24 Mayıs 2025 09:28
Güncelleme: 24 Mayıs 2025 09:37
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da Uluslararası Aile Forumu'nda dün yaptığı konuşmada kullandığı “Tıbbi zorunluluklar haricinde özünde bir cinayet olan kürtaj, yine aynı çevreler tarafından masumlaştırıldı, sıradan hâle getirildi. Demografik dengemiz maalesef alt üst oldu” sözlerine; Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Esin İzel Uysal ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu Üyesi Dr. Ayşe Gültekingil tepki gösterdi. Erdoğan’ın sözlerinin, bütünlük sergilediğini söyleyen Uysal, “Nasıl ki bu ülke ‘tek adam’ rejimiyle yönetiliyorsa onun evler, haneler içerisindeki yansımasını görüyoruz. AKP iktidarı, devletin imkanlarıyla ürettiği politikalarla kadınları kamusal alandan uzaklaştırmaya çalışıyor ” diye konuştu. Erdoğan’ın kürtaj sözlerinin kadınları sosyoekonomik olarak etkileyeceğini söyleyen Gültekingil, “Kürtaja getirilecek herhangi bir yasak, kadınları pek çok açıdan zora sokacak bir durum oluşturur” ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın ilan ettiği '2025 Aile Yılı' kapsamında yapılan Uluslararası Aile Forumu, İstanbul'da düzenlendi. Yaptığı konuşmada aileyi güçlendirmeye yönelik politikaların devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, kürtaj hakkında “Malum odaklar, daha önce de uzun yıllar boyunca nüfus kontrolü ve aile planlaması politikalarının savunuculuğunu yaptı. 1960'lardan itibaren dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi ülkemizde de benzer politikalar uygulandı. Tıbbi zorunluluklar haricinde özünde bir cinayet olan kürtaj, yine aynı çevreler tarafından masumlaştırıldı, sıradan hâle getirildi. Demografik dengemiz maalesef alt üst oldu. Art niyetli politikaların can yakıcı sonuçlarıyla yüzleşiyoruz” diye konuştu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve Türk Tabipleri Birliği Erdoğan’ın açıklamalarına tepki gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadınlar hakkında söylediği sözlerin tamamının birbiriyle ilişkili olduğunu söyleyen Uysal şöyle konuştu:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün hem kürtaj hakkında konuştu hem de aynı zamanda bir aile ve nüfus on yılı da ilan edilmiş oldu 2035'e kadar. Bunu şu yüzden söylüyorum, iktidarın yaptığı bütün hamlelerin, bütün adımların aslında bir bütünlük sergilediğini görmek gerekir.
Kürtaj tartışmaları ve yapılan düzenlemeler 2025'in de öncesine gidiyor aslında. AKP iktidarı, devletin imkanlarıyla ürettiği politikalarla aslında kadınları kamusal alandan uzaklaştırmaya çalışıyor.
Aile yılı ilan edilmesinin de böyle bir anlamı ve önemi var. Medeni kanun tartışmaları, anayasa tartışmaları bunların hepsini kapsayan bir süreç aslında bu. Aileyi de çok sınırlı bir şekilde ele alıyorlar. Bir kadın, bir erkek ve çocuklar olarak. Ama tabii ki onlar için bir çekirdek aile de değil. En makbul olanı ‘geniş aileler ve çok fazla çocuğun olduğu aileler’.
Bir yandan nüfus politikalarını da ele alıyorlar. Bunların kadınlar üzerindeki etkisi olarak ise eşitsizliğin derinleştiği bir tabloyla karşılaşıyoruz. Kadın cinayetlerinin şiddetin ve şüpheli kadın ölümlerinin arttığı bir tabloyla karşılaşıyoruz.”
Yapılan düzenlemelerin ev içinde erkekleri güçlendirmeyi hedeflediğini söyleyen Uysal şu ifadeleri kullandı:
“İktidar, kadınların kaç çocuk doğuracağının üstünde bu çocukların nasıl hangi yöntemle doğurulacağına kadar böyle bir politika üretme cesaretini almış durumda bunu gösteriyor. Bunlar elbette ki bir geleneksel aileyi yücelterek yapılıyor. Nasıl ki ülke bir ‘tek adam’ rejimiyle yönetiliyorsa onun evler, haneler içerisindeki yansıması da o evdeki erkeğin ‘reisi’ olduğu ve onun iktidarının güçlendirildiği haliyle olsun isteniyor. Çünkü onun güçlendirilmesi mevcut iktidarın ve tek adam rejiminin güçlenmesi anlamına geliyor.
Geleneksel aile modeli anlatısını da bu yüzden güçlendirmeye çalışıyorlar ve bunu yaparken de ‘Biz de kadın cinayetlerinin farkındayız ve buna çözümün güçlü aile olduğunu söylüyoruz’ diye konuşuyorlar. Oysa ki aslında onun arkasında yatan güçlü aile ‘reislerinin’ olduğu haneleri kast ediyorlar.”
