DİĞER
"Onca modernliğine, koşulsuz Fransız tutkusuna karşın şaşırtıcı bir yerli motif bolluğu vardır Hacivat Şair’de. Eski türkülerin, ünlü şarkıların nakaratlarına tutkundur; 'Haydar Haydar', 'hudey hudey' gibi ara nağmelerine, yerleşik ritimlerine… Türkçede makamsal karşılığı da vardır bu havanın: Köçekçe."
"Salâh Birsel’in okurla diyalogu aslında bilinçle işlettiği bir yazı tekniğidir: Bunu ‘yazıyı havalandırma’ tekniği olarak kullandığını itiraf eder. Nasıl ki tütün balyaları, (diyordu bir yerde) arada bir havalandırılmazsa küflenir, çürürse, yazı da öyledir."
"Çoğunlukla kitaplar üzerine yazmıştır Salâh Birsel; evet ama dünyada yazılmış milyonlarca kitap varken, o da bunları okumaya bayılıyorken üstelik, neden bir de tutup bunları anlatmak, bazen özetini çıkarmak, bazen de buluşturup çarpıştırmak ya da seviştirmek istemişti? Yazarların özgün özelliklerini, en mahrem dünyalarını neden anlatı nesnesi yapmak istemişti? Neyin eksiğini buluyordu da uykusuz bir zahmetle onu tamamlamaya çalışıyordu?"
"Okurluk yeteneği Nurdan Gürbilek’in yazı sırlarının kalbidir. Bu yeteneğin ondaki yaşantısı şöyle bir şeydir: 'Yapıtın, ancak onun buyruğuna girene fısıldadığı biricik soruyla, onu dünya gözüyle görenin soracağı büyük soruyla' karşılaşmaya hazır olabilmek."
"Anlatının her parçası bir kahramanın kendi dilinden, kendi penceresinden yazılmış. İncelik, özen şurada: Her bir şahsiyet kendi dünyasını tam da onlardan beklenecek bir üslupla ifade ediyor, tek tip üslupla değil. Üslup bireyin aynası, onun kimliği; bu ezeli bilgi burada bir kez daha yaşam buluyor."
"Onu ‘Ahmed Arif’ olmaya hazırlayan rahim, Ortadoğu kadar geniş bir coğrafyayı kapsıyor. Bu şiir tarihsel olduğu kadar günceldir de; şimdiki zamanda, belli adreslerdedir. Şairin merkezi, o nerede olursa olsun daima Diyarbakır’dır; bu kentin burçlarından bakıyordur dünyaya. Metropol hükümranlığına karşıt bakıyordur. Bu bakış konumu Türkçe şiir geleneğinde yeni bir 'tepe'dir."
"O sessiz o huzurlu hayali bahar ülkesinin yeryüzüne açılan kapısında özel bir işareti, bir hatırası olsun isteyenler, taşa yazılacak son bir cümleyi hayal edenler vardır. Son bir bilgelik ya da kendilik imgesi. Mermere ne yazılsa kalıcı olabilir? Bir iki sözcükle bütün bir yaşamın özünü yoğunlaştırmak isteyen, içten içe dalgalanan bir söz."
"Neden aklı şiirle bağdaştırmıyor şairler? Neden aklı şiirin katili sayıyorlar, yaşını başını almış bu insanlar? Nedir akıldan çektikleri ki, akla dair edindikleri derin kuşkuyu her zaman yanlarında taşıyorlar? Dahası, zamanlarının geçerli aklına karşı verdikleri yanıtlar gün gelip anlaşılınca bilge sayılıyorlar."
"Hasret burcu şairinin zamanı içten dışa, dıştan içe bu türden sancılı çatışmalarla da yaşandı. Bu durum modern çağın her kültürel ikliminde görece böyleydi; derecesi farklı. Zamanıyla boğuşmaktan umutsuzca yıpranmış şairin sinir uçları denetimsiz yanıp sönecekti. Doğdum mu doğmadım mı, oldum mu olmadım mı; şair miyim değil mi? Bunu nasıl bilebilirim?"
Şairliği kadar şiir düşünürlüğüyle de büyük değerler yaratan Behçet Necatigil’e göre her şair, üç burçtan geçer: Gurbet, Hasret ve Hikmet burcu. Başlangıç Gurbet Burcu’dur. Kendi sesini bulmak için çıkılan gurbettir şiir yaşamı. Bu yazı, üç burca dair denemelerin ilkidir.
"Herkesin isim peşinde koştuğu bir çağa doğmuş bir yapıtken; isim bolluğu kitabın belirgin bir özelliğiyken; kadrosu, coğrafyası bu kadar genişken şairinin İsimsiz olması başlıca bir ironi. Yaşlı şair ve ironi! Yaşlı olduğunu nerden mi biliyoruz? Şairin kendisinin de içinde bulunduğu zaman göndermelerine bakarak olgunluk yaşını az çok geçkin olduğu sonucuna varılabilir kolayca."
"Cevat Çapan, şiirini bir sahne kuruluşu gibi tasarlar. Önce sesinin notasını işitiriz, kırk makamı ezbere bilen şair çoğu kez pes bir notadan girer; hitabî şiddetten arınmış, klasik musikinin pes perdelerinden puslu bir cümledir sahne yaratma deneyiminin girişi."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık