12 Temmuz 2025 07:00
Güncelleme: 12 Temmuz 2025 14:46
New York Times’ın ünlü yazarı Thomas Friedman dün Süleymaniye’deki töreni izleyen bir Türk gazetecisi olsaydı, acaba yazısına neyle başlardı.
İşte tam bunu düşünürken, Instagram’da Nagehan Alçı’nın paylaştığı fotoğrafı gördüm.
Benim önüme böyle bir fotoğraf düşünce ne yaparım…
Tabii ki bakarım ve bir “fashion sosyoloğu” gözüyle okurum.
Böylece dünkü töreni izleyen gazetecilerle ilgili yazıya girmek için Thomas Friedmann tarzı bir giriş açım olur.
Nagehan’ın özel dağ kreasyonuna döneceğim.
Ama önce, bir vatandaş olarak dünkü törenle ilgili asıl duygularımı anlatmalıyım.
Dün Süleymaniye’deki törenin görüntülerini izlerken düşündüğüm ilk şey şu oldu:
(*) Devlet Bahçeli Türkiye’ye çok büyük bir hizmet yaptı.
Bir vatandaş olarak kendisine müteşekkirim.
Bu adımı onun atması, bu noktaya gelinmesinde tarihi bir öneme sahipti.
Tabii ki onun açtığı yolu tıkamayan, hatta yürümesi için elinden gelen yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da müteşekkirim.
Bütün Türkiye için tarihi görev yaptılar.
(*) Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’e ve cezaevindeki Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na da müteşekkirim.
Kendilerine yapılan haksızlıkları, adaletsizlikleri bir kenara bırakarak bu sürece bütün kalpleri ile samimiyetleri ile destek verdiler.
Bu olayın bir millet projesi haline gelmesini sağladılar.
(*) İmralı’da yatan Abdullah Öcalan ve Edirne Cezaevi’ndeki Selahattin Demirtaş’a, tabii ki yakınlarda kaybettiğimiz Sırrı Süreyya Önder’e, Ahmet Türk’e ve DEM partisi yöneticilerine de teşekkür ediyorum.
Büyük bir işi başardılar.
İnşallah bu süreç tamamlanır ve Türkiye huzura kavuşur.
Ama bilelim ki bu süreç eksik…
Kürtlerle barış yapıldı şimdi sıra Türklerle barışta.
31 Mart seçimlerinde milletin gönlünü alarak bunu sandıkta büyük bir millet iradesine çeviren CHP’nin neredeyse bütün belediye başkanları cezaevinde.
Sandıkla gelmiş, milletin oyuyla seçilmiş insanlar, atanmış savcıların ve hakimlerin eline bırakılmış.
Her 10 Türk vatandaşından 9’u “Bu ülkede artık adalet yok” diyor.
Düşünce özgürlüğü askıya alınmış.
İktidara muhalif medya susturulmuş.
O nedenle durmadan soracağım.
Sayın Bahçeli;
Kürtlerle barışı sağlayan sizsiniz.
Mutsuz Türklerle de barışı ancak siz sağlayabilirsiniz.
Bir millet olacaksak, ülkenin yarısını mutsuz eden bu rejim, bu uygulamalar devam edecek mi?
Kurucu Önder’e uzattığınız eli, seçilmiş Türk belediye başkanları, aydınları, sanatçılarına da uzatmanızı bekliyoruz.
Sayın kurucu önder;
Türklerin mutsuz olduğu bir Türkiye’de Kürtler mutlu olabilir mi?
En azından kardeşliği gerçekten bir arada yaşamayı gerçekten isteyen Kürt kardeşlerimiz;
“Geçmişte biz çok çektik şimdi biraz da Türkler çeksin” mi diyeceksiniz?
Sesiniz çok cılız çıkıyor; hapisteki insanlara özgürlük, belediyelere yapılan siyasi operasyonlardan,19 Mart rejiminden pek şikayetçi gibi görünmüyorsunuz.
Unutmayın ki, şu an cezaevlerinde bulunan seçilmiş belediye başkanları, aydınlar, sanatçılar geçmişte Kürtlerin sorunlarına en fazla sahip çıkan insanlardı.
Şimdi el sıkıştığınız insanlar ise daha 8 ay önce sizinle konuşan Türklere “terörist” etiketi yapıştırıp hapislere atıyordu.
Madem artık devlet üzerinde gücünüz var; mutlu bir Türkiye istiyorsanız, şimdi de siz sahip çıkın o mazlum insanlara.
Evet asıl söylemek istediğim işte buydu.
Şimdi “fashion sosyolog”luğuma dönebilirim.
Yani Nagehan’ın dağ kreasyonuna…
Nagehan Alçı Erbil’de çektirmiş bu fotoğrafı.
Instagram’da küçük kareyi görünce önce “Dağdaki PKK militanı kızların kıyafetini” görür gibi oldum.
Aynı dakikalarda artık hayatının yarısını Paris’te geçiren Oray Eğin’den bir yorum geldi.
Nagehan’ın tören kıyafetini şöyle değerlendiriyor:
“Militan chic…”
Militan şık yani.
“Casual chic” kelimesini duymuştum ama “militan chic” kelimesini ilk defa duyuyorum.
Bilmiyordum, Tom Wolfe da zamanında Kara Panterler’in evinde davet veren Beyaz New York sosyetesi için “radical chic” dermiş.
Bu arada Nagehan’ın dağ kıyafetine yakından bakınca, çok özenle seçilmiş bir kıyafet olduğunu anladım.
Evet renk dağdakilerin parkalarının biraz açığı…
Evet genel çizgi sanki ondan esinlenmiş.
Ama ayrıntılara inince, özenle tasarlanmış detaylar görüyorsunuz.
Mesela, gömlek biraz yukardan fiyonklanmış ve karnını çok ölçülü biçimde, adeta ince bir çizgi halinde açıkta bırakıyor…
Bir “gençlik” imzası…
Ama asıl önemli detay pantolonda.
Pantolonun pileleri ve duruşu bana ünlü kadın gazeteci Martha Gellhorn’un İspanya İç Savaşını izlemeye giderkenki kıyafetlerini hatırlattı.
Daha doğrusu “Hemingway&Gellhorn” filminde onu canlandıran Nicole Kidman’ın filmin başında barda giydiği pantolon geldi nedense aklıma.
Daha doğrusu onun pilili versiyonu.
Bunlara “marlene trousers” deniliyor.
Ünlü aktrist Marlene Dietrich’in giydiği ve meşhur ettiği bir pantolon tarzıydı.
Tabii Nagehan’ın bu paylaşımı tahmin edileceği gibi anında tepkileri de çekti.
Dr. Feyza Akınerdem, “Barış, bu kombinle ve ciddiyetsizlikle sulandırılamayacak kadar ciddi bir bir konu” diyerek eleştirel bir paylaşım yapmış.
Ancak kendisi de paylaşımına renk katmak ve like’larını arttırmak için 2014’te yayınlanan bir moda dergisinin “kadın savaşçı” kıyafetli kapağını koymuş.
Ama ben de şunu söyleyeyim.
Nagehan Alçı yıllardır bu barışı en yürekli ve samimi destekleyen gazetecilerden birisi.
Yani paylaşımı herkesin ilgisini çekti ama bundan dolayı onu eleştirmek de doğru değil.
Töreni izleyen üç tip gazeteci varmış.
Devletin daveti ve uçağı ile gelenlere “sosyetik törenciler” diyorlar. Onlar direk Erbil’e uçmuşlar.
Bir de “DEM’in davetlisi” olarak gidenler var.
Onlar bir anlamda kendilerini “lokaller” olarak görüyorlar. Mardin’e uçakla gelip oradan araba ile geçmişler.
Bir de kendi imkânlarıyla giden gazeteciler var.
Onlara da “başına buyruklar” diyebiliriz.
Tabii en şanslıların devlet imkânlarıyla gelen “sosyetikler” olduğunu söyleyebiliriz.
Erbil’den itibaren bütün organizasyonu Barzani’nin adamları sağlamış.
Organizasyon çok iyiymiş.
Hatta silahların bırakılıp yakılıdğı alana klima cihazları bile konmuş.
Ben bunlara bir de dördüncü kategoriyi ekleyeyim.
“Chameleon journalists…”
19 Mart sabahı bile DEM’lilerle seçim iş birilği yapan seçilmiş belediye başkanlarına “terörist” diyen bazı gazetelerin temsilcileri de törendeydi.
İçerdekiler hâlâ “terörist” ama İmralı’daki ve dağdakiler artık “kurucu önderler...”
Çevreye ve güne uyum bana göre iyi bir meziyettir.
Umarım bu arkadaşlarımız artık seçilmiş belediye başkanlarına, aydınlara, sanatçılara, içerdeki siyasetçilere de dağdakilere gösterdikleri muhabbeti gösterecek bir uyuma kavuşurlar.
İnşallah bu süreç tamamlanır ve Türkiye bu sorununu tam olarak çözer.
© Tüm hakları saklıdır.