Gündem

‘Beklenmeyen ihtimal’ olarak Özgür Özel'in portresi: Parasız yatılıda dayak yedi, eczacılığı ‘aşk’la seçti, siyaset yolu FIFA oynarken açıldı, 'emanetçi' söylemine tepkili

2011 yılından bu yana, tam 12 yıldır CHP’de siyaset yapan Özel, parti içinde “yılmaz, yıkılmaz, tuttuğunu koparan ve dikkatli” tavrıyla biliniyor. En çok dikkat ettiği hususlardan biri, ailesinin göz önünde olmaması… 

17 Kasım 2023 00:00

CHP kurultayında mikrofonu eline aldığında, söze 1972 ruhu ile başlayan Özgür Özel, kulislerde yapılan tahminlerin aksine, genel başkanlık yarışını kazanacağı konusunda umutluydu. Kendisi ve kurmayları dışında Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultayı kaybedebileceğini düşünen insan sayısı azdı. Ancak beklenmeyen oldu, Bülent Ecevit’in, Atatürk’ten sonra “İkinci Adam” olan İsmet İnönü’ye karşı Parti Meclisi yarışını kazandıktan sonra Genel Başkan seçildiği 1972 kurultayını delegelere ısrarla anımsatan Özel, CHP tarihine, o tarihten bu yana genel başkanı koltuğundan eden ilk isim olarak geçti. 

CHP Genel Başkanlığı’na uzanan hikâyesi Manisa’da, oyun konsolunda FİFA 99 adlı futbol oyununu oynadığı sırada gelen bir telefonla başlayan Özgür Özel, 21 Eylül 1974’te Manisa’da dünyaya geldi. Ailesinin bir tarafı Balkan göçmeni bir tarafı Manisalı… Annesi Rukiye Özel’in annesinin kökeni Selanik’e, babasının dedesinin kökeni Üsküp’e, babaannesinin kökeni de Sırbistan Pirçova’ya dayanıyor. 

Özgür Özel'in çocukluğu 

Öğretmen anne-babanın yerinde duramayan çocuğu

Özel’in anne ve babası öğretmen. Annesi Rukiye Hanım ile babası Talat Bey’in aşkı, Manisa’daki bir köy okulunda başlamış. Özel’i o yıllarda tanıyan herkes, “Yerinde durmayan bir çocuktu” diye hatırlıyor. Bugün de Özgür Özel’in belirgin özelliklerinin başında “enerjikliği” sayılıyor. Yerinde durmayan, durmaksızın hareket eden bir siyasetçi Özel.

CHP Grup Başkanvekili olduğu dönemde Hürriyet gazetesine verdiği söyleşide, çocukluğunu şöyle anlatıyor:

“Çok yaramaz bir çocuktum. Hep hareketliydim. Şimdi de pek yerimde duramam. Ailenin bir tarafı göçmen, diğer tarafı Manisa’nın yerlisi… 104 yaşında ölen dedem Abdullah Ağa bahçıvandı. Diğer dedem Agah Menemenlioğlu, Cumhuriyet’in Manisa’daki ilk defterdarlarındandı. Benden dört yaş küçük bir de kardeşim var; Barış. Çocukluğum en çok öğretmen odasında geçti... Annem yaramazlıklarımdan çekinip evde bırakmaz beni öğretmenler odasına götürürdü. Küçüklükten beri spora çok meraklıyım. Geceleri uyumadan hep maratonların son 400 metresini sayıklardım! Annemden fırça yediğimiz günden sonra evde maraton koşmadım ama orta okul ve lisede atletizm takımlarına girdim. Hentbol oynadım. Hentbola üniversitede de devam ettim. Takım kaptanıydım. Orta oyun kurucu olarak iyi hentbol oynardım…”

Özel’in işaret ettiği, “evde maraton” yaramazlığı da yerinde duramamasının ve spora olan düşkünlüğünün sonucu. 

Kardeşi ile birlikte olimpiyattaki atletlere özenerek evi koşu parkuruna çeviren Özel ve kardeşinin odalarda, koridorlarda yaptıkları yarış, yerdeki çikolataları ezmeleri, evi tanınmayacak hale getirmeleriyle sonuçlanmış…

Babası, on kardeş içinde okuyan tek çocuk

“Bahçıvan Abdullah Ağa'nın torunuyum” diyen Özel, Sözcü gazetesinden Başak Kaya’ya yaptığı açıklamada da, özellikle dedesinden nasıl etkilendiğini şöyle anlatıyor:

"Dedem, 104 yaşında hayatını kaybetti. 90 yaşına kadar tarlada, bahçede çalışıp, pazarlarda kendi ürettiklerini sattı. Parmaklarında eklem romatizması vardı, ters dönmüştü. Dede 'Senin parmakların niye böyle' diye sorardım. Babamı gösterip, 'Bunu okuturken oldu' derdi. Babam 10 kardeşten okuyan tek çocuk. Annemin babası, diğer dedem Manisa'da defterdardı."

11 yaşında evden ayrıldı

İlkokul bittiğinde, öğretmeninin teşvikiyle Anadolu Liseleri sınavına giren Özgür Özel, Bornova Anadolu Lisesi’ni kazandı. İzmir’deki bu okula gittiğinde henüz 11 yaşındaydı. Sınava girdiğinde, başarılı olup olamayacağından çok yerinde oturup sınavı bitirip bitirmeyeceğinden endişe edilen Özel, “İlk kez 1,5 saat yerimde oturdum” dediği sınavdan sonra İzmir’e gidecekti. Artık yatılı öğrenciydi. 

Dayaktan korkmam

O dönemi şöyle anlatıyor Özel:

“11 yaşımda evden çıktım; çıkış o çıkış… Yatılı okula başladığım dönem yatakhane onarımda olduğundan altı ay bir konferans salonunda yattık; 200 ranzada 400 erkek ama yalnızca iki tuvalet var! Elimde diş fırçası ve diş macunuyla 30 metrelik kuyrukta beklerdim. Ufak olduğumdan biri bacak arasından geçirir, diğeri öne ittirir, tıraş olan 17-18 yaşındaki ağabeylere ulaşırdım. Bornova Anadolu Lisesi, verdiği eğitimden çok orada yaşadıklarınızla sizi hayata çok iyi hazırlar. Ben ‘Hallederiz’ lafını orada öğrendim. Başına ne gelirse gelsin; hallederiz! Yatılı okullarda çok kavga olduğundan çok dayak yedim; öğretmenden, büyük sınıflardan… Bir gün TBMM’de bir kavga sırasında bana ‘Hiç korkmuyor musun? Adamlar 300 kişi!’ dediler. Onlara ‘Bak kardeşim, ben yatılı okulda büyüdüm. Orada dövüşmeyi değil, dayaktan yılmamayı öğrendim! Dayaktan yılmamak başka bir meziyet!’ demiştim.”

“Babam solcu öğretmen”

“Yatılı okulda ilk gece herkes ağlar. İlk susan lider olur, ağlayanlara gidip ‘Ne ağlıyon len’ der. Ben de ilk birkaç gece ağladıktan sonra ilk susanlardan oldum… Okul boyunca sözü dinlenenlerden biriydim. Siyasete zaten küçüklükten beri merakım vardı. Çocukken Bakanlar Kurulu’nu ezbere bilirdim! Mesela Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, Vehbi Dinçerler, Oltan Sungurlu, Safa Giray gibi isimler hep aklımda… Agah Dedem fanatik bir CHP’liydi. Babam da politik, solcu bir öğretmendi. 1980 döneminde gözümüz ‘Babamı alırlar mı?’ diye kapıdaydı. Ben de kendimi bildim bileli solcuydum fakat lisede bir şokla karşılaştım; bazı arkadaşlarımız solun başka fraksiyonlarındandı ve CHP’yi eleştiriyorlardı! O dönem düzenlenen Dikili Festivali’ne giderdik. Çadırlarda 15-20 kişi kalır hem Zülfü Livaneli, Grup Yorum dinler hem tartışırdık. Burada CHP’ye yapılan eleştiriler içimi burktu; partiyi çok seviyorum, söz söyletmek istemiyorum! CHP’yi savunmak için TBMM ve CHP tarihiyle tanışmam Hıfzı Veldet Velidedeoğu’nun ‘Türkiye’de Üç Devir’ kitabıyla oldu. Atatürk, İnönü ve Demokrat Parti dönemini gün gün anlatan kitabı okurken çok etkilendim. Ömrüm lise ve üniversitede de CHP’yi savunmakla geçti! Bugün AK Partililer’den CHP’ye haksız eleştiriler geldiğinde içimden ‘30 senedir bu tartışmalara hazırlanıyorum. Bende bunun cevabı zaten var!’ diyorum.”

