07 Şubat 2023

Uykusuz dergisi kapandı, peki şimdi ne olacak?

Mizah dergileri belki alıştığımız formatta sürmeyecek ama mizahçılar yeni formlarda, yeni şekillerde, ve yepyeni yaratıcı fikirlerle kendilerini var etmeye devam edecekler. 

Asmalımescit’teki ofisleri, İstanbul’un ünlü İstiklal Caddesi’nin arka sokaklarından birinde, avlulu eski bir binadaydı. Beraber üretilen, tartışılan ve paylaşılan bu mekanda, çizerler dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir mizah dergisi geleneğini yaşatıyorlardı. Birkaç sokak ötede aynı hummalı üretim LeMan dergisi ofisinde de devam ediyordu. Türkiye’nin her köşesinden okurlar, “acaba bu hafta ne kapak çizecekler” diye merakla beklerken, o ofislerde çalışan mizahçılar sabahladıkları “uykusuz” nice gecelerin ardından, pek kimsenin aklına gelmeyecek ama herkese “işte bu!” dedirtecek sayısız kapak çizdiler. Ülke ve dünya gündemini sadık dostumuz olan mizah dergilerinden takip ettik. On yıllardır yılmadan, yorulmadan ve en önemlisi korkmadan çizdiler. Risk alarak, nabza göre şerbet vermeden, kimseden medet ummadan ve araya reklam almadan çizdiler. Her daim gülümseterek, gönüllerine ve akıllarına göre, doğru bildikleri ve inandıkları neyse onu çizdiler. Penguen’in 2017’de kapanmasının ardından, mizah dergilerinin en son ve en sevilen temsilcilerinden biri olan Uykusuz da, geçen hafta okurlarına veda etti.


 Uykusuz Dergisi - Son kapak

 

Yıllar önce bir sohbetimizde, L-Manyak, Penguen ve Lombak mizah dergilerinin kurucularından usta mizahçı Bahadır Baruter bu dergileri şöyle tarif etmişti: “İç barışı çok sağlam, iki rakip derginin bile birbirine olan sempatisi, yakınlığı var; böyle duygusal ve hoş bir dayanışma. Burada üstün çocuklar var, çok zeki ve pırlantalar, egoları da var aslında ama birbirleriyle tatlı bir diyalogları vardır. Dünyaya karşı bir ekip gibi yaşarlar.” Birbiriyle iyi anlaşan ama bazen birbirinden apayrı bakış açılarıyla zenginlik sunan bir ekipten bahsediyoruz. Uykusuz dergisinin kurucularından, “Fırat” figürünün yaratıcısı Uğur Gürsoy’a göre; bu dergilerde “Çizerin tamamen kendisine bırakılmış özgürce yarattığı bir dünya var. Çok az okunan bir köşe bile dergi için çok kıymetli. Çeşit çeşit çizgiden oluşur, çizerler birbirini dengeler. Dergiyi dergi yapan da budur.”

Yeni ve hevesli çizerlerin amatör günlerinde kapılarını aşındırdığı dergiler, adeta bir mizah akademisi ve mizahın yapıldığı ana merkez işlevi gördüler. Mizah dergisi geleneği Osmanlı dönemine uzansa da, bugün bildiğimiz anlamdaki dergi modelini başlatan duayen, Utanmaz Adam ile Avanak Avni tiplerinin yaratıcısı ve Gırgır'ın kurucusu, mizah camiasında çok sevilen ve saygı duyulan Oğuz Aral.


Oğuz Aral Gırgır dergisinde genç çizerlerle

 

Avni, Dıgıl, Lombak, Penguen ve Uykusuz gibi dergilerde çalışmış ve 30 yıldır karikatüristlik yapan Emrah Ablak, Oğuz Aral’la ilk tanışmasını geçen haftaki konuşmamızda sevgiyle yâd etti: “Üniversite için İstanbul’a geldiğimde soluğu Avni dergisinde aldım. Pazartesi amatör günlerinde dergiye hevesle gelen 50-60 genç çizer olurdu. İlk gittiğim gün kapı eşiğinde duruyorum. Oğuz Abi, mizah dergiciliğinin en uzun adamıydı ama ben ondan uzunum. Bana bakıp, “Artık basketbolcular da karikatür öğrenmeye geliyor!” dedi.  Evden aldığım haftalık 500 liraydı, Avni’den amatör karikatürist olarak haftada 90-120 lira kazanıyordum. Yurda yaş pastayla dönüyordum, hoşuma gidiyordu. Oğuz Aral, dergide yayımlanmasa bile bizden karikatür satın alıyordu. Yeni çizerler o dönemde böyle yetişiyordu.” 

Mizah dergileri, zirvede oldukları dönemde gençliğin yarattığı mizah dilinin tam merkezinde yer aldılar. Türkiye’nin zengin hiciv geleneğinden etkilenen, mizah dergilerini okuyarak büyümüş olan genç nesil, 2013 yılındaki Gezi Parkı eylemlerinde o dönemde özgürlük ve demokrasi taleplerini zekâyla ve dayanışmayla ifade ettiler. Uykusuz dergisi mizah yazarlarından Vedat Özdemiroğlu’nun 2014 yılındaki görüşmemizde söylediği gibi; “Yıllarca İstiklal Caddesi’ndeki mizah dergilerinde çalışıp sabahlayıp döndüm ama 1 Haziran 2013 sabahı İstiklal Caddesi’nin tamamı mizah dergisi olmuştu.”

Yıllar içinde toplumsal değişimler, iniş çıkışlar mizah dergilerine de yansımaya devam ediyor. Siyasi baskılardan, ekonomik krizden, yaşam tarzlarımızdaki ve teknolojideki dönüşümlerden onlar da paylarını alıyorlar. Siyasi davalar ve tahammülsüzlük moral bozuyor ve bütçeleri daraltıyor. Ekonomik kriz kâğıt fiyatlarını, çizer teliflerini, dağıtım bedellerini etkiliyor. Genç çizer adayları ve okurlar teknoloji ve sosyal medyanın cazibesiyle gitgide kâğıda basılan medyadan dijital medyaya kayıyor.

Yıllar önce Penguen dergisi ofisinde görüştüğüm usta mizahçı Met Üst “kâğıdın vicdanı”ndan ve internet üzerinden yapılan paylaşımlarda sözünün arkasında durmanın zorluğundan bahsetmişti. Kâğıda basılan yayınlar, okuyucu yorumlarına göre eğilip bükülmeyen, nasıl yayımlanıyorsa yüzyıl sonra da aynı kalan bir sanatsal üretim mecrasıydı. Günümüzde değişen pek çok şey arasında, mizah kültürünün üretilip tüketildiği platformlar da var. Saman kâğıda basılı, samimi, yurt odasında arkadaşının, vapurda sevgilinin omzundan bakarak, üstünde simit yiyerek okunan dergilerin yerini, Instagram, Facebook, Twitter üzerinden paylaşılan, üretene telif ödenmeden fütursuzca yayılan sanal imajlar almaya başladı.

Sosyal medya aktörlerinin, görsel sanatçıların teliflerine titizlenmediğini kabullenmekle beraber, dijital medyaya geçişin doğal bir gelişme ve zamanın ruhuna uygun olduğunu savunan çizerler de var. Hayatta kalabilmek için yenilik yapmak gerektiğine ve sosyal medyanın bunun için imkânlar sunduğuna inanıyorlar. Örneğin, çizginin üstüne ses ekleyebilmek, ya da amatör çizerlerle YouTube üzerinden buluşabilmek gibi. Öte yandan, başka çizerler, mizah dergilerine verilen özen ve çabanın, dijital medyaya kaydığını, bunun da mizah dergileri için elzem olan enerjiyi azalttığını düşünüyorlar.

Lombak, Penguen, L-Manyak, Gırgır, Pişmiş Kelle ve Uykusuz gibi dergilerde çalışmış olan Memo Tembelçizer’e göre; dergilerin tirajlarının azalmasında teknoloji ve sosyal medyanın yaygınlaşmasının ötesinde başka faktörler de etkili: “Ben 5-6 yaşındayken bakkala ekmek almaya gittiğimde eve dönmem epey zaman alırdı, çünkü orada mizah dergilerinin kapaklarını incelerdim. O yaştayken, satın alma aşamasından önce tanışma aşamasını yaşıyorduk. Şimdi çocuklar bakkala gitmiyorlar, gitseler de zaten bakkalda dergi yok. Eline telefonu aldıkları anda, orada ne varsa onunla tanışıyorlar. Mesela Japon çizgi roman- Manga- kültürü çok yaygın ve bu da internetten öğrendikleri bir şey. Bence artık bakkal ve büfe yerine kitapçılardaki çizgi roman raflarında var olabilmemiz gerekiyor.”


Acayip Mezat Poster- Memo Tembelçizer

Bu doğrultuda son dönemde yapılan birçok çalışma da var. Örneğin Emrah Ablak, 53 çizerin çizgi roman çalışmalarını içeren 600 sayfalık “Mis” kitabını geçen yıl yayımlamış. Maalesef bir kitabın tirajıyla bu ekibi geçindirmek mümkün olmasa da, böylesi denemeler insanlara umut vermeye devam ediyor. Zira, bir mizah dergisinin düşüşe geçerek kapanmasının ardından yeni bir derginin gelmesine alışık olan çizerler ve okuyucular şimdi biraz hüzünlü bir şaşkınlık içindeler.


Mis Dergi Kapak

Peki bu birlikte üretmeye alışmış çizer grubu bu dönemde nasıl bir araya geliyor? Tembelçizer’in aktarımına göre, Kötü Kedi Şerafettin’in yaratıcısı usta çizer Bülent Üstün’ün bazı eskizlerini Instagram’dan esprili biçimde açık arttırmayla satmasıyla başlayan süreçte, şimdi bir grup mizahçı, hatta ressam ayda bir belli konuda çizerek bir araya geliyorlar. Ayarladıkları bir mekanda çizdiklerini sergiliyorlar. Örneğin, bu ayki serginin konusu rock’n roll, önceki serginin konusu bilim kurguymuş. Rock müzik kültürü hakkındaki çalışmalarıyla bilinen Güven Erkin Erkal’ın organize ettiği bu etkinliklerde hem çizerler bir araya gelip hasret gideriyor, hem de eserlerini sergileyip açık arttırma ile satabiliyor. “Mizah dergisi ofisinin eksikliğini böyle telafi ediyoruz” diyor Memo Tembelçizer.

Mizah dergileri belki alıştığımız formatta sürmeyecek ama mizahçılar yeni formlarda, yeni şekillerde, ve yepyeni yaratıcı fikirlerle kendilerini var etmeye devam edecekler. 


* Bu yazıdaki alıntıların bir kısmı, yazarın doktora tezi için yaptığı görüşmelerden alınmıştır.


Melike Eğilmezler Boylan kimdir?

Melike Eğilmezler Boylan, 30 Eylül 1976'da İstanbul'da doğdu.

1998 yılında Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olduktan sonra Hazine Müsteşarlığı'nda uzman olarak görev yaptı.

Yüksek lisansını Johns Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Çalışmalar Okulunda (SAIS) Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Ekonomi alanında tamamladı.

2004-2007 yılları arasında Washington DC'de Dünya Bankasının insani kalkınma alanlarında yürüttüğü çalışmaların sektörel ve küresel ölçekte izleme ve değerlendirmesi üzerine çalıştı.

2005 yazında UNICEF'le Hindistan 'da anne-çocuk sağlığı üzerine bir projenin saha araştırmasında görev yaptı.

Türkiye'ye döndükten sonra Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji bölümünde başladığı doktorayı 2015'te tamamladı. İlk kitabı olan "Güldürme Beni!" doktora tezi için gerçekleştirilen söyleşilerden oluşmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Hollywood yıldızlığından Charles Darwin'e uzanan yol: Isabella Rossellini

İsveçli aktris Ingrid Bergman ile İtalyan film yönetmeni Roberto Rossellini'nin kızı, oyuncu ve yazar Isabella Rossellini, bana gülümseyerek şarap ikram ettikten sonra konuşmaya devam ediyor. Rossellini Thalia Hall Performans Merkezindeki oyunu öncesinde sorularımı içtenlikle yanıtladı

70'lik teyzelerin tabanca satın aldığı ülke: ABD’nin silah bağımlılığına yakından bir bakış

Dünyada kişiler arası şiddetten kaynaklanan ölümler, 2016 ve 2020 yılları arasında yüzde 26 azalmış olmasına rağmen, ABD buna tezat teşkil eden tek ülke...

Kuzey Carolina'da bir Trump mitinginden izlenimler: Amerikan demokrasisi krizde mi?

Giderek kutuplaşan ve iç savaş ihtimalinin konuşulduğu ABD’de, Trump’ın kişilik kültü çevresinde kenetlenen bu kalabalık, karanlık geceye dağılırken fanatik bir sarhoşluk içinde. Kendi vatandaşlık sorumluluklarını, karizmatik liderlerine devretmenin dayanılmaz hafifliğini hissediyor gibiler. Demokrasi, bir tişört üzerindeki slogandan fazlası olmalı....