Politika

Ali Bulaç: Kirli muhafazakâr medya ne edep biliyor, ne hukuk; küfürlerinin tamamını onlara iade ediyorum

İslamcı yazarın isyanı: Paralı 600 bin trol yedi ceddime küfrediyor

27 Eylül 2015 18:18

İslamcı gelenekten gelen ilahiyatçı Zaman yazarı Ali Bulaç, "Derin Birim'in kontrolüne girmiş kirli muhafazakar medya ve kimi eski İslamcı erkek ve kadın yazarlar ne edep biliyor, ne hukuk tanıyorlar. Bunların beni maruz bıraktığı hakaret, küfür ve sövgülerin tamamını onlara iade ediyorum. Bu benim onlara en ağır cevabım olsun!" dedi. 

"Birim 'Ali Bulaç iki polis için Kandil niçin bombalanıyor diyor, terörü destekliyor' diye propaganda ediyor" diyen Bulaç, "Tabii paralı 600 bin trol harekete geçip yedi ceddime küfürler yapılıyor. Kim beni NATO'cu, Amerikancı veya terör yanlısı lanse ediyorsa Allah'ın ve meleklerin laneti üzerine olsun, ben öyle isem benim üzerime olsun" ifadesini kullandı.

Bulaç'ın Zaman'da "Derin Birim'in taktiklerine karşı!" başlığıyla yayımlanan (27 Eylül 2015) yazısı şöyle:

Milli Görüş içinden gelen bir siyasetçi kadronun temel ideallerinden vazgeçip “Biz değiştik, Milli Görüş gömleğini çıkardık, İslamcı değiliz” sloganlarıyla sahneye çıkmasına dört noktadan itiraz ettim:

a) Küresel güçler; iç askeri-sivil bürokratik merkez ve büyük sermaye ile uzlaşarak ihtiyacımız olan reformu yapamazsınız; b) 1960'tan bu yana fikir ve kültür hayatı içinde varolup belli bir birikime sahip olan İslamcı elemanlarımızın devlet memuru olması büyük hatadır; c) Cemaatlerin yerel ve merkezi kamu bütçelerine bağlanması onların dinamizmlerini zayıflatır, meşruiyetlerine gölge düşürür; d) BOP çerçevesinde küresel güçlere verdiğiniz taahhütleri yerine getiremezsiniz, başımız belaya girer.

Benim AK Parti'ye eleştirim ilk gündendir ve ilkeseldir, 2013 sonlarından itibaren başlayan Hizmet-Hükümet çatışması benim görüşlerime yeni bir şey katmadı, bulunduğum yerden aktüel hukuksuzluklara dikkat çekerek duruşuma devam ettim. Tabii ki benim yaklaşık çeyrek asırdır Zaman'daki yerimi korumakta olan ısrarım ve eleştirilerim sürecin arkasındaki güçlerin hoşuna gitmedi. Ben süreci küresel güçlerin ve 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat'ı aynı güçlerin yönlendirmesiyle yapan “derin yapılanma”nın yönlendirdiğini düşünüyorum. Zaman içinde çatışmanın AK Parti'yi aşan, derin yapının onu rehin alan bir hal aldığı anlaşılmaya başlandı.   

Türkiye ve Ortadoğu üzerinde bir operasyon yürütülüyor. Aktörler, bazen eşgüdüm halinde, bazen birbirlerinden bağımsız çalışıyor. Bu arada ben de payıma düşeni alıyorum. Bu bir operasyon ve algı yönetimi faaliyeti olduğundan, futbol maçlarındaki gibi beni markaja almakla görevlendirilen birkaç yazar, her sözümü ve cümlemi mercek altına alıp bağlamından ve maksadından kopararak itibardan düşürmeye çalışıyorlar. Mesela ben sömürgecilik tarihinde teknik bir tabir olan “Anavatan Amerika” deyimini bir ironi olarak kullanıyorum,  “Derin Birim”, benim “Amerika'yı anavatanım” ilan ettiğimi yayıyor; “Kürt meselesinde çatışma derinleşir veya Suriye ile savaş çıkarsa NATO bir bahane ile müdahale eder, dikkatli olalım” yazıyorum, Birim, “Ali Bulaç NATO'yu müdahaleye çağırdı” diyor; ben “Onlarca eylem oldu, sadece 6-7 Ekim olaylarında 52 kişi öldü neden iki polis şehid edilince operasyona başlandı?” diye soruyorum, Birim “Ali Bulaç iki polis için Kandil niçin bombalanıyor diyor, terörü destekliyor” diye propaganda ediyor vs. Tabii paralı 600 bin trol harekete geçip yedi ceddime küfürler yapılıyor. Kim beni NATO'cu, Amerikancı veya terör yanlısı lanse ediyorsa Allah'ın ve meleklerin laneti üzerine olsun, ben öyle isem benim üzerime olsun. İslami toplumsal düzenin tesisi ve İttihad-ı İslam benim hayatımın gayesidir. Konu ile ilgili görüşlerimi merak edenler iki ciltlik “Ortadoğu'dan İttihad-ı İslam'a” (İstanbul-2015) adlı kitabıma bakabilirler.

Birim'in kontrolüne girmiş kirli muhafazakar medya ve kimi eski İslamcı erkek ve kadın yazarlar ne edep biliyor, ne hukuk tanıyorlar. Bunların beni maruz bıraktığı hakaret, küfür ve sövgülerin tamamını onlara iade ediyorum.  Bu benim onlara en ağır cevabım olsun!

Ancak samimiyetle uyarı yapmak isteyenler bilmeli ki, iç ve dış güçler bizi çatıştırmak, zayıf düşürmek istiyorlar. Bazıları safça bildik darbecilerin yaktığı ateşe mevcut iktidarı koruma veya ona düşmanlık refleksiyle bilinçsizce odun taşıyor. Süreci yöneten Derin Birim, medya ve yazarları üzerinden şu taktiği kullanıyor:

1) Eleştiri yapanları tehdit ederek susturmak;

2) Yargıyı silah olarak kullanmak;

3) Herkesi otosansüre zorlamak;

4) Muhalifleri kendileri gibi edep, ahlak ve hukuk dışı üslup kullanmaya mecbur etmek; saldırgan, kaba, çirkef tepkiler vermesi için tahrik etmek;

5) Bu taktiklerle konunun özünü unutturmaya çalışmak. Bu onların rahatça at koşturdukları sahadır; vicdan ve akıllarını tatile çıkardıklarından fikri ve analitik melekelerini  kaybetmiş bulunuyorlar.

Biz bu tuzağa düşmeyelim. Sabırla hareket edelim. Sabır, Efendimiz (sas)'in buyurduğu üzere “ilk sadme” olduğundan fevri hareket edip biz de çirkefleşmeyelim. İftiraya, hakarete, çarpıtma ve yalana başvurmadan; şu veya bu şahsa ya da gruba husumet beslemeden edeb, ahlak ve hukuk içinde kalarak şunu soralım: Siz ne kadar güvenlik, özgürlük, ahlak, adalet ve birlik (vahdet ve ittihad) sağladınız? Bunu konuşalım. Sadece Türkiye değil, İslam tehdit altında!