Turgut Kut’un ardından

"İstanbul’un bir semtinin tarihi; unutulmuş Türk yemeklerinin yapılışı; kahve pişirmenin çeşitleri; Yunanca “hora” sözcüğünün evrimi; “beybabası” İbnülemin Mahmud Kemal İnal’a dair anılar; kitabın ve kitapçılığın tarihi; İstanbul’un sokak satıcıları; İstanbul’daki Yahudi, Rum ve Ermeni âdetleri... Yazdıklarını okudum ama ne mutlu bana ki bunları Turgut Bey’den dinleme mutluluğuna da eriştim."

05 Temmuz 2021 13:24

2 Temmuz 2021 sabahı bu dünyadan bir âlim göçtü: Turgut Kut 85. yaşında yaşamını yitirdi.

Turgut Kut’u ilk olarak 2010 yılında görmüştüm. İbrahim Yılmaz’ın Hasnun Galip Sokağı’ndaki (Beyoğlu) meşhur Simurg Kitabevi’nde. Kendisini ilgiyle dinlediğimi görünce sorular sormuştu. İbrahim abinin kitabevine gidip geldiğim sıralarda Turgut Bey’i bir iki kez daha görmüştüm, ayaküstü selamlaşmıştık. Aradan birkaç yıl geçip de Gönül Tekin ve Günay Kut’la tanışınca Turgut Kut’la da yakınlaştık. Sevgili dostum Ozan’la (Kolbaş) Sapanca’daki evlerine gittiğimizde sohbet koyulaşır, İstanbul’a bilmediklerimi öğrenerek, bildiklerimin eksiklerini gidererek dönerdim. Ayrıca temiz ve nadir İstanbul Türkçesi işitmiş olurdum.

Gönül ve Günay hanımlar olsun, Turgut Bey olsun, gerek yüz yüze gerek telefonla konuşmalarımızda, onlar için sade suya tirit sorularımı bile hep ciddiye aldılar. Bildikleri konular için de kalkıp kitapları indirdiler, beni yanlarına oturtup ilgili yerleri ya da yanıta giden yolları gösterdiler. Bunları elbette biliyorlardı ama sonradan anladım ki bu yolla bana çok zarifçe ders de verdiler: Merak etmek ve bilmek zevklidir; bu zevki tatmak için coşkuyla araştırmak da öyle... Heyecanları hep diriydi.

Çalışmasına (yani zevkine) örnek bir anımı anlatayım: Geçen yıl Sapanca’daki evlerinde genelde Yahudi tarihine, özelde de İstanbul Yahudilerine aktı sohbetimiz. “Gel yukarı çıkalım” dedi. Günay ve Turgut Kut çiftinin meşhur kütüphanesinin bir bölümü evlerinin üçüncü katındaydı. Kulağım Turgut Bey’de, gözümse bu hayranlık uyandırıcı kitaplardaydı. Turgut Bey masasına oturup kimi kitapları getirmemi söyledi. Kitaplar tematik dizildiğinden, Yahudilikle ilgili rafları hemen buldum. Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, İbranice kaynaklar... O gün kitapları ve sözcükleri karşılaştırarak iki saat odada durduk. Alt kata indiğimizde sınava çekti beni. “Söyle bakalım; elbisesi omuz hizasından aşağı doğru yırtık birini gördün İstanbul’da. Bu kimdir ve neden elbisesi yırtıktır?” Neyse ki bildiğim yerden gelmişti: “Bu kişi cenazesi olan bir Yahudi’dir hocam.” Aferini kapmış ama ikinci soruda çuvallamıştım. Oysa ‘tuzak’ soruymuş, onun yanıtı da aynıymış. Sonra İstanbul’un sokak satıcılarına ilişkin neler neler söyledi… Benim ve yaşıtlarımın kitaplardan okuduklarını Turgut Bey yaşamıştı.

İstanbul’un bir semtinin tarihi; unutulmuş Türk yemeklerinin yapılışı; kahve pişirmenin çeşitleri; Yunanca “hora” sözcüğünün evrimi; Turgut Bey’in “beybabası” İbnülemin Mahmud Kemal İnal’a dair anılar; kitabın ve kitapçılığın tarihi; İstanbul’un sokak satıcıları; İstanbul’daki Yahudi, Rum ve Ermeni âdetleri gibi, daha onlarcasını sayabileceğim ilgi ve uzmanlık alanları vardı Turgut Kut’un. Yazdıklarını okudum ama ne mutlu bana ki bunları Turgut Bey’den dinleme mutluluğuna da eriştim.

Âlimin ölümü, âlemin ölümüdür; ama ne mutlu bizlere ki, Turgut Kut gibi sohbet ve makaleleriyle, kitaplarıyla bu dünyadan geçen âlimler dünya durdukça yaşayacaktır.

Saygıdeğer ve sevgili Turgut hocam; gidişiniz sizi tanıyan herkes gibi beni de çok üzdü. Benim de gönül elbisem omuz hizamdan yırtıldı. İyi ki sizi tanımışım… Başta eşiniz Günay Kut olmak üzere yakınlarınıza başsağlığı ve uzun ömür diliyorum. Nur içinde yatın sevgili hocam. Hakkınızı helal edin...

Turgut Kut kimdir?

