DİĞER
"Ne demişti Carver, Wolff ve Ford’la arkadaşlıkları hakkında? 'Eserleri ve kişilikleri meltem ile tuzlu su kadar farklı. Benzerliklerin yanı sıra bu farklılıklar ve tanımlanması zor başka bir şey onları dost kılıyor.' Buradaki 'tanımlanması zor başka bir şeyi' tanımlamaya çalışmayacağım, ama bu 'şey'in ne olabileceğine dair –adını koymadan, bir sınıfa, ekole sokmadan– bir şeyler sezmek sanki mümkünmüş gibi geliyor bana."
"Mübeccel İzmirli ve öykü kişileri için anlama, 'gerçeği çözümleme', 'oluş gerçeğine inme' çabası esastır; kötüyü, kötülüğü anlatmakta bir sakınca yoktur bu yüzden; hatta olması gereken budur, tanımak, bilmek, anlamak için."
Behçet Çelik, bu hafta 68. Sait Faik Hikâye Armağanını kazanan, Kâmil Erdem'in Yok Yolcu adlı öykü kitabını değerlendirdi: "Hayıflanmalı, yazıklanmalı bir ağıt değil bu; hayli kederli ve can yakıcı olmasına rağmen, odağında yitip gidenlerin artık ulaşılmaz uzaklarda kalmış olması değil, vaktiyle yaşanmış olduklarını, hem de tutkuyla, adanmışlıkla yaşanmış olduklarını hatırlama, hatırlatma arzusu var."
"Aysun Kara hikâye anlatma meselesinin farklı görünümlerini, anlattığı hikâyenin temel parçalarından, temel unsurlarından biri olarak, hatta kurucu bir unsur olarak kurgulamış. Bu kurgu sadece hikâye anlatıcılığını romanın meselelerinden biri olarak belirlemiyor, daha önemli bir işlevi var; olay örgüsünün çatallanması, çapraşıklaşması da bu sayede mümkün oluyor."
"Dergileri 'Genç Şairler'in yayımlandığı ilk sayıdan başlayarak taradım. Birçok tanıdık isim çıktı karşıma. Sadece sonradan şair olarak ünlenenler değil, öykücü de vardı aralarında, spor yazarı da, yahut daha sonraları müstear isimle ünlenen şairin nüfus kâğıdındaki ismiyle yayımladığı bir şiir de..."
"Romanın vurgulanması gereken temel bir özelliği, olay örgüsündeki, iç içe geçen, birbirine bağlanan hikâyelerdeki hareketlilik. Aksiyon bolluğu değil kastettiğim; olay örgüsünde dikkat çekici bir dinamizm var. Olay örgüsü, denebilir ki, ışıkla gölge arasında gidip geliyor. Daha önemlisi, bir şeyin aslıyla gölgesi de yalıtık değil bu hareketlilikten, gidip gelmelerden, yer değiştirmelerden! Romanın adının Gölge Kral olması boşuna değil."
“Ralf Rothmann, bireysel sorunlar ile savaş, ırkçılık, taciz, tecavüz ya da çalışma hayatının zorlukları gibi toplumsal sorunları, farklı kuşakların birbirini etkileyen hikâyeleri üzerinden tartışıyor romanlarında: ‘En zor iş, bir şeyi dünyaya getirmektir. Yok etmeyi, öldürmeyi her geri zekâlı becerir.’”
"Okumamak adlı bu yeni kitap ağırlıklı olarak kitaplar, yazarlar ve okuma halleri üzerine denemelerden oluşuyor, ama yazmak, yazarlık tutumları, vs. de haliyle işin içinde. 'Yazarlar[ın] genellikle kendinden emin olmayan insanlar' olduğunu, yaptıkları işe karşı radikal şekilde şüphe duyduklarını hatırlatıyor Zambra."
"Süreklilik yitirildiğinde yaşantıların, zamanların, (benliği, kişiliği oluşturan parçaların?) birbirine bağlanmamasının neden olduğu boşluklar; ışık kaynağının önüne geçip öykü kişilerinin hayatlarını gölgelendirenler bunlar Aziz Avcı’nın öykülerinde..."
"Bütün yazdıkları, şiirleri, yazıları yaşamı anlamlandırma çabasındaki uğraklardı sanırım, hissetmekle anlamak arasındaki bağı ne çok önemsediğinin işaretiydi. Şiirinin doğduğu yer de burası olmalı."
"Selçuk Orhan, önceki romanlarında da atmosfer yaratmakta (ve sürükleyici bir olay örgüsü kurup sürdürmekte) çok başarılıydı. Müderris ve Virtüöz’de de tarihî atmosfer bizi hemen içine alıyor ve roman boyunca orada tutmayı başarıyor."
"Onetti’nin romanlarına aşina oldukça anlatılanların sahihliğinin pek bir önemi olmadığına kani oluruz; anlatılan hikâyeler parçalara ayrılabildikleri gibi, olmadık şekilde birleşebilirler de. Hikâyelerin birleşmesinden kastettiğim, başta bize alakasız gelen yapboz parçalarının sayfalar ilerledikçe yerlerini bulmaları değil, farklı bir teknik..."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık