11 Aralık 2022

Hollywood yıldızlığından Charles Darwin'e uzanan yol: Isabella Rossellini

İsveçli aktris Ingrid Bergman ile İtalyan film yönetmeni Roberto Rossellini'nin kızı, oyuncu ve yazar Isabella Rossellini, bana gülümseyerek şarap ikram ettikten sonra konuşmaya devam ediyor. Rossellini Thalia Hall Performans Merkezindeki oyunu öncesinde sorularımı içtenlikle yanıtladı

Wilmington

Önce kulaklarıma inanamıyorum. Acaba doğru mu işitiyorum diye kulak kabartıyorum. İsveçli aktris Ingrid Bergman ile İtalyan film yönetmeni Roberto Rossellini'nin kızı, oyuncu ve yazar Isabella Rossellini, bana gülümseyerek şarap ikram ettikten sonra konuşmaya devam ediyor. Kulaklarımda bir sorun yok, hakikaten de tavuk yetiştirmenin inceliklerini anlatıyor.

Isabella Rossellini, tek kişilik oyunu "Darwin'in Gülümsemesi"nin ardından kuliste konuklarıyla sohbet ediyor. Oyun pandemi döneminde yazılmış ve birbirinden apayrı olduğu düşünülen sanat ve bilim dünyalarını bir araya getiriyor. Bu akşamın ayrı bir özelliği de var. Rossellini'nin1986'da oynadığı David Lynch klasiği Mavi Kadife (Blue Velvet) filmi bu şehirde- Wilmington- çekilmiş. Rossellini'nin o zamandan beri bu şehre ilk gelişi. Kulisteki ziyaretçileri arasında filmde makyajını yapan kişi de var.

Filmden bu yana geçen 36 yıl içinde Rossellini'nin hayatı ilginç biçimde gelişmiş. Bu akşamki oyun da bunun bir göstergesi. New York'taki Hunter College'dan hayvan davranışları (etoloji) alanında yüksek lisans derecesi ile mezun olduktan sonra oyunculuktan uzaklaşan Rossellini, bugünlerde tek kişilik oyunu ve çiftçilik arasında mekik dokuyor. Yaratıcılığını, mizah ve merakı harmanlayan doğa konulu kısa filmlere ve monologlara aktarıyor. Isabella Rossellini Thalian Hall Performans Merkezindeki oyunu öncesinde sorularımı içtenlikle yanıtladı.

Darwin'in Gülümsemesi Oyun Posteri- Isabella Rossellini'nin İzniyle

Oyunculuğun yanı sıra uzun süre uluslararası bir model olarak çalıştınız. Kariyerinizin gelişiminden söz eder misiniz?

Lancôme'da modellik yapmak harika ve prestijli bir sözleşmeydi ve bana maddi güvence sağladı. Ama aklım başka yerdeydi. Hayvanları her zaman sevdiğim için üniversiteye geri döndüm ve hayvan bilimi konusunda yüksek lisans yaptım. Biraz mecburiyetten oldu; 55 yaşına geldiğimde artık model olarak çalışamıyordum, çünkü bu iş yaşlı kadınlara göre değil (gülüyor). 

Ve sonra yazmaya başladım. Aslında kariyerimi yeniden başlatmak için yazmadım. Yazmak eğlenceli olduğu için yazdım. Muhtemelen içimdeki şovmen beni terk etmemişti. Ayrıca organik bir çiftlik kurdum; emekli bir insan olarak artık sakin bir hayatım olacağını düşünüyordum. Ama monoloğum ve şansım sayesinde kariyerim yeniden parladı. Şimdi hem oyunculuk, hem de çiftçilikle çok meşgulüm.

Monologlar / tek kadın şovlarını geliştirmeye nasıl başladınız?

Başlangıçta kısa filmler üzerinde çalıştım. Filmin uzun metrajlı değil, daha kısa olabileceği fikriyle Robert Redford'un sponsorluğunu yaptığı Yeşil Porno serisini çektim (Green Porn). Bunlar, örümcek, arı, salyangoz, sinek gibi hayvan ve böceklerin cinsel hayatıyla ilgili mizahi kısa filmlerdi. Daha sonra bir arkadaşım sayesinde, Luis Buñuel ve François Truffaut gibi efsanelerle çalışmış en iyi senaristlerden biri olan Jean-Claude Carriere (Oscar ödüllü Fransız yazar) ile temasa geçtim. Dört yıl önce aramızdan ayrılan özel bir insan. Beni kanatları altına aldı ve ilk monoloğu birlikte yazdık. Darwin'in Gülümsemesi üçüncü monoloğum. 

