Gulyabani dizisinin yeni kitaplarından: "Şiir ölmez..."

İsmini Seyhan Erözçelik'in "şiir gulyabanidir, ölmez" sözlerinden alan ve 160. Kilometre tarafından basılan Gulyabani dizisinin manifestosunu ve çıkacak ilk kitaplardan bazı örnekleri Tadımlık olarak yayımlamıştık. Dizinin bu ay çıkacak yeni kitaplarından bazı şiirleri tadımlık olarak sunuyoruz.

19 Nisan 2021 21:44

Sadece şiir ve şiir üstüne yazılmış kitapları yayımlayan 160. Kilometre yayınevi 10. yılında, editörlüğünü Ömer Şişman ile Ahmet Güntan'ın üstlendiği Gulyabani adlı bir diziye daha başladı.İsmini Seyhan Erözçelik'in "şiir gulyabanidir, ölmez" sözlerinden alan dizinin manifestosunu ve ilk kitaplardan bazı örnekleri Tadımlık olarak yayımlamıştık. Dizinin bu ay çıkacak yeni kitapları, Elvin Eroğlu, Mahir Taşyurt, Kaan Kaçar, Mehmet Davut Özdal, Levent Karataş, Deniz Gül ve Ömer Şişman imzalarını taşıyor. Kitaplardan seçilmiş bazı şiirleri tadımlık olarak sunuyoruz.

ELVİN EROĞLU
ROMA BENİM KALBİM, YAK’tan

 

çiçeksiz şeyler

Birbirine sarılan iki kişinin
ayakları yere az değerse
bir doğal zehirlenme
yaşadığı varsayılır.

Bir kıta,
dünyanın sonuna yakın.
Birbirine sarılan iki kişi, oraya,
ayakları yere az değdiğinden
biraz çabuk gidebildiler.

İki kişi olmak
böyle bir şeydir.
Şeylerin birbirleriyle çarpımı.

Karşılıklı oturup şeylerle ilişki içindeyken,
kendimi senin beni göreceğin en güzel mesafeye götürürüm,
saçımı sol tarafa özenerek atarım,
dudaklarımı peri adamların öpücükleriyle allaştırıp
gözlerini bana çevirmeni beklerim.

Bazı zamanlar gene karşılıklı oturup şeylerle ilişki içindeyken,
beni göreceğin en güzel mesafede değilim,
saçımı sol tarafa özenerek atmadım,
dudaklarımı peri adamların öpücükleriyle allaştırmadım,
gözlerini bana çevirmeni beklemedim. 

Ben bakmıyorken
şeyler birbirleriyle çarpıştılar.
Şeyler, ikimizi sürtüp ateş yaktılar.

MAHİR TAŞYURT
KALECİ OYUNCU’dan


bu şeyhe şiir yazılmamıştır

ne çok şeyh var,
hepsine mi şiir yazmışlar.

kendime bir şeyh edinmeliyim
diğerlerine benzememesi için
ona asla şiir yazmayacağım.

olağanüstü asâ olaylarına hiç gelemem, bilesin.
yere tükürmeni daha normal karşılarım.

bu kötü. şu iyi. –ayırt edecek misin
bunu yap. şunu yapma. –temkinli ol. etrafa kusma
evrenin merkezi, durduğum yer ise
şeyhime doğru yuvarlanıyorum. 

yanlış anlama şeyhim, sana şiir yazmıyorum.

KAAN KAÇAR
ROLİST’ten


saklanırım saklanmasına

birçok yolla saklanırım
daha 22 yaşındayım futbol bilmiyorum garip
tutulmalarda yukarı bakmıyorum
dakikada bir cebimi kontrol ediyorum
solcu rolü yapıyorum
âşık rolü yapıyorum
çok rol yapıyorum rolcüyüm rolistim hatta
rol sevdalısıyım yürüyen abi ayıp oluyorum ben
hadi bana sahne bana yere bakan dinleyici kitlesi
bana şöyle güzel bir sedyede hayır senin suçun değil bölümleri

yalanımı yakaladıklarında aa derim doğru değil miymiş
kızlara hep ailelerini sorarım saatlerce konuşuyorlar
yüzde elliyi evde tutma şakaları yaparım hep
müzik zevkim ve siyasi tarih bilgilerimle övünürüm
boş bir defter tutarım evde bak derim bu benim günlüğüm
uykusuz kalmanın bana bir erdem kattığını düşünürüm

sonra bir düşüneyim nasıl saklanırım
şiirin bu noktasında zaman kazanacağım
kim bilir belki hece ölçüsüyle yazarım burayı
öyle deliliklerim vardır yandan yırtabilirim
belli olmaz yani maço rolü de yapabilirim
kıskanç da olurum koruyucu melek de
yumrulu yataklarda uyuma taklidim iyidir
yeterince içersem birtakım gereksiz çıkışlar bile yaşanabilir

uzak hayallere farklı yaklaşımlarda bulunurum
böyle saklanırım sesimi inceltip
ılık kahvelere ses çıkarmam
böyle saklanırım yumruğum sahte
gizli gizli ayran içerim yemeğin yanında
böyle saklanırım geçen ateist oldum
saf rolü yapıp sevgi dilenirim hizmetçilerden
böyle saklanırım beni hiç sevmediler biliyo musunmuş
geriden gelip bak derim ilerdeyim
böyle saklanırım kafaları karıştırıp
üzücü şeyler düşünmezsem uyuyamam
böyle saklanırım her gün kamusal yaralanma hayalleri
orijinal olmak için inanmadığım söylemlerde bulunurum
böyle saklanırım kafamda yalan veri tabanı
salonda bir kağıt var derim bak iki haftadır almadım
böyle saklanırım sanatsı sepetsi şeylerin arkasında 

vay be kardeşim benimlerle alkış bana şöyle
hayat boyu başarı ödülü super-like mis
saklanmak özgürlüktür

 

MEHMET DAVUT ÖZDAL
İSTANBUL’UN EN BÜYÜK KUMARBAZI’ndan

 

Kobe Bryant’a Ağıt

Kobe Bryant’ı vurdular
Al kanlara koydular
Gasilhaneye götürüp soydular
Yiğidim Kobe’m ne oldu sana
Allah diyerek doğrulsana

Uzundu Kobe basketçiydi
Güler yüzlü bir beyefendiydi
Yüzü Cumhuriyet’in ilk günleri gibiydi
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Keşke binmeseydin o helikoptere
Gidip dönmemek var dedim kaç kere
Dengeni yitirirsen düşersin yere
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Böyle ölmek varmış kaderde
Eskiden çok ezerlerdi askerde
Kalktı öte dünyayla aranda perde
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

İki gözüm civanım black mamba
Bebeklerin altına bağlarlardı muşamba
Pazar günü gittin bugün Çarşamba
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Her zaman Jordan’la edildin kıyas
En sevdiğin yemekti köfteyle piyaz
Bir numara olmaktı ettiğin niyaz
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Yüz vermezdin iki yüzlüye softaya
Besmelesiz oturmazdın sofraya
Ne gerek var derdin afra tafraya
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Bütün futbolcuların bacakları kılsız
Seni çekemeyenler bence akılsız
Tecavüz haberleri çıktı asılsız
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Shaq’la rekabetinizde sensin kazanan
Ne güzel yaratmış seni yaradan
Kadir gecesi mi doğurdu yoksa anan
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Hiçbir zaman terk etmedin sılanı
Genç yaşta ölerek savdın sıranı
Fena zehirlidir siyah mamba yılanı
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Sana ayrılan sürenin sonuna vardın
Beş vakti de cemaatle kılardın
Son nefeste imansız gitsen yanardın
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Kolay geçmez kalbimizde sızın
Yanında 13 yaşındaki kızın
Vadesi doldu dediler büyük yıldızın
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Sadece sporcu değil hem de baba
Azrail onu görünce dedi merhaba
Gönül kırmazdı değildi kaba
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Neden erken ölüyor hep iyiler
Etrafını sarardı evsiz ve dilenciler
Kafasını usturaya vurdurur zenciler
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Ne yapsak boş ne söylesek güdük
Basketbol hep önüne çıkarır güçlük
Ne güzel atardın son saniyede üçlük
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Ağaç değiliz yok bizde kloroplast
Allah adamı oldun işin gitti rast
Bu ölüm kesinlikle suikast
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Güzel insan bence cennetliksin
Nereden baksan iki metreliksin
Sana dar gelmeyecek kefeni kimler diksin
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