Özgür Özel ile eşi Didem Özel ve kızı İpek Özel

Eşiyle fakültede tanıştı

Yatılı okul biterken, Özel’in aklında aslında mühendis olmak vardı. Ancak babasının teşvikiyle tercih listesine yazdığı Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni kazandı. Eczacıların, küresel sermayeye, zincir marketlere direnişinden o dönem etkilenmişti. Sonrasında kendisi de bu mücadelenin içinde oldu.

Eşi Didem Özel’le de o dönem, Eczacılık Fakültesi’ndeki öğrenciliği sırasında tanıştı. Didem Özel, halen eczacılık yapmaya devam ediyor. Daha sonra kızları İpek dünyaya geldi.

1999’da eczanesini açtığında da aktif mücadele alanına çoktan girmişti, ancak herhangi bir sivil toplum örgütü yönetiminde yoktu. Bu kapı da ilginç biçimde açıldı. Mesleğini ve siyasete açılan yolu aşkına borçlu olduğunu, Sözcü’ye Grup Başkanvekilliği döneminde şöyle anlattı:

“Aslında eczacılığı kazandığımda yeniden sınava girerim diye düşündüm ama Eczacılık Fakültesi’ne girdikten bir yıl sonra, 19 yaşımda eşim Didem ile tanıştım. 1993'ten beri birlikteyiz. Didem'i görünce üniversite sınavına bir daha girmeyi unuttum. Eczacılıkta beni tutan ikinci şey de bu alanın, önemli bir mücadele alanı olduğunu gördüm."

FIFA oynarken gelen telefon 

Özgür Özel, 1999’da eczanesini açtı. O dönemi Armağan Çağlayan’ın programında şu sözlerle anlattı: 

“Eczacılık yapmaya bir çanta gebelik testi alarak başladım. Üç yılda 6 bin çeşit ürünü olan bir ıtriyat depom oldu. Daha sonra eczane açtım. 1999 yılında, bir gün eczanede oturuyorum. FIFA 99 diye bir oyunum var. Acayip de zevkli oynuyorum. Brezilya-Arjantin Dünya Finali, durum 2-2. Ben Arjantin'i oynatıyorum, 86. dakika. Telefon çaldı. Telefon yerde. Caller ID filan yok yani. Kim aramış diye göremiyorum. Şimdiki gençler bilmiyor yani onu. Tahayyül edemiyor benim kızım. Telefon çaldı! Kapanırsa kimin aradığını bilmiyorsun. Çalıyorsa açacaksın yani. Açayım mı açmayayım mı derken, oyunda pause'a bastım. Gittim telefonu açtım. O zamanın Manisa Eczacı Odası Başkanı Nükhet (Tarhan) Abla'ydı arayan. Dedi ki 'Eczacı Odası’na kadar gelir misin?' 'Nedir?' dedim. 'Seni oda yönetimine almayı düşünüyorum' dedi. Kapattım gittim."

Dönemin Manisa Eczacı Odası Başkanı Nükhet Tarhan ve Özgür Özel

33 yaşında Genel Sekreter 

Manisa Eczacı Odası yönetimine girdikten sonra Türk Eczacılar Birliği yönetimine de seçilen Özel, 33 yaşında Türk Eczacılar Birliği’nin genel sekreteri oldu. Aynı zamanda Manisa’da CHP örgütünün içinde siyaset yapıyordu. 

CHP Manisa Belediye Başkan adayının kalp krizi geçirip hayatını kaybetmesinden sonra, kentte sevilen, aktif, enerjik biri olarak Özgür Özel’in adaylığı gündeme geldi. 35 yaşında Manisa belediye başkan adayı olan Özel, seçimi kaybetse de yolunu açmayı başardı. Aktif siyaseti CHP’de sürdürdü ve iki yıl sonra, 2011’de milletvekili seçildi. 