Rossellini Oyun Öncesinde Tiyatroda-Isabella Rossellini'nin İzniyle

- Darwin'in Gülümsemesi için ilhamın Covid-19 karantinaları sırasında geldiğini okudum.

O dönemde, hem tiyatroya hem de bilime olan büyük tutkum üzerine düşünmek için zamanım oldu. Bu konular birbirinden farklı görünmesine rağmen bir bütünün parçaları. Biri kalbimi, diğeri beynimi tatmin ediyordu, ikisini nasıl birleştirebileceğimi anladığımda, kalbim ve beynim nihayet uzlaşarak birbirleriyle uyumlu hale geldi. 

Bir süre sonra Paris'teki Musée d'Orsay'de, Darwin'in evrim teorisi ve onun sanat üzerindeki derin etkisi üzerine harikulade bir gösteri yaptılar. Daha sonra müze bana bu konuda bir performans yapıp yapamayacağımı sordu, ben de bir Fransız yapımcıyla çalıştım. Önce 45 dakikayla başladı ve simdi gerçek bir monoloğa dönüştü. 

Monoloğun ilhamı, Darwin'in insanlar ve hayvanlar arasındaki benzerlikleri, duyguların ifade edilmesi ve jestler üzerinden inceleyen "İnsanda ve Hayvanlarda Duyguların İfade Edilmesi" adlı kitabından geldi. İçinde ahlaki sorular da var. Hayvanlarla aramızda bir bağ varsa ve hayvanların duyguları ve düşünceleri olduğunu da biliyorsak, onları yemek bizim için çok zor olmalı, değil mi? Ya da onları kafese koymak?

Annesi Ingrid Bergman ile - Fotoğraf: Rex Shutterstock

-Ya hayvanların ifadeleri?

Darwin gülümseyen, kaşlarını çatan yüzleri, ya da bir şeyden tiksindiğini ifade eden yüzleri inceledi. Neden bu ifadelerin dünyanın her yerinde anlaşıldığını ve evrensel olduğunu merak etti. Sahnede verdiğim bir örnek. Ben İtalyan'ım. Konuşurken çokça el kol hareketi yaparım. Tüm konuşmayı jestlerle yürütebilirim. Ama bazı el kol hareketlerimi sadece İtalyanlar anlayabilir. Ya da orta parmak işareti, Amerika'da hakaret olarak anlaşılır ama bunu başka bir ülkede yaparsanız, ne anlama geldiğini bilmezler. 

Darwin, gülümsemenin evrensel olup olmadığını, kemikler veya dudaklar gibi evrimle mi şekillendiğini merak etti. Elbette, çok uçucu ve anlık olan bu ifadeleri incelemek inanılmaz derecede zordu, çünkü fotoğrafçılık o dönemde daha yeni başlamıştı. Darwin hem fotoğrafı kullandı, hem de duyguları ifade etme sanatına hakim aktörlerle ve nörologlarla çalıştı.

Isabella Rossellini Çiftliğinde - Mama Farm websitesinden

- Evrim mantığı ve din arasındaki ilişkiyi nasıl okuyorsunuz?

Şahsen ben dindar değilim ama Katolik bir ülke olan İtalya'da büyüdüm. Ve Katolikliğin evrimi kabul ettiğini biliyorum. Ancak, Amerika Birleşik Devletleri'nde İncil'i kelimesi kelimesine okuyan "yaradılışçı" bir grup insan bu konuda daha katı düşünüyor. Evrimi kabul etmeye yönelik bu direnişin, bazen mantıktan çok geleneğe dayandığını hissediyorum. Yani Covid-19 virüsünün evrildiğini, yeni varyantlar olduğunu bildiğimiz için aşı oluyoruz. Doğada bir mekanizma olduğunu ve bizim doğanın bir parçası olduğumuzu biliyoruz. Harika bir tasarım, değil mi? Yani ben bir çelişki görmüyorum.

