29 Haziran 2025

Tabaklardaki serinlik: Soğuk lezzetler!

Yaz geldi, mutfakta durmak bile istemiyoruz. Bir de şefleri düşünün! Fırına yaklaşmak bile sauna etkisi yapıyor. Ama neyse ki yazın en güzel taraflarından biri var: soğuk yemekler! Yaz mutfağı demek “fazla uğraşmadan çok mutlu olmak” demek. Soğuk yemekler işte bunun gurme hali. Hem serinletiyor hem şık hem de damakta yaz rüzgârı estiriyor. Bu kez size yazlık soğuk lezzetlerden bahsetmek istiyorum

Soğuk çorbalar

İspanya’dan başlayalım. Burası Gazpacho’nun anavatanı. Kendisi bir sebze kokteyli gibi. Domates, salatalık, sarımsak, zeytinyağı… Karıştır, soğut ve iç! ama Gazpacho esasen bir çorbadır. Soğuk çorbaların en meşhuru hangisidir derseniz akla ilk Gazpacho gelir. “Gazpacho” kelimesinin tam olarak nereden geldiği bilinmese de Latince “caspa” kelimesinden türediği düşünülüyor. “Caspa”, ufalanmış ekmek parçaları anlamına gelir ki bu, gazpachonun tarihine bakarsak meseleyle örtüşüyor. Domatesli versiyonu 19. yüzyıldan sonra ortaya çıkmadan önce- çünkü domates, Avrupa’ya Amerika kıtasından ancak 16. yüzyılda gelmişti- gazpacho’lar, daha çok ekmek, zeytinyağı, sirke, su ve sarımsak ile yapılan sade karışımlarmış. Yani aslında fakir halkın elindeki malzemelerle yarattığı, enerji verici bir çiftçi çorbası.

Gazpacho

Balkanlar’ın soğuk lezzetleri içerisinde yoğurtlu bir seçenek var ve adı tarator! Tarator, kimlik krizi yaşayan bir lezzet gibi: Türkiye’de cevizli sos, Yunanistan’da neredeyse unutulmuş bir çorba, Bulgaristan’da ise yaz günlerinin en popüler içeceği yoğurtlu bir serinlik. Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk gibi Balkan ülkelerinde yoğurt, salatalık, sarımsak, dereotu, ceviz ve zeytinyağıyla yapılan Tarator, bizim cacığın sulu versiyonu gibi. Özellikle Bulgaristan’da ulusal yaz çorbası gibi kabul edilir. Türkiye’de ise tarator, çoğunlukla bir soğuk meze veya balık eşlikçisi olarak yapılıyor, hepiniz biliyorsunuz. Bizde bir de kabak tarator var ki yoğurtlu meze olarak soğuk yaz lezzetlerine örnek olabilir. Yunanistan’da ise “tarator” kelimesi neredeyse kullanımdan kalkmış durumda. Yerini tzatziki almış, bizim cacık işte!

İran’a uzanalım, orada da “abdoogh khiar” var. İçinde ceviz, kuru üzüm bile var. Çorba mı, salata mı, tatlı mı belli değil ama bir kaşık alıyorsun, ruhun serinliyor.

Ruslar “okroshka” demiş, kefirle yapmışlar ve haşlanmış patates bile atmışlar içine. Tam bir yaz curcunası. Bizim taraflarda bu lezzetlere benzeyen ne var dersen Ayran aşı çorbası var elbette. Naneli, buzlu, yoğurtlu, tanıdık ve lezzetli

Çiğ balık işleri: Limonla pişen lezzetler

Bu işlere Peru mutfağı bakıyor. Peru’nun çiğ balık tabağına cevabı: Ceviche! Limon suyuyla çiğ balığı pişiriyoruz. Bilirsiniz asidik gıdalar çiğ balığı pişirirler. Yanına biraz kırmızı soğan, kişniş ve acı biber eklersen… Bingo! Deniz kıyısında güneş gözlüğüyle yenen bir tabak ceviche, yazlık rüya olarak adlandırılabilir.

Biraz da uzak doğuya gidelim: Filipinler’de kinilaw, Japonya’da ceviche’nin kuzeni tiradito, ki farkı balığın küp küp değil uzunlamasına kesilmesinden doğar. Hawaii’deyse poke… Bu Poke meselesinin suyunu çıkardılar yani Avrupa’da her yere poke dükkanları açıldı. Brokolili poke kasesi bile yapıyorlar ama Poke’nin orjinali Hawai’dendir ve esasen kendisi bir çiğ balık salatasıdır. Koca bir kâseye çiğ balık, pirinç, avokado, nori yaprağı filan koyup yersin. Suşinin sarılmamışı gibi bir şey. Çiğ balık, ama her yerde başka türlü.