Özel, 24., 25., 26., 27.,28. dönemlerde Manisa Milletvekili olarak Meclis’te görev yaptı. Bu süre içinde TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, SOMA Maden Kazası Araştırma Komisyonu, CHP Cezaevlerini İzleme ve İnceleme Komisyonu ve CHP Üniversitelerin ve Öğrencilerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu'nda çalıştı. 

18. CHP Olağanüstü Kurultayı'nda Parti Meclisi üyesi seçilen Özel, Grup Başkanvekilliği görevini üstlenene kadar bu göreve devam etti. 25. 26. ve 27.dönemde CHP Grup Başkanvekilliği görevi yapan Özel, 28. Döne’mde ise, Cumhurbaşkanlığı’na aday olan Kemal Kılıçdaroğlu TBMM’ye giremeyince CHP Grup Başkanı oldu. CHP Genel Başkanlığı’na adaylığını açıklamasının ardından partisinin grup başkanlığını “fiilen” bıraktığını duyurdu. 

49’u 50 yapmadan…

Özgür Özel, üç yıl önceki açıklamasında, CHP'yi iktidara taşımayı başaramamaları halinde 48-49 yaşında siyasetten emekli olmayı hedeflediğini söyleyip, hayalini de şöyle tarif ediyordu:

"Hayalim 49'u 50 yapmadan, siyaseti tamamlayıp, insanların 25-50 arasında yaptıklarını 50'den sonra yapmak..." 

Ancak süreç planladığı gibi gitmedi. Partideki yol arkadaşları, Özgür Özel için “Ele aldığı konunun peşini bırakmaz. Sonuna kadar gider. Gerekirse Kemal Bey’i de ikna etmek için her şeyi denerdi. İnandığı bir şey varsa azimle çalışırdı” diyor. 

14-28 Mayıs seçimlerinde CHP’nin yaşadığı büyük hüsran sonrasında, Cumhurbaşkanlığı için adaylığını açıklandığında gözyaşlarıyla alkışladığı Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı bırakması gerektiğini ve “değişimin” şart olduğunu dile getiren Özel, beklenmedik bir anda genel başkanlığa adaylığını koydu.

Özel, bu süreçte, önce Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıktan çekilmesi için harekete geçti. Kılıçdaroğlu ile konuştu ancak yerel seçimleri beklemek konusunda kararlı olduğunu görünce, başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere “değişim” isteyen ekiple birlikte harekete geçti. 

“Sonuna kadar gitmeyi” seven Özgür Özel, “1972 ruhuyla” Kılıçdaroğlu’nun karşısına rakip olarak çıktı. 4-5 Kasım’da Ankara Arena Spor Salonu’nda düzenlenen CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nda Özgür Özel ve Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlık için yarıştı. 

Özel, kurultayda henüz oy kullanılmadan önce yaptığı konuşmada 1972’de yapılan CHP’nin 5. Olağan Kurultayı’na işaret ederek şunları söylüyordu:

“1972 kurultayımız ise önümüze yeni bir vizyon koyan, hayatın, siyasetin akışını değiştiren diğer kurultayımızdı. Kurultay Bülent Ecevit’i Genel Başkan seçmiş, ona partimizi sosyal demokrat bir çizgiye taşıma, işçi sendikalarıyla, ezilenlerle, hak arayanlarla buluşma, buluşturma, sosyal demokrasiyi iktidar yapma görevi vermiştir. Bu kurultaydan çıkan sonuç bizi iktidara taşımıştır. 1972 kurultayı dünyada esen sol rüzgarları gören, anlayan, Türkiye’nin ihtiyaçlarını doğru tespit eden, siyasi kümelenmeleri doğru okuyan, doğru hedef koyan bir kurultaydır. 1972 kurultayının bu öngörüsünden alınacak önemli derslerimiz var. Özellikle çok sevilen, hayranlık duyulan, Atatürk’ün silah arkadaşı Garp Cephesi Kumandanı İsmet İnönü ile zamanı gelmiş, vefalı vedasından alacağı büyük bir ilham var. Parti ve ülke söz konusu olunduğunda İsmet İnönü’nün dahi karşısında duran bir iradeyi gösterebilen cesaretten öğrenecek çok şeyimiz var.” 

Partide her ne kadar genel seçimlerin kaybedilmesi nedeniyle “yeni kana” ihtiyaç olduğunu savunanlar varsa da Kılıçdaroğlu’nun destekçileri de epey fazlaydı…

Kurultayda seçim ikinci tura kaldı. 

Özgür Özel ile Kemal Kılıçdaroğlu

Özel mi, Kılıçdaroğlu mu? 

Kurultayda, tribünlerden karşılıklı olarak “değişim” ve “yanındayız Kılıçdaroğlu” sloganları yükseldi. Saat gece 03.00 civarında oy sayımı tamamlandı. “Değişimciler”den CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın çıkıp kurultay salonunda delegeleri selamlamasıyla coşku yükseldi. Ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, kurultayın divan başkanı olarak anons geçti: 

“Yeni genel başkanımız Özgür Özel, salonu selamlamaya gelecek…”

Görevdeki Genel Başkan’la yarışıp kazanarak CHP’nin tarihinde bir ilki yaşatan Özel, siyaseti bırakmayı hedeflediği yaşta CHP Genel Başkanı seçildi. 

“İktidarı en çok yoran Grup Başkanvekili”

Yol arkadaşlarından Özel portresi: 

“Tuttuğunu koparır, sonunu getirmeden hiçbir işi bırakmaz.” 

2011 yılından bu yana, tam 12 yıldır CHP’de siyaset yapan Özel, parti içinde “yılmaz, yıkılmaz, tuttuğunu koparan ve dikkatli” tavrıyla biliniyor. En çok dikkat ettiği hususlardan biri, ailesinin göz önünde olmaması… 

Özel’in grup başkanvekilliği döneminden övgüyle söz ediliyor. Örneğin; “cinsel istismar sanıklarının tacizcisiyle evlendirilmesinin” bir gece ansızın torba yasayla geçirilmeye çalışıldığını fark eden Özel, süreci engelliyor. Yol arkadaşları, “Özel, Meclis İçtüzüğü’nü çok iyi bilir. O gece torba yasayla böyle bir maddenin geçirileceğini fark etti ve hemen 20 kişiyi organize ederek süreci engelledi” diyor.  Özel, izleyen hafta boyunca konuyu gündeme taşırken sadece muhalif sesler değil, muhafazakâr kesimden de düzenlemeye tepki gelince yasa Meclis’ten geçmedi. 

Partililer, Özel’in çok iyi bir dinleyici olduğunu vurgulayarak, “Özel dikkat etmeseydi bu madde geçecekti. O gece büyük bir iş başardı. İktidarı en çok yoran Grup Başkanvekili’ydi” yorumunu yapıyor.

Özgür Özel ile Ekrem İmamoğlu, CHP 38. Olağan Kurultayı'nda Özel'in galibiyetini kutlarken 

İmamoğlu etkisi 

4 Kasım’da Genel Başkan seçilmesinin ardından partisinin Merkez Yönetim Kurulu’nu (MYK)  belirleyen Özel’e başından beri destek veren isimlerin başında, “değişim” talebini kuvvetli bir şekilde ilk kez dile getiren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu geliyor.

Özel ile İmamoğlu’nun yakın bir ilişkisi var. Ancak Özel ve kurmayları, İmamoğlu’nun parti yönetiminde etkili olacağı iddialarına, Özel’in emanetçi gibi görev yapacağı söylemlerine karşı tepkili. Bunun Özel’in yapısına da aykırı olduğu dillendirilirken İmamoğlu’nun desteğinin önemli olduğunun, parti yönetimine güç verdiğinin altı özenli bir dille çiziliyor.

Genel Başkan Özel’in önündeki en büyük sınav ise yerel seçimler… 14-28 Mayıs sürecinde yıpranan CHP, taze bir kadroyla yerel seçimlere hazırlanıyor. Partili belediyelerin kaybedilmesi durumunda Özel’in sırtındaki yük artacak… Yani yerel seçimler, genel seçimler için bir “anahtar” görevi görecek. 31 Mart, Özel’in siyasi kariyeri ve CHP için kritik bir gün olacak.

Özel’in ‘ekipçilik’ muhafazakarlığı 

Özel’in genel başkan seçilmesinin ardından MYK’da kendisine yakın isimlerle çalışacak olması  dikkat çekiyor. Bu durum; parti içinde MYK’da görevi olmayanlar tarafından “dışlanmışlık” olarak tanımlanıyor. Özel’in partiye kendisiyle birlikte gelen yol arkadaşlarından kesinlikle ayrılmadığı ve bu “ekipçi muhafazakârlığın” partiden ayrılıklara neden olabileceği iddia ediliyor. MYK’da neden alınmadıkları sorgulanan isimler sayılırken örnek verilen isimlerden biri, CHP listesinden parlamentoya giren eski Dışişleri Sözcüsü ve Washington Büyükelçisi Namık Tan oluyor.

“Sen de oradaydın” eleştirisi

Özel, genel başkanlığa aday olup, Kılıçdaroğlu’nun tercihlerini eleştirdiğinde, bir kesimin tepkisini de aldı. Özel’e karşı “Bu tercihler yapılırken sen de oradaydın, yetkili konumdaydın” eleştirileri hâlâ sürüyor.

Özel’in çalışkanlığı ve enerjikliği çocukluğundan bu yana tanıyanların ortak tespiti. Ancak pozitif bir özellik olarak vurgulanan, kavgadan kaçmaması, inatçılığı ile ilgili olarak “Kavgacı ve ısrarcıdır, polemiği sever” diyerek, bunu negatif olarak yorumlayanlar da var. Özel’e yöneltilen eleştirilerden biri de fikirlerinde ısrarcı olması, esneklik göstermekte zorlanması.

1972’de yapılan CHP Kurultayında ne oldu?

12 Mart 1971 Cuma günü saat 13.00’de radyoda okunan bildiri Türkiye siyasetini karıştırdı. Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Celal Eyiceoğlu, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur imzasını taşıyan muhtıra ile ordu yeniden siyasi gücü eline aldı. 

Türkiye siyasetinde bomba etkisi yaratan, Süleyman Demirel’in Başbakanlık’tan istifasıyla sonuçlanan muhtıra, CHP’yi de karıştırdı. Hükümeti kurma görevi, askerlerin isteği doğrultusunda CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim’e verildi. Dönemin CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün, başlangıçta gönülsüz de olsa süreci desteklemesi sırasında CHP Genel Sekreteri olan “ortanın solu” söyleminin mimarı Bülent Ecevit, darbeyi onaylamak anlamına geldiğini söylediği tavra karşı direnişe geçti. 

Ecevit, Genel Sekreterlik görevini bıraktı ve “parti içinde muhalefet” sürecini başlattı. Ecevit, o dönem; şu sözlerle tavrını anlattı:

“Ben CHP'nin halk iradesi dışında yollardan iktidara gelmesine veya gelmiş gibi görünmesine razı olamam. Eğer hükümete katılmama kararı alınabilseydi belki bazı şeyler kurtarılabilirdi. Fakat sayın Genel Başkanım öyle düşünmüyor.”

İsmet İnönü, Ecevit’in “muhalif” tavrından hoşlanmadı, hedef tahtası haline getirdi. Bir yandan da partiyi Ecevit’in etkisinden kurtarmak, Ecevit’e yakın Parti Meclisi’ni yenilemek istiyordu. Bu nedenle kurultay çağrısında bulundu. 5-7 Mayıs 1972’de toplanan kurultayda, Ecevit’e yakın Parti Meclisi, İnönü’nün çabalarına rağmen güvenoyu aldı. İnönü, bunun üzerine 8 Mayıs’ta CHP Genel Başkanlığı’ndan çekildi.

14 Mayıs 1972’de düzenlenen genel başkan seçimli olağanüstü kurultayda Ecevit, tek aday olarak seçime girdi ve Atatürk ile İnönü’den sonra, 47 yaşında CHP’nin üçüncü genel başkanı oldu. 

İnönü, Ecevit’in genel başkanlığının ardından, “12 Mart şartlarının nazik mahiyetini ciddiyetle muhafaza ettiği bir zamanda, parti politikasının memleket için sakıncalı gördüğüm şekil ve istikamette değiştirilmesi sebebiyle CHP’den ayrılmış olduğumu bilgilerinize sunarım” mesajıyla CHP’den ve Malatya Milletvekilliği’nden de istifa etti.