Hulki Aktunç’un günlükleri

"Türkçenin önemli yazarlarından Hulki Aktunç’un iki cildi kaplayan günlüklerinde beş yıla yayılan bir süreçte, yani on beş ila yirmi yaş aralığında, edebiyata dair fikirlerini ve düşünce dünyasını öğrenme şansı elde ediyoruz. Ergenlikten delikanlılığa doğru seyreden bir serüven içinde, entelektüel bir yazarın, dönemin gündelik siyasi atmosferindeki durum ve olaylar karşısındaki öfke ve heyecanları..."

28 Aralık 2022 11:17

Benim açımdan 2022, önceki yıllara nazaran yeni kitaplara daha az odaklanabildiğim, genelde eski kitaplarla haşır neşir olduğum bir seneydi diyebilirim. Ancak yine de yıl içinde yayımlanan birçok kitaba ulaşma ve göz atma imkânım oldu. Buradan hareketle, 2022 yılının da edebiyat açısından hiç de fena geçmediği söylenebilir. Üstelik onca soruna, ekonomik krize, kâğıt fiyatlarının aşırı yükselmesine ve dolayısıyla yayın programlarının kimi yayınevlerinde yarı yarıya düşürülmesine rağmen… Baskı maliyetlerinin neredeyse üç katına çıktığı bir süreçte, doğal olarak bu artış kitap etiketlerine aynı düzeyde yansıyamadı. Bunun yerine yayınevleri daha farklı tasarruf yollarına gitmek durumunda kaldı. Fakat bütün bunlara rağmen, merakla beklediğimiz yazarların kitaplarına ulaştık, ilk kitabını yayımlayan yazarların heyecanına ortak olduk ve bu kitaplar üzerine konuşup düşünme fırsatı bulduk.
 
2022 yılı boyunca yayımlanan kitapların bir kısmı ilgi çekiciydi… Özellikle radarıma girenleri zaten edindim ve okudum. Birçoğuna dair zaten epeyce konuşuldu, kalem oynatıldı. Ben, bu vesileyle 2022’nin kitapları içinde birazcık ıskalandığını veya üzerinde yeterince durulmadığını düşündüğüm Hulki Aktunç’un günlüklerine dikkat çekmek istiyorum.

Hulki Aktunç’un günlüklerinin yayımlanması benim açımdan bu yılın en güzel edebiyat olaylarından biriydi. Onun sıkı bir takipçisi olmaya başladığım 2000’li yılların ortalarında, Kitap-lık dergisinde yayımladığı günlüğünden birkaç parçayı okumuştum, ancak hayatı boyunca günlükler tuttuğunu ve bunlara da “öykü günlüğü” dediğini bilmiyordum. Tabii, yazmak konusunda epeyce tutkulu olan bir yazarın gündelik hayatını (ya da aslında yazmaya dair serüvenini) on üç yaşından bu yana irili ufaklı defterlere kaydettiğini de…

Hulki Aktunç, benim kişisel yazı tarihim içinde önem verdiğim isimlerden biri. Onun çok yönlü edebiyatçılığı ve kıvamlı üslubu her zaman bende dönüp dönüp yeniden onun yazdıklarına göz atma ihtiyacı hissettirir. Hulki Aktunç her ne kadar öykü ile yola çıkmış olsa da, romanları, şiir kitapları, enfes denemeciliği (Erotologya?) ve hatta o baba kitabı (Büyük Argo Sözlüğü) ortaya koyan özenli sözlükçülüğü ile her zaman edebiyatımızda önemli bir yer edinmiştir. Onun edebiyatın birçok türünde eser vermesi bir yandan entelektüel birikimini gösterirken, diğer yandan edebiyatla ve dille olan tutkulu ilişkisini de kanıtlar niteliktedir.

Yazarın, bu yılın mart ve mayıs aylarında art arda çıkan iki cilt günlüğü Doğan Yarıcı tarafından yayıma hazırlanmış. Şimdilik iki cildini edindiğimiz günlüklerin ilki, yazarın ilkgençlik yaşları olan on beş-on sekiz yaş aralığını kapsıyor. Doğan Yarıcı, bu ilk cildin başına yazdığı önsözde bir yandan “Hulki Abi” ile dostluğunu anlatırken bir yandan da günlükleri yayına hazırlarken yaşadığı deneyimi bizlerle paylaşıyor. Hulki Aktunç’un on üç yaşından itibaren günlük tuttuğu, ancak yazarın vefatından sonra bu ilk dönemdeki günlüklere erişilemediği anlaşılıyor. Sen Buranın Kışındasın adını taşıyan ilk cildin altbaşlığında “Günlükler: 1964-1967” bilgisi yer alıyor.

İkinci cildi İskandil adıyla yayımlanan günlüklerin tarih aralığı 1968-1969 yıllarını kapsıyor. Dolayısıyla bu ikinci ciltte yazarın on dokuz-yirmi yaş aralığındaki notlarını ve düşüncelerini gözlemleme şansı elde ediyoruz. İkinci ciltte, iyiden iyiye yazma sürecine odaklanan bir yazarı görürken, askerî liseden ayrılıp artık üniversiteye başlamış bir gencin siyasi olaylar karşısındaki kararlılığını okuyabiliyoruz. Hulki Aktunç, “öykü günlükleri” dediği bu notlarını neredeyse günü gününe titizlikle tutarken, yaşananların fonunda ‘68 kuşağının İstanbul Üniversitesi çevresindeki eylemleri ve dönemin yayın dünyasındaki olaylar çepeçevre sarıyor.

Böylelikle, Türkçenin önemli yazarlarından Hulki Aktunç’un iki cildi kaplayan günlüklerinde beş yıla yayılan bir süreçte, yani on beş ila yirmi yaş aralığında, edebiyata dair fikirlerini ve düşünce dünyasını öğrenme şansı elde ediyoruz. Bir yandan da aslında, ergenlikten delikanlılığa doğru seyreden bir serüven içinde, entelektüel bir yazarın duygu ve düşüncelerine, dönemin gündelik siyasi atmosferindeki durum ve olaylar karşısındaki öfke ve heyecanlarına da tanıklık ediyoruz.

Günlükleri hazırlayan Doğan Yarıcı önsözünde şunları dile getiriyor:

“... iyi ki yazmaktan geri durmamış, dönemin gündelik yaşamını, gazete manşetlerini, o yıl yayımlanan bütün edebiyat dergilerini, okuduğu bütün kitapları, kafaya taktığı şair ve yazarları, izlediği filmleri, dinlediği müzikleri, toplumsal ve siyasi olayları, kişisel sorunlarını, dostluklarını, hayal kırıklıklarını, açmazlarını, mutluluklarını, titizlikle ve ayrıntılarıyla. Gün gün nasıl aydınlandığına hayranlıkla tanık oluyorsunuz bu gencin, yaşadığı dünyanın, çok sevdiği ülkesinin nasıl değiştiğine, insanlarının, edebiyatının, sanatının, müziğinin, havasının suyunun nereden nereye geldiğine.”

Bu yılın en güzel sürprizlerinden biri Hulki Aktunç’un günlüklerini okumak oldu. Önümüzdeki yıl, bu iki cilde eklenecek yeni günlükleri de okumayı umuyorum. Ama asıl soru şu: Bakalım daha kaç cilt gelecek? Merakla ve heyecanla bekliyoruz.