Yaktın içimizi ağlattın be keke
İyi zıplamak da hoş bir meleke
Cenazende okuduk “ve celle senaüke”
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana 

Mehmet Molla durmadı yaktı ağıdı
Cesetlere gerek yok nüfus kâğıdı
Daha dün karşımızda sağ ıdı
Aslan yürekli Kobe ne oldu sana
Ya Allah diyerek doğrulsana

LEVENT KARATAŞ
FANTOM AĞRI’dan

polis çevirmesi

taksiden trafikte boğazın metcezirine bakıyorum
annemin saf öyküsündeki kanatlarımı hatırlıyorum
aha da polis çevirmesi kemerim bağlı mı?
neydi o? annemin anlattığı kasaba hikâyesi
Arpaçay’ı kuşbakışı anımsıyorum
hükümet konağı karşısı otel
kıyısı hayat, kıyısı cadde çarşıya açılan
annem oturmuş yere çamurdan ev yapıyor
parmaklarımı gözlerime bastırınca öykü yitiyor
mor çiçekli desenler açılıyor göz kapaklarıma
üçgenler dünyalara yabancı göğe kardeş
yeis kaplıyor kalbimi, kimliğimi yeni değiştirdim

yere yatamam ağbi omurilik felciyim
L1 vertabra kopması sonucu bayrağım
beni intihara sürükleyenlere, su iç kardeşim, derim
saygınlığımı kazanmak için yazıyorum
çöp taşıyorum kamyon kamyon

gökyüzünden düştüğümü biliyorum
gök zarif çocukları da
çiçek dürbünümü ekonomi kırdı
plastik eritme fabrikalarından geçti hükmen
silah kabzası yapımına emredildi
kimsenin canını sıkmaz benim lirik şiirim
gök çok zarif polis bey
ateş etmeyin!

dünya oyuncaklar dünyası değil haberdarım
hava durumuyla ilgiliyim
baharı seviyorum yaş haddinden çaktırmadan
sosyolojik çıkmazlara korsan eylem koyuyorum
hangi ilaç şirketi masum
haliyle parasetemoller leblebi gibi yeniyor açık havada
silah fabrikalarında makinelerden anlayan arkadaşım da yok
baronlar gecelerin girişimci çocukları, gazetelerden okuyorum
faşizm kışa iyileşir, tesellisiyle kapattım sosyal medya
hesaplarımı

parmak kaldırmayı sınıfındaki
çocuklardan öğrenmişmiş memur bey
dört kardeşiz gündelikçilikle okuttu bizi
kurgusuz anlatır annem dinlerim
dedemin otelinin önünde oynarken,
sümüklerini sil seni okula götüreyim, demiş büyük teyze
elbiseden bir parça yırtıp temizlemiş ağzını burnunu
ilk kez okula götürmüş
ama kıskanmış derste parmak kaldırmasını
öğretmen döğer seni yaa, diye de kandırmış
parmağını sıranın altına çekmiş annem
öğretmen yanına gidip
yarın babanla gel, deyince
tahtaya kalkıp sınıfta andımızı okumuş.
rakının uygarlık olduğu bir masadan geliyorum amirim. 

 

DENİZ GÜL
DWARF SUN’dan

Seyir

Güneşin hareketlerini izliyorum. Kaçık diyorlar ona. Dünyada
her şey anlaşılabilirmiş gibi. Mesela sen,

Pelerinler içindesin. Bir gün cebimden elini alıyorsun. Kolay.

Temiz ayrılmak da net.
Bir an evvel ayrılmak da net.
Aklın kalmaması net.

                                          – bunun seyri yok.
sıvısızlığın, göz erimesinin terinden paçalanana dek kol
altlarının kalmamacası istekli birer düş kanlı boğ ve buhar kör
gözlerin

ya unuttuklarım–
gelmiyorlar. kimse gelmiyor, kar yağmıyor, kışları
hatırlamadığım gibi kuşları ve unutulmuş dilleri de
hatırlamıyorum

böyle aldatıyorum seni. anlamsızca. kesik kesik,
atıl, fer hissetmeden, istemeden, tutunmadığım ya da
ne varsa

bilmediğimiz bu dilde
yahut ayni bir günbatımının
bizi götüremediği
bu dilde

tırnaklarımız sökülürken

sancı yok. geçiyoruz, uzakta. Gülüşün tükenebilir,
kim bilir? dişlerimizi kaybedebiliriz.

hayır. Herkes çok biliyor. Halk düşman. İnsan pazar yeri.
Kaç
hayır. Kaç
Kaç
hayır.
hayır.
Kaç. Sarıldın. Kaç. Sarıldım. Kaç. Her Şey Çok. Karışacak. Kaç.
Kaç.

hayır

ÖMER ŞİŞMAN
EMPAT’tan

 

kokuyor

Biriyle tanışmak
Burffff — Hatırladım
Ne sıkıcı şey

Onun oradaki şemsiyesi
Öbürünün Selimpaşa’daki
İşte hep aynı şey hep ay—

Ya aklını seksle bozmuş
Ya aseksüel
Yok mu bunun ortası

Cinsiyet eşitsizliği ne fena
Her şeyin öngörülebilirliği
İyi okur payesi dağıtan kitaplar

Gece yarısı uyku sersemi
Düşüncemin capsini almaya
Çalışırken buldum kendimi

Son model burun içimle
Kötü kokular alıyorum
Baktığım her şeyden

Evlendiler iğrenç bir çift oldular
Nasıl oldu ki şimdi bu
Niye böyle oldu

Kadın mı esas iğrenç
Yoksa adam yatak mı arıyordu yıllardır
Saklı iğrençliğine

Anti-didaktizmin ödün vermez neferiydin
okur dadılığına başlamışsın
boktan şairlere gerdan kırmışsın

Vasat vasat hareketler
Sınıf atlama telaşınız
Pütürlü kapak ha ha

Bizde solcu azdır yavrum
Bakma bunlara da
bunlar Tesadüfen Solcu

Sıradan günler ne güzeller
Ama sizin günleriniz
Ah o günleriniz

Karşılaşmalara da inanmıyorum
Sıkıldığım insanlara sabrettim
Yine de kin tuttular

Kimse beni böyle çoğalmaya inandıramaz
Hepsi hepsi vakit kaybı
Zekâ geçirmez masalar

Düşmanlarım hep çirkin, yaverleri hep cüce
Bunun bir karşılığı var mı acaba
Güncel psikolojide

Ben de naifim, sorun o değil
Naifliğinizin böğründeki bönlükten sıkılıyorum
Sapıkça buluyorum sevginizi

Bi keresinde bi yabancının dizine çarpmıştı elim
On dakka sonra gelip ölümle tehdit etmişti adam
Homofobi öldürür

Seni de unutmadım homofobik bamya
Türkü Bar’la sözlenmiş
Banka yayınevi kapısında sabahlamışsın

Beriki ona buna ve şuna utanmıyor da
Adının benimle anılmasına korkuyor
Yaz yavrum bu günleri de

Öldüğümüzde konuşur biri konuşursa
Tamamlanınca kolay olur
Öyledir o

Yani bütün bunların nasıl oluyor
Gözükmediğini sanıyorsunuz
Kokmadığını sanıyorsunuz

Kötü kokuyor
Yanık kokuyor
Bayat kan kokuyor