E bizim topraklar da çiğ balık konusunda boş durmamış ve ortaya Lakerda çıkmış. Torik balığı, tuzla kürlenmiş; rakı sofrasında yıldız gibi parlar ama yazın soğuk mezelerinin de kraliçesidir.

Salatalar: Mevsimin şarkısını söyleyen tabaklar

Yarı İtalyan hisseden bir şef olarak size İtalya’dan nefis bir yaz çözümü sunmak isterim: Adı Panzanella. Bayat ekmek var diye üzülme, ıslat, domatesle karıştır, sirkeyle cila yap; şahane bir yaz salatası oldu bile. Panzanella Toskana’ya aittir ve bizim domatesin suyuna yanlışlıkla (!) düşmüş gibi yapıp bandığımız ekmekli salatanın legalleşmiş versiyonudur yani rol yapmamıza gerek kalmaz, ekmek zaten salatanın içindedir ve salatanın suyu ile çoktan ıslanmıştır. Aynısı Girit’te de var. Esasen Girit salatasıdır ama Yunan’da her yerde bulursunuz. Adı Dakos. Arpa peksimetinin üstüne domates, feta, kekik… Aslında arpa peksimeti dediğimiz şeyin adı dakos değil. Onun adı Kritharokouloura. Paximadi de diyorlar yani peksimet. İki kez fırınlanmış kupkuru bir ekmek. Yunanistan’da bunu halka olarak da bulmak mümkün ki salata yaparken yarıya kesilmiş haşka üstüne konuyor domatesler ve peynir, küp küp satılanı da var onu da gelişigüzel salataya ekliyorlar. İkisinde de amaç, panzanella’da olduğu gibi, ekmeğin domatesli zeytinyağlı salata suyunu çekmesi. Mis gibi. Dakos’un bir ısırığı, Ege’yi şak diye damağına getirir.

Panzanella
Dakos

Tabbouleh de bir soğuk yaz lezzeti. Lübnan’dan geliyor, maydanozun ve bulgurun rock yıldızı olduğu bir salata bu. Nar ekşisi olmazsa olmazıdır.

Modern dokunuşlar mı? Bize ve Yunan’a ait Karpuz-feta-nane triosu. İtalya’nın geleneksel tadı Kavun-prosciutto ikilisi. Kısacası: yazın serinliğini yansıtan salatalar bunlar.

Sürpriz soğuklar: “Bunu da mı soğuk yiyoruz?”

Bir de sürpriz soğuklar var. İtalya’daki Vitello tonnato bunlardan biri. Soğuk dana etinin üstüne ton balıklı bir mayonezli sos döküyorlar. Yani et ve ton balığı mı? İlginç mi dersiniz iğrenç mi, ona siz karar verin. Ancak tahmin edemeyeceğiniz bir lezzeti vardır.

Vitello Tonnato

Füme etler zaten genel olarak yaz sofralarında görünürler. Sıcak kocaman bir biftek ya da etli sulu yemekleri görmek bile istemeyiz yazın o sıcağında ama füme etler et ihtiyacımızı en soğuk tarafından kurtarır.

Peki ya zeytinyağlılar? Enginar, kabak, taze fasulye, bakla… Soğuk, limonlu, zeytinyağlı… Bu lezzetler Türk mutfağının ve aynı zamanda Yunan mutfağının yaz tapınaklarıdır.

Bir de Ortadoğu’nun labne topları vardır. Top haline getirip kekik ve nane ile marine ediyorsun. Soğuk servis. Yanına çıtır ekmek, bir de zeytin… Oh.

Tatlı final

Yaz günü buzlu bir final yapmak istersek elbette aklımıza ilk gelen dondurma olur. Dondurma deyip geçmemek lazım. Gelato diye İtalyancasını da söylesek, dondurma dediğin taze meyveler ya da binbir çeşit farklı aroma ile yapılmış soğuk kremalardır. Bir de şekerli buzlu karışımlar var onlara da sorbet diyoruz. Buz gibi bir karpuz sorbet ya da çilekli dondurmanın yerini ne tutabilir ki. Artık Sneakers’lı ya da tiramisulu dondurma bile var.

Bir de geleneksel soğuk tatlılar var. Limonlu granita (Sicilya), kahveli semifreddo (İtalya), Hindistan’dan zerdeçallı soğuk badem sütü, Türkiye’den klasik incir uyutması veya buz gibi zerde… Yazın tatlısı ağır olamaz zaten, ruh halimiz hafifken tabağımız da öyle olmalı.

