Gündelik hayattan topluma açılan damarlar

sağlığın sosyal hali

Sağlığın Sosyal Hali

OSMAN ELBEK

NotaBene Yayınları

Sağlığın Sosyal Hali, bir hekimin gözüyle görmeye imkân veren, toplumsal kültüre ve tarihe temas eden bir bakış açısından kaleme alınmış farklı temadaki denemelerden oluşuyor

YAĞIZ ALP TANGÜN

Sağlık, toplumsal bir gündem midir? Doğa bilimleri ile sosyal bilimler arasındaki güçlü ilişkileri keşfetmek üzere sorulan bu sorunun yanıtını aramak için halk sağlığı çalışmalarına bakmak yeterli olacaktır. Kentleri kuşatmış olan hava kirliliği, maden arama faaliyetlerinin doğayı katletmesi, sanayi bölgelerindeki kanser oranlarının yüksekliği, kentsel dönüşüm alanlarında asbeste maruz kalınması, tarımsal gıdalardaki standartlar üstündeki pestisit kullanımı, genetiği değiştirilmiş gıdalar, orman yangınları, sığınmacılar ve salgın hastalıklar... Sağlık, politik bir gündem midir?

Tıbbî bilginin üretimi, insanlık tarihi boyunca yaşamı idame ettirme ihtiyacına hizmet ettiği kadar toplumsal yaşamın düzenlenmesinde de önemli bir rol oynamıştır, hatta modern çağ ile birlikte o bilginin üzerine bir insanlık bina edilmiştir. Muhtemelen o günden beri modern insanın hikâyesi, sağlık ve hastalık gündemlerindenden ayrı düşünülemez çünkü artık yönetilmesi, hakkında siyasa üretilmesi gereken bir nüfus ve beden idaresi söz konusu olmuştur. Salgın hastalıkların kontrol uygulamalarından ırk araştırmalarına, kürtaj politikalarından ruh sağlığına kadar toplumsal yaşamın nasıl sürdürüleceği sorunu tıbbî bilgi ve tekniklerin üretilmesi ile yanıtlanmış ve bu yanıtlar bulunurken de ortaya yaşamın nasıl yönetildiğine dair bir tarih çıkmıştır.

Osman Elbek’in Sağlığın Sosyal Hali isimli kitabı Notabene Yayınları tarafından okurun ilgisine sunuldu. Kitap bir hekimin gözüyle görmeye imkân veren, toplumsal kültüre ve tarihe temas eden bir bakış açısından kaleme alınmış farklı temadaki denemelerden oluşuyor. Ancak her fragmanda tekrar tekrar okunabilecek olan bir araya getirici fikir, içinde bulunduğumuz çağın sağlık algısı ve sağlık alanında yaşanan dönüşümün toplumsal boyutlarını gündelik hayatlarımızın her temasında bulabileceğimiz.

Kayıp sağlık

“Sağlık nedir” diye sormak, gündelik yaşamdaki deneyimler üzerinden düşünülebilecek bir meselenin sosyal boyutunu kavramak üzere en azından bir başlangıç olabilir. Elbek, bu sorgulamayı mümkün kılacak örneklere kitabında sıkça yer vermiş, mesela hasta olunmadığı hâlde ilaç kullanılması gibi. “Aşk hormonu” olarak da adlandırılan oksitosin hormonunu ilaç hâline getirmeyi düşünen ve “aşk ilacı” diye satan bir aklın, günümüz dünyasında insanın aşk hikâyesine nasıl müdahale ettiğini de görmek gerekir. Bu görülebildiği takdirde, doğa ile toplum, insan ile fare, hormonlar ile piyasa, eril tahakküm ile bilim arasında bir ilişkiler ağı ortaya çıkar: Fallus üzerine kurulmuş eril dünyanın “iktidar derdi,” laboratuar farelerinin ereksiyonu ve menileri üzerinde yapılan deneyler sonucu elde edilen bilgiyle “çözüme” kavuşturulmaktadır. Tıbbî bilginin üretimi ve kullanımı, aşkın hikâyesini tek bir dikey çizgiye indirgediğinde, beden de ilaç tahakkümüne alınıp makineleşmektedir.

Sorumuza dönecek olursak, Elbek aslında “sağlığın ne olduğu ile bedenin ne hâle geldiği” arasında güçlü bir bağ olduğunu ifade ediyor ve buna ek olarak, tüm bunların yaşadığımız toplumsal sistemdeki konumlarımızla yakından ilişkili olduğuna dair güncel örneklere başvuruyor.

Sağlık hikâyesi

Elbek’in okurun dikkatini çektiği bağlam, ağların kesiştiği, üst üste binerek katmanlar oluşturduğu bedenimizin sosyal bütünlüğü bir bakıma. Bu yüzden, bedenimizle kurduğumuz ilişkide ekonomik, kültürel, siyasî olmak üzere pek çok sosyal faktör bulunuyor. Kendi kendimize sorduğumuz “sağlığın ne olduğu, sağlıklı hayatın nasıl yaşanacağı” hakkında talimatların üretildiği mecralar, toplumsal iktidar ilişkilerinin tesis edildiği kurumlar ve onların enstrümanları olarak karşımıza çıkıyor: Diyanet İşleri Başkanlığı, Yeşilay, Sağlık Bakanlığı, kamu spotları, dumansız hava sahası, TV programları, köşe yazıları... Elbek, bu kontrol sisteminin totaliter bir örneğini Çin Halk Cumhuriyeti’nde uygulanan “sosyal kredi sistemi” üzerinden anlatıyor. Devlet yurttaşın davranışlarını takip edip performansını puanlıyor, mesela trende sigara içen bir yurttaşın hanesine eksi puan yazılıyor, daha sonra yurttaş pasaport almak istediğinde elektronik veri sistemindeki puanlamalarına göre pasaportu “hak edip hak etmediği” ölçülüyor.

Hekimin meslek etiği itibariyle sahip olduğu konum ise devlete ve piyasaya göre daha farklıdır, hekim için tek ölçü insan yaşamı olabilir. Elbek’e göre, insan sağlığının mümkün olması için en başta “barış” olmak üzere sosyal koşullar belirleyici güce sahip. Ancak pek çok toplumsal sorunda olduğu gibi, TV kanallarında sağlıklı yaşam hakkında konuşan uzmanların sosyo-ekonomik eşitsizliklerin sağlık üzerindeki etkilerine değinmediğine, hatta sorunun bu kısmında âdeta insan eli yokmuş gibi konuştuklarına şahit oluyoruz, sanki herkes tek tek belli diyetleri uygularsa sağlıklı yaşamın mümkün olacağı söyleniyor.

Elbek kitap boyunca tam olarak bu görmezden gelinen hâlleri işaret etmekte ve bir bakıma beden tanrı tarafından yaratılmış bir şeyden insan elinde tasarlanan şeye dönüştüğünden bu yana, insanın hikâyesinin nasıl değiştiğini geniş biçimde okurun önüne sermektedir. Buna göre, artık labioplasti ameliyatıyla tasarım vajina isteyen kız çocukları, ölmeden önce istenen manzarayı gösteren intihar makineleri, ölümü pek yakın hastaların ev yerine öldüğü Hospice Merkezleri ve daha birçok insan kurgusu bu hikâyeye dâhil olmuştur.