Dünya
Deutsche Welle

IŞİD'in 'devlet' iddiası

Irak ve Suriye'de kontrolü altındaki bölgelerde hilafet ilan eden IŞİD, hızla devlet yapıları oluşturmaya çalışıyor.

16 Kasım 2014 18:28


Irak ve Suriye’de geniş bölgeleri elinde bulunduran IŞİD örgütü devlet benzeri yapılanmasını son hız sürdürüyor. Adını İslam Devleti olarak değiştiren terör örgütü, düzenli bir orduya sahip, vergi topluyor, kapsamlı sağlık sigortası ve sosyal yardım sistemine sahip. Örgüt son olarak kontrolündeki bölgelerde geçerli olacak ve Amerikan Doları'na meydan okuyacak bir para birimi peşinde. Örgüte yakın sayfalarda altın ve gümüş paraların tanıtımı yapılıyor. Haftasonunda üç Alman yayın kuruluşunun Irak hükümetinden edindikleri IŞİD ile ilgili ele geçirilen bilgilere dayanan haberleri de bu eğilimi göz önüne serer nitelikte.

Irak güvenlik güçlerinin haziran ayı başında IŞİD’in iki numaralı adamı, ‘Savaş Bakanı’ Abdülrahman el Bilavi’nin saklandığı eve düzenlediği baskında ele geçen bilgiler haftasonunda Alman medyasının gündemindeydi. Süddeutsche Zeitung, WDR ve NDR, baskın sırasında ele geçirilen 160 USB bellek ve sabit disklerin içeriğine yer verdi. Bu bilgilerde IŞİD’in, bir devletin sahip olduğu tüm yapıları kontrolü altındaki topraklarda oluşturmaya çalıştığı bir kez daha görülüyor.

'Terör IŞİD için sadece bir araç'

Orta ve Yakın Doğu alanında uzman araştırmacı Jochen Hippler, devlet olabilmek için teknik olarak diğer devletler tarafından da devlet olarak tanınıyor olma gerekliliğine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Ancak örgütün çok uzun bir süredir devlet benzeri yapılar oluşturmaya çabaladığını kesinlikle söyleyebiliriz. … İslam Devleti’nin mahkemeleri var, vergi topluyor, son derece katı bir idare sistemi, organize bir ordusu var.”

Hippler, IŞİD’in devlet benzeri yapılar oluşturan ilk milis olmadığına da dikkat çekiyor ve Pakistan’daki Taliban gibi pek çok örnekler olduğunu belirtiyor. Alman siyaset bilimci IŞİD’in farkını ise şöyle değerlendiriyor:

“Ama IŞİD bunu gerçekten de başarılı bir şekilde yapıyor. Bu da onları sadece bir terör örgütü olarak görmenin yeterli olmayacağı anlamına geliyor. Hareketlerine bakıldığında bir terör örgütü tabii ki. Ama sonuçta IŞİD, terörü kendi gerçek hedefine, yani siyasi egemenlik kurma hedefine ulaşmak için kullanan bir örgüt… Gaddarlık ve terör onlar için sadece egemenlik araçları, ama asıl konu değil. Bu biraz uyuşturucu ticaretindeki duruma benziyor. Uyuşturucu tacirleri uyuşturucuyla ilgilenmez, getirdiği parayla ilgilenir. IŞİD de terörle değil, değişik ülkelerdeki siyasi egemenlik konusuyla ilgileniyor.”

'Tüm Müslümanların devleti' iddiası

Peki IŞİD devlet olarak tanınmak için diğer devletlerle görüşmeler yürütüyor mu, diğer ülke ve rejimlerle teması var mı? Hippker bu soruyu şöyle yanıtlıyor:

“Bunu şimdiye kadar görmüyoruz. Bu belli bir ölçüde IŞİD’in düşüncesine de aykırı. Örgüt sıkça isim değiştirdi. Eskiden Irak İslam Devleti’ydi. Sonra Irak Şam İslam Devleti oldu. Şimdi de İslam Devleti adını aldı. Burada dışarıya yönelik ‘tüm Müslümanların devleti’ olduğu iddiası var. Yani bu örgüt ya da milis şu an belli ölçüde tüm diğer devletlerle rekabet içinde. Suudi Arabistan, Suriye, Irak ve diğer hepsiyle. Her ne kadar tamamen saçma ve abartılı da olsa, Muhammed Peygamberin halefi olacak bir devlet kurma iddiasıyla diğer tüm İslami devletlerin yerini alma iddiasında. Bu da tabii ki İslam Devleti’nin kendini diğer pek çoklarıyla aynı hizada değil, onların üstünde gördüğü anlamına geliyor. Gerçek tabii ki farklı, ama ideolojik olarak şu an kendilerini böyle pazarlıyorlar.”

"Irak'taki boşluktan beslendi"

Hippler, IŞİD’in hızla yükselişinde çok güçlü bir savaş gücüne sahip olmasından ziyade, ele geçirdiği bölgelerdeki otorite boşluğunun etkili olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: “Irak hükümetine bağlı askerler savaşmadı, firar edip evlerine gitti. IŞİD milisleri bir boşlukla karşılaştı. Irak’ta işler bir devlet yapısı olsaydı ya da Suriye’de devletin iktidar monopolü olsaydı IŞİD bu kadar anlam ve önem kazanmazdı.”

Hippler, 'İslam Devleti' modelinin Somali gibi radikal İslamcı örgütlenmelerin bulunduğu başka ülkelerde örnek alınması tehlikesi ile ilgili ise şunları söylüyor:

“Somali’deki El Şebab milisleri hâlâ El Kaide’nin yakın müttefiği. İslam Devleti ise şu an El Kaide’nin en büyük düşmanlarından biri. Bunlar şiddete son derece yatkın, cihatçı iki örgüt. Aynı ‘müşteri'ye hitap ediyorlar ve birbirlerine karşı kısmen son derece şiddetli çatışmalar içindeler. IŞİD’in yükselişi kısmen caydırma ve gaddarlıkla yakından bağlantılı. Kafa kesmeler, kitlesel kurşuna dizmeler… Uzun vadede bunun bir başarı modeli olacağını sanmıyorum. Aksine Suriye ve Irak’ta Sünni aşiretler ya da Şii halk grupları IŞİD’e karşı harekete geçmeye başladılar. IŞİD muhtemelen uzun vadede buna dayanamayacaktır. Diğer İslamcı milislere, Kürtlere, laik ve liberal güçlere, uluslararası koalisyona karşı aynı anda savaşamazlar.”

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle