Gündem

Barolardan, avukatların 'FETÖ' iddiası ile gözaltına alınmasına tepki: Avukatlar, müvekkilleriyle özdeşleştirilemez!

14 Eylül 2020 10:51

Ankara Barosu, İstanbul Barosu, Van Barosu, Diyarbakır Barosu ve İzmir Barosu; FETÖ soruşturması kapsamında 48'i avukat 60 hukukçunun gözaltına alınmasına tepki göstererek; meslektaşlarının, mesleki faaliyetleri ve müvekkilleri gerekçesiyle suçlandığını belirtti. Barolar, meslektaşlarının  müvekkilleriyle özdeşleştirilemeyeceğini ve soruşturmanın takipçisi olduklarını vurgulayarak,  avukatların derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.

11 Eylül'de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, “FETÖ/PDY’nin avukatlık yapılanması” soruşturması kapsamında  48’i avukat, 7’si stajyer avukat, 3’ü ihraç hâkim, 1’i ihraç hakim adayı ve 1’i de hukuk fakültesi mezunu toplam 60 kişi gözaltına alındı.

Barolar, gözaltına alınan avukatlara doğrudan avukatlık mesleğini hedef alan, “meslek sırrı” kapsamındaki bilgileri ifşaya yönelik sorular sorulduğunu ve müvekkilleri nedeniyle suçlandıklarını belirterek gözaltılara tepki gösterdi.

TIKLAYIN - Yeneroğlu'ndan gözaltılara tepki: Avukatları sırf mesleki uygulamaları nedeniyle cezalandırma amacı gütmek hukuku ayaklar altına almaktır

İstanbul Barosu: Avukatlar, bu türden gözdağı içeren gözaltılardan etkilenmeyecektir

İstanbul Barosu, gözaltıları "gözdağı" olarak nitelendirerek, "Avukatların mesleki faaliyetlerinin sorgulanması amacıyla gözaltına alınmaları, o sayede avukatların sindirilmesi, korkutulması hedefleniyorsa, bu hedefe varılabilmesi asla olası değildir. Mesleğinin toplumsal ve hukuksal anlamını her konjonktürde özenle değerlendiren avukatlar, bu türden gözdağı içeren gözaltılardan etkilenmeyecektir" açıklamasını yaptı. İstanbul Barosu'nun açıklaması şu şekilde:

"Önceki gün Ankara’da FETÖ soruşturmaları kapsamında olduğu vurgulanarak gözaltına alınan avukatların, bugünkü sorguları sonrasında açıklığa kavuşan durumları, yargının kurucu unsuru konumunda bulunan savunmanın nasıl tahayyül edildiğine dair fikir vermeye yeterli olmuştur.

FETÖ kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmaları, 15 Temmuz darbe girişimine atfettiği karşıtlığın odağında özenle değerlendiren İstanbul Barosu, bu son gözaltıların neden ve haklılığını da aynı özenle araştırarak değerlendirmiştir.

Başsavcılığın büro aramalarında yasa gereğince barodan temsilci talep etmelerinden açıkça anlaşıldığı üzere, yapılan gözaltılar, meslekten kaynaklanan “isnatlar” içermektedir. Açık deyişle, örgüt üyeliği isnadı, mesleğin ifası ile bağdaşık olarak nitelendirilmiştir. Şimdiye değin yapılan gözaltılardan -istisnalar haricinde- farklılık gösteren bu son durum, son derecede de vahim bir gelecek kurgusunu anlatmaktadır. İki gündür yapılan sorgulamalar sırasında şüpheli avukatlara sorulan sorular, bu geleceğin vahametini saptamaya yeterlidir.

