30 Mayıs 2022

Tek slogan mı?

Belki de bugün, yine toplumsal alanın içinden geçecek yenilik taşıyan ve her şeyi umuda doğru döndürebilme kapasitesine sahip bir slogan, bir cümle, bir önerme bulunduğu vakit, bazı potansiyel imkanları daha kuvvetlenebilir mi?

Bizim ülkede seçimler yaklaşmaktayken siyasi partiler de kampanyalarını ve stratejik tavırlarını göstermeye başladılar. Karşılıklı bir suçlama üzerinden giden bir kampanya her türlü olguyu ve olayı birbiri üzerine bindirerek haberlerde yer almaya çalışırken, seçmenlerin, bir bakıma, çok az bir kımıldama, yer ve taraf değiştirme gösterdiğini izlemekteyiz. Yerleşen, yapısal hale gelen adetleri ve tavırları bir anda söküp atmak çok zor tabii. Buna rağmen, aynı zamanda, biraz daha basit siyasi bir kampanya sürdürmek acaba daha ilginç olamaz mı? Karmaşıklaşan, ekonomiyi ilgilendiren cümlelerle ve ikna etmek üzere bazı olayları seslendirmek ve haber yapmak için sarf edilen siyasi söylemler her sosyal kesimi aynı inandırıcılık noktasında birleştirmekte zorlanıyor. Bunu fark etmiyor muyuz? Seçmenler nerdeyse sabit bir şekilde, oldukları yerde durmayı sürdürmekteler sanki. Veya tam olarak öyle olmasa bile “deprem yaratacak cümleler ve argümanlar” bile yeteri kadar ikna edici olmuyor sanki!

Belki de bir zamanlar olduğu gibi hâlâ aynı kurallar toplumsal alana hâkim olmaya devam ediyor! Türkiye nüfusu iki mislinden fazla arttı son kırk yıl içinde. Eğitimin ne vaziyette olduğunu çok insan fark etmekte zaten hangi kesimden olursa olsun. Veya zaten eğitimin önemli olmadığını düşünen epeyi sayıda seçmen de yok değil. Toplumsal alan bazı alışkanlıklarını (habitüslerini) korumaya devam mı etmekte.  Mesela  1970’lerde Demirel’in “Büyük Türkiye” kitabının sloganı veya Ecevit için “Halkçı Ecevit” gibi toplumsal alanı dolduracak ve anlaşılacak olan slogan önermeleri hep işlemedi mi? Recep Tayyip Erdoğan “Beraber yürüdük bu yolları” ile yükselmedi mi? Ekrem İmamoğlu’nun “Her şey güzel olacak” lafıyla seçmeni ikna etmedi mi?

23 Mayıs 2022 haberlerini okuduğumuzda, biz ülkedeki döviz artışı, iktidarın faiz politikaları, birbirlerine yüklenen politikacılar, aynı parti içinde gözüken çatlaklara karşı bir takım gazeteci savunmaları veya sözlü saldırıları vb. tartışmalarının içinde eriyip giderken, Avusturalya’da küçük bir sarsılma yaşandı ve dokuz sene sonra iktidarda bulunan liberal muhafazakâr sağ Partiler koalisyonunun seçimleri açık bir şekilde kaybettiği haberiyle çalkalandı. Uluslararası sosyal medya bir “çalkantı haberi” olarak geçti bu siyasi değişimi.  Anthony Albanese’nin siyasi başarısının kapısı sol sosyal söylemler ve ekolojiyle açıldı. Bugün ekozofinin bir şansı var: “Çevre, sosyal ve zihinsel ekoloji” üzerinden ekozofi kavramını geliştirmişti Félix Guattari, belki de zamanından önce bir şekilde 1989 baharında, daha Berlin duvarı düşmeden de evvel. Bir işaret olabilir bu.  

Seçimleri kazanan İşçi Partisi’nin (labor) kampanyasına baktığımızda çok basit ve net olduğu kadar Kartezyen düşüncenin kavramlarıyla söylersek “açık ve seçik” bir sloganla kazanmanın eşiğini hazırlamış duruyor. Çok karmaşık değil; bir cümle sarf ettiğini yazıyor gazeteler: “Bu ülkeye bir şans verin, projelerimiz var”.

Böyle bir cümle Amerika Birleşik Devletleri’nde Obama’nın seçimleri sırasında sarf edilen cümleyle bir benzerlik taşımıyor değil. O da, yıllar evvel sivil haklar üzerine gitmekte olan ılımlı bir bakışla konuşan ve beyaz ve siyah karşıtlığını vurgulamaktan çok Amerikalı vatandaşların birliği üzerinde duran bir slogan sarf etmişti: Pastor Martin Luther King’in “Bir rüyam var” (I have a dream). Malcolm X gibi savaşçı ve kimlikçi bir tutumu değil, ama barışçı bir tutumu sergileyen King’in ‘in cümlesi Obama’nın seçimleri kazanmasında bir dönüm noktası olarak hatırlanmaktadır. Ve, aslında tam da şöyle söylemişti: “Evet yapabiliriz” (Yes we can). 

Bu seçimlerin ABD’de her şeyi değiştirdiğini veya değiştirebileceğini beklemek belki de saflık olacaktır tabii; ama bu dönem “Beyaz ırk üstünlüğü” üzerine sloganlar atan bazı Cumhuriyetçi milletvekillerinin veya Senato üyelerinin seslerini kısmasına yol açmıştı ve hatta silah satışlarına getirilen kısıtlamalarla silahlı saldırı sayısında azalma olmuştu. İntikamlarını daha sonra Donald Trump’ın seçimiyle aldılar belki Cumhuriyetçi şahinler (silah lobileri); ama orada da hatırlanacağı gibi tek bir slogan vardı: “Amerika’yı yeniden Büyük Yapmak” (Make America great again).

Belki de bugün, yine toplumsal alanın içinden geçecek yenilik taşıyan ve her şeyi umuda doğru döndürebilme kapasitesine sahip bir slogan, bir cümle, bir önerme bulunduğu vakit, bazı potansiyel imkanları daha kuvvetlenebilir mi?

Yazarın Diğer Yazıları

Bir saha araştırması nedir?

Anket yapan sosyologların çok iyi bildikleri bir şey vardır. O da gazetecilerin bugün sıklıkla yaptıkları gibi gerçek veya kurgusal kişilikler üzerinden, vakalardan yola çıkarak haberi ifade etmelerinin sosyoloji olmadığıdır

Özgürlükten kulluğa

Antropolog Pierre Clastres, inanılmaz bir şekilde La Boetie’den yola çıkarak özgür toplumlardan boyun eğmeyi tercih eden kulluk toplumlarından söz etmekteydi: Bu ayrım sonunda devlet mekanizmasının oluşturulması ve devlet mekanizmasının oluşmasına karşı çıkan ve tarihsiz olarak adlandırılan toplumlar arasındaki fark ortaya çıkartılmaktaydı

Kim ne sanıyor?

Küreselleşmekten uzaklaşmaya başlayan dünyamızda artık homojen olmayan farklılıklarla yaşamayı öğrenmek zorundayız. Göç-sonrası toplumsal vaziyet bunu öngörmekte ve fiili olarak yaşatmakta