15 Temmuz 2025 16:34
Güncelleme: 15 Temmuz 2025 16:44
Semanur Arslan; binicilik eğitmeni, 27 yaşında, ailesi ve arkadaşlarının “hayat dolu” olarak tanımladığı gencecik bir kadındı. 20 Ekim 2024’te, Ankara Çankaya’daki Konutkent Mahallesi’nde, Ferhat D.’nin oturduğu gökdelenin 43'üncü katındaki dairenin penceresinden düşerek hayatını kaybetti. Semanur’un şüpheli ölümü hakkındaki soruşturmada, öldüğü gün aynı evde bulunan Ferhat D. ile arkadaşı Ezgi Ö.’nün ifadelerinin alınması, yapılan otopsi ve toksikoloji raporlarının çıkmasının ardından olay hakkında “yeterli şüphe oluşturacak delil bulunmaması” nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kovuşturmaya yer olmadığını belirterek dosya hakkında takipsizlik kararı verdi. Arslan ailesinin avukatı Can Lafcı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Semanur’un telefonunun incelenmemesi ve ölmeden önce olay yerinden ayrılmak için taksi çağırmasının hayatın olağan akışına ters olması nedeniyle itirazda bulundu. Yapılan itirazda, Başsavcılığın “Kovuşturmaya yer yok” kararına gerekçelerden biri olarak gösterdiği veda yazısının da Semanur tarafından yazılıp yazılmadığının belli olmadığına yer verildi.
T24’e konuşan Arslan ailesinin avukatı Lafcı, Ankara’nın dosya hakkında verdiği takipsizlik kararına hem Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın hem de kendilerinin itiraz ettiğini söyledi. Av. Lafcı, dosya hakkında verilen takipsizlik kararının ardından dosyanın Sulh Ceza Mahkemesi’nde olduğunu, itiraza yönelik kararın çıkmasını beklediklerini dile getirdi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Ankara Nöbetçi̇ Sulh Ceza Haki̇mli̇ği’ne verdiği itiraz dilekçesinde, Semanur’un telefonunun incelenmediği ve ölmeden önce olay yerinden ayrılmak için taksi çağırmasına vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı:
“Savcılık tarafından gerekli ve yeterli araştırma yapılmaksızın kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Maktulün kullanmakta olduğu telefonun incelemesi yapılmamıştır. Maktulün olay yerinden ayrılmak için taksi çağırmış olması, valizini ve eşyalarını hazırlayıp salona koyması intihar etmeyi düşünen bir kişinin yapacağı hazırlıklar olmayıp bu durum hayatın olağan akışına aykırıdır. Dosyada bulunan arka planı pembe tonlarda ekran üzerinde görülen veda yazısı şeklindeki yazının maktulün sosyal medyasında paylaşıp paylaşmadığı belli olmadığı gibi maktul tarafından yazılıp yazılmadığı da kesin değildir.”
Arslan ailesinin avukatı Lafcı, Semanur’un ölümünün ardından yayınlanan haberlerde spekülasyon yapıldığını belirtti. Soruşturmada yer almayan “deliller”, ajanslar ve diğer mecralarca okura sunuldu, dosya savcısı da yapılan haberlerde yer alan ifadelerin ve birtakım bilgilerin soruşturma sürecinde elde edilen delillerin arasında yer almadığını belirtti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Semanur’un ölümü hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda, Semanur’un telefonundan imaj kaydı alınamadığına ve inceleme yapılamadığına, Semanur’un HTS incelenmesinde herhangi bir şüpheli görüşmesinin olmadığının tespit edildiğine ve yapılan otopsi raporunda ölüm sebebinin iç ve dış kanama sonucu meydana gelmiş olduğunun belirtildiğine yer verdi.
Olayın gelişimine ilişkin olarak şüpheli beyanları ile görüntü inceleme tutanaklarının uyumlu olduğu belirtilen kararda; şüphelilerin beyanlarının aksini gösteren bir delile rastlanılmadığına, Semanur'un yaptığı iddia edilen, "Herkes suçlu. Herkesi kendi vicdanıyla baş başa bırakıyorum. Mahşerde görüşürüz" ifadelerinin yer aldığı paylaşımın da soruşturma sürecinde değerlendirildiğine ve Semanur’un, Ferhat D. ve Ezgi Ö.’nün eylemleri sonucunda öldüğüne dair şüpheden uzak, somut bir delil bulunmadığına vurgu yapıldı. Başsavcılık, kamu davası açmak için gerekli olan yeterli şüphenin oluşmadığını söyleyerek şüpheliler Ferhat D. ve Ezgi Ö. hakkında “Kovuşturmaya yer yok” kararı verdi.
Semanur’un pencereden düşerek hayatını kaybettiği 20 Ekim akşamında evde bulunan Ferhat D. (43) ile arkadaşı Ezgi Ö. (31) gözaltına alınıp, ifadelerinin ardından serbest bırakılmıştı.
Ferhat D. ile birlikte “kasten öldürme” suçunu işledikleri gerekçesiyle ifade veren Ezgi Ö., ifadesinde, Semanur’u 5 aydır tanıdığını, olaydan önce Ankara’ya gelerek Semanur’un erkek arkadaşının evinde 2 gün kalıp oradan ayrıldıklarını, sonra Semanur’un arkadaşı T. ile buluştuklarında Ferhat D. ile tanıştıklarını söyledi, Semanur’un arkadaşı T. ve yeni tanıştıkları Ferhat D. ile birlikte eğlendikten sonra olay yeri olan Ferhat D.'nin evine gittiklerini ve 2 gün boyunca o evde kaldıklarını belirtti.
Ezgi Ö., Semanur ile Ferhat D.’nin evinde geçirdikleri 2 gün boyunca Semanur'un sürekli olarak telefonda mesajlaştığını ve ağlama krizlerine girdiğini öne sürdü. Bunun üzerine Ezgi Ö., Semanur’u uyardığını ve tartıştıklarını, tartışma sonrasında Semanur'un İstanbul’a gitmeye karar verdiğini söyledi.
Sonra kendisinin Ferhat D. ile yatak odasındayken, Semanur'un salonda tek başına olduğunu, yatak odasındayken bir ses geldiğini duymaları üzerine salona baktıklarını ancak Semanur'un olmadığını fark ettiklerini; Semanur’un kişisel eşyalarının ve valizlerinin salonda olmasına rağmen kendisini evde bulamadıklarını, Ferhat D. ile Semanur'u aramaya çıktıklarını ancak bulamadıklarını söyledi.
Daha sonra siteye ambulans ve polis memurlarının gelmesiyle görevlilere arkadaşlarını aradıklarını söylediklerini ve polis memurunun bir kadının pencereden düşerek öldüğünü söylemesi ve fotoğraflar göstermesi üzerine Semanur’un öldüğünü öğrendiklerini beyan etti.
Ferhat D. de soruşturma sürecinde alınan ifadesinde Ezgi Ö.’nün beyanlarını tekrarladı. Semanur ve Ezgi Ö. ile yeni tanıştıklarını ve kendi evinde iki gece kaldıklarını doğrulayan Ferhat D. -Ezgi Ö.’nün de ifadesinde belirttiği gibi- Semanur’un sürekli sinir krizleri geçirdiğini öne sürdü.
Olay günü evinde İstanbul’a gitmek için hazırlanan Semanur’u yatak odasında olduğu için görmediğini, sonra da dışarıdan bir ses gelir gibi hissettiğini ve salona çıktıklarında Semanur'un evde olmadığını söyleyen Ferhat D., Semanur’un öldüğünü polis memurundan öğrendiğini belirterek hakkındaki suçlamaları kabul etmedi.
Av. Lafcı, daha önce Semanur’un ailesi ve arkadaşları ile yaptığı görüşmelerde, Semanur’un hayat dolu, gelecek planları olan, neşeli, arkadaşları ve binicilik dersi verdiği öğrencileri ile iyi ilişkileri olan bir profil çizdiğini belirtmişti. Anne Elif Karaca, kızının kendisini öldürdüğüne inanmadığını, kardeşi Serhat Arslan ise ablasını tehdit eden kişilerin olduğunu öne sürmüştü.
Daha önce Semanur’un ölmeden önce not defterine yazdıkları kamuoyuna yansımış, Semanur’un el yazısı ile yazdığı notta, "Hayırla ve sağlıkla çok param var ve zenginim. İhtiyacım olan bütün güce, saygıya, sevgiye ve güvene sahibim. Güvendeyim, etrafımdaki kötü herkesten arındım. Annem beni koşulsuz ve sonsuz seviyor. Mutluyum ve bütün yardıma ihtiyacı olanlara yardım edecek güce sahibim. Çok zenginim; çünkü vücudumun her uzvu sağlıklı, temiz ve güvende" ifadeleri bulunuyordu.
© Tüm hakları saklıdır.