20 Nisan 2025 07:00
Güncelleme: 20 Nisan 2025 07:15
Bir yıl önce Londra’da dünyaca ünlü Harrods mağazasının tam karşısında 30 metreye yakın vitrini olan bir mekan dikkatimi çekmişti.
Yeni bir mağazanın hazırlanmakta olduğu anlaşılıyordu ve Londra’daki Türk yatırımcıların dilindeydi.
Önüne bir inşaat perdesi çekilmişti.
Üzerinde fesli bıyıklı bir amblem vardı.
Yanında da bir yazı:
“Hafız Mustafa…”
Adını ilk defa duyuyordum. Meğer çok eski bir Türk şekerleme markasıymış.
İnceleyip üzerine bir yazı yazmıştım.
İki hafta önce Londra’ya gittiğimde baktım açılmış.
İçi tıklım tıklım doluydu.
Özel olarak gidip gezdim. İzlenimlerimi ilerde yazacağım.
Buradaki yatırımcılardan öğrendiğime göre yılda 1 milyon pound kira ödüyorlarmış.
Ancak bu defaki gidişimde yeni bir isim daha keşfettim.
Yine Harrods mağazasının hemen yan köşesinde bir başka Türk şirketin adı vardı.
“Cafer Erol…”
Onun adını daha önce işitmiştim ve çok merak ediyordum.
Kadıköy Balıkçılar Pazarı’ndaki mağazalarının adını çok duymuştum.
Özellikle yılbaşı sırasında inanılmaz bir mağaza vitrini yapıyorlarmış. Gidenler anlata anlata bitiremiyordu.
Fotoğraflarını gördüm.
New York’un Beşinci Cadde'sinde dev bir oyuncakçı mağazasının yılbaşı süslemesi gibi, insanı alıp hayaller dünyasına götüren bir vitrindi.
Onun fotoğraflarına bakarken çok sevdiğim Willy Wonka filmlerini hatırlamıştım.
Hani önce Gene Wilder‘ın sonra Johnny Depp’in ve son olarak da Timothee Chalamet’in oynadığı “Charlie'nin Çikolata Fabrikası” filmleri gelmişti aklıma.
Ronald Dahl’ın romanından çekilen filmlerin Willy Wonka karakteri, benim hayal dünyamda özel bir yere sahip.
Meğer onlar da yine Londra’da yine Knightsbridge gibi en zengin semtte, hem de yine Harrods'ın hemen köşesinde 850 metre genişliğinde bir şekerleme ürünleri mekanı açmışlar.
Bence Financial Times, Wall Street Journal gibi ekonomi gazetelerinin, Forbes, Bloomberg gibi dergi ve kanalların çok güzel işleyebileceği bir konu.
En zengin yerde karşılıklı iki Türk şekerleme markası.
İkisi de tıklım tıklım dolu.
Londra’da bu “tatlı merakı” nereden kaynaklanıyor? Şekerle ilgili giderek daha fazla uyarı varken, tıklım tıklım dolu bu büyük mağazalar ne anlama geliyor?
Kimdir bu Cafer Erol’u sahipleri…
Arkasında nasıl bir vizyon vardır çok merak ettim ve cuma günü kalkıp Kadıköy Balıkçılar Pazarı’ndaki dükkana gittim.
Bu hafta Paskalya dönemi.
Dükkana daha girerken sol tarafındaki rengarenk Paskalya süslemesi dikkatimi çekti.
Paskalya bir Hristiyan bayramı.
Ama birden hatırladım ki, çocukluğumda İzmir’in Kahramanlar Mahallesi’nde benim hacı babaannem ve beş vakit namaz kılan annem de Paskalya zamanı soğan kabuğuna sarıp kırmızı yumurta haşlardı ve bunu komşulara dağıtırdık.
Sonradan öğrendim ki Türkiye’nin birçok yerinde de kutlanırmış.
“Cafer Erol” 1807 yılında kurulmuş bir “tatlıcı dükkanıymış.”
Ailenin kökeni Kastamonu...
Bende sanki bütün tatlıcılar Gaziantep kökenlidir gibi bir izlenim vardı.
