24 Mayıs 2020

Bayram

Ne güzeldi eskiden toplanıp birlikte yapılan bayram sofraları. Şimdi annem ve kardeşim dostlar hep başka yerlerde. Ama adı Bayram, kutlamak lazım bütün hüzünleriyle

Bayram... Kutlama, kavuşma, mutluluk, aile, arkadaş, gelenek, din, kültür, şeker, kolonya, çocuk, baklava, hediye, mendil. Bayram benim için hepsi.

Ne tuhaf bir bayram olacak bu sefer. Zaten memleketten uzakta mahzun oluyor insan.

Şimdi siz orada karantinada, biz burada üç beş arkadaşla parkta bahçede uzaktan bayram kutlayacağız gibi görünüyor.

Geçen sene çok kıymet verdiğim bir arkadaşım toplamıştı hepimizi kocaman bir masa etrafında. Hepimizin yüzü gülüyordu, çocuklaşmıştık. Hem mutluydum hem de biraz hüzünlü. Annem ve kardeşlerim yoktu yanımda.

Birkaç gündür çözüm arıyorum, nasıl yaparız da bayramlaşırız bu koşullarda. İnsan memleketten uzak olunca geleneklerini devam ettirmeyi daha çok istiyor.

Bayram sabahı bir grup Türk arkadaşım Hyde Park'ta buluşup bayram pikniği yapmaya karar verdi. Beni de çağırdılar. Burada hayat neredeyse eski haline dönmek üzere. Parklar hava güzel olunca sosyal mesafe falan dinlemiyor.

Ben eskisi gibi bir bayram sofrası kurup evde arkadaşlarımla olmak istiyorum.

Özledim misafir ağırlamayı, evimin dolup taşmasını.

Bunları düşünürken birden çocukluğumun bayramları geldi aklıma. Yeni kıyafetler, ayakkabılar. Sabah erken kalkıp gıcır kıyafetlerle oturduğum sofralar.

Zihnim birden bayram için süslenen evimize götürdü beni.

On gün önceden bir heyecan sarardı evi. Bitmeyen bayram temizliği ve alışverişi.Evi kıpır kıpır yeni bir enerji sarardı, severdim ben o telaşı.

Çok büyük olmayan evimizin bir odası, yalnızca misafir için kullanılırdı.

Adı üstünde bu odaya 'Misafir Odası' denilirdi. Böyle bayramda seyranda misafir gelince girilirdi o odaya. Sınırlı imkanlarla alınan en kıymetli eşyalar vardı o odada. Misafirin olmadığı zaman beyaz örtülerle kaplanırdı koltuklar. Tozdan ve güneşten korumak için.

Odanın en belirgin mobilyası ise büfeydi.

Hatırlıyorum dolabın içinde Antep'ten gelen kaçak kahve fincanları vardı. Sarı altın varaklı süslü mü süslü fincanlardı. Annem onlarla kahve ikram ettiğinde hep iltifat alırdı. Bir öyküsü vardı o büfenin ve içindekilerin. Su bardakları ve tabaklar Kıbrıs'tan gelen Fransız Arcoroc markaydı. O dönem her şeyi okuyunca aklıma yer etmişti bardağın altındaki marka. Kahverengi camdı bizdeki tabaklar. O zaman zordu bunları bulmak. Sonraki yıllarda gazetelerin kupon karşılığı dağıttığı promosyonlarda gördüm tekrar.

Paşabahçe'den kesme ya da kristal pahalı çay bardakları dururdu o büfenin içinde. Misafirden sonra özenle yıkarken annem bardakları, kurulardım ben de büyük bir sorumlulukla. Ne de tatlı sohbeti olurdu o anların annemle.

Bayramda bardakların altına serilen danteller tekrar yıkanır ve kolalanırdı.

Bak şimdi aklıma zigon sehpalar ve de buzdolabı örtüsü de geldi.

Ha bir de regülatör vardı sık sık kesilen elektriğe ve düşen voltaja ayar veren. Arada elektrik gidince tekrar çalışması için düğmesini açar kapardık. Her şey ne kadar hızlı değişti.

Herhalde oğlum bu yazdıklarımı masal gibi okur. Onun kuşağının bir kısmı ev telefonunu bile görmedi. Oysa o telefon bizim için ne kadar kıymetliydi. Bayramlarda isim yazdırılıp uzaktaki akrabalarla bayramlaşılırdı.

Şimdi bırakın aramayı, tembellikten toplu mesajlarla çözdük konuyu.

Gülümsüyorum. O odaya ve bayramlara hasretle dönerek. Anneannem aklıma geliyor.

Elinde tığ ve ördüğü dantellerle.

Elbiselerini hep kendisi dikerdi.

Hem güzel yemek yapar hem de elinden terzilik gelirdi.

Annem çok güzel hazırlanırdı bayramlara. Mutlaka ev baklavası ve meşhur yaprak sarması olurdu bayram sofrasında.

Gelene kahve ve şeker. Çikolata pek sonraları girdi bizim ikramlara.

Bayram benim için aile demek. Ne güzeldi eskiden toplanıp birlikte yapılan bayram sofraları.

Şimdi annem ve kardeşim dostlar hep başka yerlerde.

Ama adı Bayram, kutlamak lazım bütün hüzünleriyle.

Öğretmek lazım Bayramları gelecek nesillere.

Bu Bayram daha da gönülden kucaklamak lazım yaşamı, çekilen her derin nefesin kıymetini…

Londra'dan havadisler

Daha fazla Hassan lazım dünyaya...

Hassan Akkad Suriyeli bir göçmen. Eskiden lise öğretmeniymiş, şimdi ise NHS için temizlik görevlisi olarak İngiltere'de çalışıyor. Saatine 8.15 pound alıyor.

Önceki gün Boris Johnson hükümetinin göçmenlerin ödeyeceği sağlık vergisini 400 pound'dan 624'e çıkaran kararına ve sağlık hizmetlilerinin Korona'ya yakalanıp hayatını kaybetmesi durumunda eşi ve ailelerine oturma izni verilmemesine itiraz eden bir tweet attı. Kısa sürede trending topic olan tweet kısa sürede pek çok göçmen ailenin durumunu değiştirdi.

Asgari ücretle can güvenliğini hiçe sayarak çalışan Suriyeli göçmen Hassan NHS'de çalışan diğer sağlık görevlilerine tanınan hakların temizlik görevlilerine de tanınması için çağrıda bulundu. Home Office de bu hakların bütün NHS destek personeline ve sosyal hizmetler çalışanlarına verilmesine karar verdi.

Good Morning Britain'e konuk olan Hassan medyanın da ilgisiyle hükümete sesini duyurabildi. Hassan'ın videosu 4.5 milyon kez izlendi, 132 bin kez de retweet edildi.

Bu hafta İngiltere'de Mental Health haftası

Akıl sağlığımız beden sağlığımız kadar önemli. Bu hafta Covid-19 un getirdiği stresle başa çıkabilme yollarının tema olarak çok gündemde tutulduğu bir hafta. Ana tema olarak da yardımseverlik, şefkat ve kibarlık çok gündemde.

Daha önceki yazılarımda size tanıştırdığım Captain Tom Moore NHS için 1000 pound toplamak üzere yola çıkıp 33 milyon pound'a ulaşınca hem Kraliçe'nin hem de halkın sevgilisi oldu. Korona günlerinin iyilik meleği Captain Moore yeni neslin tarih kitaplarında yer alacak bir kahraman.

Kraliçe tarafından Captain Moore şövalyelik ünvanı ile ödüllendirildi. Şövalyelik İngiltere'de ülkeye hizmette bulunan insanlara senenin belli dönemlerine veriliyor. 100 yaşını kutlayan Moore torunlarına büyük bir miras ve sorumluluk bırakacak.

Haftanın önerileri

Yeni Soho lokanta Londra'da Covid sonrası take away servisi yapmaya başladı.

Şef Civan Er bizim için Kasap Köfte, yaprak sarma, karnıyarık, mantı ve gözleme hazırlamış ilgililere duyurulur. Özellikle bayram için iyi olabilir. Kerim Dumanlı arada düşünüp bana menüleri yolluyor.

Nilay Örnek 'Nasıl olunur' podcast serisinde da bu sefer eğlence dünyasının büyük ismi Mustafa Oğuz'u konuk etmiş. Spotify'dan dinleyebilirsiniz.

Filozof Alain de Botton yayınlanan son videosunda pandemi sürecindeki duygusal durumumuzu ele almış. Kendimizi hep iyi hissetmeye zorlamanın bizleri gereksiz bir baskı altına aldığını savunuyor.

Evde kapalı kaldığınız bu dönemde ilişkinizin sağlığı için şu kılavuzu kaydetmek de faydalı olabilir.

Akşam yemekte ne var? Akşam yemek için nasıl yardım edebilirim? / Akşam yemeği dışarıdan söyleyelim mi? :) Bu kıyafeti niye giydin? Bu kıyafet sana yeterince iltifat etmiyor. Niye böyle öfkelisin? Ne seni böyle üzdü? Bütün gün ne yaptın? Günün nasıl geçti?

Hepinize iyi bayramlar.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir daha asla demeyeceğim: "Hindistan mı asla! Ne işim var orada!" dedim ve yine gitmek istiyorum

Giderken beni hijyenle ilgili o kadar korkutmuşlardı ki yanıma aldığım kraker ve kuru yemişlerle iki hafta geçirmeyi planlıyordum. Oysa hiç öyle olmadı. Gezi boyunca inanılmaz güzel Hint yemekleri yedim. Her şey nasıl baharatlı ve lezzetliydi anlatamam

Yeni yıldan ne istiyorum?

"Bak bu benim manifesto listem, seninki nerede?"

Shavasana

Kendinle yalnız kalmak ve o derin sessizliğin içinde ne istediğini bulmaya çalışmak çok zor ama bir o kadar da çekici…