Granita

Buzdolabının önünde “Ne yesem?” diye düşünürken, dünya mutfağı sana göz kırpıyor olabilir: Bir tabak gazpacho, birkaç dilim lakerda, biraz ceviche, bir tabbouleh salatası… Hepsi serin, hepsi taze, hepsi yaz gibi.

Deniz Kurt Kimdir?

Deniz Kurt, Atlantico Crew isimli uluslararası yat danışmanlık şirketini kurmadan önce 10 yılı aşkın bir süre özel şef ve süperyat şefi olarak başarılı bir kariyer sürdürmüştür. İstanbul’daki MSA - Mutfak Sanatları Akademisi’nden mezun olmuş, burada temel aşçılık eğitimini tamamlamıştır. Daha sonra İtalyan mutfağında ileri düzey eğitim almak için Alma La Scuola Internazionale di Cucina Italiana’ya devam etmiş, İtalyan Mutfağında ‘master’ düzeye erişmiş ve Profesyonel İtalyan Şef Diploması alma hakkını kazanmıştır.

İtalyan mutfağı eğitimini tamamladıktan sonra, Milano’nun kalbinde bulunan La Scala Tiyatrosu içindeki Il Marchesino‘da çalışmaya başlamıştır. Il Marchesino, 1970’lerden bu yana İtalya’nın ilk Michelin yıldızı ve ilk üç Michelin yıldızı alan efsanevi İtalyan şef Gualtiero Marchesi tarafından kurulmuştur. Bu deneyimin ardından, dünyaca ünlü Japon şef Nobu Matsuhisa’nın sahip olduğu restoran zincirinin Milano şubesi olan Armani Nobu Milano’da çalışmıştır.

Restoran deneyimlerinden sonra, denizlere olan tutkusunu kariyeriyle birleştirerek, 24 ila 90 metre arasında değişen tanınmış süperyatlarda head chef olarak çalışmış, dünyanın dört bir yanında 6 kez Atlantik okyanusu geçişi dahil 50.000 deniz milinden fazla seyir yapmıştır.

2020 yılından itibaren MSA - Mutfak Sanatları Akademisi ile işbirliği içinde, kurucusu olduğu Profesyonel Süperyat Şefliği Eğitimi programını yürüterek, her yıl yatçılık sektörüne yeni şefler kazandırmaktadır.

2013 yılından bu yana Aktüel, Naviga ve Ceyms gibi dergilerde yemek ve seyahat yazarlığı yapmıştır. 2015 yılından itibaren halen YACHT Türkiye dergisine düzenli olarak yazmaktadır. Gastronomi konulu yazıları çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmıştır.

2021 yılında, dünya çapında gezdiği kıyıların yemek tarihini, hikayelerini ve yemek kültürünü yerel tariflerle zenginleştirerek okurlara sunduğu ilk kitabı Islak Menü’yü yayımlamıştır. Ayrıca, 2021-2022 TV sezonunda Beingurme TV kanalında 26 bölümlük bir yemek ve seyahat programı sunmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları

Lüksün bulunduğu ama ihtişamla buluşmadığı yer: Sardinya adası

Israrla sizlere göstermek istediğim güzellikleri görmek istemeyen bir kitle var! Çoğunlukla takipçi, okuyucu ya da izleyicimden fırça yiyorum. Aman da efendim hep süslü yemeklerden bahsediyormuşum, her şey lüksmüş ya da ‘oralara biz nasıl gideceğiz ablacım sen neden bahsediyorsun’ diye fırçalıyorlar

Neden böyleyiz?

Gastronomik olarak yüzyıllara dayanan derin bir kültürümüz, süper lezzetli yemeklerimiz olmasına rağmen neden bir mahalle lokantasına gittiğimizde dondurulmuş deniz ürünleri, hazır patates kızartmaları, paket soslar, kupkuru çiftlik balıkları, ekşimiş tarator sosları yiyoruz? Neden ama neden böyleyiz!

Kokularla geçmişe yolculuk

Koku dediğin şey görünmez bir güçtür. Bir anda seni yıllar öncesine ışınlar; anlık bir koku zerresi ile insan unuttuğunu sandığı anıları, burnunun ucunda bulur. Kokunun beyinle olan ilişkisi bence çok ilginçtir. Burnumuza gelen bir kokunun beynimiz ile arasında kurduğu görünmez hat sayesinde zaman yolculuğu yapabiliriz

"
"