdı, AKP’yi gövdesi olarak kullanıyor, o kadar. Bu arada CHP ve tabii MHP’yi üzerinde dimdik durduğu kaidesi olarak görüyor.

CHP ne büyümek ne de küçülmek istiyor, ne sağa kaymak istiyor, ne sola dönmek, ne aşağı inmek istiyor ne de yukarı çıkmak, besbelli. Tayyip Erdoğan da tam böyle istiyor. Zamane diktatörleri resimde arkadan el sallayan cüce bir muhalefetle poz verdikleri zaman ‘zamane’ vasfını kazanıyorlar, bu önemli bir ayrıntı.

Çağın bütün imkanlarını araştırma geliştirme, sertliği istibdadı derinleştirmek için kullanmayı bilen Tayyip Erdoğan için her şeyi söyleyebilirsiniz, ama onun bugünün dünyasına ait bir garabet olmadığını söyleyemezsiniz.

Yukarıda söylediklerimi naif, çocuksu ve hatta aptalca mı buluyorsunuz, o zaman yarından tezi yok hiç olmazsa iyice ama iyice, sonuna kadar belediyeciliğe yüklenin. Mesela CHP, uzun süredir ilk defa bir başka partiye, AKP’ye kaybettiği Artvin belediyesini tekrar kazansın. Tayyip Erdoğan bütün Artvinlileri hiç hicap duymadan ‘yavru Gezi’ci ve dolayısıyla tabii ki “terörist” ilan ettikten sonra, bu kadarı olsun, zor olmasa gerek.

Yok, bütün bunlardan hiçbirini yapmaya muktedir ve hazır hissetmiyorsanız kendinizi, Meclisi protesto edin, Meclisi terk edin, evinize dönün, Mecliste sadece AKP kalsın. Emin olun, muhalefetin tümüyle çekildiği, tek partiye terkedilmiş bir Meclis, Tayyip Erdoğan portresine varlığınızla kattığınız o canlı zamane renklerini yok edecek, resmi siyah beyaza döndürecektir. Yokluğunuz, bir iki basit prensip üzerinde bile birbirinizle anlaşamaz varlığınızdan daha çok sarsacaktır Tayyip Erdoğan’ı.

Halkın % 65 kadarı başkanlığa, tek adamlığa ya tamamıyla karşı, ya da şüpheyle yaklaşıyor. Rakamlar, araştırmalar bunu söylüyor.  Seçimlere yalnızca, evet yalnızca 3 sene var. Göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Üstelik gözümüzü Tayyip Erdoğan’la açıp Tayyip Erdoğan’la kapattığımız düşünülürse, bu süre çok daha hızlı akar gider.

Halk gönlünün kapılarını nerdeyse ardına kadar açmış ikna edilmeye hazır, bekliyor.

Erdoğan’ın karşısına kimi, kimleri çıkartmayı düşünüyorsunuz, aklınızdan geçen isimleri bilelim, seslerini, sözlerini duyalım.

Gözümüzü gönlümüzü eğer alıştırabileceksek, alıştıralım.

Ya da Amerikan dizisi seyreder gibi Zarrab davasını izleyelim, on derste Suriye jeo-politiğine hakim olma kursları alalım.

Yarın çok geç olacak. En azından ’Ekmeleddin’lemeyin bizi bir daha.

TWİTTER: @GokhanOzgun_


Bu yazı Nokta dergisinden alınmıştır