Gündem

Bakan Tekin'den LGS tartışmalarına ilişkin açıklama: Bir öğretmen soruları çekip sınavdan sonra yayınlamış, güvenlik sorunu yaratmıyor

18 Temmuz 2025 14:48

Güncelleme: 18 Temmuz 2025 15:04

T24 Haber Merkezi 

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, LGS ile ilgili şaibe iddialarına ilişkin olarak yaptığı açıklamada; "Bir öğretmenimiz LGS sorularının fotoğrafını çekmiş ama sınav bittikten sonra yayınlanmış. Sınavın güvenliğine hiçbir sıkıntı çıkarmıyor ama öğretmen arkadaşımız kurallara uygun davranmadığı için soruşturma açılmıştır" dedi. Muhalefeti hedef alan Tekin, "Hırsızlık yapıyorlar, rüşvet alıyorlar, yakalanıp sorgulandığı zaman 'İktidar siyasal yargıyı, siyasal baskı altına aldı, bize zulmediyor' diyorlar. Yalan söylüyorlar. Yalanları ortaya çıktığında utanmazlık, böyle aymaz bir tavır içerisinde ne özür diliyorlar ne başka bir şey yapıyorlar. Hakaret ediyorlar, iftiralar atıyorlar. Yargıya başvurduğumuz zaman bizi başka tür şeylerle suçluyorlar. Ben gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Bu şekilde siyaset, bu şekilde muhalefet olmaz" ifadelerini kullandı. 

CHP’den şaibe iddialarıyla tartışılan LGS hakkında suç duyurusu

LGS (Liselere Geçiş Sistemi) kapsamındaki merkezi sınavda soru kitapçıklarının önceden paylaşıldığı iddiası sonrası 719 çocuğun tam puan almasına ilişkin tartışmalar sürüyor.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, LGS soru kitapçığının sınavdan önce sızdırıldığı iddialarına ilişkin olarak 29 kişi hakkında idari soruşturma başlatıldığını açıklarken Milli Eğitim Bakanlığı’nda üst düzey bir bürokrat görevden alındı. Yaklaşık 5 yıldır Bakanlık’ın Bilgi İşlem Genel Müdürlüğü koltuğunda oturan Özgür Türk görevden alındı. Yerine Prof. Dr. Ersin Karaman atandı.

Tekin, Takvim gazetesine yaptığı açıklamada bir öğretmenin sınavdan sonra soruları yaydığını ve hakkında soruşturma başlatıldığını belirterek şöyle konuştu: 

"Aslında bu yeni değil. Biz göreve başladığımız andan itibaren öğretmenlerimizle, okul yöneticilerimizle, öğrencilerimizle ve velilerimizle kurduğumuz ilişkiler ve sürecin böyle çok sempatik bir şekilde yürümesinden çok ciddi şekilde rahatsız oldular. Önce sendikalar aracılığıyla ortalığı karıştırmaya, kendilerine bağlı sendika aracılığıyla ortalığı karıştırmaya çalıştılar. Tutmadı. Sonra sürekli her yaptığımız işle ilgili dedikodular ürettiler, dedikodular ürettiler. Fakat şimdi geldiğimiz noktada Cumhuriyet Halk Partisi gerçekten siyaset üretmekten uzak bir noktaya geldi. Özellikle tartışmalı kurultay sürecinden sonra kendi içindeki tartışmalar siyaset üretmekte zor bir durum ortaya çıkardı onlar için. Kimse siyaset üretmiyor. Kendilerini savunmaktan çıkmak için yapacakları atraksiyonlar vardı. Bunlardan bir tanesi de önüne kim gelirse saldırmak. Saldırıyorlar, yalan söylüyorlar. Şimdi öyle bir tuhaf duruma geldik ki Fatma Hanım. Hırsızlık yapıyorlar, rüşvet alıyorlar, yakalanıp sorgulandığı zaman 'İktidar siyasal yargıyı, siyasal baskı altına aldı, bize zulmediyor' diyorlar. Yalan söylüyorlar. Yalanları ortaya çıktığında utanmazlık, böyle aymaz bir tavır içerisinde ne özür diliyorlar ne başka bir şey yapıyorlar. Hakaret ediyorlar, iftiralar atıyorlar. Yargıya başvurduğumuz zaman bizi başka tür şeylerle suçluyorlar. Ben gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Bu şekilde siyaset, bu şekilde muhalefet olmaz.

"Toplumda nifak oluşturmaya çalışıyorlar"

LGS ile ilgili ortaya iddialar attılar. Şimdi önce şunu söyleyeyim. Bir sürü şahsımla ilgili hakaret içeren ifadeler kullandılar. Hiçbirisiyle ilgili nezaket sınırlarını zorlayan bir cevap kendilerine verilmedi. Fakat şimdi geldiğimiz nokta artık gerçekten çok kötü bir nokta. Kimi daha henüz bizim Anadolu tabiriyle sabi sübyan dediğimiz çocukların gelecekleriyle oynuyorlar. Onların ruh halleriyle oynuyorlar. Velileri ya toplum içerisinde bir nifak, bir bölünmüşlük oluşturmaya çalışıyorlar

"Beka sorunu, ihanet problemi..."

Bu çocuklarımızın hukuk devletine, demokrasiye, milli iradeye yönelik saygılarını kökünden zedeleyecek şeyler yapıyorlar ki bu gerçekten bana sorarsanız bir beka sorunudur, bir ihanet problemidir. Ya böyle bir şey yapmamaları gerekir. Bunu yaptıklarında biz de rahatsız oluyoruz. Niye? O çocuklarımız, aileleri, onları bize emanet ediyorlar. Biz bu çocukların her türlü hukuklarını korumakla mükellefiz. Şimdi yaptıkları şey bu çocukların duygularıyla oynamak, bu çocukların gelecekleriyle oynamak. Bakın, bu haliyle yapılan muhalefetin topluma, demokrasiye hiçbir faydası yok. Bıraksınlar bunları, kendi içlerindeki problemleri çözsünler. Bizimle ilgili bir şikayetleri, bir problemleri varsa onu zaten yazılı olarak söylüyorlar, biz yazılı olarak cevap veriyoruz. Hukuki olarak istiyorlarsa yargıya intikal ettirirler. Yargıda da yine aynı şekilde cevaplarını veririz. Şimdi geldiğimiz noktada ben sizin aracılığınızla bir kez daha şunun altını çizmek istiyorum.

"Kişi hak ve hürriyetlerine olağanüstü saygı gösteren bir ekibiz"

LGS sınavlarımız dahil bütün iş ve işlemlerimizde hukuka, hukuk devleti ilkesine, adalete, temel hak ve hürriyetlere, kişi hak ve hürriyetlerine olağanüstü saygı gösteren bir ekibiz biz. Bununla ilgili bütün tedbirleri alıyoruz. LGS sınavında da sınavın güvenliği, sınavın adalet ilkesini zedelemeden yürütülmesi için bütün tedbirleri aldık. Herkes, çocuklarımız, velilerimiz, içleri ferah, rahat olsun. Bu bahsedilen şeyler tamamen spekülatif şeyler. Şimdi argümanları şu. Diyorlar ki, "Biz bir kişiye sorduk, birine sorduk, sınav çok zor dedi. Sınav o çocuk ya da ailesi sınav çok zor dediyse 719 tane birinci nasıl çıkıyor?" diyorlar. Ya ben, bakın başladığım günden beri okul okul geziyorum. Öğretmenlerimizle, öğrencilerimizle sohbet ediyorum. Benim gittiğim okullarda öğretmen arkadaşlarımız, "Hocam bu sene sınavlar geçtiğimiz yıla nazaran daha kolaydı." diyorlar. E bu bir tane, iki tane değil. Bu benimki genelleme yapabileceğim bir gözlem. Onlar, onlar "Biz bir kişiye sorduk." diyorlar. Şimdi bu doğru değil. Bir başka konu, bu çok önemli benim açımdan. Biz 15 Temmuz'un 10. yıldönümünü yaşıyoruz bu günlerde. 15 Temmuz öncesinde FETÖ'cülerin Milli Eğitim politikaları üzerinde uyguladıkları vesayeti yaşatmamak için, onun ortadan kaldırılması için biz şöyle bir dil kullandık sürekli. Dedik ki, "Bakın sevgili çocuklar, sevgili veliler, okulda öğretmenlerimizin, okulda müfredatımızın, okulda size dağıttığımız ders kitaplarının, okulda size verdiğimiz örnek soruların dışında başka bir kaynağa ihtiyacınız yok." FETÖ'cüler ne diyorlardı 15 Temmuz'dan önce? Diyorlardı ki, "Milli Eğitim'de dağıtılan ders kitapları işlevsiz. Milli Eğitimin öğretmenleri yetersiz. Milli Eğitimin okulları yetersiz. Dolayısıyla siz başarılı olmak istiyorsanız Milli Eğitim dışında işte merdiven altı kurslar, dershaneler, yayınevlerinin kitaplarına başvurun." diyorlardı"

Biz başladığımız günden beri bunu taahhüt ediyoruz. Diyoruz ki Sayın Cumhurbaşkanımızın bize talimatı: "Velilerimizi, öğrencilerimizi okul dışında başka bir şeye muhtaç etmeyeceksiniz." Biz de bunu yaptık. Gittiğimiz her okulda, çıktığımız her yayında, bulunduğumuz her ortamda şunun altını çizerek söyledik: "LGS'ye mi hazırlanıyorsunuz? Üniversitelere, üniversiteye giriş sınavlarına mı hazırlanıyorsunuz? Arkadaşlar bakın, bizim programımız, bizim müfredatımız, bizim kitaplarımız ve bizim öğretmenlerimizin size anlattıkları dışında başka bir şeye ihtiyacınız yok." Dolayısıyla çocuklar buraya odaklanınca, biz de hem örnek sorularımız hem de sınavdaki sorularımız burayla uyumlu olunca başarı gayet doğal bir şekilde geliyor

"Sen uzman mısın kardeşim?"

Ben soruyu tersten sorayım. Başarı düşük olsaydı, 719 değil de mesela geçtiğimiz yılın yarısı kadar öğrenci başarılı olsaydı bu sefer ne diyeceklerdi? Bu sefer de diyeceklerdi ki "Siz ne yapıyorsunuz? Çocukları eğitemiyorsunuz, çocuklar şöyle, çocuklar..." Ya bakın bunun bir tutarlılığı olması lazım yani. Mantıklı bir argüman. Şimdi bizim burada ölçme değerlendirme uzmanlarımız var. Her sınavın, sorulan her bir sorunun zorluk ve kolaylık derecesine göre sınavlar organize edilir. Bizim sınavımızda da bu anlamda uzmanlar var. Uzman arkadaşlarımız var, ölçme-değerlendirme uzmanı. Şimdi onlar zaten bunu belirlemişler. Sen uzman mısın kardeşim? Bak bunlar uzman. Bunlar diyorlar ki sınavın şeyi bu, zorluk ve kolaylık derecesi. Bunları da analiz ediyoruz. Geçtiğimiz yıllarla hiçbir farkı yok, zorluk ve kolaylık açısından. Aynı kategorilerle, aynı parametrelerle sınavlarımızı yaptık. Ama dediğim gibi bu yıl öğretmen arkadaşlarımız sağ olsunlar belki geçtiğimiz yıla oranla daha fazla fedakarlık ettiler. Ama daha da önemlisi biz bu süreci, çocuklarımızı öğretmenlerinden başka kimseye muhtaç olmadığını, öğretmenlerinden başka kimsenin yardım almasına gerek olmadığını ısrarla defaten söyledik. Okullarda açtığımız DYK kursları, bizim kurslarımız, geçtiğimiz yıllara oranla daha yüksek oranda tercih edildi. Bütün bunları hepsini topladığınızda 719 tane birinci gayet doğal bir şekilde ilerlemiş oluyor

Öğretmene soruşturma açıldı 

Biz sınavın daha önceki yıllarda yaptığımız gibi ÖSYM ile birlikte, ÖSYM'nin kriterleriyle paralel bir biçimde sınavların, sorularının hazırlanması aşamasında, yani sorular hazırlanırken uygulanan kapalı ortamdan başlamak üzere, sınavın uygulandığı ana, sınavın bitimine kadar bütün güvenlik tedbirlerini alarak yürüttük. Bu esnada iddia ettikleri gibi, sınavların, bir öğretmenimiz sınav esnasında soruların fotoğrafını çekmiş ve kamuoyu, bir ortamda paylaşmış. Ama bu zaten sınav devam ederken ve sınav bittikten sonra yayınlanan bir görüntü. Dolayısıyla bu, evet, sınavın güvenliği açısından hiçbir sıkıntı ortaya çıkarmıyor ama öğretmen arkadaşımız kurallara uygun davranmamıştır. Bununla ilgili de zaten teftiş süreci başladı. İlgili arkadaşlar hakkında soruşturma süreci yürütülüyor. Ama tekrar altını çizerek söylüyorum, bu sınavın güvenliği açısından, öğrencilerimizin hak ettikleri skorları alması açısından hiçbir sorun üretecek bir güvenlik problemi olmadığını bir kez daha altını çizerek söyleyeyim. Velilerimiz rahat olsunlar. Bu manipülasyonlara, bu spekülatif haberlere... Şimdi adam bir paylaşım yapıyor, önce bir epeyce bunu yayıyor, sonra "hukuki süreç başlatacağız" deyince hemen siliyor paylaşımını, geri alıyor. Ya böyle olur mu? Bakın bu yazık, çocuklara yazık. Hani bizi bırakın, bize hakaret edin, bizi eleştirin, problem değil. Biz sizinle bu şeyleri yargı sürecinde paylaşırız ama o çocuklara yapmayın. Gerçekten bir baba olarak söylüyorum, o çocukların duygularıyla oynamayın lütfen.

"Pis kokudan uzaklaşmak istiyorlarsa CHP'den çıksınlar"

Biz Milli Eğitim Bakanlığı'nın yaptığı bütün ödemeler Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Sayıştay denetimine tabidir, bir. İki, yaptığımız bütün satın almalar açık ihale usulüyle yapılır, iki. Üçüncüsü, niye bunu yapıyorlar? Çünkü ben kurultay sürecinden itibaren, ben bir siyaset bilimci olarak parti içi demokrasi, demokratik teamüller açısından Cumhuriyet Halk Partisi'nin içinde bulunduğu durumla ilgili cevaplamaları zor, hatta hala cevabını veremedikleri sorular sordum kendilerine. Sorduğum sorular çok basit. Yani bu kurultay demokratik teamüllere uygun mudur, değil midir? Bu minvalde sorular. Bundan çok rahatsız oldular ve süreç içerisinde de sürekli bu sorulara cevap vermek yerine bu olayı farklı boyutlara çeken, kişiselleştiren argümanlar ileri sürdüler. Yine aynı şeyi yaptım. Ben onlara şu soruyu sordum. Dedim ki, işte LGS'den pis kokular geliyor eleştirisi yaptılar. Ben de onun üzerine dedim ki, 'Pis koku Cumhuriyet Halk Partisi binasından geliyor. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin baklava kutularıyla aldıkları rüşvetlerden, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin halkın parasını çarçur ederek servetlerine servet katmalarından kaynaklanıyor.' Bunu söyleyen kişilere tavsiyem, pis kokudan uzaklaşmak istiyorlarsa pencereyi açsınlar ya da Cumhuriyet Halk Partisi binasının dışına çıksınlar, görecekler ki hava çok temiz. Şimdi bunu söyledikten sonra bunun üzerine bu tür şeyler yapıyorlar."

Deniz Zeyrek'i hedef aldı 

Gazeteci Deniz Zeyrek'in halkı yanıltan açıklamalar ve iddialarda bulunduğunu öne süren Bakan Tekin "Deniz Zeyrek ya da başkası kimse, ilgili hukuki süreç başlatıldı. Söylediği şeylerin tamamı yalan yanlış şeyler. Biz kendisine cevap verirken teknik ayrıntılarla hepsinin cevabını verdik ama yargı önünde de bunun hesabını verecek. Hiç öyle, işte "beni mahkemeye verdiler" falan filan diye ajitasyon yapmaya da kalkışmasın. Bu, bir iftira atıyorsanız, bir yalan söylüyorsanız bunun hesabını mutlaka hukuk önünde vereceksiniz. Ders kitapları ihalesi de hem Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yazdığımız ders kitaplarımızın hem de Talim Terbiye Kurulu Başkanlığımızın onayladığı özel sektörden alınan ders kitaplarının ihalesi şeffaf bir biçimde Kamu İhale Kurumu aracılığıyla yapılmıştır. İlgili kişilerin istedikleri her türlü veriyi kendilerine verebileceğimiz şekilde yapılmıştır. Bahsettiği fiyatlar olağan, yani Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından, TÜİK tarafından hesap edilen olağan enflasyon bedelleriyle hesap edildiğinde geçtiğimiz yılın altında gerçekleşen fiyatlardır. Bütün bunları da mahkeme önünde, yargı önünde hesap verecek ilgili kişiler" dedi.