Ayasofya neden cami ol(a)maz

29 Mayıs geleneksel "İstanbul'un Fethi ve Ayasofya'nın camiye çevrilmesi" gününde, söz konusu dönüşümün maliyeti üzerine bir yazı: "Ayasofya zor ayakta duruyor ve herkes hemfikir ki Mimar Sinan sayesinde... İstanbul’da büyük bir deprem bekleniyor. Bir de binaya onu bunu kapatacağız diye yük bindirmek, matkapla delmek, büyük projeksiyonlarla ışığa maruz bırakmak ne denli gerekli? "

Ayasofya, (Kutsal hikmet) MS 532-537 yılları arasında inşa edilmiş bir Bizans bazilikasıdır. Halihazırda içinde namaz kılınabilen bir bölümü olan Ayasofya, şu anda müze olarak kullanılmaktadır. 2020 yılında fonksiyonunun tümden değiştirilmesi gündeme gelmiştir.

Ayasofya’nın ne amaçla kullanılacağı eskiden bir siyasi malzemeyken, şimdilerde “başarı hikâyesi” diye sunulan bir manevra olarak karşımıza çıkmaktadır. İşbu yazıda Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli şehri olan İstanbul’da bulunan dünyanın ilk, 1.000 yıl boyunca dünyanın en büyük ve şu an itibariyle büyüklükte dördüncü sıradaki katedrali olan söz konusu yapının korunması için gerekli teknik detaylar verilecektir. Ayrıca başarısız bir fonksiyon değişikliği olan Trabzon Ayasofyası’nın hali pürmelali de örneklenecektir.

1453 yılında Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde bina oldukça bakımsız bir haldeydi; hemen bakımı yapıldı, ismi değiştirilmeden camiye çevrildi. Hemen ahşaptan bir minare kuruldu – tabii mecburen Ayasofya’nın yarım kubbelerinin üstüne. Sonra 1574 yılında bu ahşap minare kaldırılmış, Sultan II. Bayezid zamanında kıbleye en yakın tarafta, yani güneydoğu yönünde tuğla minare yapılmış. Daha sonra kuzeydoğu minaresi yapılmış ve son olarak Mimar Sinan Ayasofya’nın boyutlarına en iyi yakışacak çaplardaki kuzeybatı ve güneybatı minarelerini eklemiştir. Sadece minareler değil, Ayasofya’nın hâlâ ayakta durmasını sağlayan eklemeleri ve payandaları da yapan Mimar Sinan’dır. Bilimsel olarak kanıtlanmıştır ki, Mimar Sinan güçlendirmesi Ayasofya’nın neredeyse yeniden yapılması kadar önemlidir.

Daha kolay anlaşılması için madde madde konular üzerinde ilerlemek uygun olacaktır.

1453 öncesi Ayasofya (Vikipedi)

1- Ayasofya bir katedral olarak inşa edilmiştir. Fethe kadar bu görevini yerine getirmiştir.

2- Latin istilasında zorbalıktan nasibini almış ve içinde ne kadar değerli nesne varsa hepsi yağmalanmıştır.

3- Fetihten sonra cami olarak kullanılmıştır.

4- 1935’teki onarımından sonra müzeye çevrilmiştir. O sırada içindeki paha biçilmez halılar nereye gitmiştir, bilinmez. Ülkedeki en iyi camiler müze olduktan sonra içindeki halı ve eşyaların korunmaması büyük ayıp! Örneğin 1957-59 yılında sökülüp sözde Kınalıada’ya yeniden kurulacağı söylenen D’aranco’nun Karaköy’deki biblo gibi mescidinin Venedik yapımı eşsiz avizesi de Demokrat Parti zamanında uçup gitmiştir. Ayasofya müze olduğu için kızıp köpürenler Menderes’in politikalarını severler aslında. Ancak ne Ayasofya’nın ne de Karaköy’deki mescidin değerleri korunamamıştır.

5- Ayasofya dünya mirasının bir parçasıdır. Bu mücevheri elinde tutan korumakla yükümlüdür. Ayasofya’yı bu zamana kadar getirdik, şimdi de aynı şekilde devam etmemiz gerekiyor. Ayrıca şehre 4.000 adet cami yapıldı. Sadece Fatih’te 102 adet cami var. Ayasofya’nın hemen yakınında irili ufaklı camiler var ama Sultanahmet zaten oldukça büyük ve yeterli. Süleymaniye’nin değerinden bahsetmeye ayrıca gerek yok. Ayasofya’nın cami olarak kullanılması sadece siyasi bir istek.

6- Ayasofya’da zaten cami olarak kullanılan bir bölüm var. Doğu cenahından girişi ve kullanımı mümkün. Fatih Sultan Mehmet’in Vakfıye metninde olduğu gibi halen cami olarak kullanılıyor. Ana mekân içindeki tasvirler gün yüzüne çıkartıldığı ve devamlı restorasyonda olduğu için ve neredeyse her daim koruma aşamasında olacağı için kısıtlı sürelerde açılıyor, kısıtlı yerleri gezilebiliyor.

7- Ayrıca Ayasofya’da bahsedilen namaz kılınan yerin hemen yanında, dışarıda oturma yerleri filan olan pek bir kötü bir kafe var. “Cafe Minared” isimli işletmenin kaldırılması gerek acilen.

Bu kafenin Ayasofya duvarına dayanması uygun mu?

Siyasi durum

Türkiye’de artık partili cumhurbaşkanı (ya da kısa ismiyle başkanlık) yönetimi devam ederken, 24 Temmuz 2018’de T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı isimli bir kurum kuruldu ve 25 Temmuz 2018’de başına İbrahim Kalın’ın yerine Fahrettin Altun geçti.

Ekonomik kriz ve akabinde gelen pandemi sonrası iletişim başkanı sosyal medyadan bir duyuru yaptı. “Birlikte başaracağız” diye bir başarı öyküsü yaratmaya çalışmakta.

 

Şimdi hem Fahrettin Altun hem de Diyanet İşleri Başkanı toz kaldırıyor ve suları bulandırıyor. Bunu neden yapıyorlar, bilmiyorum. Belki ekonomi bu kadar kötü giderken, üzerine bir de pandeminin getirdiği yıkım varken, ülke bu sefer de Libya’da savaşırken, döviz bazlı garanti geçiş veya kullanım sözü verilen yollar köprüler ve havalimanı gibi dertler varken, damat bey ayda bir ekonomi paketi açıklarken erken seçim için bir hamle olarak düşünüyorlardır. Şimdi artık lafı uzatmadan madde madde konuyu açıklayalım.

Ayasofya neden cami olamaz?

1- Trabzon Ayasofyası Bülent Arınç’ın garip çıkışıyla camiye dönüştürüldü. Bu yapılırken freskler üçüncü sınıf işçilikle, kontrplaklarla kaplandı. Evet, yanlış duymadınız, bildiğiniz vidalarla ve çivilerle! Abdest almak için yer yoktu, bahçede çimlerin üzerine PVC esaslı beyaz borularla sopa gibi duran çeşmeler yapıldı. Gider mider yok, çamur içinde. 2012 yılında sırf 150.000 turist Trabzon’daki Ayasofya Müzesi’ne geliyordu. Artık hiçbiri gelmiyor. Bu arada çok yakınında betonarme cami var, o da sadece cuma ve bayram namazlarında tam dolu. Vakit namazlarında oldukça tenha. Etraftaki esnaf ekonomik olarak çöktü.

Sonra ne oldu? Şimdi geri de dönemiyorlar, freskleri de açamıyorlar. Suntalamdan bağış kutusu ve alüminyum köşebent, garip alüminyum cam korkuluk, tavanlarda tonlarca yük, antik kolonlara matkap ile açılmış ve dübellenmiş vidalarla sabitlenmiş. Şimdi bu tahribat sonrası bazı işçilerin freskleri kazıdığı ama bununla ilgili soruşturmayı valiliğin işleme koymadığı gibi bir haber de var. Artık camiye dönüştürülme kararının ne denli saçma olduğunu anlamışlar olmalılar ki, fresklerin camla kapanacağı kararı duyuruldu. Eh, o zaman eskisinin ne sorunu vardı? Yine bir tahribat…

Cam kontrplaktan daha ağırdır. Bunun yerine belki pleksiglas kullanılabilir ama o da parlama yapar. Tozlanırsa arkasını iyi göstermez. Sıcak olursa sararır. Sararmayan, UV ışını için katkılı olanlarının boyutları bellidir. Çok büyük plaka, akrilik şeffaf plaka bulmak zordur. Vida tutmaz, kendi kendini taşımaz.

Zaten şeffaf olacaksa neden kaplıyorsunuz? Belgelerin fotokopisini çekip eskileri çöpe atmak gibi bir şey bu.

İlla içinde namaz kılınması mı gerek? Hem bina zarar görüyor hem de İslam.

 

Suntalam bağış kutusu, korkuluktaki alüminyum detaylar ve saten perde: Özetle Türkiye tarifi…

2- İstanbul’daki büyük Ayasofya çok çok büyüktür. Onun fresklerini kontrplakla kaplayamazsınız. Statik açıdan mümkün değil. Tonlarca ağırlığı nereye, nasıl taşıtacaksınız? Kubbe kendini zor taşıyor. Eğer freskleri kapatmazsanız o namazın rutini bozulur. Bozulmaz mı?

Bu freskleri ancak hafif perdelerle ve belki de ışık perdesi ile kapatabilirsiniz. Namaz sırasında açılıp kapanacak bir kuvvetli projeksiyon ile. Bunun fresklere zarar verip vermeyeceği de meçhul. Galeri katında kapatılacak o kadar çok mozaik var ki… Orada namaz kılınmaması daha hayırlı.

Yani bir bölümünde zaten namaz kılınamıyor. Eh, zaten Ayasofya’da tasvirsiz, namaz kılınacak bir yer var ana bina içinde. Bu durumda binaya zarar vermek dışında elde edilecek bir şey yok.

Yani bu binayı yeniden cami yaparken ona zarar vermemek mümkün değil. Hele hele Trabzon Ayasofyası’na yapılan tahribat ortadayken…

Ayasofya cami olsun diyen mimar ve mühendislerin kendi kafalarında belirledikleri ve göze aldıkları zayiat bile korkutucu. Beklenmedik olanları ayrı tabii.

3- Tayyip Erdoğan 16 Mart 2019’da, Tekirdağ’da bir anda ve sebebi bilinemez şekilde “Ayasofya cami olsun” diye slogan atan dinleyicilere, “Büyük Çamlıca Camii’ni yaptık. Dört tane, beş tane Ayasofya eder, o kadar büyük. Anadolu yakasında, tüm İstanbul ve Türkiye’de en büyük cami” demiştir. Yani o betonarme taklit caminin 4-5 adet Ayasofya ettiğini düşünen bir cumhurbaşkanı var ülkede. Sonra devam etmekte:

“Mesele o değil; bu işin bir siyasi boyutu var, yanı var. Yan tarafta Sultanahmet’i doldurmayacaksın, Ayasofya’yı dolduralım… Bu oyunlara gelmeyelim, bunların hepsi tezgâh. Biz ne zaman neyin nasıl yapılacağını çok iyi biliyoruz. Bu namussuzlar böyle dedi diye biz adım atmayız.”

Sultanahmet eğer Kadir Gecesi yayını yapılmazsa, özel dini gecelerde ve teravihlerde dolmuyor.

Erdoğan oyun yapan, tezgâh planlayan, namussuzlar olarak Fahrettin Altun ya da Ali Erbaş’ı mı kastetti, bilmiyoruz.

4- 2014 yılında Ayasofya Müzesi’nden 70 milyon lira ziyaretçi geliri elde edildi. 2019 verilerini bilmiyoruz. Tahminen 150 milyon TL civarı. Bu ülkede ihtiyat akçesi yani olağanüstü durumlarda kullanılması gereken 46 milyar TL hazineye aktarıldı ve tüketildi. Ayasofya gibi oldukça değerli ve ayrıca kendi kendine para kazandıran bir sistem baltalanır mı?

Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın personeli için geçen sene 181 milyon, temsil ve tanıtma için 48 milyon, mutfak için 5,3 milyon, giyecek için 10 milyon, temizlik için de 3,8 milyon lira harcandı.

5- Fatih Sultan Mehmet’in vasiyeti var. O vasiyette geçtiği gibi Ayasofya’da hâlâ cami vardır. Yine siyasi nedenlerle ismi de müzeden camiye çevrildi.

6- Sırf kendi inançları için ve rahatlayacaklar diye böyle büyük bir yanlışa giderler mi? Örneğin astrolojiye kafayı takmış bir parti iktidara gelirse, yıldız haritasına bakıp ona göre Ankara Garı’nı yıldız haritası merkezi haline getirebilir mi?

Bir mimar olarak, teknik açıdan Ayasofya’nın cami olarak kullanılması durumunda oluşacak tahribat konusunu tartışabilir ve kanıtlayabilirim. Siyasi tarafının tahribatı konusunda da siyaset uzmanlar fikir belirtebilirler.

Açıkçası teknik olarak bir sürü zorluk ve açmaz var. Ayasofya zor ayakta duruyor ve herkes hemfikir ki bu Mimar Sinan sayesinde. İstanbul’da büyük bir deprem bekleniyor. Bir de binaya onu bunu kapatacağız diye yük bindirmek, matkapla delmek, büyük projeksiyonlarla ışığa maruz bırakmak ne denli gerekli?

 

GİRİŞ RESMİ:

 

Yazarın kendi Ayasofya çizimi, 1996.