Meğer Hacıbekir de Kastamonu kökenli bir şekerleme markasıymış.
Kastamonu’yu çok merak etmeye başladım.
Bu yıl çok sevdiğim ve üzerine yazı yazdığım “Mukadderat” filminin çekildiği Cide ilçesi çok hoşuma gitmişti.
Bir de komşum sayesinde son yıllarda Kastamonu pastırmasını keşfettim.
Çok ince çekilmiş ve hafif pastırmayı iberiko hamonu (iber jambonu) kadar sevdim.
Tabii ithal Çin ürünleri nedeniyle değerini çok daha iyi anladığımız Taşköprü Sarımsağını da Kastamonu hesabına eklemem gerekir.
İlk dükkanlarını 1807’de İstanbul, Eminönü’nde açmışlar.
Ancak ailenin şekerleme ile tanışması 1700’lere gidiyor.
Dedeler, Saray’ın helvahane, şekerhane ve tatlıhane bölümlerinde çalışmaya başlamışlar.
“Erol” soyadını, cumhuriyetle birlikte Soyadı Kanunu çıktıktan sonra almışlar.
Bugün şirketin başında ailenin beşinci nesli oturuyor.
1965 yılında yönetimi Nurtekin Erol alıyor.
1992’de ise ailenin yeni neslinden oğlu Hakan Erol katılıyor.
Hakan Erol, Yeditepe Üniversitesi mezunu. Bir süre İngiltere’de de eğitim almış.
Yani şimdi yönetimde ailenin iki kuşağı birlikte çalışıyor.
Bugün Türkiye’de 10 mağazaları var.
Bunun dışında biri Londra, öteki Bakü’de iki dış mağazaları daha kurulmuş.
Aslında mağaza normal zamanlarda dışarıdan bakıldığında çok dikkati çekecek bir mekan gibi durmuyor.
Ancak yılın belli zamanlarında bu mağaza kılık değiştiriyor ve sokağın değil, semtin cazibe merkezi haline dönüşüyor.
Onları bütün dünyaya tanıtan özellikleri üç vitrin.
Birincisi yılbaşı vitrini.
İnsanı şaşırtacak kadar rengarenk.
Yılbaşında, önünde metrelerce kuyruk oluşuyor. İnsanların bir bölümü sadece mekanı görmeye geliyor.
İkincisi Ramazan ayında; o vitrin tam anlamıyla İstanbul geleneklerine uygun renkleniyor.
Üçüncüsü Sevgililer Günü’nde.
Bunlar kadar olmasa da Paskalya’da da küçük bir süsleme yapılıyor.
İstanbul’dan Yunanistan’a göç etmiş çok sayıda Rum müşterisi oluyormuş Paskalya zamanı da.
Dikkatimi ilk çeken vitrinlerdeki ürün çeşitliliğiydi.
Sayamayacağım kadar tatlı ve şekerleme ürünü görünüyordu.
Oysa eskiden böyle bir şekerleme ve tatlı dükkanında 5-6 bilemediniz 10 çeşit ürün olurdu.
Hakan Erol, “Bundan 20 yıl öncesine kadar ürün sayımız çok sınırlıydı. Bunlar, “Akide şekeri, karamela, lokum, ezme, hamur tatlıları ve çikolata’dan ibaretti” diyor.
Peki bugün?
“Bu mağazada 25 ana ürün grubundan 800’e yakın çeşitli ürün var.”
800 ayrı tatlı ve şekerleme ürünü.
Bu çağın pazarlamadaki en büyük kanunu…
Niş taleplere karşılık vermek.
Düşünsenize, artık acılı ve tuzlu çikolata var.
Ama bunun en çarpıcı örneği cips.
Bundan 15 yıl önce cips denince aklımıza sadece bir tek patates cipsi gelirdi.
Bugün acılı, tatlı, sirkeli, zencefilli, aklınıza gelebilecek her türlü baharatlı ürün var.
Ayrıca mısır ve havuç cipslerini de unutmamak lazım.
Konu çeşitlenmeye gelince tabii aklıma son günlerin en moda ürünü geldi.
Dubai çikolatası…
"Siz de yapıyor musunuz?" dedim.
Yapıyorlarmış. Ancak bana güzel bir haber verdi.
Dubai çikolatasına talep düşmeye başlamış.
Sevinmedim desem yalan olur.
Çünkü ben hiç sevmedim ve çok ağır buldum hep.
Ama Amerikan Birleşik Devletleri pazarı ise tam aksine yükseliyormuş.
Buna karşılık Hafız Mustafa’nın farklı bir Dubai çikolatası hikayesi var.
Onlar Dubai çikolatası yerine “Dubai muhallebisi” yapmışlar.
Siyah ve beyaz çikolatadan iki ayrı çeşidi var.
Dubai çikolatasına talep düşerken, buna talep ise yükseliyormuş.
Sadece İstanbul Nişantaşı mağazalarında günde 1000 adet Dubai muhallebisi satıyorlarmış.
Ayrıca her gün motosiklet kuryesi ile 400 adet de evlere servis ediliyormuş.
Böyle yerlerde hep pop sosyolog damarım kabarıyor.
Acaba “Tatlının sınıfsal bir sosyolojisi var mıdır?”
Yani hangi gelir grubu hangi tatlıyı yer? Emekçiler neyi, burjuvalar neyi tercih eder?
Hangi gelir grubunda insanlar tatlıyı daha çok tüketir, hangisi daha az?
İlginç bir müşteri profili anlatıyor:
(*) “Galataport’taki mağazamızın yüzde 90’ı Orta Doğu kökenli müşterilerimiz. Onlar daha çok hediyelik lokum alıyor.
(*) İstinye Park’taki müşterimizin yüzde 50’si Orta Doğu kökenli, yüzde 30’u Türk, yüzde 20 de öteki ülkelerden.”
Ya Bakü mağazası?
Orada çikolata ağırlıklı ürünlere talep çok ağırlıklı.
Azerbaycan müşterisi ilginç bir kültürel profile sahip.
Cafer Erol çikolataları çeyiz sandığına girmiş.
Azeri müşteri büyük paket ve ambalajlı ürünü tercih ediyor.
Ramazan ayında ürün çeşitlerine güllaç ve şerbetli tatlılar ekleniyormuş.
Londra’daki mağazayı Ali Murat Soydan ve Fatih Koca adlı iki ortakla birlikte açmışlar.
180 milyon TL’ye yakın bir yatırım yapmışlar.
Tabii o mağazanın en büyük kozu yılbaşı süslemesi olacak.
İngilizler yılbaşı süslemeleri ve ışıklarını aralık ayında başlatıyor.
Onlar 1 Kasım’dan itibaren başlıyorlarmış.
Görmedim ama eğer Kadıköy’deki gibi yaparlarsa, eminim Harrods’un yılbaşı süslemesini gölgede bırakabilir.
Bu da bir markayı farklılaştırma bakımından çok başarılı bir strateji.
Böyle konuları konuşmak çok hoşuma gidiyor.
Çünkü ekonomide her işin çok ilginç bir sosyolojisi var.
Şunu söyleyerek bitireceğim yazıyı.
Londra’nın en zengin semtinde, dünyaca ünlü lüks mağaza Harrods’un yanında ve karşısında açılan bu iki Türk tatlıcısı bence bir belgesel yapılmaya değer.
Haber televizyonlarının yöneticisi olsam yapacağım ilk iş bu olurdu.
İkisi de çok başarılı şirketler.
Hafız Mustafa geçen hafta Dubai’deki beşinci dükkanını açtı.
Londra’da 3 bin metrekare tatlı üretim merkezi kurmuş.
Şu sıralar Paris’te bir mekan açmayı düşünüyorlar.
Londra’da üretilen tatlıyı, Eurostar treni ile Manş Denizi'nin altından aynı gün Paris’teki mağazanın vitrinine koymanın fizibilitesini yapıyorlar.
Türk tatlı sektörünün bu tatlı rekabetini yazmaya devam edeceğim.
Üniversiteliler bu köyde buluşuyor, çok önemli isimler bilimi gönüllü paylaşıyor |
© Tüm hakları saklıdır.