Öncelikle belirlemeliyiz ki, bu sorular karşısında alınacak yanıtlar nasıl olursa olsun, isnatları haklı çıkaran bir içerik olarak nitelendirilemez. “Şüpheli” sıfatıyla sorulara yanıt veren kişilerin “avukat” kimlikleri, bu saptamanın doğal sonucudur. Avukat, müvekkili ile özdeşleşmez. Avukatın bu bağlamda gösterdiği duyarlılık, sadece kendisine özgü değildir. Diğer anlatımla, avukat başkaları tarafından da müvekkilleri ile özdeş görülemez. Maddi gerçeğin aranması aşamasında, savunma görevinin ifa edilmesi, yargılamanın en temel unsurudur. Savunmanın( avukat) konumu, adil yargılanma hakkının güvencesidir. Avukatın görevinin sınırlandırılması, onun özenle bir “otokontrole” yönelmesini sağlamayı uman gözdağı, avukat kadar halkı etkileyecek ve giderek adalete olan güveni de yok edecektir. Bu nedenledir ki, avukatların bu konumu,  uluslarası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Türkiye’nin de taraf olduğu Havana Kuralları ile bu güvencenin işlerliğe kavuşturulması da hükümetlere “görev” olarak verilmiştir. Bu hükümler, hukuk devletinin temel koşuludur. Şimdi bir hükümet tasarrufu ile yapılan bu gözaltılar, hukuk devletinden ne denli uzaklaşmakta olduğumuzun da göstergesidir. Kendisine “güvence” olarak terkedilen hakları, bizzat kendisi ihlal eden bir hükümet ile karşı karşıyayız.

Avukatların mesleki faaliyetlerinin sorgulanması amacıyla gözaltına alınmaları, o sayede avukatların sindirilmesi, korkutulması hedefleniyorsa, bu hedefe varılabilmesi asla olası değildir. Mesleğinin toplumsal ve hukuksal anlamını her konjonktürde özenle değerlendiren avukatlar, bu türden gözdağı içeren gözaltılardan etkilenmeyecektir.

İstanbul Barosu olarak, Ankara Barosu ve meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu ilan ediyoruz. Yapılan soruşturmayı özenle takip etmekteyiz. Soruşturmanın sonuçlarının ifade edeceği anlam, bizim açımızdan mücadele azmimizin göstergesi olacaktır."

Van Barosu: Dikkat, avukatlık tehlike altında!

"Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından farklı illerden 48 avukat, 7 stajyer, 1 hukuk öğrencisi ve 4 ihraç edilmiş hakim “FETÖ/PDY’nin avukatlık yapılanmasına eş zamanlı operasyon” adı altında göz altına alınmıştır. Bir kısım avukatların ev ve ofislerinde yapılan aramalarda baro temsilcileri bulunmaksızın aramalar yapılmıştır. Gözaltında bulunan avukatlara şu soruların sorulduğu paylaşılan bilgilerden öğrenilmiştir:

“Avukatlık stajının ne zaman, nerede, hangi büroda yaptığı, büro ortağı olup olmadığı, başka büroda çalışıp çalışmadığı, ne tür davalarda avukatlık yaptığı, kaç dosyada avukatlık yaptığı, bu dosyaların kaçının FETÖ ile ilgili olduğu, müvekkillerinin kendisine nasıl ulaştığı, sözleşme yapıp yapmadığı, kaç sözleşme yaptığı, ücretlerin nasıl ödendiği , ödemeye ilişkin belge verilip verilmediği, kaç ücret aldığı, ücreti beye göre belirlediği, müvekkilinden neden ücret almadığı, müvekkilin ifadesini neden değiştirmek istediğini, kendisi, eşi ve çocuklarının hangi dersane ve kusurlara gittiğini, telefonda ve teknik takipte görüştüğü kişilerle ilişkisinin ne olduğu” tarzında sorular sorulmuştur. 

Bu sorulardan ve bu soruların cevaplarından suç üretmek, gözaltı yapmak, avukat görüş yasağı getirmek en hafif tabiriyle hukuk ayıbıdır. Çünkü;

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 1/2.maddesi hükmüne göre avukat, “yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder”. 

Aynı kanunun 58. maddesi hükmüne göre, Avukatların, mesleki veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı denetiminde ve kayıtlı olunan baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz.”

Yasa koyucu tarafından getirilen bu düzenlemelerin temel amacı, bağımsız savunmayı temsil eden avukatları, yargının diğer kurucu unsurları olan savcılar ve hakimlerle eşit düzeye getirmektir. Bu düzenleme emredici hükümde olup, savunma üzerinde baskı kurulmasının güvencesidir. Aksi durumda savunmanın yani avukatlığın işlevini ortadan kaldırmak suretiyle adil yargılamanın yok edilmesi amaçlanmış olacaktır. 

Yargının kurucu unsuru avukatların, devletin her türlü müdahalesine karşı korunması birçok ilke ve sözleşme ile özel olarak düzenlenmiştir. 

Havana Kuralları olarak da bilinen “Avukatların İşlevlerine İlişkin Temel İlkeler” ile “Avrupa Birliği Barolar Konseyi Meslek Kuralları” çerçevesinde, avukatın görevi, yasanın çizdiği sınırlar içinde sadece vekalet görevini özenle yerine getirmekle sınırlı olmayıp, hem adalete ve hem de hak ve özgürlüklerini savunmakla yükümlü olduğu yargılamaya tabi kişiler için vazgeçilmez değerdedir.

“Avukatların İşlevlerine İlişkin Temel İlkeler”e yani “Havana Kuralları”na göre (m. 16/a-c), hükümetler avukatların; “hiçbir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz müdahaleyle karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmelerini, kabul görmüş meslek ahlak kurallarına, görevlerine, standartlarına uygun faaliyette bulundukları için kovuşturma veya idari, ekonomik veya başka bir yaptırımla sıkıntı çekmemelerini, baskı ve tehditle karşılaşmamalarını sağlamakla yükümlüdürler.”

Havana Kuralları’nın 22.maddesi hükmüne göre, hükümetler; “avukatlar ile müvekkilleri arasında mesleki ilişkiler kapsamındaki bütün haberleşme ve görüşmelerin gizli olduğunu kabul eder ve buna saygı gösterirler.”

Yine Havana Kurallarının 18. maddesine göre; “Avukatlar görevlerini icra etmeleri nedeniyle müvekkilleriyle veya müvekkillerinin davalarıyla özdeşleştirilemezler.”

İfade aşamasında sorulan sorulardan da anlaşılacağı üzere, avukatlık faaliyeti sorgulanmakta ve avukat müvekkilleriyle özdeşleştirilmektedir. Bugüne kadar defalarca ifade ettik, tekrar ifade ediyoruz. Anlaşılması ve uygulanması açısından teker teker ifade edeceğiz. 
AVUKAT MÜVEKKİLLERİNİN DAVALARIYLA ÖZDEŞLEŞTİRİLEMEZ (Havana Kuralları m.18)
Avukat, bağımsız yargının kurucu unsurlarından bağımsız savunmayı temsil eder.(Av. K. m.1/2)
Avukat, Hak ve yasa işlerinde isteyenlere yol göstermeyi, mahkemelerde, devlet dairelerinde başkalarının hakkını aramayı, korumayı meslek edinen ve bunun için yasanın gerektirdiği şartları taşıyan kimsedir. (Türk Dil Kurumu)
Müvekkil/e, birini kendisine vekil olarak seçen kimse (Türk Dil Kurumu)
Özdeşleştirme, özdeş duruma getirmek. (Türk Dil Kurumu)
Özdeş, her türlü nitelik bakımından eşit olan, aralarında fark bulunmayan.(Türk Dil Kurumu)
Bu tanım ve açıklamalar ışığında, başka kimselerin haklarını aramayı ve koruma mesleğini icra eden avukatın, temsil ettiği kimsenin davasıyla, işlediği veya işlendiği iddia olunan suçla, her türlü nitelik bakımından eşit sayıldığı, bir diğer ifadeyle aralarında fark bulunmadığı ileri sürülemez. Bu husus kesin bir şekilde yasaklanarak avukatın mesleğini baskı ve tehdit altında kalmaksızın yürütmesini amaçlayan koruyucu bir düzenlemedir. Emredici niteliktedir ve uygulanması keyfi değil zorunludur. 

Anılan iç hukuk ve uluslararası sözleşmelerdeki hükümler dikkate alındığında, 48 avukat ve 7 stajyer ile diğer hukukçuların gözaltına alınmış olması, avukatlığa, savunmanın bağımsızlığına aykırı olduğu gibi Avukatlık Kanununa ve uluslararası sözleşmelere açıkça aykırıdır. 

Bugün avukatlık mesleği büyük bir tehlike altındadır. Avukatlara yönelik gözaltılar ve  kendilerine sorulan sorular ile aslında “avukatlık yapmak suçtur” mesajı verilmeye çalışılmaktadır. Mesleki faaliyetleri nedeniyle gözaltına alınan meslektaşlarımıza yönelen hukuksuzluk, en temel evrensel hukuk kuralı olan savunma hakkına yönelik olup bir yönüyle de toplumun savunmasız bırakılması amaçlanmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki; bugün savunmasız bırakılan ve gelecekte bu durumun sonuçlarıyla baş başa kalacak olan toplumun bir kesimi de, bizatihi bu hukuksuz süreci yürütenler olacaktır. 

Van Barosu olarak usule, yasaya ve uluslararası sözleşmelere açıkça aykırı olarak hukuksuzca gözaltına alınan avukatların derhal serbest bırakılmasını talep ediyor, yaşanan hukuksuz sürecin takipçisi olacağımızın bilinmesini istiyoruz."

Diyarbakır Barosu: Bu sefer de tek tek avukatlar hedef alınıyor!

"Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatılan “operasyon” kapsamında çok sayıda meslektaşımız ve stajyer avukat gözaltına alınmıştır. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre gözaltına alınan meslektaşlarımıza doğrudan avukatlık mesleğini hedef alan, “meslek sırrı” kapsamındaki bilgileri ifşaya yönelik sorular sorulmuş, meslektaşlarımız avukatlıklarını yaptıkları kişiler nedeniyle suçlanmıştır. Baroların ortak itirazlarına rağmen Avukatlık Yasasında güncel ihtiyaçlardan ziyade, “siyasi reflekslerle” yapılan değişiklikten umduğunu bulamayanlar, aynı gayeyle bu sefer de tek tek avukatları hedef almaktadır. Yargının diğer iki ayağını kendi siyasi ikbali uğruna “kanatları altına” alan iktidar, savunma makamını temsil eden baroları ve avukatları da etkisiz kılarak, erkler ayrılığı ilkesini tümüyle ortadan kaldırmayı ve yurttaşları savunmasız bırakmayı hedeflemektedir. Avukatlar ve barolar, bu keyfi soruşturmalar karşısında susmadı, susmayacak. Ulusal ve uluslararası hukuk standartlarına aykırı olan, bağımsız savunmayı susturmayı, ortadan kaldırmayı ve nihai olarak yurttaşları savunmasız bırakmayı amaçlayan bu “operasyon” derhal durdurulmalı, gözaltına alınan meslektaşlarımız serbest bırakılmalıdır. "

İzmir Barosu: Siyasi iktidar tarafından bir hukuk politikası haline getirildi

"Ankara'da başlatılan soruşturmalar nedeniyle 48 avukat ve 7 stajyer avukat gözaltına alınmış; evlerinde ve bir kısmının ofislerinde baro temsilcileri olmaksızın arama işlemleri yapılmıştır.

Avukatların mesleki faaliyetleri ile ilintili olarak yaptıkları işlemler için korunmasını temel alan tüm evrensel ilke ve normlara karşın ülkemizde meslektaşlarımızın üstlendikleri görevler sebebiyle soruşturmaya uğramaları ve usule aykırı soruşturma işlemleriyle özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları uygulaması siyasi iktidar tarafından bir hukuk politikası haline getirilmiş durumdadır.

Müvekkillerinin işledikleri iddia edilen suçlardan (mahkeme kararlarıyla kesinleşmiş dahi olsa) avukatlar sorumlu tutulamazlar. Bu bağlamda evrensel hukuk ilkelerinden biri olan suçların ve cezaların şahsiliği ilkesini işletmeyenlerin de bir gün avukata ihtiyaç duyabileceklerini kendilerine hatırlatmak gerekmektedir.

Bu nedenle, avukatların görevleri nedeniyle müvekkilleri ile özdeşleştirilmesi anlayışından derhal geri dönülmesini ve mesleki faaliyetleri sebebiyle gözaltında bulunan tüm meslektaşlarımızın serbest bırakılmasını talep ediyoruz."

Ankara Barosu: Avukatların, müvekkilleri ile özdeşleştirildikleri anlaşılmakta