Hakikat çıkmazı: Biraz evhamlı İshak Hoca’nın metinlerarası yürüyüşü

Bülent-Ayyıldız

Biraz Evhamlı İshak Hoca’nın Karda Gece Yürüyüşü

BÜLENT AYYILDIZ

Epona Kitap Aralık 2021 197 s.

Ayyıldız’ın yeni romanı Biraz Evhamlı İshak Hoca’nın Karda Gece Yürüyüşü okuyucuya baştan sona metinlerarasılıkla oluşturulmuş bir anlam evreni sunuyor. Bu evren okuyucu ile metin arasında türlü soruların, çıkmazların da içinde olduğu bir iletişim geliştiriyor. Güneşin altında yeni bir şey yoktur, fakat eskilerden oluşturulacak anlam onların üstüne çıkabilir. İshak Hoca bu anlamlardan biri olur.

TUĞÇE GENÇ

‘Şimdi ne oluyorsa, geçmişte de oldu,
Ne olacaksa, daha önce de olmuştur.’
Vaiz 3.15 

“Sanırım kurgu ve gerçekliği birbirine karıştırdığım hiç olmadı” diye başlıyor Marias Zamanın Karanlık Yüzü romanına. Kurgunun gündelik anlamlarımıza sızıp sızmadığı, gerçekliği ne kadar yansıttığı ateşli tartışmaların konusu olmuştur. Metinlerin bizi uzaklaştırdığı veya yakınlaştırdığı gerçeklikler olduğu açıktır. Marias’ın başladığı noktadan biraz daha ileri gitmek istiyorum. Kurgunun kendi içinde başka kurguların gerçekliğinden beslenerek yeni bir anlam evreni oluşturduğu noktaya; metinlerarasılığa. Sanatsallığın ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilen metinlerarasılığı “gerçeklik algısının tümden değişimi ve dönüşümü”[1] olarak kullanacağım.

Başlangıç noktasından çok fazla uzaklaşmaya ihtiyaç duymayacağız. Zira Bülent Ayyıldız’ın Epona Yayınları’ndan çıkan yeni romanı Biraz Evhamlı İshak Hoca’nın Karda Gece Yürüyüşü metinlerarasılık araştırması için şaşırtıcı derece malzeme sunmaktadır. Henüz ilk bölümde “hepimiz birer intihalden ibaretiz” cümlesiyle okuyucuyu hazırlıklı olması konusunda uyarıyor. Barındırdığı metinlerarasılık örgüsünü düşününce, bu uyarının epey hafif bir uyarı olduğunu söylemeliyim. Çeşitli kurgulardan oluşan bir kurgu var karşımızda. Okurun katılımına sunulan bu metinlerarasılık evreninde Tanpınar, Barış Bıçakçı, İbnü’l Arabi, James Joyce, Orhan Pamuk, Dag Solstad gibi pek çok isim yer almakta. Bu kadar farklı ve çeşitli kurgusal anlamdan beslenerek oluşturulan metinde, acaba metinlerarasılık bir anlam inşası olarak mı, yoksa bir anlam eleştirisi olarak mı kullanılıyor? Metni bu soru etrafında irdeleyeceğim.

Ayyıldız’ın romanında yer alan tüm metinlerarasılıkları burada ele almak mümkün görünmüyor. Yalnızca romanın başlangıcında ve bitişinde yer alan göndermeler üzerine odaklanacağım. 

Elias Rukla’ın başladığı yerden

Şimdi başlangıç noktamızı biraz derinleştireceğim. Metinlerarasılığın anlamı dönüştürme, değiştirme ve yeniden bir anlam üretme için kullanıldığını belirtmiştim. Kurgusal bir karakterin metinlerarasılıktan beslenmesi ile ne anlamalıyız? Aktulum, özellikle roman alanında, metinlerarasının yinelenen en somut ve en önemli işlevinin, kişilerin kişilik özelliklerinin daha iyi belirlenmesinde katkıda bulunmak olduğunu[2] belirtmektedir. Derinleştiğimiz bu noktayı örneklendirmek için Biraz Evhamlı İshak Hoca’nın Karda Gece Yürüyüşü romanında çok ilerlemeye ihtiyaç duymayacağız. Yazarın ilk bölümdeki hafif göz kırpmasının hemen ardından, ikinci bölümün ilk paragrafında daha açık bir göz kırpması bizi beklemektedir. İshak Hoca’nın masasının üstünde Dag Solstad romanı olduğunu okuruz. Hangi roman olduğu belirtilmez. Henüz İshak Hoca’yı yakından tanımamaktayız. Aktulum’un belirttiği noktadan hareket etmeyi deneyelim. Dag Solstad romanının varlığı bize ‘evhamlı’, toplumsal baskıları yıkmaktan korkan, –fakat her an da yıkma ihtimali bulunan– sıkışmış bir karakterle karşı karşıya olabileceğimizi söyler. İshak Hoca üniversitede hocadır ve her zamanki gibi dersini anlatmak üzere sınıfa gelmiştir. Salinger’ın “Muz Balığı İçin Mükemmel Bir Gün” öyküsünü işleyecektir. O esnada zihninden türlü fikirler geçer:

Belki de herkes aynı kaderi paylaşıyordu… Norveç’in kuzeyinde dersini henüz bitirmiş bezgin bir hoca bisikletine henüz binmiş, sessizliğinden medeniyet akan karlı bir sokaktan evine doğru ilerliyordu. (s. 14)

Böylece Solstad’ın hangi romanının söz konusu olduğunu anlarız; Mahcubiyet ve Haysiyet. Daha ilk paragraftan yazarın göz kırparak bize işaret ettiği noktaya gidelim. Mahcubiyet ve Haysiyet romanında edebiyat öğretmeni Elias Rukla, Henrik İbsen’in Yaban Ördeği’ni işlerken daha önce fark etmediği bir ayrıntıyı fark eder, hiç yapmadığı bir şey yaparak öğrencilerine bundan bahseder. Fakat öğrencilerden beklediği tepkiyi alamayan Elias Rukla bir kırılma ânı yaşar. Roman burada çözülür. Gönderge yapılan metinden ana metnimize dönelim. İshak Hoca da her zamanki gibi sınıfa girmiş, metnini incelemektedir. Yazarın göndergesini takip ettiğimizde ve metinlerarasılığı karakteri tanımlama olarak aldığımızda, İshak Hoca’nın da sınıfta her zamankinden farklı bir şeyler yaparak metni kırılma noktasına sürükleyeceğini öngörelim. Evet, tam da bu olacaktır. Gönderge ustaca yerli yerine konmuştur. İshak Hoca her zaman yaptığı incelemenin aksine, Salinger’ın öyküsünde pedofili öğelerinin olduğunu anlatmaya başlar. Tıpkı Elias Rukla gibi normalinin dışına çıkar. Bu sahneyi, İshak Hoca’nın masasında bıraktığı Solstad kitabından etkilenen bir karakter olduğu belirtiliyor şeklinde mi, yoksa Elias Rukla’nın kurgusal gerçekliği bir başka kurguda yeniden inşa ediliyor şeklinde mi yorumlamalıyız? Her ikisi birden olduğunu kabul ediyorum.

Ayyıldız’ın romanında da tıpkı Solstad’ın romanında olduğu gibi kırılma ânı burada başlar. İshak Hoca, Elias Rukla’nın başladığı yeri kendine başlangıç olarak seçer. Okur, Elias Rukla gibi İshak Hoca’nın da kaygılı karakterini tanımaya başlar. Solstad’a olan göndermeler burada bitmiyor. Metnin 92. sayfasında yer alan bölümün adı “Mahcubiyet”, hemen arkasından gelen bölümün adı ise “Haysiyet”. Elias Rukla’nın gölgesi üzerimizdedir. Romanda pek çok metinlerarasılık olmakla birlikte, ‘Mahcubiyet’e ve ‘Haysiyet’e yapılan vurgunun yoğun olduğunu söylemeliyim. İshak Hoca’yı tanımak Elias Rukla’yı tanımaktan geçiyor.

Bülent Ayyıldız

Suat’ın bitirdiği yere

Mahcubiyet ve Haysiyet’in hemen ardından roman boyunca peşimizde olacak başka bir kitaba sıra geliyor; Huzur. Romanın ilk kırılma noktasından sonra İshak Hoca karda yürümektedir ve karla ilgili olmamasına rağmen aklına gelen kitaplardan biri Huzur olur. Bu ilk işaretin ardından romanın başka bir kırılma ânı yaşanır ve okuyucunun anlam evrenine sunulan Huzur romanının İshak Hoca için ne ifade ettiğini okumaya başlarız. Böylece Elias Rukla’nın başladığı noktadan uzaklaşır, İshak Hoca’nın gerçekliğine doğru ilerleriz. Elias Rukla gözden kaybolur, Mümtaz sahneye çıkar. Huzur’a yapılan göndermeler Mahcubiyet ve Haysiyet’e yapılan göndermelerden daha açıktır. Örneğin, İshak Hoca’nın en sevdiği kitaplardan biri Huzur’dur, uzun süre etkisinde kalmıştır. Buradan sonra İshak Hoca’nın üniversiteden itibaren hayatında gelişen çeşitli olayları okuruz. Üniversiteden arkadaşı Murat ve Murat’ın eşi Asya da olaylara dahil olan karakterler arasındadır. Bu üçlü arasında gelişen olaylar Huzur romanındaki Mümtaz-Nuran-Suat üçlüsünü anımsatmaktadır. Mümtaz ve Nuran’ın evlilik haberiyle sarsılan Suat intihar etmiştir. Huzur romanının son sahnesinde Mümtaz, ölmüş olan Suat ile karşılaşır ve aralarında iğneleyici konuşmalar geçer.

Şimdi Ayyıldız’ın romanının sonuna doğru gelmek istiyorum. Gelişen çeşitli olayların sonunda Asya, Murat’tan ayrılır ve kızı Ofelya’yla birlikte İshak Hoca’nın yanına taşınır. Zamanla İshak Hoca ile Asya arasındaki ilişki oldukça gergin noktalara ulaşır. Kitabın son sahnesinde İshak Hoca kampüstedir –kampüste başlayan hikâyemiz kampüste son bulur– ve daha önce Kars’ta yaşadığını okuduğumuz Murat kampüste karşısına çıkar. Roman boyunca gönderme yapılan Huzur bitiş sahnesinde yerini alır. Tıpkı Mümtaz gibi İshak Hoca da Murat’la hesaplaşır. Aradaki farksa, Suat’ın aksine, Murat’ın ölüp ölmediğini bilmeyişimizdir. Fakat Elias Rukla’nın göndergesinde olduğu gibi, roman boyunca gündemde olan Huzur göndermesini takip ederek tahminde bulunacaksak, Murat tıpkı Suat gibi ölmüş olmalıdır. Zira Suat’ın bitirdiği şekilde bitirmektedir.

Hakikat çıkmazı

Elias Rukla’nın kırılma noktasından başlayan roman, Suat’ın bitirdiği noktada son bulur. Ayyıldız’ın karakteri İshak, romanın başlarında Norveçli Rukla gibi evhamlı, kendi normalinden sıkılmış bir karakterdir. Fakat romana Mümtaz’ın da dahil olmasıyla birlikte İshak karakterine o bildik Doğu-Batı çatışması eklenir. Böylece edebiyatımızda sıkça karşılaştığımız Doğu-Batı çıkmazını karmaşık bir metinlerarasılık örgüsüyle yeniden okuruz. Geçmiş kurgusal evrenlerde yaşayan karakterler tekrar etmektedir, fakat kendi suretlerinde değil, başka bir ortak surette; İshak Hoca. Şimdi başladığımız noktaya geri dönelim. Murat karakteri kitabın ilk bölümünde “hepimiz intihalden ibaretiz” diyordu. İshak Hoca karakterinin hakikat çıkmazı da buradadır. İshak Hoca bir değil, birden fazla kurgunun ürünüdür. Dolasıyla birden fazla kurgunun oluşturduğu yeni bir karakterdir. Yani hem intihaldir hem değildir.

Ayyıldız’ın yeni romanı Biraz Evhamlı İshak Hoca’nın Karda Gece Yürüyüşü okuyucuya baştan sona metinlerarasılıkla oluşturulmuş bir anlam evreni sunuyor. Bu evren okuyucu ile metin arasında türlü soruların, çıkmazların da içinde olduğu bir iletişim geliştiriyor. Güneşin altında yeni bir şey yoktur, fakat eskilerden oluşturulacak anlam onların üstüne çıkabilir. İshak Hoca bu anlamlardan biri olur. Başlangıçta yönelttiğim soruyu cevaplayarak bitirmek istiyorum. Ayyıldız’ın romanında metinlerarasılık bir anlam inşası olarak mı, yoksa bir anlam eleştirisi olarak mı kullanılıyor? İlk anda yeni bir anlam inşası olarak görünmektedir. Fakat bu denli metinlerarasılık kullanımı bizzat metinlerarasılığa yapılan bir anlam eleştirisi olarak da yorumlanabilir gibi görünüyor...

 

 

NOTLAR:


[1] Aktulum, K., "Metinlerarasılık görüngüsünde gerçeklik ya da metnin göndergeselliği", Bilig, (85), 2018, s. 241.

[2] Aktulum, K., Metinlerarası İlişkiler, Öteki Yayınevi, 2014.