06 Nisan 2024

Seçimden seçmeler saçmalar

Enteresan ülkeyiz vesselam, biri kendini devletin sahibi sanır, diğeri bir yüzyıldır falan kendinden başka bu ülkede vatansever olmadığını iddia eder

Seçim bitti. Eş dost gülümseyen insan emojisi şeklinde dolaşıyor ortalıkta. Haliyle sevinçliyiz Memleketten umudu kesenlerde bir silkinme, inceden bir kendine geliş, yitirilmiş ve bir daha dönmeyeceği sanılan heyecanların uyanışı ve kimi eğlenceli sahneler günlerimizi süslüyor. Beni en çok eğlendiren havuz medyasının bildik tiplerinin hezimete bahane üretme çabası. Israrla CHP kazanmadı, aslında AKP kaybetmedi, Reis’in kesinlikle hiç sorumluluğu yok gibi kuantum fiziğine bile külahı ters giydirecek paralel evren mavalları okumaları. Abilerde, ablalarda içlerinden suretlerine yansıyan bir telaş dikkati çekmekte. Sanırım kimi mahfillerde ses geçirmez odalarda filan, “ulan acaba dümeni ufak ufak çevirmeye başlasak mı, dönmenin ideal zamanı ne zamandır” kabilinden muhabbet başlamıştır.

Seçim sonrası olup biteni izlemeye çalışıyorum. Bir arkadaş var, yılın 365 gününü uçurtma bayramı sanan, “uç uç böcecik annen sana terlik pabuç alacak” nidalarıyla memleketin hukuk sistemine füze gibi tweetler fırlatan, saray efradından bir eleman. Bu kardeş Anayasa Mahkemesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne filan külliyen karşı. Kendisine kalsa memleketin yarısını Bastil’e tıkacak. Bastil yıkıldı demeyin, vardır çalışma odasında filan modern Bastil planları. Bu arkadaş bir sabah uyanıyor ve birdenbire kendini devletin sahibi zannediyor. Artık rüyasında rüzgâr tanrısı Zefiros’u mu gördü nedir; esip üflüyor. Hani patronunun sık sık tekrarladığı bu yolu beraber yürüdükleri arkadaşlarını da ihmal etmiyor sallarken. Ne laflar ne laflar. Sizi gidi zihin dünyaları zehirlenmişler, kaydederiz, haddinizi bildiririz, devlet bunları okur, zart zurt. Getir kulağını bakayım, ver şuradan tahta cetveli parmaklarını birleştir uzat, bir daha görmeyeyim haaaa… Üç zaman içinde uçurtma tellere takılacak gibi geliyor bana, hayırlısı.

Seçimlerle ilgili en matrak açıklamayı ise beklendiği üzere Vatan Partisi’nin -Allah gecinden versin diyelim- mezara kadar yeri sabit lideri yaptı. Bu Abi de hep böyledir; çıkar “iktidara yürüyoruz, büyük çoğunlukla seçimi alıyoruz” falan diye atar tutar, bilahare onbinde, yüzbinde bir falan oy alır. Aklımın almadığı bu oy sahipleri arasında bayağı aklı başında gözüken tiplerin de olmasıdır. Abi o kadar bu işe kendini kaptırmıştır ki, misal İstanbul Tabip Odası seçimlerine bile maydanoz olmaktan geri durmaz. Son yerel seçimden üstün başarıyla çıktıkları halüsinasyonuyla sistemin surlarında gedikler açtıklarını ve birkaç muhtarlık kazandıklarını ilan ediverdi. Cem Yılmaz kardeşim dikkat etsin, bir anda tahtı elden gidiverir. Bu kadarla yetinir sanmıştık, amma velakin abilerde fren yok. Sistemde gedik açma serdengeçtileri olarak Van’daki seçimlerde fark atıp belediye başkanı seçilen, bir katakulliyle başkanlığı elinden alınmaya çalışılan ve toplumun tepkisi üzerine geri adım atılıp mazbatası verilen başkanı alaşağı etmek için hukuk mücadelesine girişmişler. Enteresan ülkeyiz vesselam, biri kendini devletin sahibi sanır, diğeri bir yüzyıldır falan kendinden başka bu ülkede vatansever olmadığını iddia eder. Öf pöf yani.

Nihayet seçimlerle ilgili okuyup, izlediklerimden bir garabet de Büyük Birlik Partisi’nden geldi. Her ne kadar İstanbul doğumlu olup hayatı İstanbul’da geçmiş biri olsam da baba memleketi olarak Sivas’lıyım da. Dolayısıyla Sivas şehri ister istemez radarımda olmuştur. İlginç bir şehirdir Sivas, bir yandan Pir Sultan’ı çıkarmış, bir yandan Madımak canilerini. Yıllar evvel, sanırım hısım da olan birileri gelmişti Sivas’tan. Ben çocuktum ama iyi hatırlıyorum. Misafirlerden biri nerden estiyse, “Yavuz Sultan Selim Han kızılbaşları” diye lafa başladığında lafı bitmeden rahmetli babam adamı ve şürekasını yaka paça evden kovmuştu. Bu seçimde Sivas’ta belediye başkanlığını kazanan BBP’nin lideri buyurmuş “ İlk iş Sivas’ı sokak köpeklerinden temizleyeceğiz”. Efendim sokak köpeklerini barınaklara alıp rehabilite edeceklermiş. Allah cemi cümlemizi ve gezegenimizin tüm canlılarını bu kardeşlerin rehabilitasyonundan korusun. Adama derler ki, kardeşim köpeğiyle ünlü, köpeği dünya markası olan bir şehirde ilk icraat olarak bunu zikretmek için nasıl bir zihin yapısına sahipsiniz? Keşke biraz Sudoku falan çözse.

Bana sorarsanız seçimle ilgili en tatlı, en içten, en demokrat beyanatı seçimi kaybeden bir muhtar adayı yapmış. Sosyal medyada izlenme rekorları kıran vatandaş bence Anadolu’muzun bir cevheri, bir kültür elçisi olarak değerlendirilmeli. İzlemeyenler olabilir videosunu buraya bırakalım. Belki CHP li belediye başkanlarından biri duyar da ilgi gösterir, benden söylemesi.

Talat Kırış kimdir?

Talat Kırış, 1961 yılında İstanbul'da Süleymaniye Doğumevi'nde dünyaya geldi. Sırasıyla Ataköy İlkokulu, İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi.

Öğrenciliği sırasında yurtiçi ve yurtdışında kaza cerrahisi ve beyin cerrahisi kliniklerinde staj yaptı. Prof. Dr. Türkan Saylan'la birlikte Van'da lepra hastalığı üzerine saha çalışmalarına katıldı. Konya Devlet Hastanesi Acil Bölümü'nde mecburi hizmetini; 1986-1992 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı'nda ihtisasını tamamladı. Uzmanlık tez çalışmasıyla Beyin Araştırmaları Derneği ve Japon Nörotravma Derneği'nden ödül aldı. Uzmanlık sonrası Kartal Eğitim Araştırma ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanelerinde çalıştı.

1995-1996 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri, Arizona, Phoenix'te bulunan Barrow Nöroloji Enstitüsü'nde burslu olarak, kafa kaidesi tümörleri ve beyin damar hastalıkları üzerine üst ihtisas yaptı. İstanbul Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı'nda 1999 yılında doçent, 2006 yılında profesör oldu.

2006 yılında 9. Uluslararası Serebral Vazospazm Kongresi'nin başkanlığını yaptı. Türk Nöroşirurji Derneği Yeterlik Kurulu kurucu üyeliği, Nörovasküler Eğitim Öğretim Grubu başkanlığı, Nöroonkoloji Eğitim Öğretim Grubu başkanlığı, Temel Kurslar eş başkanlığı, yönetim kurulu üyelikleri, Türk Nöroşirurji Dergisi ve Turkish Neurosurgery dergileri baş editörlüğü, Nöroonkoloji Derneği ikinci başkanlığı ve Türk Nöroşirurji Derneği başkanlığı yaptı.

Avrupa Nöroşirurji Dernekleri Birliği Araştırma Komitesi üyeliği görevinde bulundu. Akdeniz Beyin Cerrahları Derneği Eğitim Komitesi Başkanı olan Kırış, 2017-2021 yılları arasında Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu Beyin Damar Hastalıkları Komitesi Başkanlığı yaptı.

Dünya Nöroşirurji Dernekleri Federasyonu'nda Türk Nöroşirurji Derneği'ni temsil eden delege olan Prof. Dr. Talat Kırış, meslek yaşamını Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi Beyin Cerrahisi bölümlerinde sürdürüyor.

Kırış'ın editörleri arasında bulunduğu İngilizce iki kitabı, 100'den fazla kitap bölümü, ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri yayımlandı; çok sayıda ülkede beyin cerrahisinin çeşitli alanlarında eğitim kursları ve konferanslar verdi, yurtiçi ve yurtdışında eğitim amacıyla çok sayıda beyin cerrahının izlediği canlı ameliyatlar yaptı.

Tıbbiye öğrenciliği yıllarından itibaren 40 yılı aşan öğretim üyeliği ve hekimlik hayatını, 2021'de yayımlanan "Beyne Giden Yol / Bir Beyin Cerrahının Anıları" adını verdiği kitabında anlattı. TEDx ve farklı sosyal platformlarda konuşmaları yayımlanan Kırış, aynı zamanda kıdemli bir denizci olarak Güney Amerika'dan Antarktika'ya kadar uzanan yelkenli seyahatler yaptı, Grönland'da kanoyla Kuzey Kutup dairesi geçiş yaptı. Anılarında hayalini, "Bir Şehir Hatları Vapuru'na ismimin verilmesini isterim. Kimbilir, kısmet..." sözleriyle paylaştı.

Gençlik yıllarından itibaren yazın dünyasıyla ilgilendi, 1984 yılında Düşün dergisi masal yarışmasında mansiyon kazandı. Argos sanat dergisinde öykü ve denemeleri, Cumhuriyet ve Radikal gazetelerinde yazıları yayımlandı. 2012 yılından Yacht Türkiye dergisinde yazmaya başladı.

Ağustos 2019'dan itibaren T24'te düzenli yazılar yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Endülüs’te Solan Bahçe

Her şey Flamenko’nun ezgilerinde kalsaydı, kalabilseydi keşke. Ama bizzat flamenko da böyle bir şeydi. O huzurun, sükunetin müziği değildi

Bir devlet görevlisiyle bir vatandaşın diyaloğu

"Yok Can Atalay, yok Osman Kavala, yok Selahattin Demirtaş... Onlar ne isterse, nasıl isterse öyle oluyor, olacak"

Mert katillerin ülkesi

Mamafih Sabahattin Aliler de, Uğur Mumcular da, Abdi İpekçiler de, Bedrettin Cömertler de, Bahçelievler'de katledilen yedi genç de, 1 Mayıs 1977'de üzerlerine ateş açılıp vurulanlar ve saymakla bitmeyecek pek çok vatansever gibi Hrant Dink de, birilerinin gözünde mert olan katillerce katledilmişlerdir