Oz

Olasılıksız ve Empati'nin yazarı Adam Fawer yıllar sonra yeni romanı Oz'la Türkiyeli okurlarla buluşuyor. Algan Sezgintüredi'nin çevirdiği romanın ilk bölümü tadımlık sayfalarımızda...

16 Haziran 2016 15:00

Yalvarmayacaktı. Em Teyze dövecekse döverdi. Yalvarması dayağı daha beter kılardı. Belki günün birinde ihtiyar cadaloza diklenecek gücü bulurdu. O gün, bugün değildi ama.

Dorothy fanilasını çıkardı ve toprak zeminde ilerleyip simsiyah kırbacı paslı çividen alarak uzattı. Ardından ellerini ahırın kereste duvarlarına yaslayıp bacaklarını iki yana açtı.

Derin bir nefes alıp dişlerini sıktı.

Bir an önce başlamasını diledi içinden. Ne kadar çabuk başlarsa o kadar çabuk biterdi. Mısır tarlalarından bir esinti geldi, Dorothy becerebildiğince kastı kendini. Baştan ayağa titriyordu.

Nihayet duydu. Sesi, beş yaşındaki bir ufaklığın mum üflemesini andıran sahici sesi duydu. Ardından yakıcı acı gelerek düşüncelerinin tümünü bir yana attı. Kırbaç sırtında şaklamıştı. Saymaya başladı.

Oz, Adam Fawer, Çeviri: Algan Sezgintüredi, April YayıncılıkBir.
Kırbaç alev almış bir piyano teliydi âdeta.

İki.
İlk yara açıldı.

Üç.
(Yarısı bitti... Yarısı bitti... Altıdan fazla vurmaz hiç...)

Dört.
Omurgası acıyla haykırdı.

Beş.
Toto uzaklarda çılgınca havlıyordu; Dorothy köpeğin öfkeyle zincirini zorladığını, imdadına koşmaya çabaladığını canlandırdı zihninde.

Altı. (Başardım. Bitti. Bi—)

Yedi. (Durmuyor. Tanrım. Lütfen dur. Lütfen durdur onu...)

Sekiz. İncecik sırtından aşağı akan kanı hissediyordu.

Dokuz. Dorothy’nin bacakları kontrolsüz titremeye başlamıştı.

On. (Haykırma. Ağlama. Yapma. Tatmin olmasına izin verme.)

On bir. 
“Bu tanımadığın oğlanlarla kırıştırdığın için!” Em Teyze’nin hırıltılı ciyaklaması havayı yırtarak Dorothy’yi gelecek bir diğer kırbaç darbesinden çok daha fazla korkut—

On iki. (Belki on ikinci doğum günüm yüzündendir. Lütfen öyle olsun. Lütfen—) “

Bu da beni cumartesi günü ta acil servise kadar götürttüğün için!

On üç. Avuçları kıymığı bol tahta duvarda kayınca iki tırnağı kırıldı. Dizüstü çöküverdi Dorothy. Yanan gözleri yere döndü. Gözyaşları toprak zeminde minnacık gölcükler oluşturdu. Dorothy, Em Teyze’nin üzerine eğildiğini hissetti. İhtiyar ısı yayıyor, hasta köpekler misali soluyordu.

“Seni doğru dürüst büyütürüm sanmıştım ama tabiatla didişecek halim yok. Anan gibi serserinin tekisin sen. Yabaninin tekiydi, laf dinlemezdi. Kendini herkesten üstün zannederdi.” “Adını ağzına alma,” diye fısıldadı Dorothy.

Sesi, sivrisinek vızıltısından yüksek değildi. “Ne oldu peki sonunda?” diye gürledi Em Teyze. “On sekizinde hamile!” “Lütfen, sus,” diye yakardı Dorothy.

“Yirmi dördünde de toprak altına! Babansa—” Daha fazla dayanamadı Dorothy. “SUS ARTIK CADALOZ!” Sert bir tekme yedi böğrüne.

Dorothy devrilince teyzesi tepesine çöküp, kudurmuş bir rakun misali pençelemeye, yumruklamaya başladı. Dorothy korunmak için ellerini kaldırdı ama saklanacak yer yoktu.

Dayak sona erdiğinde soğuk toprak zeminde, ağzında bakırsı kan tadı, eli çatlak kaburgasında, iki büklüm kaldı.

“Nefret ediyorum senden,” dedi Dorothy hıçkırıklar arasında.

“Defol git o zaman,” diye tısladı Em Teyze. “Müptelalar, tecavüzcüler ve hırsızlar arasında bir hafta kal; sonra bak nasıl geri dönmek için yalvarıyorsun...

Belki o zaman bana saygılı davranırsın.” Dorothy ağız dolusu kan tükürüp şişmemiş gözüyle baktı tepesinde dikilen ihtiyara.

“Bu geceden sonra beni bir daha hiç göremeyeceksin,” diye fısıldadı.

“Anan da öyle derdi, şekerim.” Göz devirerek sırıttı Em Teyze. “Ne oldu peki sonunda?”