Gündem

Ali Bayramoğlu: "Evet" çıkması durumunda Recep Tayyip Erdoğan’ın keyfiliği kurumlaşır

"Demokratik bir ülkede daha kötü bir şey düşünemiyorum"

03 Nisan 2017 00:56

Gazeteci yazar Ali Bayramoğlu, 16 Nisan’da yapılacak referandum sonucunda “Evet” çıkması durumunda "Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın keyfiliğinin kurumlaşacağını" söyledi. Bayramoğlu, “Bir ülkede bir liderin keydi davranışlarının kurumsal bir muhafaza içinde olmasından demokratik bir ülkede daha kötü bir şey düşünemiyorum" ifadesini kullandı.

Medyascope.tv’ye konuşan Bayramoğlu'nun açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

"Evet çıkması durumunda ben sıkıntılı bir dönemin... Yani şöyle söyleyeyim size; Türkiye onlarca yıl yeni bir soru yumağıyla uğraşmak durumuyla kalacaktır. İki şey olacaktır muhtemelen. Bir, mevcut uygulamalar; yani Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının otoriter bir eğilimden daha narsistik bir popülist düzen kurumlaşmasına doğru hareket ettikleri kanaatindeyim. Bunun bütün emareleri var. Teorik olarak da var, popülizm literatürüne pratik gözlemlerinizle bakarsanız da var. Bu istikamette çok kuvvetli bir gidiş var. Bir kere bu düzenin inşası açısından "Evet" bir felakettir. Bunun sonuçları olur. Tayyip Erdoğan’ın keyfiliği kurumlaşır. Bir ülkede bir liderin keyfi davranışlarının kurumsal bir muhafaza içinde olmasından demokratik bir ülkede daha kötü bir şey düşünemiyorum. Birincisi budur. İkincisi, şu ana kadar olan bütün dil, söylem, politikalarla ilgili Tayyip Erdoğan en azından bunu daha şimdiden ilan etti. Bir destek, bir güvenoyu olarak algılayacaktır ve önünü biraz daha açık tutacaktır. Şu son tahliyeler referandum için mi yapılıyor, savcılar böyle düşündüğü için mi yapılıyor bilmiyoruz. Referandum için yapılıyor olması da pekâlâ mümkündür. Üç oy üç oydur, beş oy beş oydur diye düşünen AK Parti'liler olabilir. Adalet bakanları çok kolay telefon ediyorlar başsavcılara ve çok kolay uygulanabiliyor bu tür işler. Dolayısıyla o itibarla baktığımız zaman bu güvenoyu yani bir otoriter uygulamaların güvenoyu tablosu karşımıza çıkar. Üçüncüsü de şunu hiçbir şekilde unutmayalım. Türkiye iki tane büyük söylemle karşı karşıya. Bir tarafta Türkiye kuşatıldı, bölünüyor. Kurtuluş Savaşı içerisinde. Üstüne oturan aşırı güvenlikçi, Kürt meselesini bir 'Yeni Türkiye'nin yeniden kurgulanması için payanda olarak kullanan bir dil var. Bu dil tabii kendi içerinde bir baskı taşıyor. İkincisi hâlâ Türkiye'nin demokratik olabileceğini uman varsa yani bekleyen, bunun için mücadele eden, bakan bir kesim var. Muhafazakârların içinde de bu var, solcuların içerisinde elbette var. Dolayısıyla buradaki denge bozulur. Yani 'Evet' çıkması halinde umutlar kırılır, depresyon artar, topluma inanç azalmaya başlayabilir. Dolayısıyla tabii hayat bitmez. Yani 'Evet'ten sonra yol devam eder. Bir süre sonra başkanlık seçimleri olacak. Tekrar bir hareketlenme olacak ama toplumun siyaset tarafından esir alınması, siyasetin, siyasetçinin toplumu kendi avucunun içine ya da toplumsal kesimleri kendi avucunun içine alıp yönlendiriyor olmasının yeni bir kademesini yaşarız. 'Hayır' ise toplumun siyaseti biraz daha kuşatma iddiasıdır."