- Biraz da çiftliğinizden bahsetmek istiyorum. Mama Farm topluluk destekli bir tarım projesi. Karşı karşıya olduğumuz iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve savaşlar karşısında sürdürülebilir tarım ve gıda güvenliğinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Her alanda küçük işletmeler, büyük işletmelerin hakimiyeti karşısında var olmakta zorlanıyor. Amazon kitap satmaya başlayınca küçük kitapçıların tümü kapandı. Home Depot (bizdeki Koçtaş) geldiğinde, hırdavat satan ufak işletmelerin varlığının sonu geldi. Belki Home Depot'ta aradığınız pek çok şeyi bulabilirsiniz. Ama daha önce bir hırdavatçı dükkânına girdiğinizde, orayı işleten danışabileceğiniz biri de olurdu. Ona kırık bir lamba getirdiğinizde, tamir edip size verirdi. Artık hayal oldu. Bu durum küçük çiftlikler için de geçerli. Ancak organik gıdaya gerçek bir ilgi var. Ayrıca, ebeveynler çocuklarını hayvanlarla tanışmaya getiriyor. Bu nedenle, kültürel ve eğitici bir rolü var. Hatta buraya Anne Çiftliği (Mama Farm) deniyor, çünkü etrafımız çocuklarla çevrili. Tavuklarımız, civcivlerimiz, koyunlarımız var - yün yapıyoruz. Çiftlik, insanların ailece gelerek doğanın tadını çıkardığı, yürüyüş yaptığı bir yer haline geldi. Aşçılık ve bahçecilik derslerimiz var. Bulunduğumuz yer Bellport ise organik bir çiftliğin varlığıyla daha cazip bir yer haline geldi. Emlak fiyatlarının yükselmesine katkıda bulunduğumuzu düşünüyorum. Bir sonraki köy de bunu uygulamak istiyor. Başka bir golf sahası veya tenis kortu yerine bir çiftliğe daha çok ilgi var artık.

Klasik film Mavi Kadife'den bir sahne

- Harika. Türkiye'de de pek çok yerde insanlar hâlâ kendi sebze/meyvelerini yetiştiriyorlar. Ya da ev yapımı reçel geleneği var, mesela annemin reçellerinin tadı hiçbir market reçelinde yok.

Eminim annenizin reçelleri çok lezzetlidir. Ayrıca, bu bilgileri kaybolmadan yeni nesillere aktarmak gerekli. Tarım kültürü yok oluyor. İnsanlar, tavukların mevsimsel olarak yumurtladığını bile bilmiyorlar. Bana "horozun yok, tavuğun nasıl yumurtlar?" diye soruyorlar. Işık, yumurtlama hormonunu uyardığından, günlerin uzadığı ve ışığın daha fazla olduğu aylarda yumurtlamaya başlar tavuklar. Ama kışın günler kısalınca tavuklar yumurtlamıyor. Doğadan o kadar koptuk ki artık bu temel bilgilere bile sahip değiliz.

- Son olarak, bu Türkiye'deki sevenleriniz için yaptığım bir röportaj, orada bulundunuz mu?

Evet, Türkiye'ye Robert Wilson adında harika bir yönetmenle gittim ve tiyatro yaptık. İstanbul'daydım ve çok güzeldi. Ardından 1997'de Türkiye'nin denizlerinde "The Odyssey" mini dizisini de çektik. Ülkenizde şahane bir zaman geçirdim.

Melike Eğilmezler Boylan kimdir?

Melike Eğilmezler Boylan, 30 Eylül 1976'da İstanbul'da doğdu.

1998 yılında Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olduktan sonra Hazine Müsteşarlığı'nda uzman olarak görev yaptı.

Yüksek lisansını Johns Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Çalışmalar Okulunda (SAIS) Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Ekonomi alanında tamamladı.

2004-2007 yılları arasında Washington DC'de Dünya Bankasının insani kalkınma alanlarında yürüttüğü çalışmaların sektörel ve küresel ölçekte izleme ve değerlendirmesi üzerine çalıştı.

2005 yazında UNICEF'le Hindistan 'da anne-çocuk sağlığı üzerine bir projenin saha araştırmasında görev yaptı.

Türkiye'ye döndükten sonra Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji bölümünde başladığı doktorayı 2015'te tamamladı. İlk kitabı olan "Güldürme Beni!" doktora tezi için gerçekleştirilen söyleşilerden oluşmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Uykusuz dergisi kapandı, peki şimdi ne olacak?

Mizah dergileri belki alıştığımız formatta sürmeyecek ama mizahçılar yeni formlarda, yeni şekillerde, ve yepyeni yaratıcı fikirlerle kendilerini var etmeye devam edecekler. 

70'lik teyzelerin tabanca satın aldığı ülke: ABD’nin silah bağımlılığına yakından bir bakış

Dünyada kişiler arası şiddetten kaynaklanan ölümler, 2016 ve 2020 yılları arasında yüzde 26 azalmış olmasına rağmen, ABD buna tezat teşkil eden tek ülke...

Kuzey Carolina'da bir Trump mitinginden izlenimler: Amerikan demokrasisi krizde mi?

Giderek kutuplaşan ve iç savaş ihtimalinin konuşulduğu ABD’de, Trump’ın kişilik kültü çevresinde kenetlenen bu kalabalık, karanlık geceye dağılırken fanatik bir sarhoşluk içinde. Kendi vatandaşlık sorumluluklarını, karizmatik liderlerine devretmenin dayanılmaz hafifliğini hissediyor gibiler. Demokrasi, bir tişört üzerindeki slogandan fazlası olmalı....