1936’da İstanbul’da doğdu. Saint Benoît Fransız Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde dördüncü sınıfa kadar Kimya bölümünde okuduktan sonra Gazetecilik bölümüne geçip oradan mezun oldu. Bu arada da Ahmet Hamdi Tanpınar’ın derslerine devamlı olarak katıldı. Daha sonradan Edebiyat Fakültesi’nde okuyan Günay Kut’la tanıştılar. Evlendikten sonra Amerika’ya gittiler. Şikago Üniversitesi’nde “Kitap Tarihi” (History of Printed Books) dersi alırken, “Joseph Regenstein Kütüphanesi”nin (The Joseph Regenstein Library) Orta Doğu bölümünde asistanlığa başladı. İstanbul’a döndüklerinde Atatürk Kütüphanesi’nin ilk müdürü oldu.

Ana Britannica, Larousse, İslâm Ansiklopedisi gibi çeşitli ansiklopedilere maddeler, pek çok da makale yazmıştır. (İslâm Ansiklopedisi’ne yazdığı maddeler: Ali Ufkî Bey, Bulak Matbaası, Dârüttıbâa, Matbaa Hurufatı, Matbaa-i Ebüzziyâ, Teodor Kasap, Mehmet Raif Yelkenci.) Özelde İstanbul tarihi, genelde de kültür tarihi üzerine önemli çalışma ve yayınları vardır. Yemek kültürü tarihi alanında çalışan sayılı araştırmacılardandır. Günay Kut’la birlikte “Mutfak Dostları Derneği” kurucusu ve yönetim kurulu üyesidir. Yemek ve Kültür dergisi hâlâ yayımlanır.

“Millet Kütüphanesi”nin en eski okuyucusudur. “Beybabam, ben kısa pantolonlayken Millet Kütüphanesi’ne getirirdi beni” demişti. Millet Kütüphanesi’nin şimdiki müdiresi Melek Gençboyacı, kütüphanenin en eski okuyucusu diye Turgut Kut’a plaket de vermiştir. 2014 yılında, Günay Kut-Turgut Kut çifti, yazma eserler koleksiyonunu Millet Kütüphanesi Yazma Eserler Kütüphanesi’ne bağışlamışlardır. Kütüphanede “Günay ve Turgut Kut Koleksiyonu” bölümü vardır. 

Kendi ağzından, bir ömür birlikte olduğu kitaplara dair:

“Çocukluğum, öğrencilik yıllarım Fatih’teki Millet Kütüphanesi’nde geçti. Evimle kütüphane arası tam bin iki yüz yetmiş adımdı! Kitaplı bir evde büyüdüm. Ağabeyim rahmetli Cüneyt Kut, Fatih savcısıydı ve onun evinde de kıyamet kadar kitap vardı. Çocuklarında da öyle... Genetik bir şey bu galiba! Ben Tanzimat kalıntısı büyüklerimin yanında yetiştiğim için eski harfleri küçük yaşta öğrendim. Büyükbabam, yani beybabam Hasan Tahsin Kut, Matbaa-i Âmire’nin başveznedarıydı. Evimizde ondan kalan bazı kitaplar da var. Hepsi yazarları tarafından beybabama imzalı. Zaten kitap ilgisi aileden gelir. Ben hâlâ kitapsız bir evde sıkılırım, biliyor musunuz? Bir de hâlâ basılı bir kâğıda basamam. Öyle öğrendim beybabamdan. ‘Basılı her şey emek ürünüdür’ derdi.

Beybabamın evinde dostlarıyla yaptığı toplantıları sayesinde de kuşak olarak bir hayli insan tanıdım. Mesela İbnülemin Mahmud Kemal Bey, Nurullah Pertev Bey, Mektupçu Osman Ergin Bey ve başkaları...”

(Benim Kitaplarım, Sema Aslan, Doğan Kitap, s. 222)

 Kitapları:

  • 18. Yüzyıl İstanbul Şeyhlerinin Adresleri
  • Açıklamalı Yemek Kitapları Bibliyografyası (Eski Harfli Yazma ve Basma Eserler)
  • Sübyan Mektepleri
  • The Versified Armenian-Turkish Glossary by Kalayi, ca. 1800 (Robert Dankoff ve J.J.S. Weitenberg’le birlikte.)
  • Sheikhs of the Istanbul Chapter Houses/İstanbul Hânkâhları Meşâyihi (Tabibzâde Derviş Mehmed Şükri İbn İsmâil’in kitabına editörlük.)
  • Hasibe Mazıoğlu Armağanı (Şinasi Tekin’le birlikte editörlük, 3 cilt.)
  • Orhan Şaik Gökyay Armağanı (Günay Kut’la birlikte editörlük, 2 cilt.)
  • Yazmadan Basmaya: Müteferrika, Mühendishane, Üsküdar (Fatma Türe’yle birlikte editörlük.)
  • Melceü’t-Tabbâhîn/Aşçıların Sığınağı (Günay Kut’la birlikte yayına hazırlayan.)
  • Yurdumun Yenilebilir Otları (Semih Somer, Ahmet Örs ve Tije’yle birlikte.)
  • Ev Kadını (Ayşe Fahriye’nin kitabını yayıma hazırlayan.)