Kese-kağıdı-prensesi

Kese Kâğıdı Prensesi

ROBERT MUNSCH 

çizen: Michael Martchenko çev. Ayşe Düzkan Güldünya Yayınları 2020 34 s.

Adında “prenses” olan bir kitap gördüğümüzde, genelde karşımıza çıkacak olan hikâyeyi az çok tahmin edebiliriz. Yakışıklı bir prens, mutlaka güzel olmak zorunda olan bir prenses, kötü kalpli üvey anneler, kötülük peşinde koşan ejderhalar ve cadılarla bezeli hikâyeleri tahmin etmek hiç de zor olmaz. İşte bu kitapta bunların hiçbiri yok!

AYNUR KOLBAY

Çocuk kitaplarının en önemli özelliklerinden biri de çocuklara çok küçük yaştan itibaren, pek çok farklı konuda, pek çok farklı alanda bir fikir geliştirmelerini sağlayacak nitelikte olmaları sanırım… Benim açımdan en nitelikli çocuk kitapları ise, çocuğu “iyi, farklılıklara saygılı, anlayışlı ve sosyal sorumluluk bilinci olan” bir birey olma yolunda yönlendirme gücüne sahip olan kitaplar. Bu açıdan bakıldığında, bilgi ya da ders veren kitaplardansa çocukları düşünmeye teşvik eden ve doğru çıkış yolunu kendisinin bulmasına fırsat veren kitapların daha değerli olduğunu düşünüyorum.

Toplumsal cinsiyet konusu da çocuk kitaplarında, çizgi filmlerde ya da ders kitaplarında çocukların karşısına sık sık çıkmaya başlayan bir konu. Yüzyıllardır anlatılan, dilden dile, nesilden nesile aktarılarak gelen masallar ise toplumsal cinsiyet açısından oldukça büyük önem taşımakta. Masallarda yer alan olaylar ve anlatımlar erkek egemen bir yaklaşımı meşrulaştırmakta ve çocukların zihnine çok küçük yaşlarda bu yaklaşımı yerleştirmekte.  Pamuk Prenses, Rapunzel, Külkedisi, Uyuyan Güzel gibi sayısı oldukça fazla olan masallardaki rollere baktığımızda erkeklerin her zaman güçlü, kadınların ise yaşamak ya da hayatlarına mutlu devam edebilmek için erkeklere muhtaç olduğuna şahit oluruz. Maalesef ki masallarda karşılaştığımız özgür, güçlü ya da başına buyruk hareket eden kadın karakterlerin hepsi, masalların sonunda cezasını bulan büyücü, cadı ya da kötü kalpli karakterlere sahip kadınlardan oluşmaktadır.

Çok küçük yaştan itibaren bu masallarla büyüyen çocukların kafasında özgür, seçme hakkını ya da zekâsını kullanan kadın imajı, eninde sonunda cezalandırılmaya mahkûm, kabul edilmeyen ve nihayetinde kötü olarak algılanan bir imaja dönüşmektedir. Hem erkek hem de kız çocuklar açısından oldukça sakıncalı boyutlara ulaşabilecek bu algılayışı düzeltmek de yine çocuk kitaplarına düşüyor. Neyse ki son yıllarda yayımlanan ve tüm bu korkunç gidişatın alternatifi olabilecek nitelikte kitaplar, algıyı değiştirmekte ve çocukların toplumdaki kadın-erkek rollerini daha doğru açıdan benimsemelerine ve değerlendirmelerine yol açmaktadır.

Güldünya Yayınları, feminist teori ve politika kitaplarının yanı sıra dünyanın dört bir yanından kadın hareketi ve farklı feminist örgütlenme deneyimleri, kadın biyografileri ve tanıklık derlemeleri, kadın edebiyatçıların eserleri ve kadın sanatçılar tarafından ya da onlar üzerine hazırlanmış kitapları yayınlayan bir yayınevi. Adını da 2004 yılında bir töre cinayetine kurban giden Güldünya Tören’den alıyor. Daha önceden yine çocuklar için yayımlanan Küçük Feministin Kitabı, Bu Senin Bildiğin Peri Masallarından Değil, Feminizme Devam, Yıldızlar Arası Sindirella gibi kitapları da bulunan yayınevi, bu sefer yine toplumsal cinsiyet rollerine güzel bir eleştiri niteliği taşıyan Kese Kâğıdı Prensesi ile karşımızda.

Adında “prenses” olan bir kitap gördüğümüzde, genelde karşımıza çıkacak olan hikâyeyi az çok tahmin edebiliriz. Yakışıklı bir prens, mutlaka güzel olmak zorunda olan bir prenses, kötü kalpli üvey anneler, kötülük peşinde koşan ejderhalar ve cadılarla bezeli hikâyeleri tahmin etmek hiç de zor olmaz. Güzellik-çirkinlik, iyilik-kötülük, özgürlük-tutsaklık gibi kavramların da, bu kitaplarda oldukça yanlış sorgulatıldığı ya da düşündürüldüğü de bir gerçek.

Gelelim kitabımıza… Güzel bir prenses olan Elizabeth, prenseslere layık pahalı kıyafetler giyen, güzel bir şatoda yaşayan ve Ronald adında bir prensle evlenmek üzere olan bir kız. Bir gün ejderhanın biri şatosunu yerle bir edip evlenmek üzere olduğu prensi de kaçırınca hayatı alt üst oluyor. Ancak Elizabeth pes etmeye niyetli bir kız olmadığı için, ejderhanın izini sürmeye ve nişanlısını onun elinden kurtarmaya karar veriyor. Tüm kıyafetleri de kül olduğu için etraftan bulabildiği bir kese kâğıdını üzerine geçirip kendine elbise yapıyor ve yola koyuluyor.

Ejderhanın arkasında bıraktığı izleri korkusuzca takip ederek, prens Ronald’ın esir tutulduğu mağaranın kapısına dayanıyor. Ejderha tarafından yenmekten ya da onun ateşiyle kül olmaktan korkmayan prenses, üstüne üstlük çok akıllıca bir planla ejderhayı güçsüz duruma getirmeyi ve yolundan çekmeyi başarıyor. İşte hikâyenin en güzel kısmı da burada başlıyor bana kalırsa. Klasik masallardan alışageldiğimiz prensin prensesi kurtarması ve buluştukları anda mutlu sona doğru yol almaları ve evlenmeleri gibi bir son beklemiyor tabii ki bizi. Prensesi kül kokuları ve üzerine geçirdiği kirli kese kâğıdı ile gören prens, ona teşekkür etmek yerine “gerçek bir prenses gibi” giyinip gelmesini söyleyince hak ettiği karşılığı da buluveriyor. Ne de olsa Kese Kâğıdı Prensesi, erkeğin tüm isteklerine boyun eğen, onu aşağılasa ve saygı duymasa bile ona muhtaç olan bir prenses değil. Sonunda prensin beş para etmediğine karar veriyor ve özgürce yoluna devam ediyor.

“Ronald, kıyafetlerin harika, saçın da çok hoş. Gerçek bir prens gibi görünüyorsun ama beş para etmezsin.”

Zekâlarından hiç bahsedilmeyen kadınların, güçlü bir erkeğin kendisini kurtarmasını bekleyen prenseslerin, daima güçlü ve akıllı erkeklerin, eninde sonunda kendisiyle evlenmeyi kabul edecek yakışıklı erkeği arayan kızların başrollerde olduğu erkek egemen hikâyelere gerçek bir darbe indiren, bir kız-gücü masalı. Türkiye’de bu tarz kitapların yeni yeni karşımıza çıkıyor olmasına rağmen, yazarın bu kitabı 1980 yılında yayımladığını ve o günden bu yana tüm dünyada yedi milyondan fazla basıldığını da belirtmeden geçmeyelim.

Mizahi yönü oldukça yüksek, okuyucuyu hem şaşırtan hem de rahatlatan bir sonla ve “Sonuçta evlenmediler” gibi bir cümleyle biten kitap, çocuklarını peri masallarının sakıncalı olabilecek düşüncelerinden ve yönlendirmelerinden uzak tutmak isteyen ebeveynler için biçilmiş kaftan.

Sanat eğitimi almasına ve aslında bir papaz olmasına rağmen yetimhanelerde ve kreşlerde çalışmayı tercih eden ve sonrasında da kendini çocuk kitabı yazarı olarak bulan ünlü Amerikalı yazar Robert Munsch’a, çizgi romanları anımsatan ve hikâyeyi tamamlayan çizimlerde –daha önce de defalarca birlikte çalıştığı– Michael Martchenko eşlik ediyor.

Ayşe Düzkan’ın Türkçeye kazandırdığı kitap 6 yaş ve üstü tüm okuyucular için harika bir alternatif masal.