İddia edilenin aksine kadın cinayetlerinin aile içinde gerçekleştiğini söyleyen Uysal, mayıs ayına kadar 79 kadının ailelerindeki erkekler tarafından öldürüldüğünü söyledi. Kürtajın yeniden gündem olmasının da kadına şiddet ve kadın cinayetleri ile bağlantılı olduğunu söyleyen Uysal şunları söyledi:
“Akrabaları, boşandığı erkekler, evli olduğu erkekler tarafından öldürülmüş. Bu evlerin içerisinde kadınlara reva görülen şey mutlak bir eşitsizlik, bakım yükümlülüğünün tamamen kadınlarının üzerinde olduğu bir anlayış ve buna karşı çıkıldığı anda da bir şiddet tehlikesiyle ve hatta işte bunun en can yakıcı hali kadın cinayetlerine döndüğünü görüyoruz. Kürtaj meselesi de bunlardan tabii ki bağımsız değil. Bu doğrudan kadınların sadece söz söyleyebileceği, karar verebileceği her alana iktidarın müdahale etmesi anlamına geliyor.
Kadınların çocukları hangi yöntemle doğuracağı da kürtaj kararının da kendilerinin elinden alınması anlamına geliyor. Şu an yasal düzenleme 10 haftaya kadar kürtaj olunabilineceğini söylese de biz ne devlet hastanelerinde ne özel hastanelerde kadınların bu hakkına erişemediğini görüyoruz. Tekrar bu tartışmaların gündeme getirilmesi de aslında bununla da yetinmeyebileceklerini akıllara getiriyor.”
Erdoğan’ın yeni “kürtaj” sözleri ile 19 Mart sürecinin bağlantılı olduğunu söyleyen Uysal şöyle konuştu:
“Peki ikitdar neden bunları yapıyor? Çünkü kendi iktidarınının geleceğinden endişe duyuyor.
Özellikle içerisinde bulunduğumuz bu dönemde 19 Mart ile birlikte başlayan süreç. Bu iktidar, artık bir sonunun yaklaştığını görüyor.
Toplum haksızlıklara karşı ses çıkartıyor. Sadece ses çıkartmakla da kalmıyor. Siyasete katılma yolunu kullanarak bunu yapıyor. Bu bizim için çok önemli ve çok umut verici bir gelişme diye düşünüyorum.
Kadın hareketinin de elinde önemli bir deneyim var. Biz toplumu kadın cinayetlerine yaklaşım, toplumsal cinsel şiddete olan yaklaşım anlamında değiştirdik ve dönüştürdük. Artık kadınlar şiddete uğradığında kimse saat kaçmış, gençmiş diye konuşmuyor.
Bunu yaratabilmek çok önemli. Bunu biz sürekli mücadeleyi ortaya koyarak yaratabildik ve buradan aldığımız deneyim de bütün toplumun demokratik haklarına sahip çıkması, seçme seçilme hakkını bile elimizden alındı bir dönemde bu deneyimi ortaya koymak ve bunu geliştirmek önemli olacak ve önümüzü açacak diye düşünüyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kürtaj hakkındaki sözlerinin olası tıbbi ve sosyoekonomik etkilerini değerlendiren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu Yürütme Kurulu Üyesi Dr. Ayşe Gültekingil şu ifadeleri kullandı:
“Nüfus artışına yönelik bir biyopolitika devam ettirilmekte. Bunların hepsi de aynı politikanın tezahürleri. Zaten halihazırda kürtaj yasak değildi ama uygulanması çok zordu. Devlet hastanelerinde pek çok hekim uygulamıyor. Kadınlar mecburen ya özel hastanelerde ya da sağlıksız koşullarda bu işlemi yaptırmak zorunda kalıyorlar.
Yani aslında hukuki bir yasak yok ama yapılması çok zorlaştırılmış bir durumda. Yeni yasaklar ya da yeni kısıtlamalar getirilmesi olası tabii, şaşırmayız böyle bir şey olursa açıkçası. Kürtaja getirilecek herhangi bir yasak, kadınları pek çok açıdan zora sokacak bir durum.
Birincisi istenmeyen gebelik sonucu doğumlar kadınların ve tabii çocukların sağlığını her açıdan riske atar. Bunun yanında kadınları sosyoekonomik olarak istenmeyen bir gebelik sonrasında çocuk sahibi olmak ekonomik olarak zor bir duruma sokar. Çalışma koşulları olsun buna dair ekonomik planlaması olsun… Tabii ki kadınları toplum içerisinde zorlayacak bir durum söz konusu olur.”
© Tüm hakları saklıdır.